morgan4658
Yogun ortama giren emdlerle ilgili bir soru
morgan4658
Ornek olarak su dolu saydam bir ortama giren bir lazer isik demeti , girdigi dogrultuda ortami terkediyor.Bunu hatirlayin.
Su ortaminda fotonun hizi azaliyor ( azalmiyor aslinda ama malum parcaciklarla olan munasebeti yolunu uzatiyor)
Mekanizma, fotonun parcaciklarca absorbe edilip, salinmasi, dominomsu bir isleyisten sonra da ortami C hizi ile ( dis ortam vakumlu olsun) hayatina devam ediyor.
Peki bu fotonun absorbesi,salinimi sirasinda hicbir acisal degisim olmaz miydi ? Dogrultusunu muhafaza etmesini saglayan/lar nedir/nelerdir?
Yoksa bu mekanizma yanlis mi ?
morgan4658
*Not:Daha once de sordugum bir soruda, giren ve cikan fotonun ayni olmadigini dusunmustuk, ki imkansiz zaten bu mekanizmaya gore.
yunus-ilik5290
Aynen tespitin gibi yanlış olmalı. ışık yoğun ortamda yavaşlar. Bide şöyle bakarsak her foton eşleşecek elektronmu bulur yani.
yunus-ilik5290
ve düşündüğün gibi soğrulup tam karşıdanmı salınır. belki lazer eşgüdümü gibi olur ama durumda sorun var görünüyor. o yüzden zamanı ışığa ve işığı referans almak sorunlu.
yunus-ilik5290
Kütle çekim olayıda. mesela zaten maddeleşme bir nevi enerjinin iyi organize olacaği küresel bir duruma geçmesi gibidir. ama bunun nedeni elektron pozitronu oluşturan ışığın ayrışmasının ve bu iki parçacığın etkisimidir. Deyildir. kütleleşme , maddeleşme zaten küresel bir bükülmedir bu bükülmeye neden olan kütleyi oluşturan tüm enerji alanlarının etkileşimidir. Ayrıca kütle çekim alanı varsa dünyaya yaklaşan cisimler birbirine yaklaşmalı e tamam eğilmede bu olmazmı sanki. Merkürün yörüngesindeki sapmada aslında güneş dahil sistemin bütünlüğünün oluşturduğu ortak bir yörüngede dolanmaları olabilir. Newton sanırım bunu bilemedi. Uykusuzum Morgan frenlerim tutmuyor. Bide şunu düşünmemiz ve önemli bilgi içeriyor ışık neden elektron pozitron olarak dualite oluşturuyor. Hani evrenimizde ayrışarak karşıtından ayrıldı demek yetmiyor çünkü evrenin içinde yeniden tekrarlanıyor. Fikrim var ama biraz yeterli açıklama gibi deyil, bakıcam . Ayrıca karşıtlık öyle tam bir karşıtlıkta deyildir ve karşıt dediğimiz ışık gibi maddede belki dönüşüp yeni bir dengelenim enerjisiyle aslında madde oluşumunun birliğini sağlıyor gibi
yunus-ilik5290
Kütle çekim olayıda. mesela zaten maddeleşme bir nevi enerjinin iyi organize olacaği küresel bir duruma geçmesi gibidir. ama bunun nedeni elektron pozitronu oluşturan ışığın ayrışmasının ve bu iki parçacığın kütlelerinin kendi uzaylarını bükmesimiki sanki sanki.Deyildir. kütleleşme , maddeleşme zaten küresel bir bükülmedir bu bükülmeye neden olan kütleyi oluşturan tüm enerji alanlarının etkileşimidir. Ayrıca kütle çekim alanı varsa dünyaya yaklaşan cisimler birbirine yaklaşmalı e tamam eğilmede bu olmazmı sanki. Merkürün yörüngesindeki sapmada aslında güneş dahil sistemin bütünlüğünün oluşturduğu ortak bir yörüngede dolanmaları olabilir. Newton sanırım bunu bilemedi. Uykusuzum Morgan frenlerim tutmuyor. Bide şunu düşünmemiz ve önemli bilgi içeriyor ışık neden elektron pozitron olarak dualite oluşturuyor. Hani evrenimizde ayrışarak karşıtından ayrıldı demek yetmiyor çünkü evrenin içinde yeniden tekrarlanıyor. Fikrim var ama biraz yeterli açıklama gibi deyil, bakıcam . Ayrıca karşıtlık öyle tam bir karşıtlıkta deyildir ve karşıt dediğimiz ışık gibi maddede belki dönüşüp yeni bir dengelenim enerjisiyle aslında madde oluşumunun birliğini sağlıyor gibi
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Merhaba...
