burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Kütleçekimi ve karanlık enerjiyi bir arada açıklayacak (kütleleri birbirine iten ama aynı zamanda galaksileri birbirinden ayıran) en uygun yapının akışkan mekaniği olduğunu düşünüyorum. Kütle çekimi de bu yapı içinde, kütlenin akışkan içindeki hareketi sonucu oluşmuş bir düşük basınç alanı...(Bence)
.
Karanlık madde diye bir tamamen ayrı ve parçacıksal bir oluşuma gerek olmadığını düşünüyorum. Karanlık Madde varlığına işaret olarak tespit edilen şeyler galaksi kütlelerinde gözükmeyen %25'lik fazlalık ve bunu doğrulayan kütleçekimsel merceklenme etkisi.
Diğer yandan bu karanlık madde galaksilerini bırakmıyor. (Nasa verilerine göre diye hatırlıyorum) Yani daha büyük bir galaksi, küçük olanın karanlık maddesini çekemiyor, toplayamıyor.
Galaksilerde yoğun şekillerde var iken, galaksiler arası boşlukta nadirler. Buna karşılık bazı kütlece boş alanlarda, karanlık madde yoğunluğu tespit ediliyor.
Tüm bunları bir arada açıklayabilen şey ise gene akışkan yapı ve özellikleri oluyor.
Kütleyi bu akışkan içindeki katı parçacıklar olarak kabul edersek, her kütle (yoğunluğuna bağlı olarak) etrafına sürekli bir titreşim yayıyor.
Bu yayılan titreşim dalgaları, sonsuz uzayda dağılırken, dalgaların temel özelliklerinden biri olarak, başka bir dalga ile karşılaşınca girişim yapıyor.
Bu girişim noktaları, enerjinin yoğunlaştığı bölgeler.
Gene biliyoruz ki her tür enerji yoğunluğu, uzay-zaman dokusunu büküyor. Dalgaların enerjisini de ayrıca momentumları olarak tespit edebiliyoruz.
Bu yüzden bu girişim noktalarının, bol miktarda farklı dalganın (galaksilerdeki her kütlenin bir kaynak olduğunu ve farklı titreşimleri olduğunu düşünürsek) girişimlerinin bir sonucu olacaktır.
Bu geçici enerji yoğunlaşmalarını da bizler karanlık madde olarak tanımlıyoruz.
Kütle çekimsel etkileri var ama foton ile etkileşime girmiyorlar. Varlıkları bulunamıyor çünkü geçici oluşumlar. Ama kaynak sayısına bağlı olarak ortamdaki toplam miktarları, anlık olarak neredeyse sabit...
Bazen ise boş uzayda yayılan dalgalar, bazı noktalarda kaynaşma imkanı bularak kütlesiz karanlık madde etkisine neden oluyor. (Bu konuda türbülans ile ilgili eski bir soruda da bir kaç kaynak eklemiştim.)
Diğer bir nokta ise enerji paketciklerinin homojenliği üstüne..Onu daha sonra ele alalım.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Birbiriyle özdeş paketçiklerden nasıl bu kadar çok ve farklı yapı oluşabilir?
Evrenin oluşumundan önce , enerjinin tekillik haline olduğunu söylüyoruz. Neredeyse doğru gibi kabullenilen bu varsayımı, biraz değiştirip, tekilliği "boyutsuzluk" olarak ele alınca, karşıma enerji paketçiklerinin titreşmediği bir yapı çıktı.
Titreşmeyen enerji (özdeş) paketçikleri, evrenin başlangıcı ile titreşime kavuşuyorlar. (Daha önce olmayan ya da baskılanmış titreşim eğilimleri açığa çıkıyor).
Hepsinin özdeş olduğunu varsayarsak, açılan serbest alan içinde bir kısmının diğerleri farklı açılarda çarpışmış olması gerekir. Hatta örnek olarak, arka arkaya olan 2-3 tanesinin, bir başka paketçiğe yandan veya farklı açılarda çarparak momentum ve hız değişimlerinin de gerçekleştiğini düşünüyorum.
(Bir grup misketi, kapalı bir kavanozda çalkaladığımızda, misketlerin birbirine çarpması gibi...)
Bu sırada her paketçiğin titreşimi ile temas ettiği diğer paketçiklerin titreşimleri de girişim yapmış olmalı. Bu girişimlerde biribiriyle yıkıcı girişim ile uyum sağlayanlar daha üst yapıları, topluluk olarak oluştururken, yapıcı girişim yapanların birbirlerini iterek ayrık kaldıklarını gözlemleyebiliriz.
Newton beşiği özellikleri tek bir doğrultu üzerinde bile olsa, özdeş parçacıkların çarpışmalarında nasıl tepki verdiği ve nasıl harmoni içine girdiklerine dair fikir verebilir.
https://youtu.be/JadO3RuOJGU
Oluşan farklı yapılar, en baştaki homojenlik gerçeğini değiştirmez diye düşünüyorum.