gokhan-deveci2618
Ek olarak Hiç Kimseyle Tartışmaz,
Demişsin ki:
"Bu ifadeye göre, güneş bir anda ortadan kaybolsa, ışıkları 8 dakika daha dünya'ya gelirken, serbest kalan dünyanın yörüngeden anlık olarak fırlaması gerekirdi."
Peki ben sana soruyorum: Bu ifadelerin ile neyi kanıtladın veya hangi tezimi çürüttün?
"Anlık olarak fırlama" ifadesiyle(nasıl bir tabirse artik) anladığım kadarıyla ışığın hızını tam olarak "300bin x 60 x 8" olarak aldığını anlıyorum kendimi zorlayarak.
Peki ben öyle bir rakam mı verdim?
Anlık fırlama nedir? Kim nereye fırlıyor? Güneş ortadan kayboldu daha önceden de Dünya biryerlere mi fırladı...
...
Laf kalabalığı, başka birşey...
gokhan-deveci2618
Yeni postunu da bakacağım...
gokhan-deveci2618
Ek olarak Hiç Kimseyle Tartışmaz,
Demişsin ki:
"Bu ifadeye göre, güneş bir anda ortadan kaybolsa, ışıkları 8 dakika daha dünya'ya gelirken, serbest kalan dünyanın yörüngeden anlık olarak fırlaması gerekirdi."
Peki ben sana soruyorum: Bu ifadelerin ile neyi kanıtladın veya hangi tezimi çürüttün?
"Anlık olarak fırlama" ifadesiyle(nasıl bir tabirse artik) anladığım kadarıyla ışığın hızını tam olarak "300bin x 60 x 8" olarak aldığını anlıyorum kendimi zorlayarak.
Peki ben öyle bir rakam mı verdim?
Anlık fırlama nedir? Kim nereye fırlıyor? Güneş ortadan kayboldu daha önceden de Dünya biryerlere mi fırladı...
...
Laf kalabalığı, başka birşey değil... Yeni postuna da bakacağım...
gokhan-deveci2618
Ek olarak Hiç Kimseyle Tartışmaz,
Demişsin ki:
"Bu ifadeye göre, güneş bir anda ortadan kaybolsa, ışıkları 8 dakika daha dünya'ya gelirken, serbest kalan dünyanın yörüngeden anlık olarak fırlaması gerekirdi."
Peki ben sana soruyorum: Bu ifadelerin ile neyi kanıtladın veya hangi tezimi çürüttün?
"Anlık olarak fırlama" ifadesiyle(nasıl bir tabirse artik) anladığım kadarıyla ışığın hızını tam olarak "300bin x 60 x 8" olarak aldığını anlıyorum kendimi zorlayarak.
Peki ben öyle bir rakam mı verdim?
Anlık fırlama nedir? Kim nereye fırlıyor? Güneş ortadan kayboldu daha önceden de Dünya biryerlere mi fırladı...
...
Laf kalabalığı, başka birşey değil... Yeni postuna da bakacağım...
hic-kimseyle-tartismaz9132
Kütle Çekim dalgaları, ışık hızı ile hareket ediyor. Bu nedenle, güneş ortadan kaybolsa, ancak 8 dakika sonra dünya açısal hızını kaybedip, düz olarak yoluna devam eder.
Ama arada graviton var ise bilginin ışıktan hızlı iletilmeleri gerektiğini yazdınız.
"(Bilgi transferini gerçekleştiren) kesin olarak ışıktan hızlı hareket etmeleri gerekirdi."
O zaman bilgi nasıl iletiliyor? Ve ışıktan hızlı olamayacağına göre, graviton yerine ne öneriyorsunuz?
morgan4658
"Graviton isimli parçacık, bulunduğu sistemdeki - atom diyelim- kütlenin bilgisini bilmek zorunda."
O zaman basit bir soru, gluon hangi protonun,hangi notronun bilgisini hangi proton/notrona iletiyor da bu parcaciklar cekirdekte bir arada kalabiliyorlar?
gokhan-deveci2618
Evet cevaplarım olacak fakat son gelen mesaj için daha basit olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım...
gokhan-deveci2618
Evet cevaplarım olacak fakat son gelen mesaj için daha basit olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım...
