gokhan-deveci2618
Işık "bükülmektedir" çünkü gökcisimleri kütleleri oranında "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedirler".
Yáni Einstein'ın genel görelilik teorisi kapsamında ileri sürdüğü tezlerden biri olan "bükülme" ile açıklanabilmektedir/açıklanmalıdır.
Yáni ışığın yolunun değişmesini sağlayan "olmayan kütleçekim kuvveti" değil, "uzay-zaman dokusunun eğrilmiş/bükülmüş" olmasıdır.
Sonuç:
Işığın yolunun değişmesi sebebi ile ortaya çıkan mercek/merceklenme etkisi "kütleçekimsel" değildir.
Yáni bir çelişki yoktur.
Ayrıca "karanlık bir maddenin" olmasını düşünmek için tek sebep "kütleçekimsel" olduğu iddia edilen merceklenme değildir.
Málesef yazılarımda bir çelişki bulamayacaksınız.
Çelişki bir yana dursun, yazılarım(İleri sürdüğüm tezler) bilimsel olarak yanlışlanabilir de değildir.
Bilimsel olarak yanlışlanabilir olmaması, kaçınılmaz olarak yeni bir hareketin/akımın doğmasına sebep olacaktır.
Bu bakımdan burada yazılanlar bilimsel bir manifesto değeri taşımaktadır.
Yanlışlamaya çalışın veyá "çelişki" tespit etmeye devám edin.
Buradayım, yanıtlanması gerekenleri yanıtlayacağım...
Ana tezlerim:
• Zaman bir boyuttur ama geçmişten geleceğe doğru hareket edilmesini sağlayan bir boyut değildir. Zaman, mekânda yáni uzayda bir noktadan başka bir noktaya hareket edilmesini sağlayan bir boyuttur.
• Evrende hareket hâlinde olan her varlık, tıpkı ışık gibi bir planck zamánında, bir planck uzunluğu katetmektedirler/katetmek zorundadırlar.
gokhan-deveci2618
Işık "bükülmektedir" çünkü gökcisimleri kütleleri oranında "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedirler".
Yáni Einstein'ın genel görelilik teorisi kapsamında ileri sürdüğü tezlerden biri olan "bükülme" ile açıklanabilmektedir/açıklanmalıdır.
Yáni ışığın yolunun değişmesini sağlayan "olmayan kütleçekim kuvveti" değil, "uzay-zaman dokusunun eğrilmiş/bükülmüş" olmasıdır.
Sonuç:
Işığın yolunun değişmesi sebebi ile ortaya çıkan mercek/merceklenme etkisi "kütleçekimsel" değildir.
Işığın yolu değişmektedir çünkü "karanlık bir madde" ya da karanlık bir kütle tıpkı görünen maddeler ya da görünen kütleli varlıklar gibi "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedir".
Yáni yazılarım birbirleriyle çelişmemektedir.
Ayrıca "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için tek sebep "kütleçekimsel" olduğu iddia edilen merceklenme değildir.
Ve málesef yazılarımda bir çelişki bulamayacaksınız.
Çelişki bir yana dursun, yazılarım(İleri sürdüğüm tezler) bilimsel olarak yanlışlanabilir de değildir.
Bilimsel olarak yanlışlanabilir olmaması, kaçınılmaz olarak yeni bir hareketin/akımın doğmasına sebep olacaktır.
Bu bakımdan burada yazılanlar bilimsel bir manifesto değeri taşımaktadır.
Yanlışlamaya çalışın veyá "çelişki" tespit etmeye devám edin.
Buradayım, yanıtlanması gerekenleri yanıtlayacağım...
Ana tezlerim:
• Zaman bir boyuttur ama geçmişten geleceğe doğru hareket edilmesini sağlayan bir boyut değildir. Zaman, mekânda yáni uzayda bir noktadan başka bir noktaya hareket edilmesini sağlayan bir boyuttur.
• Evrende hareket hâlinde olan her varlık, tıpkı ışık gibi bir planck zamánında, bir planck uzunluğu katetmektedirler/katetmek zorundadırlar.
gokhan-deveci2618
Işık "bükülmektedir" çünkü gökcisimleri kütleleri oranında "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedirler".
Yáni Einstein'ın genel görelilik teorisi kapsamında ileri sürdüğü tezlerden biri olan "bükülme" ile açıklanabilmektedir/açıklanmalıdır.
Yáni ışığın yolunun değişmesini sağlayan "olmayan kütleçekim kuvveti" değil, "uzay-zaman dokusunun eğrilmiş/bükülmüş" olmasıdır.
Sonuç:
Işığın yolunun değişmesi sebebi ile ortaya çıkan mercek/merceklenme etkisi "kütleçekimsel" değildir.
Işığın yolu değişmektedir çünkü "karanlık bir madde" ya da karanlık bir kütle tıpkı görünen maddeler ya da görünen kütleli varlıklar gibi "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedir".
Yáni yazılarım birbirleriyle çelişmemektedirler.
Ayrıca "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için tek sebep "kütleçekimsel" olduğu iddia edilen merceklenme değildir.
Ve málesef yazılarımda bir çelişki bulamayacaksınız.
Çelişki bir yana dursun, yazılarım(İleri sürdüğüm tezler) bilimsel olarak yanlışlanabilir de değildir.
Bilimsel olarak yanlışlanabilir olmaması, kaçınılmaz olarak yeni bir hareketin/akımın doğmasına sebep olacaktır.
Bu bakımdan burada yazılanlar bilimsel bir manifesto değeri taşımaktadır.
Yanlışlamaya çalışın veyá "çelişki" tespit etmeye devám edin.
Buradayım, yanıtlanması gerekenleri yanıtlayacağım...
Ana tezlerim:
• Zaman bir boyuttur ama geçmişten geleceğe doğru hareket edilmesini sağlayan bir boyut değildir. Zaman, mekânda yáni uzayda bir noktadan başka bir noktaya hareket edilmesini sağlayan bir boyuttur.