Soruyu aldım :-)
Bence mekanizma hatalı. Yarım hatalı da denebilir ama hatalı.
Bu arada bir ekleme yapayım, siz kast etmemiş olsanız da, sanki lazer su da hiç kırılmıyormuş gibi algılanıyor ilk okuyuşta (girdigi dogrultuda ortami terkediyor)...
"2 kere (girişte ve çıkışta) kırılarak tekrar kırılarak orijinal doğrultusuna dönüyor " şeklinde kast ettiğinizi varsayıyorum.
İlk başta absorbe edildiğini düşünelim.
Fotonu absorbe edebilecek tek mekanizma atomların elektronları.
Diğerleri, çekirdek parçacıkları olsa, çok daha yavaşlamış ve atomu terk etmesi çok daha güç olması gerekirdi sanırım. Çünkü atom çekirdeğinden çıkan foton bir de elektron bulutunu aşmak zorunda kalacaktı ki, foton kaybı çok olurdu muhtemelen.
Elektronların hepsi ise spin, konum ve hız olarak eşdeğerli olamayacaklarına göre (hem hidrojen hem de oksijen atomlarının elektronları olmaları bir yana), bir de bunların oluşturdukları su moleküllerinin de eş değerli pozisyonda olması lazım ki, fotonları eşdeğerli absorbe edip, salsınlar.
Oda sıcaklığındaki bir su için ise bu bence imkansız.
Teoride, en dış kabuktaki elektronların fotonları absorbe ettiği ve enerji artışı ile yörünge değiştirdikleri, sonra ise eski yörüngeye dönerken bu fazla enerjiyi foton olarak ortama saldıkları söyleniyor. Bu zaman alıcı ve yön (direction) bozucu bir durum. (Kırılma ve yavaşlama buna bağlanıyor gibi...) Eğer ışık parçacıklardan oluşmuş ise...
Aynı şekilde lazer ışığı bir dalga olarak ele alındığında da (bu daha gerçekçi) frekansı değişmeden, dalga boyu değiştiği için hızı değişiyor (yavaşlıyor) deniyor. (Eğer ışık dalga ise...)
Fakat frekansı değişmeden, dalga boyunun nasıl bir mekanizma ile arttığına net bir cevap yok...
Bunlarda bizi ana sorunuza getiriyor. "Yoksa bu mekanizma yanlis mi ?"
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sorunuzu başka bir açıdan ele alalım.
Bırakın ışığın dalga olmasını, foton diye de bir parçacık olmadığını varsayalım. Fotonda bir titreşim alanı (titreşen kuanta) olsun. https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/46054/
Işığın Huygens dalga teorisine göre var olduğunu düşünelim. Bu durumda foton bu dalganın vardığı her yeni noktanın uyarılarak titreşmesi ile ortaya çıkan bir titreşim alanı olur.
Bu alana foton diyoruz.
İşi kolaylaştırmak için şöyle düşünün: Dalga dalga minik titreşim alanlarından sıralar, ışığı oluşturuyor. Minik titreşim alanlarının her biri de bir fotonu temsil etsin.
Bu minik titreşim alanları suya girdiklerinde, buldukları ilk (boyutlarına ve frekanslarına yakın) titreşim alanları (elektronlar) ile "girişim" yapsınlar.
Bu durumda elektronlar, bu titreşimi bir sonraki elektrona aktaracaklardır. Elektronun spini, duruşu, yeri önemsizleşecek.
Önemli olan dalganın doğrultusuna devam etmesi olacak.
Kırılma ve yavaşlamaya gelince, bu da elektronun titreşim genliğinin bir süre artışından kaynaklanıyor olacaktır.
Elbette bir kısım titreşim, ısı olarak ortamda kalıyor. Ama değişim cüzi. Lazer büyük oranda yoluna devam ediyor ve özdeş dalga boyunda çıkıyor ortamdan.
(Normal ışıkta saçılma çok fazla olduğu için, elektorların birbirine aktardıkları titreşimlerde birleşip, faz uyumlu oldukları noktalarda yeni dalga boylarında fotonlar- titreşim alanları oluşuyor,
(Daha çok kısmı ısı fotonlarına dönüşüyor.)
