morgan4658
Higgs Mekanizmasi nasil calisir ?
morgan4658
Klasik "unlu birinin etrafini saran grup" benzetmesini birakalim.
Bulundugu gercegini de artik kabul edelim.
Gercekten bu Higgs bozonu nedir ? Kutle nasil kazandirir?
Kutlesi olan birseyin kutle kazanmasi, ilk kutlenin aciklamasina yardimci olur mu?
Eger kutlesiz ilk enerji parcaciklarina kutle kazandirdiysa, o zaman foton ve gluon nicin hala kutlesiz ?W ve Z bozonlari kutlelenirken, foton ve gluon'un farki ne idi?
Higgs alani ve Higgs bozonu ayni sey mi ?
En onemlisi, oldukca buyuk bir kutleye sahip olan Higgs bozonu nasil olustu ?
Hele ki boyle bir kutle ile parcaciga kutle verip de ortadan kalkmasi aciklamasi varken, hala evrenin nicin hep bu alanla dolu oldugu dusunuluyor? oysa zamanla azalmaliydi.
Sorular ilave ederiz.
crazyfizikci1697
kütle derken anlatılmak istenen ne?kütle nedir yani?
crazyfizikci1697
sorunun cevabı için iyi bir kütle tanımına ihtiyac var
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Bence olmak kaydıyla tabiki;
Öncelikle parçacık kavramı terk edilmeli. Evet, mevcut fizik parçacık üzerine kurulu ve şimdiye kadar çoğu hoktada doğru öngörülebilinir sonuçlar üretti.
O yüzden parçacık kavramının sonuna geldiğimizi düşünüyorum.
Nasıl bir zamanlar ateş-hava-toprak-su (ve tahta :-) dan atoma geçiş olduysa, daha sonda atomlardan, atom altı parçacıklara ve sonunda lepton ve kuarklara ulaşıldıysa...
Şimdi de bu parçacıkların temeline inerken, parçacık kavramı artık terk edilmeli...
Bunun yerine, "korunan titreşim alanı" gözüyle bakılmalı bunlara.
Bir bakıma varsayımsal sicimler gibi...
Kütle bence bu titreşim alanlarının, gene daha önce açıklamaya çalıştığım (Dalgasal) zaman ile etkileşimin bir sonucu. Daha doğrusu, bu titreşim alanlarının Zaman'a direnci sonucu oluşan bir enerji yığılması.
Evren genişliyor, içindeki tüm malzeme de bu genişleme ile (evrene göre durağan halde iken) konumunu korurken, bu harekete katılmış oluyor.
Eğer Zaman da varsayımımdaki gibi Evrenin genişlemisinden kaynaklı bir yansıma dalgası ise, bunun anlamı enerji alanları bir yöne (artık evren genişleme yönü neyse) doğru hareket ederken, tam zıt yönden (gene artık evren genişleme yönünün zıttı neyse) gelen dalgalarla etkileşiyor.
Bunu benzetme olarak, deniz yüzeyinde akıntı ile (tek yön-boyut bu sefer) hareket eden bir "sicim (yüzen bir ip), alan (yüzen bir köpük levha) ve (yüzen bir kayık) 3 boyutlu" yapılar olarak ayrı ayrı ele alın.
İp ve levha dalga ile direnç göstermezler, çünkü titreşimlerin vektörleri her zaman dalga ile uyumlu olur,
Ama kayığın her zaman duruşuna (spinine) göre, gelen dalgaya karşı direnç gösteren bir yüzü (titreşim alanı) olur.
Hatta kayığın dalgaya karşı duruş pozisyonu değiştikçe, kayık üzerindeki kuvvetin miktarı da değişir. (Kayık aynı, malzeme aynı ama ölçülen değer farklı...)
işte Higgs alanı, eter veya başka ne isim verilirse verilsin fark etmez, Zaman'ın taradığı tüm alan ki bu evrenin kendisi oluyor, dolmuş oluyor.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
"Kutlesi olan birseyin kutle kazanmasi, ilk kutlenin aciklamasina yardimci olur mu?"
Burada aklıma hemen ivmelenme sonucu momentum yüklenmiş nesne geliyor.
Objenin evrene genişlemesine görehareketli olması, Zaman ile olan etkileşimini değiştiriyor ve kütle değeri (=enerji) değişiyor.
Ama bence bu bir kütle oluşumu değildir çünkü var olan bir yapı üzerine kuruluyor. Üstelik hareket edğişince, bu değer de değişiyor.