• Evrende hareket hâlinde olan her varlık, tıpkı ışık gibi bir planck zamánında, bir planck uzunluğu katetmektedirler/katetmek zorundadırlar.
morgan4658
Genel goreli lol kutlecekimini uzay zaman bukulmesi olarak aciklar zaten. Kuvvet olmadigini soyler :)
gokhan-deveci2618
Morgan,
Senin Türkçen kesin olarak bozuk.
Türkçe yazamadığın gibi, Türkçe yazılan metinleride(Özellikle uzun cümleleri) anlayamıyorsun ya da yanlış anlıyorsun. Bu da sakat/sorunlu bir iletişim kurmana sebep oluyor.
Ne demek istemeye çalıştığını anlamasamda, anlayamadığını düşünerek, bir kez daha ve bu kez daha basit bir şekilde ifade etmeye çalışacağım.
"Karanlık maddenin" "kütleçekimsel merceklenme" ile test/tespit edildiğini ve kütleçekim kuvveti olmadığını iddia etmem sebebi ile kendim ile çeliştiğimi ifade ettin.
Öncelikle "kütleçekimsel" merceklenme ne demek?
Işığın, çıktığı kaynaktan gözlemciye doğru gelirken, kaynak ve gözlemci arasındaki başka gökcisimlerinin etrafından geçerken yol değiştirmesidir. Ve bunun sonucunda da ışık kaynağı, gözlemci tarafından olduğundan başka yerlerde de eşzamanlı olarak görülebilmektedir. Ve bu yanılsamaya merceklenme etkisi deniyor.
"Karanlık madde" ile ilgisi nedir?
Merceklenme etkisi tespit ediliyor ama ışığın yolunun değiştiği yerde herhangi bir gökcismi yok.
"O hâlde ışığın yolunun değiştiği uzayın o bölgesi boş olamaz. Orada bir madde/kütle olmalı".
Ve o maddeyede/kütleyede "karanlık madde" deniyor.
Bende diyorum ki: Evet, orada "karanlık bir madde/kütle" var ama ışığın yolunun değişmesini sağlayan bu "maddenin" uyguladığı sözde kütleçekim kuvveti değil "bu maddenin uzay-zaman dokusunu eğiyor/büküyor olmasıdır".
Ve Einstein Genel Görelilik Teorisi kapsamında "görünen maddenin" "uzay-zaman dokusunu" "büktüğünü" iddia etmekteydi.
Haklıydı ve O'na ek olarak diyorum ki görünmeyen maddede yáni "karanlık maddede" "uzay-zaman dokusunu" "bükmektedir".
Sonuç:
Kütleçekim kuvveti olmadığını düşünüp "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek bir çelişki değildir.
morgan4658
yurtdisinda yasiyip da telefon "autocorrect" yapinca bu yazdiklarimin yarisini yazmak basari, ama sizin meseleniz kisisel.
Ben sizin hak verdiginiz ( ben de hak veriyorum tabii ki ) Einstein'in sozunu yaziyim. "the energy of the gravitational field shall act gravitatively in the same way as any other kind of energy"
Butun kabul goren kaynaklarin ortak fikri, "Genel Gorelilige gore", kutlesi arttikca, bir cismin "kutlecekim alani" genisler , isigi kirar.
morgan4658
yurtdisinda yasiyip da telefon "autocorrect" yapinca bu yazdiklarimin yarisini yazmak basari, ama sizin meseleniz kisisel.
Ben sizin hak verdiginiz ( ben de hak veriyorum tabii ki ) Einstein'in sozunu yaziyim. "the energy of the gravitational field shall act gravitatively in the same way as any other kind of energy"
Butun kabul goren kaynaklarin ortak fikri, "Genel Gorelilige gore", kutlesi arttikca, bir cismin "kutlecekim alani" genisler , uzay zaman dokusunu buker ve dogal olarak isigi da.
gokhan-deveci2618
Farkına varılmıştır ki Einstein'in her tezini doğru bulmuyorum. Doğru bulmadığım gibi antitezlerini de gerekçeleri ile beraber ileri sürmekteyim.
Ve genel bir açıklama yapmam gerektiğini farkettim.
Einstein'in Genel Görecelilik Teorisi ile Standart Model hiçbir zaman birleşmeyeceklerdir.
Ve birleştirdiği veyá birleştireceği sanılsada Sicim Kuramları da M Kuramı da bu iki teoriyi birleştirmemişlerdir ve birleştirmeyeceklerdir.
M Kuramı'nın bir teori olması için bu iki teoriyi birleştirmesi de gerekmemektedir.
Standart modele göre, maddeyi oluşturan temel parçacıklar vardır ki bunlara fermiyon denir. Birde kuvvet(bilgi) taşıyan parçacıklar vardır ki bu parçacıklarda bozon olarak adlandırılır.
Kütlelerin birbirlerini çekmesini sağlayan bir kuvvet olmadığı için hâliyle "kütleçekim kuvvetine" sebep olan bir fermiyon ve bozon yoktur.
gokhan-deveci2618
Öte yandan yaptığın alıntıya yanıt olarak:
"Bir cismin kütlesi arttıkça kütleçekim alanı genişler ve bu neden ile uzay-zaman dokusunu daha fazla büker".
Bu sakat/sorunlu bir ifade ama bilerek kullanılıyor ve demek isteniyor ki: "Bükülme olsa bile kütleçekim kuvvetide vardır".
Einstein da dáhil olmak üzere tüm bilimcilerin kafası karışık çünkü Einstein ve tüm bilimciler farklı durumları "kütleçekim kuvveti" ile açıklamaktadırlar.
Yáni "bükülme" olsa bile "kütleçekim kuvvetide" vardır demek zorunda kalıyorlar çünkü "kütleçekim kuvvetine" dayanarak yaptıkları çözümlemeler var.
Soru çok net:
Madem kütleçekim kuvveti var o hâlde "bükülme" neyi sağlıyor?