Morgan,
gokhan-deveci2618
Evet cevaplarım olacak fakat son gelen mesaj için daha basit olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım...
Morgan,
gokhan-deveci2618
Evet cevaplarım olacak fakat son gelen mesaj için daha basit olduğunu düşündüğüm bir soru soracağım...
gokhan-deveci2618
Evet yazı yazacağım ama öncesinde bir soru:
Morgan,
Çok daha basit bir soru: Çekirdeği birarada tutan gücün kütleçekim kuvveti olduğunu mu söylemiş oldun sen?
Arkadaşlar...
Laf kalabalığı yok, polemik yok. Düşüncelerimi paylaşmaya devam edeceğim ama doğru soruları cevaplayarak...
morgan4658
Hayir, ne alakasi var, ayri kuvvetler,
ancak gravitonun atomun bilgisine sahip olmasi gerektigini iddia ettiniz, ben de dedim ki gluonlar neyin bilgisine sahipler ki ? Bir benzetme idi.
gokhan-deveci2618
Şu ana kadar ileri sürdüğüm düşünceleri toparlayıp, yeni tezlerimi ileri süreceğim...
1) Işığın hızı, aslında içinde bulunduğumuz zamanın/zaman boyutunun hızıdır. Yani ışık, limit hız ile hareket etmekte ve limit, zamanın hareketinin hızıdır.
2) İçinde bulunduğumuz zaman/zaman boyutu 300bin km/sn hız ile hareket etmektedir. Ve zaman, evrenimizdeki varlıkların/cisimlerin hareketlerinin hızına bağlı olarak yavaşlamaz/durmaz.
Yani bana göre Einstein bu noktada yanılmaktadır. O'nun bu yanılgıya saplanmasına neden olan da, ışığın çıktığı kaynağın hızına bağlı olmaksızın sürekli ve sabit bir hız ile hareket etmesidir.
Ve zamanın yavaşladığına dair tek bir somut delilde yoktur. (Olduğunu iddia eden tezini ilerisürsün, çürüteceğim.)
3) Kütleçekim kuvvetine sebep olduğu düşünülen graviton olarak isimlendirilen parçacık, sadece bir iddiadır. Kuvvetin taşıyıcı birimleri olarak ifade edilen "kütleçekim dalgaları" somut olarak test edilmemiştir. Yani o da bir iddiadır ve bilimsel olarak yoktur.
Bana göre graviton olarak isimlendirilen o parçacık ve transferi gerçekleştiren taşıyıcı birimler asla tespit edilemeyektir. Çünkü yokturlar.
4) Einstein, kütlelerin birbirlerini çekmelerini bir kuvvete değil uzayın yapısına bağlamıştır. O'na göre, gökcisimleri kütleleri oranında "uzay-zaman dokusunu bükmekteydiler". Ve bu "bükülme" onların birbiri etrafında dönmelerine neden oluyordu. Yani kütleler birbirini çekmemekteydiler.
Ve kütleçekimsel olduğu iddia edilen kırmızıya kayma, "uzay-zamanın", gökcisimlerinin etraflarında "büküldüğünü, bozulduğunu" net olarak göstermektedir. Ve Einstein'ın tespitini kanıtlar niteliktedir.
Yani ışığın, gökcisimlerinin etrafından geçerken dalgaboyunun değişmesinin sebebi, o cisimlerin uyguladığı "kütleçekim kuvveti" değil "uzay-zaman dokusunun" "bükülmüş, bozulmuş" olmasıdır.
O halde Einstein bu noktada haklıysa ki bence haklı, bir "uzay-zaman dokusu" var ve bu yapı "bükülüyor, ya da "bozuluyor".
O halde soru açık: "Bükülen" nedir ve "uzay-zaman dokusu" hangi yöne "bükülüyor"?
Öncelikle uzayda üç adet mekân boyutu olduğuna göre ve uzayda herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi içinde bir sebebin olmaması, "uzay-zaman dokusunun" en az üç boyutlu bütünleşik bir yapı olmasını gerektirmektedir.
