gokhan-deveci2618
Evet...
Devam ediyoruz...
Atomaltı parçacıkların kütle kazanmasını sağlayan higgs adı verilen bir alanın olduğu düşünülmektedir.
Bu alan, çok sayıda higgs bozonunun bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Ve atomaltı parçacıklar arasındaki kütle farklılıklarının sebebi, bu alan ile farklı düzeylerde etkileşim içinde olmalarıdır.
Örneğin bir parçacık diğerine göre daha ağırsa, bunun nedeni; higgs alanı ile daha fazla etkileşim halinde olmasıdır.
Yani aslında tüm parçacıklar kütlesizdir. Higgs parçacığı onları "kütleliymiş gibi" gösterir.
Higgs parçacığı, hernekadar Cern'de gözlemlendiği/test edildiği iddia edilsede, hâlâ varsayım düzeyindedir.
Tez:
Parçacıklara kütle kazandırdığı düşünülen ve higgs olarak adlandırılan bir bozon ve bu bozonların biraraya gelmesiyle oluşan bir alan yoktur.
Soru:
Higgs bozonu ve alanı varsayımı neden üretildi?
Tüm atomaltı parçacıkların hemen hemen aynı ölçülerde olduğu düşünülmektedir. Ve fakat aynı ölçülerde olmasına karşılık, örneğin bir parçacık bir diğer parçacığın 100bin katı kadar daha ağır iken, başka bir parçacık ise kütlesizdir.
İşte aynı ölçülerde olan parçacıklar arasındaki kütle farklılıklarına bir açıklama getirmek için higgs alanı tezi üretilmiştir.
Eğer iddia ettiğim üzere higgs bozonu ve alanı yok ise o halde parçacıklar arasındaki kütle farklılığının sebebi nedir?
Bu sorunun cevabı aynı zamanda ileri sürdüğüm tezinde gerekçesidir.
Daha önce ifade ettiğim üzere madde, atom ve onu oluşturan tüm parçacıklar sicimlerden oluşmaktadır.
Ve sicimler birer enerjidirler/enerji dalgasıdırlar.
Ve enerji için bir mekân boyutu gerekmemektedir.
Parçacıkların hemen hemen aynı ölçülerde olmasına karşılık farklı kütlelere sahip olmalarının nedeni farklı sayıda sicimlerden meydana geliyor olmalarıdır.
İleri sürdüğüm bu tez aynı zamanda karadelikleri de anlamamıza yardımcı olacaktır.
Karadelikler tek bir "noktadaki" sicimlerden meydana gelmektedir. Bu sicimler "taşıdıkları bilgiler ile beraber" karadeliklerde varlıklarını sürdürmektedirler.
Devam edeceğiz...
gokhan-deveci2618
Evet...
Şu ana kadar ileri sürdüğüm tezlerin bir kısmını M kuramcılarının tezleri ile birlikte değerlendirip yeni tezlerimi ileri süreceğim.
M kuramcıları, zaman/zaman boyutu ile ilgili olarak, Einstein'ın tezlerinin ötesinde bir anlayış geliştirebilmiş ve perspektif getirebilmiş değiller.
Yani zamanı/zaman boyutunu anlayamadıkları için haliyle zamanın/zaman boyutunun("uzay-zaman dokusunun") sicimlerle olan ilişkisinin/bağlantısının farkında değiller.
M kuramcıları, atomu oluşturan tüm parçacıkların sicimlerden oluştuğunu ve bu parçacıkların herbirinin sicimlerin farklı frekanslardaki titreşimlerine karşılık geldiğini düşünmektedirler.
Evet, atomu oluşturan tüm parçacıklar sicimlerden meydana geliyorlar. Ama farklı frekansta titreşen sicimlerden değil, aynı frekansta titreşen sicimlerden meydana geliyorlar.
Peki sicimler farklı frekanslarda değilde iddia ettiğim üzere aynı frekansta titreşiyor iseler o halde tüm bu çeşitlilik nasıl olabiliyor?