Bu soruya Einstein da bilimcilerde yanıt veremezler.
Çünkü "kütleçekim kuvveti" varsa "uzay-zaman dokusunun" "büküldüğünü" düşünmek için bir sebep yok(!).
[Yáni "kütleçekim kuvveti" varsa "bükülme" neden olmalı ve neyi açıklıyor?]
Ben ise "kütleçekim kuvveti" olmadığını iddia ediyorum ve benim "kütleçekim kuvveti" ile açıklamak zorunda kaldığım bir durum da yok.
Bu nedenle doğru ifadeyi kullanabiliyorum:
Bir cismin kütlesi arttıkça "uzay-zaman dokusu" daha fazla "bükülmektedir".
Yáni cismin kütlesi arttıkça daha geniş bir alan(Uzay-zaman dokusu) "bükülmektedir".
gokhan-deveci2618
Dedim ki:
"Kütleçekim kuvveti varsa uzay-zaman dokusunun bükülmesini düşünmek için bir sebep yok".
Denebilir ki:
"Sebep var: Bükülme, ışığın yolunun değişmesini açıklıyor".
O hâlde soru şu:
Dünya'nın Güneş'in etrafında dönmesini sağlayan, Güneş'in "uzay-zaman dokusunu" "bükmesi" mi yoksa Güneş'in Dünya'ya uyguladığı "kütleçekim kuvveti" mi?
gokhan-deveci2618
Kütleçekim kuvveti olmadığını iddia ettiğim için bu soruya ben çok rahat bir şekilde cevap verebilirim:
Dünya'nın Güneş etrafında dönmesini sağlayan Güneş'in "uzay-zaman dokusunu" bükmesidir.
Ama hem "bükülme" hem de kütleçekim kuvveti olduğunu iddia eden birinin bu soruya aynı netlikle cevap vermesi mümkün değildir.
Çünkü:
Örnek olarak Güneş, "uzay-zaman dokusunu" "büküyor" ve bu sebeple ışığın(Uzaktaki bir cisimden gelen) yolunun değişmesini sağlıyorsa, Dünya'nın yáni gökcisimlerinin yolunu kesin olarak değiştirir/değiştirmelidir.
Yáni Dünya'nın Güneş etrafında bir yörüngeye oturmasını sağlayan Güneş tarafından "uzay-zaman dokusunun bükülmüş olmasıdır".
Peki öyleyse Güneş'in Dünya'ya uyguladığı "kütleçekim kuvveti" nerde devreye giriyor?
Örnek olarak emekli gezegen Plüton'u ele alalım.
Güneş'e yaklaşık ve ortalama olarak 6 milyar km uzakta bir yörünge içinde hareket etmektedir.
6 milyar km şu anlama geliyor:
Güneş'in Plüton'a ışığını göndermesi 5 saatten fazla sürüyor.
Ve bu da şu demek oluyor:
Eğer kütleçekim kuvveti varsa bu kuvvetin taşıyıcı birimleri(Kuvvet bilgisi taşıyan bozonlar)Güneş'ten Plüton'a en az 5 saat sonra ulaşabilir. Çünkü bilgi en fazla ışık hızıyla iletilebilir(!).
O hâlde soru şu:
Plüton henüz Güneş'in yörüngesine oturmamış ve Güneş'in 5 milyar km uzağından geçerken, Güneş'in kütleçekim kuvvetini taşıyan bozonları, Plüton'a ulaşıncaya kadar ki en az 5 saat sürecek yolculukları, Plüton'a ulaşıp, O'nun yörüngede kalmasını sağlayabilirler mi?
Kütleçekim kuvveti olduğunu düşünenler için zor sorular...
gokhan-deveci2618
Kütleçekim kuvveti olmadığını iddia ettiğim için bu soruya ben çok rahat bir şekilde cevap verebilirim:
Dünya'nın Güneş etrafında dönmesini sağlayan Güneş'in "uzay-zaman dokusunu" bükmesidir.
Ama hem "bükülme" hem de kütleçekim kuvveti olduğunu iddia eden birinin bu soruya aynı netlikle cevap vermesi mümkün değildir.
Çünkü:
Örnek olarak Güneş, "uzay-zaman dokusunu" "büküyor" ve bu sebeple ışığın(Uzaktaki bir cisimden gelen) yolunun değişmesini sağlıyorsa, Dünya'nın yáni gökcisimlerinin yolunu kesin olarak değiştirir/değiştirmelidir.
Yáni Dünya'nın Güneş etrafında bir yörüngeye oturmasını sağlayan Güneş tarafından "uzay-zaman dokusunun bükülmüş olmasıdır".
Peki öyleyse Güneş'in Dünya'ya uyguladığı "kütleçekim kuvveti" nerde devreye giriyor?
Örnek olarak emekli gezegen Plüton'u ele alalım.
Güneş'e yaklaşık ve ortalama olarak 6 milyar km uzakta bir yörünge içinde hareket etmektedir.
6 milyar km şu anlama geliyor:
Güneş'in Plüton'a ışığını göndermesi 5 saatten fazla sürüyor.
Ve bu da şu demek oluyor:
Eğer kütleçekim kuvveti varsa bu kuvvetin taşıyıcı birimleri(Kuvvet bilgisi taşıyan bozonlar)Güneş'ten Plüton'a en az 5 saat sonra ulaşabilir. Çünkü bilgi en fazla ışık hızıyla iletilebilir(!).
O hâlde soru şu:
Plüton henüz Güneş'in yörüngesine oturmamış ve Güneş'in 5 milyar km uzağından geçerken, Güneş'in kütleçekim kuvvetini taşıyan bozonları, Plüton'a ulaşıp ki en az 5 saat sürecek yolculukları, O'nun bir yörüngeye oturmasını sağlayabilirler mi?