Bu yapının bir saniye içinde 300bin km hız ile titreşen sicimlerden oluştuğunu ve bu titreşimin/hareketin bizim tarafımızdan zaman olarak algılandığını düşünmekteyim.
Detaylandıracağım. Sorularınıza da cevap vermeye çalışacağım...
gokhan-deveci2618
Bir üstteki yazıma ek olarak,
Demiştim ki:
Öncelikle uzayda üç adet mekân boyutu olduğuna göre ve uzayda herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi içinde bir sebebin olmaması, "uzay-zaman dokusunun" en az üç boyutlu bütünleşik bir yapı olmasını gerektirmektedir.
Herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi için bir sebebin olmaması derken bükülmenin her yöne eşit miktarda olması gerektiğini ima ettim.
Yani gökcisimleri, kütleleri oranında uzay-zaman dokusunu her yönden eşit miktarda bükerek kendine çekmektedir.
gokhan-deveci2618
Bir üstteki yazıma ek olarak,
Demiştim ki:
Öncelikle uzayda üç adet mekân boyutu olduğuna göre ve uzayda herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi içinde bir sebebin olmaması, "uzay-zaman dokusunun" en az üç boyutlu bütünleşik bir yapı olmasını gerektirmektedir.
Herhangi bir yöne bükülme gerçekleşmesi için bir sebebin olmaması derken bükülmenin her yöne eşit miktarda olması gerektiğini ima etmekteyim
Yani gökcisimleri, kütleleri oranında uzay-zaman dokusunu her yönden eşit miktarda bükerek kendilerine çekmektedir.
gokhan-deveci2618
Evet...
En can alıcı noktaya geldik. Tüm dikkâtiniz ile okuyunuz. Yukarda okuduklarınız gibi bu bilgileride ilk kez okuyacaksınız...
Planck ölçeğine ineceğiz...
☆ Sicimlerin, zaman ve ışık ile olan ilişkisi
Sicim, planck uzunluğunda olduğu düşünülen, ve titreşen enerji dalgasıdır/iplikçiğidir.
İçinde bulunduğumuz membran/evren, tümüyle sicimlerden oluşmaktadır.
Bu sicimler, planck uzunluğunda olup, her "planck zamanında bir" titreşmektedirler.
Bu bağlamda içinde bulunduğumuz membran/evren, kesikli bir yapıdadır. Yani evrendeki zaman, planck zamanlarının toplamından oluşmaktadır.
Sicimler birer enerji dalgalarıdır. Işık, bir enerji oluşu(Dalgasal yapı) itibariyle bir planck zamanında bir sicimin frekansı ile aynı miktarda yol alabilmektedir. Yani ışığın hızını belirleyen sicimin, planck zamanındaki frekansıdır.
İçinde yaşadığımız evrendeki/membrandaki zaman kavramı, sicimlerin planck zamanı içindeki titreşimine karşılık gelmektedir.
Bu noktada bir parantez daha açacağım.
Çift yarık deneyinde, parçacıkların gözlemlenmedikleri takdirde dalga formunda oldukları tespit edilmiştir.
Ve bu dalga formu, sicimlere karşılık gelmektedir.
Parantezi burada kapatacağım.
Devam edeceğim...
gokhan-deveci2618
Evet...
En can alıcı noktaya geldik. Tüm dikkâtiniz ile okuyunuz. Yukarda okuduklarınız gibi bu bilgileride ilk kez okuyacaksınız...
Planck ölçeğine ineceğiz...
☆ Sicimlerin, zaman ve ışık ile olan ilişkisi
Sicim, planck uzunluğunda olduğu düşünülen ve titreşen enerji dalgasıdır/iplikçiğidir.
İçinde bulunduğumuz membran/evren, tümüyle sicimlerden oluşmaktadır.
Bu sicimler, planck uzunluğunda olup, her "planck zamanında bir" titreşmektedirler.
Bu bağlamda içinde bulunduğumuz membran/evren, kesikli bir yapıdadır. Yani evrendeki zaman, planck zamanlarının toplamından oluşmaktadır.