O yüzden ilk kütle oluşumu için fikir verici olduğunu ama açıklayıcı olmadığını düşünüyorum.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Eger kutlesiz ilk enerji parcaciklarina kutle kazandirdiysa, o zaman foton ve gluon nicin hala kutlesiz ?W ve Z bozonlari kutlelenirken, foton ve gluon'un farki ne idi?
Bence,,, Sadece titreşim alanlarının, Zamana karşı duruş açıları farklı...
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Higgs alani ve Higgs bozonu ayni sey mi ?
En onemlisi, oldukca buyuk bir kutleye sahip olan Higgs bozonu nasil olustu ?
Bence değil.
Parçacıklar arası kuvvet taşıyıcı olarak kabul edilen tüm parçacıkların, sadece bir kuvvet alanı olduğu ve duruşu sonucu da bir değer arz ettiği fikrindeyim.
Benzetme olarak (akışkanlığından ve çok gözlemlendiğinden suyu/denizi kullanıyorum) denizde dalgalara karşı giden iki tekne arasındaki etkileşimi düşünün.
Tekneler eğer birbirlerine yakınlarsa, duruşlarına bağlı olarak aralarındaki etkileşim alanı olacaktır. Ve gelen dalgaların bu alanla da bir etkileşimi olacaktır. (Bu bize onu bir parçacık olarak tanımlama sebebi verecektir.)
Teknelerin duruşu, hızı, birbirlerine olan yakınlıkları ve açıları, aralarındaki alanın değerini de etkileyecektir,
Higgs bozonu (Planck Kütlesi ile olan ilişkisini bilmiyorum ama muhakkak olmalı), birim alana düşen kuvveti temsil ediyor olabilir.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Higgs alani ve Higgs bozonu ayni sey mi ?
En onemlisi, oldukca buyuk bir kutleye sahip olan Higgs bozonu nasil olustu ?
Bence değil.
Parçacıklar arası kuvvet taşıyıcı olarak kabul edilen tüm parçacıkların, sadece bir kuvvet alanı olduğu ve duruşu sonucu da bir değer arz ettiği fikrindeyim.
Benzetme olarak (akışkanlığından ve çok gözlemlendiğinden suyu/denizi kullanıyorum) denizde dalgalara karşı giden iki tekne arasındaki etkileşimi düşünün.
Tekneler eğer birbirlerine yakınlarsa, duruşlarına bağlı olarak aralarındaki etkileşim alanı olacaktır. Ve gelen dalgaların bu alanla da bir etkileşimi olacaktır. (Bu bize onu bir parçacık olarak tanımlama sebebi verecektir.)
Teknelerin duruşu, hızı, birbirlerine olan yakınlıkları ve açıları, aralarındaki alanın değerini de etkileyecektir,
Üstelik böyle bir durumda, kütle verirken kaybolmaz da...
Higgs bozonu (Planck Kütlesi ile olan ilişkisini bilmiyorum ama muhakkak olmalı), birim alana düşen kuvveti temsil ediyor olabilir.
morgan4658
Artik devamli gorusunuzu okuya okuya, sunu farkettim, yanlis anlamayin, parantezleri azaltan sekilde yazarsaniz %100'e ulasacagim.Simdi bastan okuyorum.
morgan4658
"korunan titreşim alanı" ve "bu titreşim alanlarının Zaman'a direnci sonucu oluşan bir enerji yığılması."
Zaten fizikte, kutle ivmeye olan direnc, ve "korunan enerji alani".Cok buyuk bir fark yok.
Ancak sizinkinde aci olayi cok fazla onem kazaniyor.
Mesela "Bence,,, Sadece titreşim alanlarının, Zamana karşı duruş açıları farklı...". Burada Higgs Bozonunun yeri nerede ?
crazyfizikci1697
burtay bey: hipotezinice "parcacık değil" demekte doğru olmaz.enerji titresimi sonucu parcacık gibi davraniyor.burda önemli olan birim alana düşen titresim miktarı ve sıklığı galiba.bir titresim baska bir titresim alanına temas edince aradaki titresimsel yoğunluk farkından bozonlar ortaya cikiyor olmali.eloktro manyetik dalgalar titreşim alanın içinden gecerken eğer daha yoğun bir ortamsa yani emd'nin titresiminden daha cok sık ve fazla bir titresime sahipse titresim sayımız ve sıklığı alanımızın gecirgenliğini etkiliyor.bu da kütle cekimi gibi gözüküyor makro alemde.yani, burda önemli olan ;
birim alana düşen titresim miktarı eski tabiri ile kütle miktarı.