Kütleçekim kuvveti olduğunu düşünenler için zor sorular...
gokhan-deveci2618
Ek olarak:
Güneş'ten ayrılıp Plüton'a doğru yola çıkan ve Güneş'in kütleçekim kuvvetinin bilgisini taşıyan/ileten bozonlarla ilgili olarak:
Bu bozonlar(Graviton olarak isimlendirilmektedirler) Güneş'i meydana getiren hangi atomların altından/içinden yola çıktılar?
Bu soruya iki şekilde cevap verilebilir:
1) "Graviton'un atomaltı bir parçacık olması sebebi ile"; Güneş'i meydana getiren tüm atomların her birinin içınden yola çıkmaktadırlar,
2) Güneş'i oluşturan tüm atomların altındaki Gravitonlar, birbirleriyle záten bir şekilde etkileşim hâlindedirler ve Plüton'a daha önceden seçtikleri "lider Graviton'u" göndermektedirler.
İkinci seçenek daha mákul çünkü Güneş, Plüton'a toplam kütlesi itibariyle bir kuvvet uygulayacak.
Bu nedenle "lider bir Graviton" olması seçeneğini dışarlasak bile, en azından Güneş'i meydana getiren tüm atomların içlerindeki Gravitonlar'ın bir şekilde birbirleriyle etkileşime girmiş olmaları ve yine bir şekilde toplam kütle bilgisini oluşturmuş olmaları bir şarttır(!).
Pekâlâ Güneş'in toplam kütle bilgisine sáhip ve bu bağlamda uygulayacağı "kütleçekim kuvvetinin miktarını" bilen bir Graviton veya Gravitonlar'dan oluşan bir grup, Plüton'a doğru yola çıktılar ve Plüton'a ulaşmak üzereler: Pekâlâ Plüton adına Onlar'ı kim karşılayacak?
Aynı mantık ile Plüton'un toplam kütle bilgisini taşıyan gravitonlarla karşılaşmalılar ve aralarında bir etkileşim olmalı yáni bilgi alışverişi ki şöyle birşey olabilir, "Beyler, bunlar bizden çok daha kalabalık bir grup, bizi çekecekler yapacak birşey yok, dönüp fermiyonlarımıza haber verelim" ve Güneş bu prosesin ardından ancak Plüton'u kütleçekim etkisi altına alacaktır(?).
Evet...
Kütleçekim kuvveti olduğunu düşünenler proses hakkında daha fazla ayrıntı verebileceklerdir(?).
morgan4658
Olay karisti.Einstein kitlecekimini kabul etmekte ancak “ kuvvet “ olmadigini soylemekte zaten :) Yani diyor ki , kutlecekimi kuvvet degil ama maddenin uzay zamani bukmesidir.Ortada farkli birsey yok
gokhan-deveci2618
Morgan,
Konu ile ilgili yazılması gerekenleri yazdım. Kaydadeğer başka bir sorun olduğunda yanıtlayacağım.
Bu arada bak benimde sorduğum sorular var. Onları yanıtlamaya çalışabilirsin.
Bu arada boyutları ve "Karanlık Madde'nin" ne olduğunu yazacağım.
gokhan-deveci2618
Zor ama belki bir umut anlayacağını düşünerek son bir deneme daha yapacağım.
1) "Kütleçekimsel merceklenme", kütleçekimsel değildir. "Karanlık bir madde/kütle" tıpkı "görünen madde/kütle" gibi "uzay-zamanı" bükmektedir ve ışığın yolunu değiştirmektedir. Ve yáni merceklenme etkisinin ortaya çıkmasını sağlayan "uzay-zaman dokusunun bükülmüş" olmasıdır.
2) Kütleçekim kuvveti yoktur. "Bükülme" vardır ve bu konuda Einstein'a katılıyorum.
3) Bir çelişki olmadığını anlayıp anlamadığın ile artık ilgilenmiyorum.
gokhan-deveci2618
"Kütleçekimsel" merceklenme "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için bir sebeptir. Ve fakat "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için daha önemli sebepler vardır.
Öncelikle "karanlık bir maddenin" olmasını gerektiren veyá olduğunu düşündürten bu sebeplere bir göz atalım.
1) Galaksilerin içlerinde bulunan çok sıcak gaz bulutlarının, çok sıcak olmaları sebebi ile çok daha hızlı bir şekilde birbirlerinden ayrılmaları yáni dağılmaları gerekirdi.
"Bu sıcak gaz bulutları birarada kalıyorlar çünkü görünmeyen bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi altında olmalılar".
2) Galaksilerdeki "görünen" toplam kütlenin büyük çoğunluğunun merkezdeki şişkin bölgede toplanması sebebi ile merkezden uzak yıldızların, merkeze yakın yıldızlara göre daha yavaş hareket etmeleri gerekirdi.
Ve fakat merkezden uzaktaki yıldızların daha yavaş hareket etmedikleri ve özellikle halo bölgesindeki yıldızların sabit bir hız ile hareket ettikleri tespit edilmektedir.
Merkezden uzaklaştıkça yıldızların hızlarında bir azalma olmayışını tek birşey açıklayabilir:
"Galaksinin her bölgesinde eşit miktarda kütle olmalı. Ve fakat görünen madde/kütle galaksiye eşit miktarda dağılmadığına göre o hâlde görünmeyen bir madde/kütle olmalı ki özellikle halo bölgesinde "bu maddeden" oldukça fazla olmalı".
3) Galaksiler uzayda, olması gerekenden daha hızlı hareket etmektedirler.
"Galaksilerin bu hızlarda hareket etmelerini sağlayan ışımayan bir madde/kütle olmalı".
[Işımayan bir madde olmalı çünkü galaksilerin toplam ışımaları ve hızları arasında, Hubble Yasası'da(Kırmızıya kayma) kullanılarak bir bağlantı kurulabilmektedir.]
Bunlar, "karanlık bir maddenin/kütlenin" olmasını gerektiren başlıca sebeplerdir.
Yáni evrende görünmeyen bir kütle olduğu kesindir. Görünmemektedir, gözlemlenememektedir çünkü bu madde/kütle elektromanyetik radyasyon ile etkileşime girmemektedir.