Cevap: BİLGİ.
Her sicim farklı bilgiler taşıyor. Ve sicimler arasında bilgiler değişiyor ve bu bilgi transferi sırasında parçacık, atom, madde ve "görünen evren" meydana geliyor.
Daha önce parantez içinde demiştim ki, çift yarık deneyinde parçacıkların gözlemlenmedikleri takdirde dalga formunda oldukları tespit edilmiştir. İşte bu dalga formu sicimlere karşılık gelmektedir.
Çift yarık deneyi göstermektedir ki, elektronlar gözlemlenmedikleri takdirde dalgasal bir forma sahiptirler.
Peki gözlemlemek ne demek?
Deneyde elektronun foton ile etkileşime girmek zorunda kalmasıdır.
Yani elektrona bir foton gönderirseniz yani elektronu bir foton ile etkileşime girmek zorunda bırakırsınız, elektron bir parçacık gibi davranmakta, foton göndermez iseniz dalga gibi davranmaktadır.
Peki etkileşim ne demek?
Bilgi transferidir/değişimidir.
Tüm parçacıklar, atom, madde ve "görünen evren" sicimlerden oluşmaktadır ve sicimler birer enerjidirler/enerji dalgasıdırlar.
Sicimlerin birbirleriyle etkileşimi sırasında bilgi transferi/değişimi gerçekleşmekte ve bu transferin gerçekleşmesi parçacık algısını yaratmaktadır.
Bir sonraki yazımda 11 boyutu ele alacağım ve sona doğru yaklaşmaktayız...
[İletişim için gkdeveci12@gmail.com]
destroyer6419
Higgs parçacığı, hernekadar Cern'de gözlemlendiği/test edildiği iddia edilsede, hâlâ varsayım düzeyindedir. demissin de boyle bisey yok. Higgs bosonu gozlemlendi. Ilgili makale: https://arxiv.org/pdf/1207.7214.pdf Makaleyi once bi oku fizigini anlamassan biz burada anlatiriz.
gokhan-deveci2618
Destroyer,
Sen şimdi öncelikle o "biz" olarak lanse ettiğin arkadaşlarından, burada yazdıklarımı büsbütün okumalarını iste.
Deneyde higgs bozonu için teorik olarak öngörülen özelliklerin bir kısmına sahip bir parçacık tespit edilmiştir.
Teorik olarak öngörülen özelliklerin tamamını taşıyor olsa bile, bu o parçacığın halihazırda kütleli olan parçacıklara kütle kazandırdığı sonucunu doğurmaz.
Halihazırda kütleli olan bir parçacığın, higgs bozonu ve alanı ile etkileşimi ve bu etkileşimi sonucunda kütle kazandığı anbean tespit edilmediği sürece higgs bozonu/alanı tezi bir varsayım olarak kalacaktır.
Ve bu bağlamda bu tezin hala varsayım düzeyinde olduğu açıktır.
destroyer6419
her hangi bi etkilesim anbean tespit edilemez. energy-time uncertainty diye bisey var. boyle bi fizik anlayisi yok yani. o makalede gosteriyo butun datalari. predict ettikleri hersey cikiyo. anlamak istemiyosan senin sorunun.
gokhan-deveci2618
Destroyer,
Teorik olarak öngörülen özelliklere sahip olan bir parçacığın test ve tespit edilmesi, bu parçacığın hâlihazırda tüm kütleli parçacıklara kütle kazandırdığı sonucunu doğurmaz.
Bu test edilen bozonun ve bu bozonun oluşturduğu alanın, örneğin bir elektron ile etkileşimi engellenir ve etkileşimsizlik hâlinde o elektronun kütlesiz olduğu test ve tespit edilirse ancak bu şekilde bu tez varsayım düzeyinden çıkarak realiteye dönüşür.