eğer ki birim alanimiza düşen titresim miktarı fazla ise bozonlarimiz veya emd dalgalari diyelim bu alanla temas edince alanın içine batiyor.titresen bu alanın içinden gecebiliyor.mesela; bi bilye suda batar ama aynı butuklukte bi tahta bilye batmaz.veya ufak bi taş batar ama gemi batmaz.bunun gibi bir şeydir belki.çünkü; taşın birim alana uyguladığı kütle veya titresim sayısı çok daha fazla.bu da teoride halka sicimlerin içinden titresimlerin geçmesini sağliyordur belki.sonra uzun vadede sönümleniyor ve baska emd dalgalara dönüşüyor.
crazyfizikci1697
uzay dokusunun(kara madde) bu durumda tespit edilemeyecek kada sık bir yapıda titresim alanı içinde olduğunu söyleyebiliriz.o kadar cok sık ve yakın bir titresim alanı içinde olmali ki tespit dahi edemiyoruz ve her şey birbirine uyum sağladığı içinde buna alişmişiz.evrende ki her şey.rahatsız etmiyor.
enflasyon teorisi sonucu olusan bu titresimsel alan farkları enerji sönümleninceye kadar devam edecek gibi gözüküyor.bu da ısıl ölüm olabilir.evrenin sonu için.
ilk basta titresen sanal enerji soğudukça titresim sayısı ve sıklığı azalmaya basladikça bu oran her yerde aynı sürede olmadığı için evren farkllaşmaya başladı.farkli titresim alanları doğdu.bu alanlar sonraları birbiri ile etkileşime girince kuarklar ortaya çikti sırasıyla en küçük sık titresimden en az sıklıkta ki titresimine kadar.bu titresim alanları aynı su içinde ki kabarcıklar gibi kalmiş olabilir.irili ufakli bir kısmı birleşip daha büyük kabarcıklari olusturdu.notron, proton gibi.böyle bişeyler olmuş olabilir.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
"Burada Higgs Bozonunun yeri nerede ? "
Zamanı dalgasal olarak ele aldığım için, bu dalganın momentumunu kütle oluşumundan sorumlu olarak görüyorum.
Ve bu dalgayı eğiminden dolayı evrenin içine doğru yayıldıkça. dağıldığını değil, toplandığını düşünüyorum. Yani birim alana düşen dalga momentumu artıyor.
Eğer Zaman dalgasal ise bu bize bir kaç şey veriyor.
İlki bu dalga evreni bir süper akışkana çeviriyor.
İkincisi kütle oluşumunun evren içinde bir aralığı var. Yani bu toplanan- odaklanan momentum değerinin belli bir aralığında kütle oluşumu mevcut. Bir bakıma EM spektrumu içinde görülebilir ışık aralığı gibi..
Üçüncüsü evrenin tespit edilemeyen kısmının hesapladığımızdan çok daha büyük olabileceğini de söylüyor.
Bu aralığın dışına çıktığımızda ise genişleme yönünde bir harekette, kütlenin en alt elemanlarına kadar dağılması - artan entropi ve tam ters yönde ise sıkışması -azalan entropi sonucu ile karşılaşırız.
Higgs bozonu bütün bunların içinde, sadece momentum kaynaklı bir alan oluyor. Yani kütle de uzakta iken onu saptamanın imkanı yok. Sadece kütle var iken açığa çıkabilir çünkü tespit edilmesi için önce bir titreşim gerekiyor. Bu da Zaman dalgası gelip, engele çarpıp direnç aldığında ortaya çıkıyor.
Zaman dalgasal olduğu için bir alan, yani benzetme olarak su yüzeyindeki çembersel dalgalar gibi değil. Daha çok küre yüzeyi gibi bir alan. Bu yüzden bir ve iki boyutlu titreşimler bu alanın yüzeyinde yer bulurken, 3 boyutlu titreşimler, en azından bir uzamsal boyut üzerinden bu alanla muhakkak etkileşime girmek zorunda kalıyor.
Bu bir bakıma özel görelilikte, zaman genişlemesinin ve ve boyut daralmasının hareketin gerçekleştiği vektör üzerinde olması ile aynı. Tek fark bu sefer 3 uzamsal boyut üzerindeki titreşim de aynı şekilde ve 45 derece açıda etkileşim yapıyor.