["Karanlık maddenin" sadece elektromanyetik radyasyon ile değil, görünen evrene áit herhangi bir unsur ile veyá görünen evreni oluşturan herhangi bir parçacık ile de etkileşime girdiği test veyá tespit edilmemiştir.]
Ve düşünülmektedir ki galaksi içindeki gaz bulutları dağılmamaktadır çünkü "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altındadırlar ve yine düşünülmektedir ki halodaki yıldızların o hızlarda hareket edebilmesinin nedeni de "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altında olmalarıdır.
Yanlış düşünmektedirler çünkü bunlara sebep olan "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim kuvveti" değil, "karanlık bir maddenin/kütlenin" tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büküyor" olmasıdır.
[Daha önce belirttiğim gibi karanlık bir maddenin/kütlenin olduğunu düşündürten sebeplerden biri olan "kütleçekimsel" merceklenme" de kütleçekimsel değildir. Merceklenme etkisinin oluşmasına neden olan "uzay-zaman dokusunun karanlık bir madde/kütle tarafından bükülmüş olmasıdır".]
Yáni bilinen görünen evrene áit hiçbir unsurla etkileşime girmeyen ve "uzay-zaman dokusunu büken bir "kütle" vardır.
Bu noktada bilimcilerin "karanlık madde/kütle" adaylarına bir göz atalım.
Baryonik olan karanlık made ve baryonik olmayan karanlık madde olarak iki ayrı kategoride ele alınmaktadır ki şu anlama gelmektedir: Kuarkların oluşturduğu karanlık madde ve kuarkların oluşturmadığı karanlık madde.
Öncelikle baryonik "karanlık madde" adaylarına göz atalım.
1) Macho'lar yáni bir sebepten ötürü ışıma yapmayan gökcisimleri. Örnek olarak beyaz cüceler, kahverengi cüceler, karadelikler gibi.
2) Işıma yapmayan gaz ve toz bulutları.
3) Bir şekilde kararlı kalmayı başaran bir grup kuarkın kümelenmesiyle meydana gelen kuark külçeleri.
Baryonik olmayan "karanlık madde" adayları:
1) Işık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacıklar. Nötrinolar aday bu kategoriden.
2) Daha düşük hızlarda hareket eden daha büyük kütleli parçacıklar. Fotinolar örneğin. Varolup olmadıkları bilinmiyor.
gokhan-deveci2618
"Kütleçekimsel" merceklenme "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için bir sebeptir. Ve fakat "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için daha önemli sebepler vardır.
Öncelikle "karanlık bir maddenin" olmasını gerektiren veyá olduğunu düşündürten bu sebeplere bir göz atalım.
1) Galaksilerin içlerinde bulunan çok sıcak gaz bulutlarının, çok sıcak olmaları sebebi ile çok daha hızlı bir şekilde birbirlerinden ayrılmaları yáni dağılmaları gerekirdi.
"Bu sıcak gaz bulutları birarada kalıyorlar çünkü görünmeyen bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi altında olmalılar".
2) Galaksilerdeki "görünen" toplam kütlenin büyük çoğunluğunun merkezdeki şişkin bölgede toplanması sebebi ile merkezden uzak yıldızların, merkeze yakın yıldızlara göre daha yavaş hareket etmeleri gerekirdi.
Ve fakat merkezden uzaktaki yıldızların daha yavaş hareket etmedikleri ve özellikle halo bölgesindeki yıldızların sabit bir hız ile hareket ettikleri tespit edilmektedir.
Merkezden uzaklaştıkça yıldızların hızlarında bir azalma olmayışını tek birşey açıklayabilir:
"Galaksinin her bölgesinde eşit miktarda kütle olmalı. Ve fakat görünen madde/kütle galaksiye eşit miktarda dağılmadığına göre o hâlde görünmeyen bir madde/kütle olmalı ki özellikle halo bölgesinde "bu maddeden" oldukça fazla olmalı".
3) Galaksiler uzayda, olması gerekenden daha hızlı hareket etmektedirler.
"Galaksilerin bu hızlarda hareket etmelerini sağlayan ışımayan bir madde/kütle olmalı".
[Işımayan bir madde olmalı çünkü galaksilerin toplam ışımaları ve hızları arasında, Hubble Yasası'da(Kırmızıya kayma) kullanılarak bir bağlantı kurulabilmektedir.]
Bunlar, "karanlık bir maddenin/kütlenin" olmasını gerektiren başlıca sebeplerdir.
Yáni evrende görünmeyen bir kütle olduğu kesindir. Görünmemektedir, gözlemlenememektedir çünkü bu madde/kütle elektromanyetik radyasyon ile etkileşime girmemektedir.
["Karanlık maddenin" sadece elektromanyetik radyasyon ile değil, görünen evrene áit herhangi bir unsur ile veyá görünen evreni oluşturan herhangi bir parçacık ile de etkileşime girdiği test veyá tespit edilmemiştir.]
Ve düşünülmektedir ki galaksi içindeki gaz bulutları dağılmamaktadır çünkü "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altındadırlar ve yine düşünülmektedir ki halodaki yıldızların o hızlarda hareket edebilmesinin nedeni de "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altında olmalarıdır.
Yanlış düşünmektedirler çünkü bunlara sebep olan "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim kuvveti" değil, "karanlık bir maddenin/kütlenin" tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büküyor" olmasıdır.
[Daha önce belirttiğim gibi karanlık bir maddenin/kütlenin olduğunu düşündürten sebeplerden biri olan "kütleçekimsel" merceklenme" de kütleçekimsel değildir. Merceklenme etkisinin oluşmasına neden olan "uzay-zaman dokusunun karanlık bir madde/kütle tarafından bükülmüş olmasıdır".]
Yáni bilinen görünen evrene áit hiçbir unsurla etkileşime girmeyen ve "uzay-zaman dokusunu büken bir "kütle" vardır.