Bu testin ve tespitin gerçekleşmesi için daha yüksek enerjilere ihtiyaç duyulduğu ilerisürülebilir. O hâlde de kesin olarak kabul edilmelidir ki en azından "o enerji düzeylerine" çıkılıncaya kadar higgs bozonu/alanı tezi bir varsayımdır.
Bana göre de hep öyle kalacaktır.
Neyse ilgili makale linkin orada. Buna yönelik verdiğim yanıt ve senin yanıtlarında ortada. Çürütmem veya açıklık getirmem başkaca bir düşüncen olduğunu sanmıyorum.
Ben şimdi bir sonraki yazımı hazırlarken, sen ve o "biz" olarak lanse ettiğin arkadaşların ile beraber ileri sürdüğüm diğer tezlere odaklanın.
Örnegin "zaman yavaşlamıyor" diyorum. Zaman ile ortaya atılan ve paradoks olarak ifade edilen durumların tamamının, zamanın yanlış anlaşıldığından kaynaklandığını ileri sürüyorum.
Einstein tezlerine karşılık antitezlerim ortada. Bu tezlerimi çürütmeye çalışın. Çürütemiyor iseniz yeni bir farkındalık oluşması, normal sonuç olacaktır.
destroyer6419
Oncelikle diyalektik materyalizm gecen yuzyilda kaldi. Terminolojisini kullandigina gore gunceli takip etmiyosun anlasilan.
İkinci olarak fikirlerine guveniyorsan neden hakemli bi dergide yayinlamiyorsun da boyle internet koselerinde harciyosun?
gokhan-deveci2618
Destroyer,
Kişiselleştiriyorsun ve konu dışı polemik peşindesin.
Kişisel polemikler ilgimi çekmiyor. Ve fakat kibirli ve entellektüel dilin dikkâtimi çekti. Tabi entellektüel görünmek adına araya yuvarladığın onca ingilizce kelimeden sonra "manane ya, anlamıyosan senin sorunun daam mı" edasıyla bitirişindeki o çocuksu tatlılıkta gözümden kaçmış değil.
Evet, tartışalım bakalım. Ama topu taca atmak yok.
Öncelikle, Higgs bozonu/alanı, iddia edildiği üzere kütle kazandırıyorsa, bu süreç gözlemlene/test edilene kadar, bilimsel bir gerçek olmayıp varsayım düzeyinde kalacaktır.
Yani parçacığın, herhangi kütleli bir parçacık üzerindeki etkisi gözlemlenmeli ki varsayım realize olsun.
Yoksa olan biten şu oluyor:
- Higgs bozonunu bulduk...
- Evet, harika, kütle kazandırırken gözlemlendi o halde???
- Yok. Daha sadece kendisini bulduk...
- ...
- ...
Öte yandan herhangi bir düşünce sistematiğini referans almış değilim.
Bir tez/düşünce/fikir, gözlemlene/test edilene kadar varsayım düzeyindedir. "Rasyonel" gerekçeleri olması, o tezi bilimsel bir realite/ gerçeklik haline getirmez.
Senin ve tüm bilimcilerin farkına varması gereken bir gerçek var.
Einstein'in zaman ile ilgili ileri sürdüğü ve hâlâ kabul gören tüm tezler, rasyonel gerekçeleri olmasıyla beraber varsayım düzeyindedir.
Zaman yavaşlar, durur, daralır ve genişler gibi tezlerin tamamı varsayımsaldır.
Çünkü zaman bilimsel olarak test ve tespit edilmedi.
Ve eğer bir tez/fikir varsayım düzeyindeyse antitezleri/karşıt fikirleri pek tabiki doğabilir. Ve bu tezlerin hangisi daha rasyonelse o varlığını devam ettirir.
Örneğin "ışık bir saniye içinde 158bin km hız ile gidiyor" diye bir düşünce ileri sürülebilir mi?
Sürülemez. Çünkü bilimsel bir realite/tespit/gözlem sözkonusu.
İkinci paragrafta sorduğun soruya gelelim.