Tabii biz Zaman'ı dördüncü boyut olarak diğer üç uzamsal boyut ile 90 derecede dik kesiştiğini düşünüyoruz. Ama bence yanılıyoruz, 45 derece eşdeğerli olarak kesişiyor.
https://yenievrenebirbakis.blogspot.com/2018/05/09.html
Nesnenin ivmelenmesi ile hareketin olduğu vektörün açısı değişiyor. Buna göre açı değişimleri ile özel görelilik arasında bağlantı olduğunu iddia eden bazı yaklaşık hesaplamalar da yaptım.
https://yenievrenebirbakis.blogspot.com/2018/05/eklemeler-kutle-momentum.html
---0---
Evrenin dokusunu hala tekil halde duran ve neredeyse %95 oranında olan kuantaların oluşturduğunu kalanın ise bildiğimiz baryonik madde ve enerji olduğunu iddia ediyorum.
İşte Zaman, bir dalga olarak bu kuantaları kullanarak yayılıyor.
Kuantum kaynaşması sırasında açığa çıkıp kaybolan, madde ve anti madde çiftleri ise bu dalgalanma sırasında tekil durumu geçici olarak değişen kuantalardan kaynaklandığını düşünüyorum.
Burada ana sorun tekillik kavramında. Bize öğretilen aşırı yoğunlaşma ve sıkışma ile oluşan bir durağanlık pozisyonu... Farklı olarak, sıkışma ve yoğunlaşma olmadan titreşimsizlik-hareketsizlik durumunun da aynı durumu anlattığını iddia ediyorum.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Crazy Fizikçi
Gene "Bence" olmak kaydıyla;
Karanlık maddenin olmadığını düşünüyorum. Bizler karanlık maddeyi sadece sebep olduğu ekstra kütle çekimi sayesinde tespit edebiliyoruz.
Bunun dışında başka hiç bir şekilde tespit edilemedi.
Işıkla etkileşime girmiyor. İki galaksi birbirine yaklaştığında daha büyük olan güçlü kütle çekimi ile küçükten koparamıyor ki bu kadar küçük kütlelerde bunun olmaması lazım. Her galaksinin saptanır kütlesine oranla %25 civarı bir de karanlık madde içeriği var.
Kütle etrafında yoğunlukları artıyor. Kimyasal tepkimeye girmiyorlar. Nötrino veya daha küçük olmalılar ama saptanamıyorlar.
Buna karşılık evrenin boş, kütlenin olmadığı bazı bölgelerde de yoğun karanlık madde varlığı tespitinden söz ediliyor (?) Vs. Vs.
Tek saptanan sebep oldukları ve galaksiyi bir arada tutan ekstra kütle çekim kuvveti.
Kütle çekimi esasen kütle kaynaklı bir kuvvet (?) değildir. Kütlenin varlığından etkilenir ve şekillenir ama kütlenin kendisinden kaynaklanmaz.
Uzayın bükülmesidir. Daha doğrusu Uzay+Zaman'ın öznelde ise Zaman'ın, kristalden geçen ışık gibi, kırılmasıdır.
Ve bu kırılmaya sadece kütleli madde değil, yoğun enerji alanları da sebep olur. Yoğun enerji alanlarından kastım ise başı boş gezen enerji alanları değil.
Bunun yerine galaksideki gök cisimlerinden dağılan EM ve kütle çekim dalgalarının grişim yapıp, süperpozisyon oluşturdukları noktaları düşünüyorum. Bu durumu aynı zamanda kuantum kaynaşması (quantum fluctuation) olarak da tanımlıyoruz. Dalgaların girişimlerinin süperpozisyonlarının bazıları geçici madde+anti madde çiftlerini oluşturmaya yetecek kadar güçlü bile olabiliyor.
Bu durumda bu Süper Pozisyon Noktaları (SPN) pekala kütleçekimine de sebep olabilirler. Ki olmaları da gerekir zaten.
Bu SPN noktalarının konumu geçicidir. Saptanamazlar. Daha güçlü kütle çekimlerine kapılmazlar. Kimyasal tepkimeye girmezler. Uzayın boş bölgelerine ulaşan farklı galaksi ve gök cismi kaynaklı dalgalar, kütle olmasa bile bu bölge de kaynaşmaya neden olabilirler.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Crazy Fizikçi
Gene "Bence" olmak kaydıyla;
Karanlık maddenin olmadığını düşünüyorum. Bizler karanlık maddeyi sadece sebep olduğu ekstra kütle çekimi sayesinde tespit edebiliyoruz.
Bunun dışında başka hiç bir şekilde tespit edilemedi.