Bu noktada bilimcilerin "karanlık madde/kütle" adaylarına bir göz atalım.
Baryonik olan karanlık made ve baryonik olmayan karanlık madde olarak iki ayrı kategoride ele alınmaktadır ki şu anlama gelmektedir: Kuarkların oluşturduğu karanlık madde ve kuarkların oluşturmadığı karanlık madde.
Öncelikle baryonik "karanlık madde" adaylarına göz atalım.
1) Macho'lar yáni bir sebepten ötürü ışıma yapmayan gökcisimleri. Örnek olarak beyaz cüceler, kahverengi cüceler, karadelikler gibi.
2) Işıma yapmayan gaz ve toz bulutları.
3) Bir şekilde kararlı kalmayı başaran bir grup kuarkın kümelenmesiyle meydana gelen kuark külçeleri.
Baryonik olmayan "karanlık madde" adayları:
1) Işık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacıklar. Nötrinolar aday bu kategoriden.
2) Daha düşük hızlarda hareket eden daha büyük kütleli parçacıklar. Fotinolar örneğin. Varolup olmadıkları bilinmiyor.
Görüldüğü üzere bilimcilerin ileri sürdüğü "karanlık" yáni görünmeyen madde adayları yine görünen evrene ait tespit edilen veyá edilemeyen parçacıklardır veyá görünen evren içindeki gökcisimleridir.
Yáni cevabı yanlış yerde aramaktadırlar.
"Karanlık madde" tanımını tekrar yapıp yeni bir karanlık madde adayı ileri süreceğim.
Evrende tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büken" görünmeyen bir kütle vardır. Bu kütle görünen evrene àit hiçbir unsur ile etkileşime girmemektedir. Başka bir ifade ile algılanamamaktadır. Yáni "karanlık madde" algılanamayan maddedir/kütledir.
Hâlböyleyken "karanlık madde" kütlesi olan ama bir sebepten algılanamayan bir madde olmalıdır.
Takyonlar
Işık hızından daha yüksek hızlarda hareket edebilen ve bu sebeple "sanal" bir kütleye sáhip olan teorik parçacıklardır.
Bir başka ifade ile Einstein tarafından oluşturulan o sansasyonel formülde cismin hızı(v), ışık hızından(c) büyük olduğunda cismin kütlesi aynı formül kapsamında "sanal" olmaktadır veyá "sanal" bir sayı ile ifade edilmektedir.
Pekâlâ "sanal" ne demek?
Matematikte "sanal sayılar" var ama bu sayıların ne anlama geldiği yorumlanabildi mi?
En azından bu sayıları somut/gözlemlenebilir/görülebilir/algılanabilir varlıkları/maddeleri sayarken kullanmıyoruz değil mi?
Pekâlâ bu sayılar soyut/gözlemlenemeyen/görülemeyen/algılanamayan varlıkları/maddeleri işaret ediyor olabilirler mi?
"Karanlık madde" algılanamıyor yáni görünen madde ile etkileşime girmiyor çünkü "karanlık madde" takyonlardan oluşmaktadır.
"Karanlık madde" algılanamıyor çünkü bu maddeyi/kütleyi meydana getiren takyonlar ışık hızı üstündeki hızlarda hareket etmektedirler.
Bilimciler...
Gerekçeleriyle beraber "karanlık maddenin" takyonlardan oluştuğunu iddia etmiş bulunuyorum.
Bilimsel olarak yanlışlayabilecek misiniz?
Yavaş yavaş yeni bir farkındalık oluşuyor gibi...
gokhan-deveci2618
"Kütleçekimsel" merceklenme "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için bir sebeptir. Ve fakat "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için daha önemli sebepler vardır.
Öncelikle "karanlık bir maddenin" olmasını gerektiren veyá olduğunu düşündürten bu sebeplere bir göz atalım.
1) Galaksilerin içlerinde bulunan çok sıcak gaz bulutlarının, çok sıcak olmaları sebebi ile çok daha hızlı bir şekilde birbirlerinden ayrılmaları yáni dağılmaları gerekirdi.
"Bu sıcak gaz bulutları birarada kalıyorlar çünkü görünmeyen bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi altında olmalılar".
2) Galaksilerdeki "görünen" toplam kütlenin büyük çoğunluğunun merkezdeki şişkin bölgede toplanması sebebi ile merkezden uzak yıldızların, merkeze yakın yıldızlara göre daha yavaş hareket etmeleri gerekirdi.
Ve fakat merkezden uzaktaki yıldızların daha yavaş hareket etmedikleri ve özellikle halo bölgesindeki yıldızların sabit bir hız ile hareket ettikleri tespit edilmektedir.
Merkezden uzaklaştıkça yıldızların hızlarında bir azalma olmayışını tek birşey açıklayabilir:
"Galaksinin her bölgesinde eşit miktarda kütle olmalı. Ve fakat görünen madde/kütle galaksiye eşit miktarda dağılmadığına göre o hâlde görünmeyen bir madde/kütle olmalı ki özellikle halo bölgesinde bu maddeden oldukça fazla olmalı".
3) Galaksiler uzayda, olması gerekenden daha hızlı hareket etmektedirler.
"Galaksilerin bu hızlarda hareket etmelerini sağlayan ışımayan bir madde/kütle olmalı".
[Işımayan bir madde olmalı çünkü galaksilerin toplam ışımaları ve hızları arasında, Hubble Yasası'da(Kırmızıya kayma) kullanılarak bir bağlantı kurulabilmektedir.]
Bunlar, "karanlık bir maddenin/kütlenin" olmasını gerektiren başlıca sebeplerdir.
Yáni evrende görünmeyen bir kütle olduğu kesindir. Görünmemektedir, gözlemlenememektedir çünkü bu madde/kütle elektromanyetik radyasyon ile etkileşime girmemektedir.