Sayfada kalmaya devam et. Daha paylaşacağım tezlerim var. İkna olursan belki sen yazarsın.
gokhan-deveci2618
Bu arada kendi yazdıklarımdan bir bilimkurgu ürettim.
Ve bu düşünce Hollywood'da kesin olarak satar/satmalı.
# HIGGS BOZONU TABANCASI
Bu tabancayı herhangi bir cismin/varlığın/maddenin üzerine tuttuğunuzda, o maddeyi oluşturan tüm atom altı parçacıkların, higgs bozonu/alanı ile etkileşimi engelleniyor ve bingo!: o madde artık kütlesiz...
Örneğin ufolar/uçan daireler...
Sözde görüntülerde, koca koca gemilerin sanki birer tüy kadar hafiflermiş gibi çok yüksek hızlarda hareket ettiği görülüyor.
Higgs bozonu tabancasını üretmiş olmalılar. Herneyse bu çok gizli ve önemli silahın patenti alınmış olamaz ne de olsa. Hâlâ şansım var. Çok küçük bir problemim var sadece. Nasıl yapılacağını bilmiyorum!
Bu arafa ufo yok. Yani var ama düşündüğünüz gibi değil. Bu konu ile ilgili de tabiki tezlerim var.
Zaten olsa bile higgs bozonu yok...
O hâlde kendi bilimkurgu tezimi çürütmüş oldum.
:-)
Neyse bu da böyle bir yazı olsun...
gokhan-deveci2618
Bu arada kendi yazdıklarımdan bir bilimkurgu ürettim.
Ve bu düşünce Hollywood'da kesin olarak satar/satmalı.
# HIGGS BOZONU TABANCASI
Bu tabancayı herhangi bir cismin/varlığın/maddenin üzerine tuttuğunuzda, o maddeyi oluşturan tüm atom altı parçacıkların, higgs bozonu/alanı ile etkileşimi engelleniyor ve bingo!: o madde artık kütlesiz...
Örneğin ufolar/uçan daireler...
Sözde görüntülerde, koca koca gemilerin sanki birer tüy kadar hafiflermiş gibi çok yüksek hızlarda hareket ettiği görülüyor.
Higgs bozonu tabancasını üretmiş olmalılar. Herneyse bu çok gizli ve önemli silahın patenti alınmış olunamaz ne de olsa. Hâlâ şansım var. Çok küçük bir problemim var sadece. Nasıl yapılacağını bilmiyorum!
Bu arafa ufo yok. Yani var ama düşündüğünüz gibi değil. Bu konu ile ilgili de tabiki tezlerim var.
Zaten olsa bile higgs bozonu yok...
O hâlde kendi bilimkurgu tezimi çürütmüş oldum.
:-)
Neyse bu da böyle bir yazı olsun...
gokhan-deveci2618
Bu arada kendi yazdıklarımdan bir bilimkurgu ürettim.
Ve bu düşünce Hollywood'da kesin olarak satar/satmalı.
# HIGGS BOZONU TABANCASI
Bu tabancayı herhangi bir cismin/varlığın/maddenin üzerine tuttuğunuzda, o maddeyi oluşturan tüm atom altı parçacıkların, higgs bozonu/alanı ile etkileşimi engelleniyor ve bingo!: o madde artık kütlesiz...
Örneğin ufolar/uçan daireler...
Sözde görüntülerde, koca koca gemilerin sanki birer tüy kadar hafiflermiş gibi çok yüksek hızlarda hareket ettiği görülüyor.
Higgs bozonu tabancasını üretmiş olmalılar. Herneyse bu çok gizli ve önemli silahın patenti alınmış olunamaz ne de olsa. Hâlâ şansım var. Çok küçük bir problemim var sadece. Nasıl yapılacağını bilmiyorum!
Bu arafa ufo yok. Yani var ama düşündüğünüz gibi değil. Bu konu ile ilgili de tabiki tezlerim var.
Zaten olsa bile higgs bozonu yok...