Işıkla etkileşime girmiyor. İki galaksi birbirine yaklaştığında daha büyük olan güçlü kütle çekimi ile küçükten koparamıyor ki bu kadar küçük kütlelerde bunun olmaması lazım. Her galaksinin saptanır kütlesine oranla %25 civarı bir de karanlık madde içeriği var.
Kütle etrafında yoğunlukları artıyor. Kimyasal tepkimeye girmiyorlar. Nötrino veya daha küçük olmalılar ama saptanamıyorlar.
Buna karşılık evrenin boş, kütlenin olmadığı bazı bölgelerde de yoğun karanlık madde varlığı tespitinden söz ediliyor (?) Vs. Vs.
Tek saptanan sebep oldukları ve galaksiyi bir arada tutan ekstra kütle çekim kuvveti.
Kütle çekimi esasen kütle kaynaklı bir kuvvet (?) değildir. Kütlenin varlığından etkilenir ve şekillenir ama kütlenin kendisinden kaynaklanmaz.
Uzayın bükülmesidir. Daha doğrusu Uzay+Zaman'ın öznelde ise Zaman'ın, kristalden geçen ışık gibi, kırılmasıdır.
Ve bu kırılmaya sadece kütleli madde değil, yoğun enerji alanları da sebep olur. Yoğun enerji alanlarından kastım ise başı boş gezen enerji alanları değil.
Bunun yerine galaksideki gök cisimlerinden dağılan EM ve kütle çekim dalgalarının grişim yapıp, süperpozisyon oluşturdukları noktaları düşünüyorum. Bu durumu aynı zamanda kuantum kaynaşması (quantum fluctuation) olarak da tanımlıyoruz. Dalgaların girişimlerinin süperpozisyonlarının bazıları geçici madde+anti madde çiftlerini oluşturmaya yetecek kadar güçlü bile olabiliyor.
Bu durumda bu Süper Pozisyon Noktaları (SPN) pekala kütle çekimine de sebep olabilirler. Ki olmaları da gerekir zaten.
Bu SPN noktalarının konumu geçicidir. Konumları dalga hareketlerinden dolayı sürekli değişse de, toplam miktarları neredeyse sabittir. Saptanamazlar. Daha güçlü kütle çekimlerine kapılmazlar. Kimyasal tepkimeye girmezler. Uzayın boş bölgelerine ulaşan farklı galaksi ve gök cismi kaynaklı dalgalar, kütle olmasa bile bu bölge de kaynaşmaya neden olabilirler.
Tabii bu teorinin temelinde de Dalgasal Zaman var.
morgan4658
"EM ve kütle çekim dalgalarının grişim yapıp, süperpozisyon oluşturdukları noktaları düşünüyorum."
Cok ilginc, peki bu dalgalar superpose yapabilirler mi gercekten ? Madde olusturacak kadar enerjiye ulasmlalari icin EMDnin inanilmaz yuksek olmasi gerekir, KCD oldukca zayiflar.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Maalesef hayır kütle (madde) oluşturmuyorlar. Sadece çok hafif bir kütle çekim etkisi oluşturacak miktar enerji yoğunlaşması olabilir.
Kütle, evrenin ilk oluşum safhasında bir kere gerçekleşmiş bir durum bence. O da özel şartlar altında. Simetrik ve titreşimsiz durumları bozulan bazı kuantaların, bu şartlar altında, rastlantısal olarak kendi aralarında tekrar bir denge kurdukları sistemler olarak. Aralarındaki bu dengeyi ise birbirlerini titreşimlerde nötrleyecek şekilde yani yıkıcı girişimlerle yaptıklarını düşünüyorum.
Aksi halde parçacık çarpıştırıcılarında, enerjiden madde oluşumları (kalıcı- bütünlüğünü koruyan) gözlenmesi gerekirdi.
Diğer yandan 3-5 dalganın kesişiminden söz etmiyoruz. O galakside bulunan uzak -yakın yüz binlerce gök cisminden uzak-yakın EMD ve Kütle çekim dalgaları yayılıyor.
morgan4658
EMD’nin kendisi de kutlecekim olusturuyor zaten, KCD ile kesismesi gerekmiyor da, kafani takilsn “ kesismeleri” Farkli yapidalar, biri dogrusal, kuvvetli.Digerì dairesel yayiliyor, zayif.Kaldi ki “ dogrusal” emd, KCD ile dogrusalliktan sapiyor. Birinde inertia kokenli vs vs.Bir emd ile su yuzeyi dalgasinin kesismesi gibi canlandi kafamda.