["Karanlık maddenin" sadece elektromanyetik radyasyon ile değil, görünen evrene áit herhangi bir unsur ile veyá görünen evreni oluşturan herhangi bir parçacık ile de etkileşime girdiği test veyá tespit edilmemiştir.]
Ve düşünülmektedir ki galaksi içindeki gaz bulutları dağılmamaktadır çünkü "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altındadırlar ve yine düşünülmektedir ki halodaki yıldızların o hızlarda hareket edebilmesinin nedeni de "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altında olmalarıdır.
Yanlış düşünmektedirler çünkü bunlara sebep olan "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim kuvveti" değil, "karanlık bir maddenin/kütlenin" tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büküyor" olmasıdır.
[Daha önce belirttiğim gibi karanlık bir maddenin/kütlenin olduğunu düşündürten sebeplerden biri olan "kütleçekimsel" merceklenme" de kütleçekimsel değildir. Merceklenme etkisinin oluşmasına neden olan "uzay-zaman dokusunun karanlık bir madde/kütle tarafından bükülmüş olmasıdır".]
Yáni bilinen görünen evrene áit hiçbir unsurla etkileşime girmeyen ve "uzay-zaman dokusunu büken bir "kütle" vardır.
Bu noktada bilimcilerin "karanlık madde/kütle" adaylarına bir göz atalım.
Baryonik olan karanlık made ve baryonik olmayan karanlık madde olarak iki ayrı kategoride ele alınmaktadır ki şu anlama gelmektedir: Kuarkların oluşturduğu karanlık madde ve kuarkların oluşturmadığı karanlık madde.
Öncelikle baryonik "karanlık madde" adaylarına göz atalım.
1) Macho'lar yáni bir sebepten ötürü ışıma yapmayan gökcisimleri. Örnek olarak beyaz cüceler, kahverengi cüceler, karadelikler gibi.
2) Işıma yapmayan gaz ve toz bulutları.
3) Bir şekilde kararlı kalmayı başaran bir grup kuarkın kümelenmesiyle meydana gelen kuark külçeleri.
Baryonik olmayan "karanlık madde" adayları:
1) Işık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacıklar. Nötrinolar aday bu kategoriden.
2) Daha düşük hızlarda hareket eden daha büyük kütleli parçacıklar. Fotinolar örneğin. Varolup olmadıkları bilinmiyor.
Görüldüğü üzere bilimcilerin ileri sürdüğü "karanlık" yáni görünmeyen madde adayları yine görünen evrene ait tespit edilen veyá edilemeyen parçacıklardır veyá görünen evren içindeki gökcisimleridir.
Yáni cevabı yanlış yerde aramaktadırlar.
"Karanlık madde" tanımını tekrar yapıp yeni bir karanlık madde adayı ileri süreceğim.
Evrende tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büken" görünmeyen bir kütle vardır. Bu kütle görünen evrene àit hiçbir unsur ile etkileşime girmemektedir. Başka bir ifade ile algılanamamaktadır. Yáni "karanlık madde" algılanamayan maddedir/kütledir.
Hâlböyleyken "karanlık madde" kütlesi olan ama bir sebepten algılanamayan bir madde olmalıdır.
Takyonlar
Işık hızından daha yüksek hızlarda hareket edebilen ve bu sebeple "sanal" bir kütleye sáhip olan teorik parçacıklardır.
Bir başka ifade ile Einstein tarafından oluşturulan o sansasyonel formülde cismin hızı(v), ışık hızından(c) büyük olduğunda cismin kütlesi aynı formül kapsamında "sanal" olmaktadır veyá "sanal" bir sayı ile ifade edilmektedir.
Pekâlâ "sanal" ne demek?
Matematikte "sanal sayılar" var ama bu sayıların ne anlama geldiği yorumlanabildi mi?
En azından bu sayıları somut, gözlemlenebilir, görülebilir veyá algılanabilir varlıkları/maddeleri sayarken kullanmıyoruz değil mi?
Pekâlâ bu sayılar soyut, gözlemlenemeyen, görülemeyen veyá algılanamayan varlıkları/maddeleri işaret ediyor olabilirler mi?
"Karanlık madde" algılanamıyor yáni görünen madde ile etkileşime girmiyor çünkü "karanlık madde" takyonlardan oluşmaktadır.
"Karanlık madde" algılanamıyor çünkü bu maddeyi/kütleyi meydana getiren takyonlar ışık hızı üstündeki hızlarda hareket etmektedirler.
Bilimciler...
Gerekçeleriyle beraber "karanlık maddenin" takyonlardan oluştuğunu iddia etmiş bulunuyorum.
Bilimsel olarak yanlışlayabilecek misiniz?
Yavaş yavaş yeni bir farkındalık oluşuyor gibi...
gokhan-deveci2618
"Kütleçekimsel" merceklenme "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için bir sebeptir. Ve fakat "karanlık bir maddenin" olduğunu düşünmek için daha önemli sebepler vardır.
Öncelikle "karanlık bir maddenin" olmasını gerektiren veyá olduğunu düşündürten bu sebeplere bir göz atalım.
1) Galaksilerin içlerinde bulunan çok sıcak gaz bulutlarının, çok sıcak olmaları sebebi ile çok daha hızlı bir şekilde birbirlerinden ayrılmaları yáni dağılmaları gerekirdi.
"Bu sıcak gaz bulutları birarada kalıyorlar çünkü görünmeyen bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi altında olmalılar".
2) Galaksilerdeki "görünen" toplam kütlenin büyük çoğunluğunun merkezdeki şişkin bölgede toplanması sebebi ile merkezden uzak yıldızların, merkeze yakın yıldızlara göre daha yavaş hareket etmeleri gerekirdi.
Ve fakat merkezden uzaktaki yıldızların daha yavaş hareket etmedikleri ve özellikle halo bölgesindeki yıldızların sabit bir hız ile hareket ettikleri tespit edilmektedir.