O hâlde kendi bilimkurgu tezimi çürütmüş oldum.
:-)
Neyse bu da bilimkurgu yazarları için ufuk açıcı nitelikte bir yazı olsun...
(Ülkede bilimkurgu yazarı yok ki!)
morgan4658
Dediginizi Solaris’ in en kotu versiyonunda kullandilar.
gokhan-deveci2618
Üzgünüz, bu içeriği görüntülerken bir hatayla karşılaştık. Kullanıcı iseniz, lütfen daha sonra tekrar deneyin. Yöneticiyseniz, daha fazla bilgi için Flarum günlük dosyalarınıza bakın.
gokhan-deveci2618
Üzgünüz, bu içeriği görüntülerken bir hatayla karşılaştık. Kullanıcı iseniz, lütfen daha sonra tekrar deneyin. Yöneticiyseniz, daha fazla bilgi için Flarum günlük dosyalarınıza bakın.
morgan4658
"neden tek bir noktaya sıkışmıştı", "patlamasına ne sebep oldu" gibi soruları cevaplamaz/cevaplayamaz.
"Membranlar neden ve nasıl birbirine çarpmaktadırlar" ve "çarpışmaları neden bir patlamaya sebep olmaktadır" gibi soruların cevapları teoride yoktur.
Sonuc olarak sizin teziniz de hicbir sekilde bunlara aciklama getirmiyor.
Getirmemesi normaldir, cunku evrenin olusumuyla ilgili teoriler bunlar.Aynen evrim teorisinin canlilarin cesitliligini anlatmasi,ama canliligin baslangiciyla ilgili bir fikirde bulunmamasi gibi, cunku o konu farklidir.
Kabuller bulunur, yani siz baska goruste bulunabilirsiniz,ama bu gorusunuz mevcut teorilerin eksikligini kapatmiyor.
Ayrica zaten halihazirda anlasilmayan, mevcut teorideki karanlik enerjinin, evrenin genislemesine ragmen nicin arttigi ( tekrar ediyorum toplam olarak).Sizde "fiskirmaya" devam eden enerjinin enerjinin korunumunu son surat ihlal etmesi gibi.
gokhan-deveci2618
Sen şimdi peki ne demiş oldun? Yani yazının sonunda aklın sıra bana "laf sokmak" dışında bu yazdığın yazıdan sen birşey anladın mı?
O sorulara cevap bulunmasının kolay olmadığını kabul etmek gerekir diyorum zaten. Türkçen bozuk olduğu için o ifadelerimi okuyabilsende anlayamıyor olman şaşırtıcı değil.
O sorulara fiziksel olarak cevap vermek zor çünkü sonsuzdan gelen ve sonsuza giden bir tekilliğin harekete geçmesi, "patlaması" fiziksel olarak açıklanamaz.
Senin şu an bu başlık altına yazma motivasyonun arkasında, kişisel olarak bir "yedirememe" var. Yani duygusal ataklar...
Bu duygusal atakların olmasa bile, yani tamamen rasyonel yaklaşsan bile bu bilgilerden faydalanabileceğini sanmıyorum zaten..
Evet benim tezlerim sende bir farkındalık oluşturmuyorsa daha bu başlığa uğramanı gerektirecek bir durum yok...
gokhan-deveci2618
"Karanlık enerji" ile ilgilide yazacağım...
gokhan-deveci2618
Artı, ben o yazıda patlamanın neden olduğuna dair bir tez ileri sürmüyorum. İleri sürdüğüm tez "14 milyar" yıl önce "patlamanın" gerçekleştiği o noktadan hâlâ sicim(enerji) fışkırmaya devam ediyor. Ve bu 14 milyar yıldır birfiil devam ediyor...
gokhan-deveci2618
Ek olarak:
O yazımda "patlamanın" neden olduğuna ilişkin bir tez ileri sürmüyorum.