Çok daha basit bir açıklama ve genel (hız altında, zaman genişlemesini de benzer mekanizma ile açıkladığımı düşünürsek)....
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Bu açıklamadan çıkardığım temel sonucum ise:
Hareketli, foton diye bir parçacığın olmadığıdır. (Huygens'teki her yeni birim oluşumu...)
Foton hareket eden dalganın, uzay zaman dokusuyla oluşan yerel bir titreşim alanıdır.
Yani foton yereldir. Bulunduğu noktayı parçacık olarak terk etmez.
Fotonun oluşumuna sebep olan enerji ilerler ve peşi sıra özdeş alanlar (fotonlar) dizisi oluşturur. Bu alanları tespit edebildiğimizde, özdeş oldukları içinde, aynı foton zannediyoruz.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Not: Elektronları (elektron bulutunu ve atomun tüm diğer alt parçacıklarını da) aslında birer titreşim alanı olarak kabul ederseniz, kavramak daha kolay oluyor.
morgan4658
"Bu durumda elektronlar, bu titreşimi bir sonraki elektrona aktaracaklardır. Elektronun spini, duruşu, yeri önemsizleşecek."
Bir sonraki?
morgan4658
sorumu daha genis sorayim.
yuksek enerjili fotonlarin diger maddelerle tepkimeleri fotoelektrik, compton ve parcacik ikiligi oluyor.Fotoelektrik kismi zaten muhtemel enerjinin absorbe edilmesi ile sonuclaniyor ki, bu etki cok dusuk sorumuzda.
Eger elektron "bir sonraki" elektrona titresimini iletse idi, bunun icin fotoelektrik gibi , fotonun "basinci" , veya bir anlamda kuvveti etki etmeliydi ( duvara cakilan civi gibi, yerel sonuc )
Ancak sanirim bizim mekanizmamiz Compton etkisi.
morgan4658
"Fakat frekansı değişmeden, dalga boyunun nasıl bir mekanizma ile arttığına net bir cevap yok..."
Elektorunlarin enerji seviyesindeki gidis gelislerindeki zaman farki (fotonun salinimi bu sekilde cunku ), hizini yavaslatiyor.Tabii ki dedigim gibi, benim takildigim nokta, salinimin tam olarak nasil ayni yonde oldugu.
Aslinda foton kaybi tabii ki var ( elektron bulutu meselesi ). Fiberoptik sistemleri dusunun.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
(Bir sonraki?) Bence
Kaç farklı yerden ve açıdan gelirse gelsin dalgalar ortam içinde birbirlerine karışmazlar. Birbirlerini ortam olarak kullanırlar ve içlerinden geçip giderler. Faz, frekans uyumu olan noktalarda, tepe ve dip noktalarda girişim yaparlar.
Mesela yönleri aynı doğru üzerinde olsa, bizler bunların bileşkesini tek bir dalga olarak algılardık.
Bunun asıl nedeni önemli bence... Enerji niye tek bir boyut üzerinde hareket etmeye meyilli? (Şimdilik sadece, enerji paketçiklerinin tek boyut üzerinde -sicim gibi- titreşim yapmasına bağlıyorum.)
Foton da (titreşim paketçiği) bir sonraki elektronu da ortam olarak aynı şekilde kullanıyor.
Dalgaların birbirine karışmama özelliklerinden dolayı , bir sonrakinin öznel özellikleri önemsizleşiyor.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Absorbe olayını tamamen farklı ele alıyorum.
En güzel örneği ise sürtünmesiz uzay boşluğundaki nesnenin ivmelendirilmesi betimliyor.
Öze bakarsak, ivme için sisteme aktarılan enerji, ancak sabit hız altında iken sonsuza kadar korunabiliyor.
Ancak ivmelenme türevleri ile (hızlanma, yavaşlama, dönme) bu enerji seviyesi değişiyor.
Bu süreçte esasen nesnenin ne parçacık sayısı artıyor ne de temel yapısı değişiyor. Durağan iken ne kadar parçacığı var ise, hareket halinde ikende aynı miktara sahip.
Ama hareket için verilen enerji bu sistem içinde absorbe edilmiş gibi bulunuyor. Üstelik momentum hesabı ile bu enerjinin miktarını da bulma imkanımız var.