Merkezden uzaklaştıkça yıldızların hızlarında bir azalma olmayışını tek birşey açıklayabilir:
"Galaksinin her bölgesinde eşit miktarda kütle olmalı. Ve fakat görünen madde/kütle galaksiye eşit miktarda dağılmadığına göre o hâlde görünmeyen bir madde/kütle olmalı ki özellikle halo bölgesinde bu maddeden oldukça fazla olmalı".
3) Galaksiler uzayda, olması gerekenden daha hızlı hareket etmektedirler.
"Galaksilerin bu hızlarda hareket etmelerini sağlayan ışımayan bir madde/kütle olmalı".
[Işımayan bir madde olmalı çünkü galaksilerin toplam ışımaları ve hızları arasında, Hubble Yasası'da(Kırmızıya kayma) kullanılarak bir bağlantı kurulabilmektedir.]
Bunlar, "karanlık bir maddenin/kütlenin" olmasını gerektiren başlıca sebeplerdir.
Yáni evrende görünmeyen bir kütle olduğu kesindir. Görünmemektedir, gözlemlenememektedir çünkü bu madde/kütle elektromanyetik radyasyon ile etkileşime girmemektedir.
["Karanlık maddenin" sadece elektromanyetik radyasyon ile değil, görünen evrene áit herhangi bir unsur ile veyá görünen evreni oluşturan herhangi bir parçacık ile de etkileşime girdiği test veyá tespit edilmemiştir.]
Ve düşünülmektedir ki galaksi içindeki gaz bulutları dağılmamaktadır çünkü "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altındadırlar ve yine düşünülmektedir ki halodaki yıldızların o hızlarda hareket edebilmesinin nedeni de "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim etkisi" altında olmalarıdır.
Yanlış düşünmektedirler çünkü bunlara sebep olan "karanlık bir maddenin/kütlenin kütleçekim kuvveti" değil, "karanlık bir maddenin/kütlenin" tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büküyor" olmasıdır.
[Daha önce belirttiğim gibi karanlık bir maddenin/kütlenin olduğunu düşündürten sebeplerden biri olan "kütleçekimsel" merceklenme" de kütleçekimsel değildir. Merceklenme etkisinin oluşmasına neden olan "uzay-zaman dokusunun karanlık bir madde/kütle tarafından bükülmüş olmasıdır".]
Yáni bilinen görünen evrene áit hiçbir unsurla etkileşime girmeyen ve "uzay-zaman dokusunu büken bir "kütle" vardır.
Bu noktada bilimcilerin "karanlık madde/kütle" adaylarına bir göz atalım.
Baryonik olan karanlık made ve baryonik olmayan karanlık madde olarak iki ayrı kategoride ele alınmaktadır ki şu anlama gelmektedir: Kuarkların oluşturduğu karanlık madde ve kuarkların oluşturmadığı karanlık madde.
Öncelikle baryonik "karanlık madde" adaylarına göz atalım.
1) Macho'lar yáni bir sebepten ötürü ışıma yapmayan gökcisimleri. Örnek olarak beyaz cüceler, kahverengi cüceler, karadelikler gibi.
2) Işıma yapmayan gaz ve toz bulutları.
3) Bir şekilde kararlı kalmayı başaran bir grup kuarkın kümelenmesiyle meydana gelen kuark külçeleri.
Baryonik olmayan "karanlık madde" adayları:
1) Işık hızına yakın hızlarda hareket eden parçacıklar. Nötrinolar aday bu kategoriden.
2) Daha düşük hızlarda hareket eden daha büyük kütleli parçacıklar. Fotinolar örneğin. Varolup olmadıkları bilinmiyor.
Görüldüğü üzere bilimcilerin ileri sürdüğü "karanlık" yáni görünmeyen madde adayları yine görünen evrene ait tespit edilen veyá edilemeyen parçacıklardır veyá görünen evren içindeki gökcisimleridir.
Yáni cevabı yanlış yerde aramaktadırlar.
"Karanlık madde" tanımını tekrar yapıp yeni bir karanlık madde adayı ileri süreceğim.
Evrende tıpkı görünen madde/kütle gibi "uzay-zaman dokusunu büken" görünmeyen bir kütle vardır. Bu kütle görünen evrene àit hiçbir unsur ile etkileşime girmemektedir. Başka bir ifade ile algılanamamaktadır. Yáni "karanlık madde" algılanamayan maddedir/kütledir.
Hâlböyleyken "karanlık madde" kütlesi olan ama bir sebepten algılanamayan bir madde olmalıdır.
Takyonlar
Işık hızından daha yüksek hızlarda hareket edebilen ve bu sebeple "sanal" bir kütleye sáhip olan teorik parçacıklardır.
Bir başka ifade ile Einstein tarafından oluşturulan o sansasyonel formülde cismin hızı(v), ışık hızından(c) büyük olduğunda cismin kütlesi aynı formül kapsamında "sanal" olmaktadır veyá "sanal" bir sayı ile ifade edilmektedir.
Pekâlâ "sanal" ne demek?
Matematikte "sanal sayılar" var ama bu sayıların ne anlama geldiği yorumlanabildi mi?
En azından bu sayıları somut, gözlemlenebilir, görülebilir veyá algılanabilir varlıkları/maddeleri sayarken kullanmıyoruz değil mi?
Pekâlâ bu sayılar soyut, gözlemlenemeyen, görülemeyen veyá algılanamayan varlıkları/maddeleri işaret ediyor olabilirler mi?
"Karanlık madde" algılanamıyor yáni görünen madde ile etkileşime girmiyor çünkü "karanlık madde" takyonlardan oluşmaktadır.
"Karanlık madde" algılanamıyor çünkü bu maddeyi/kütleyi meydana getiren takyonlar ışık hızı üstündeki hızlarda hareket etmektedirler.
Bilimciler...
Gerekçeleriyle beraber "karanlık maddenin" takyonlardan oluştuğunu iddia etmiş bulunuyorum.
Bilimsel olarak yanlışlayabilecek misiniz?
Yavaş yavaş yeni bir farkındalık oluşuyor gibi...