Sicimler birer enerji dalgalarıdır. Işık, bir enerji oluşu(Dalgasal yapı) itibariyle bir planck zamanında bir sicimin frekansı ile aynı miktarda yol alabilmektedir. Yani ışığın hızını belirleyen sicimin, planck zamanındaki frekansıdır.
İçinde yaşadığımız evrendeki/membrandaki zaman kavramı, sicimlerin planck zamanı içindeki titreşimine karşılık gelmektedir.
Bu noktada bir parantez daha açacağım.
Çift yarık deneyinde, parçacıkların gözlemlenmedikleri takdirde dalga formunda oldukları tespit edilmiştir.
Ve bu dalga formu, sicimlere karşılık gelmektedir.
Parantezi burada kapatacağım.
Devam edeceğiz...
gokhan-deveci2618
Evet...
En can alıcı noktaya geldik. Tüm dikkâtiniz ile okuyunuz. Yukarda okuduklarınız gibi bu bilgileride ilk kez okuyacaksınız...
Planck ölçeğine ineceğiz...
☆ Sicimlerin, zaman ve ışık ile olan ilişkisi
Sicim, planck uzunluğunda olduğu düşünülen, ve titreşen enerji dalgasıdır/iplikçiğidir.
İçinde bulunduğumuz membran/evren, tümüyle sicimlerden oluşmaktadır.
Bu sicimler, planck uzunluğunda olup, her "planck zamanında bir" titreşmektedirler.
Bu bağlamda içinde bulunduğumuz membran/evren, kesikli bir yapıdadır. Yani evrendeki zaman, planck zamanlarının toplamından oluşmaktadır.
Sicimler birer enerji dalgalarıdır. Işık, bir enerji oluşu(Dalgasal yapı) itibariyle bir planck zamanında bir sicimin frekansı ile aynı miktarda yol alabilmektedir. Yani ışığın hızını belirleyen sicimin, planck zamanındaki frekansıdır.
İçinde yaşadığımız evrendeki/membrandaki zaman kavramı, sicimlerin planck zamanı içindeki titreşiminin sıklığına yani sicimin frekansına karşılık gelmektedir.
Bu noktada bir parantez daha açacağım.
Çift yarık deneyinde, parçacıkların gözlemlenmedikleri takdirde dalga formunda oldukları tespit edilmiştir.
Ve bu dalga formu, sicimlere karşılık gelmektedir.
Parantezi burada kapatacağım.
Devam edeceğiz...
gokhan-deveci2618
Anlayış geliştirebilmeniz için ifadeleri çeşitlendireceğim. Çünkü bu bilgilerin tüm Dünya için önemli olduğunu düşünmekteyim.
İçinde bulunduğumuz evren/membran tümüyle planck uzunluğunda olan ve titreşen sicimlerden oluşmaktadır.
Sicimler her planck zamanında bir titreşmektedirler.
Işık her seferinde ancak planck uzunluğunda yani bir sicim kadar mesafe katetmektedir.
Çünkü evrendeki hareket "her planck zamanında bir" durmaktadır.
Işık bir sicimden diğerine geçerek hareketini sürdürmektedir.
Işığın hızını belirleyen, sicimin frekansıdır.
Ve ışığın hızının sabit olmasını sağlayan, sicimlerin sürekli aynı hızda titreşiyor olmalarıdır.
Bu hız bir saniye üzerinden hesaplandığında ki bu çok çok fazla planck zamanı etmekte, 300bin km/sn hıza karşılık gelmektedir.
Zaman olarak anlamaya çalıştığımız şey de, sicimlerin hareketidir/titreşiyor olmalarıdır.
gokhan-deveci2618
Evet...
Bu konuyu detaylar ile beslemeye devam edeceğim. Ama bu noktada yine bu konu ile ilgili olduğu için sıradaki tezimide açıklayacağım:
# EVREN GENİŞLEMİYOR #
Yazıyı hazırlayacağım...
Bu arada bu tezler yeni bir kuramın ayak sesleridir...