Absorbiyonu tanım olarak; katılma, dahil olma, bütünleşme gibi algılıyorum. Böyle bir durumda ise yapının özellikle en küçüklerde yapının değişmesi gerekir,,,,,, di (???).
Oysa nesne, bu enerjiyi ısı ışıma yanında, çarpma veya sürtünme ile sürekli dışarı atma ve durağan pozisyonuna dönme eğiliminde.
Durdurduğumuzda bünyesinde tutmuyor, aktarıyor.
Yani bu bir bütünleşme, birleşme, kaynaşma, bünyeye değil,
Farklı nitelikler korunuyor ve şartlar değişince bu farklılıklar belirleyici etken oluyor. Hareket için sisteme verdiğimiz enerjinin tümü geri alındığına göre, kayıp ta yok. (Işıma, sürtünme gibi konular göz ardı edildiğinde)
Bunu açıklayabilecek tek makul şeyin, farklı yön ve frekanstaki dalgaların birbirlerine karışmama özelliği olduğunu, düşünüyorum.
Bir sisteme enerji verdiğimizde, bu bir etki dalgası olarak sisteme yayılıyor ve sistemin öğeleri titreşimleri ile girişim yapacak şekilde yerleşiyor. Onlarla ortak girişimleri oluyor ama asla bütünleşmiyor çünkü dalga özellikleri farklı.
Sistem durduğu anda ise etki olarak yollarına devam ediyorlar.
Yoğun ortama giren yüksek enerjili foton dizileri içinde durum aynı, onlar elektron ile birleşmiyorlar. Ortak girişim yapıyorlar ve artan genliği ile elektronun durumu aktarana kadar değişiyor bir süreliğine..
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Fiberopit sistemlerdeki kaybın çoğunun, ortamın bükümlerinden kaynaklandığını sanıyordum. Yani dümdüz bir fiber optik kablo da daha az kayıp olur diye biliyorum.
Bunu da dalganın, doğrusal vektöründe gitme eğilimine bağlamıştım.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Fiberoptik kablolarda kaybın çoğunun, ortamın bükümlerinden kaynaklandığını sanıyordum. Yani dümdüz bir fiber optik kablo da daha az kayıp olur diye biliyorum.
Bunu da dalganın, doğrusal vektöründe gitme eğilimine bağlamıştım.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Yavaşlama için şöyle bir örnek geldi aklıma: Saatte 20 km hızla giden bir tekne ile AB noktaları arası 20 km mesafeyi aldığımızı düşünelim.
Deniz dümdüz ise 1 saatte alacak ve deniz yüzeyinde de 20 km boyunca temas etmiş olacaktır.(Üçgenin tabanı)
Ama deniz dalgalı ise (dalganın yönü ile tekneye uyguladığı kuvveti göz ardı ederek) aynı mesafeyi daha uzun sürede alacaktır. Çünkü deniz yüzeyindeki engebelerin (tepe ve dip noktalar) kattığı ekstra mesafelerin toplamı da girecektir işe... (Üçgenin yan kenarları boyunca)...
morgan4658
Sorun biraz (bence) ne boyutta ele aldigimiza bagli.
Parcacik duzeyinde dusunursek, girdigi sistemin ne oldugu onemli.Biur foton ile serbest bir elektronun etkilesimi ile, bir butunun parcasi olan elektron ile bir fotonun,hatta foton demetinin etkilesimi cok farkli.Ilki muhtemelen oldukca hizli, etkilesime acik bir elektron iken, i
kincisi yavas, ve doygun.Yani neredeyse ne "absorbe" ederse ayna gibi yansitacak cinsten.Cunku sistemin kendisi doygunstabil, ve artik enerji istemiyor.
Ornek olarak, cok yuksek enerjili ama az miktardaki bir emd demeti ile, daha az enerjili ama cok daha yyuksek miktarda emd farki.Ornek vermeyi sevmiyorum ama, bunu cok cok yuksek isi veren ama 1 cmlik bir elektrik ocaginin ustune konulan su dolu tencere ile, genis tabanli bir ocakta kisik atestekini karsilastirirsak, ilkinin bir degisime ugramayacagi ( tencerenin malzemesinin dayanikli oldugunu farzedersek), ikincisinin ise eninde sonunda kaynayacagi farki gibi.
Lazeri ozellikle "tek foton atimi" dusuncesine en yakin ornek acisindan aldim, ve de daha keskin gorunebilmesi amaci ile.