İleri sürdüğüm tez:
"14 milyar yıl önce", "patlamanın" gerçekleştiği "o noktadan" hâlâ sisteme sicim/enerji giriyor olması. Ve genişlemenin sebebinin bu olması.
Yani o noktadan hâlâ sicim "fışkırmaya" devam ediyor.
"Karanlık enerji" bir sonraki yazımın konusu ayrıca ve daha "boş" yapmazsan yazacağım.
gokhan-deveci2618
Evet...
Bir ufak toparlayalım...
Ve yeni bir tez daha...
Zaman ve madde, üç boyutlu uzayda/mekânda herhangi bir noktadan, başka bir noktaya hareketin gerçekleşmesini sağlayan, birbirine bağlı ve aynı frekanslarda titreşen sicimlerden oluşan bütünleşik bir yapının unsurlarıdır.
Bu yapı bir MADDE-ZAMAN boyutudur.
Sicimler hem atomu hem de "uzay-zaman dokusunu" oluşturmaktadır.
"Uzay-zaman" doğru bir ifade değildir. Bu üç boyutlu bütünleşik yapı, maddeyi ve zamanı oluşturmaktadır ve MADDE-ZAMAN olarak adlandırılmalıdır.
Yani "boş uzayın", "uzay-zaman" veya "uzay-zaman dokusu" olarak değil, MADDE-ZAMAN veya MADDE-ZAMAN DOKUSU olarak ifade edilmesi gerekir.
Evet, şimdi kaldığımız yerden devam edebiliriz...
"14 milyar yıl önce o noktadan patlayan evren patlamaya devam etmektedir".
Yani MADDE-ZAMAN'ı oluşturan ve aynı frekansta titreşen sicimler, o noktadan uzayın/mekânın her yönüne doğru bütünleşik bir şekilde yayılmaya başlamışlardır ve hâlâ o noktadan her yöne sicim(enerji) girişi devam etmektedir.
Bu sicim girişi, sicimlerden oluşan bu 3 boyutlu bütünleşik yapının "şişmesine, genişlemesine" sebep olmaktadır.
O halde sıradaki tezimi lanse edebilirim:
"Karanlık bir enerji" yok.
"Evren" genişliyor çünkü 14 milyar yıl önce o noktadan, uzayın/mekânın her yönüne yayılan madde ve zamanı oluşturan sicimler, aynı ve sabit bir hız ile o noktadan yayılmaya devam ediyorlar. Ve bu sicimlerden oluşan 3 boyutlu bütünleşik yapı bu nedenle genişliyor/şişiyor.
Evet, bu bütünleşik yapı her yöne sabit bir hızla genişliyor. Her yöne sabit bir hızla genişliyor olması, birbirine uzak gökcisimlerinin, birbirine yakın gökcisimlerine göre daha hızlı uzaklaşmalarına neden oluyor.
Yani "evren" hızlanarak genişlemiyor.
O hâlde karanlık enerji tezinin ileri sürülmesine neden olan diğer gerekçelere bakalım.
"Evren o noktadan patladıktan bir süre sonra kütleçekim kuvveti sebebiyle geri çökmeliydi".
Kütleçekim kuvveti diye bir kuvvetin bilimsel bir gerçek olmadığını açıkladım ve kütlelerin birbirini çekmediğini ve duruma sebep olanın "bükülme" olduğu tezlerim arasındadır.
"Gözlemlenebilen evrenin şekli düzgün".
Her yöne genişliyor çünkü.
O hâlde karanlık enerji yoksa evrendeki enerji/kütle dağılımını tekrar ele alalım.
Evrendeki toplam enerjinin/kütlenin yaklaşık olarak %20'si maddeye(atoma), %80'i ise karanlık maddeye karşılık gelmektedir.
Evrende "karanlık bir enerji" olmasada, karanlık madde kesin olarak vardır. Çünkü kayıp bir kütle var ve bu bilimsel olarak gözlemlenmektedir.
Bir sonraki yazımda boyutlar ve karanlık maddeyi birlikte ele almaya çalışacağım.