optimus1009
bu konu çok uzar gibi xD
optimus1009
mesela atom altında ki durumuda konusmak lazım.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Yan, alt, üst kavramları 3 uzamsal boyutun kartezyen koordinatlarına (x,y,z ve -x,-y,-z ) göre bir tanımı...
Evren "her yöne doğru" genişliyor ve genişleme tek yönlü yani tüm kartezyen koordinatları birden içerecek (x,y,z ve -x,-y,-z ) şekilde "her yöne doğru" tek yönlü...
Kavramakta ve gözümüzde canlandırmakta zorlandığımız nokta bu...
Bu yüzden, üst, alt, yan kavramları-yönleri yok kütleçekimi açısından.
=========
Akışkan aslen, çok küçük ve birbirne net olarak bağımlı olmayan temel ünitelerden oluşan yapıların durumunu anlatıyor. Su'yu akışkan olarak tanımlıyoruz, gazları da. Hatta titreşimli kum tanelerinden oluşan yapıyı da... Hatta plazmaları da...
O yüzden bence, evreni (arka plan ışıması şeklinde gibi) dolduran enerjinin de (en küçük enerji birimi kuanta) bir süper akışkan olarak tepki vermesi anormal olmamalı. Enerjiden oluşan bir çok şey akışkan olabiliyorsa, enerjinin kendisi de olabilmeli bence...(Zaten termodinamik de bu temelden başladı ya...)
================
Varsayımsal olarak, bence: Atom altı durumda değişen bir şey yok. Kütleçekim kuvvetine sebep olan yapı bileşenlerinden, Zaman (dalgaları) burada biraz daha farklı etkilere neden oluyor.
Mesela her temel birim parçacığın titreşim süresine etki ediyor, onlarla girişim yaparak , titreşim genliklerini artırıyor. Bunu da zaman genleşmesi olarak tanımlıyoruz gibi..
Not: Bilimsel açıdan, tartışma gerekmeyen açıklamalarda, "bence" veya "varsayımsal" kelimelerini kullanmıyorum. Ama tartışmaya açık ve varsayımıma dayalı konularda, bu kelimeleri eklemeye dikkat ediyorum.)
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Yan, alt, üst kavramları 3 uzamsal boyutun kartezyen koordinatlarına (x,y,z ve -x,-y,-z ) göre bir tanımı...
Evren "her yöne doğru" genişliyor ve genişleme tek yönlü yani tüm kartezyen koordinatları birden içerecek (x,y,z ve -x,-y,-z ) şekilde "her yöne doğru" tek yönlü...
Kavramakta ve gözümüzde canlandırmakta zorlandığımız nokta bu...
Bu yüzden, üst, alt, yan kavramları-yönleri yok kütleçekimi açısından.
=========
Akışkan aslen, çok küçük ve birbirne net olarak bağımlı olmayan temel ünitelerden oluşan yapıların durumunu anlatıyor. Su'yu akışkan olarak tanımlıyoruz, gazları da. Hatta titreşimli kum tanelerinden oluşan yapıyı da... Hatta plazmaları da...
O yüzden bence, evreni (arka plan ışıması şeklinde gibi) dolduran enerjinin de (en küçük enerji birimi kuanta) bir süper akışkan olarak tepki vermesi anormal olmamalı. Enerjiden oluşan bir çok şey akışkan olabiliyorsa, enerjinin kendisi de olabilmeli bence...(Zaten termodinamik de bu temelden başladı ya...)
================
Varsayımsal olarak, bence: Atom altı durumda değişen bir şey yok. Kütleçekim kuvvetine sebep olan yapı bileşenlerinden, Zaman (dalgaları) burada biraz daha farklı etkilere neden oluyor.
Mesela her temel birim parçacığın titreşim süresine etki ediyor, onlarla girişim yaparak , titreşim genliklerini artırıyor. Bunu da zaman genleşmesi olarak tanımlıyoruz gibi..
Not: Bilimsel açıdan, tartışma gerekmeyen açıklamalarda, "bence" veya "varsayımsal" kelimelerini kullanmıyorum. Ama tartışmaya açık ve varsayımıma dayalı konularda, bu kelimeleri eklemeye çalışıyorum. Ama yazı geneline baktığımda, eksik kaldığım çok nokta olmuş:-) Siz çoğuna "bence" ekleyin, bence....)
optimus1009
aslında söylediklerinize katılıyorum.
serbest düşme,kütlenin toplamsal yükü,uzayın bükülmesi,gyküreye uzayın baskı uygulaması filan vs.
bence bunların hepsinin bileşkesi yeryüzünde yürümemizi sağlıyor.birinde en ufak bir değişim olsa hissederiz.
bu arada uzayda yer yön yokta referans noktası olarak; merkez de ki karadeliği alamaz miyiz?sonuçta oraya da çekiliyoruz bir de o etkiliyor xD
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Merkezdeki karadeliğe göre bunlar belirleniyor olsa, o zaman fizik kurallarının evrenselliği sorgulanabilir. Karadeliklerin büyüklüklerine ve mesafelerine göre, fizik kuralları da değişkenlik gösterebilir.
Fizik bilimi açısından bu mümkün olmadığından, konuyu bu şekilde ele almıyorum.
.
Ama elbette bu karadelikten kaynaklanan kütleçekimin ve hızın relavistik sonuçları vardır gezegenimizi ve bizi etkileyen... Ama bunlar aynı fizik kurallarının, göreli sonuçları olabilir.
O yüzden konuyu bu açıdan ele almıyoruz.
.
Yoksa mesela karadeliğe çok yakın gezegenlerdeki zaman genleşmesi ve yörünge hızı nedeniyle, bizim bölgemizde var olmayan bazı parçacıklar burada var olabilir ve fizik değil ama kimya kuralları biraz değişim geçirebilir.
optimus1009
sanırım haklısınız.orayı referans noktası olarak almak gerçekçi olmaz.
peki sizce dönmenin bir çekme etkisi oluşturabilmesi mümkün mü?uzayda.
normalde savrur ama acaba başka etkenlerle birlikte cisimleri çeker mi?elektro manyetiği kullanarak mesela.veya kara enerji.düşğnceniz nedir?merak ettim
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sanırım jiroskoplardaki gibi açısal momentum'un, kütleçekim karşısındaki ilginç durumunu sorguluyorsunuz. açıkçası bu konuda topladığımbilgilere rağmen, tutarlı bir varsayım henüz geliştiremedim. (Benimkiyle uyumlu) Newton penceresinden olan açıklama ile yetiniyorum.
Dönme çekme kuvveti oluşturabilir mi? Bu bence şartlara bağlı, eğer dönen nesne ile üzerindeki nesne arasındaki bağı sağlayan kuvvet, açısal momentumdan kaynaklanan kuvvetten düşük ise nesne savrulur. (İp kopması gibi) Yani dünya çok hızlı dönseydi, üzerindeki nesneler bunun ivmesi ile kütleçekimden daha güçlü olduğunda savrulurdu.
Ama dönmenin kendisi, düşük bir basınç alanı oluşturursa ancak, bence, bir çekme kuvvetine neden olabilir. (Tekne pervanelerinin ön bölgesindeki gibi..) Bunun içinde Planck ölçeklerinde frekansa sahip olması gerekir diye düşünüyorum. (Bu da imkansız)
.
Özetle, uzay boşluğunda bence, çekme diye bir durum söz konusu değil. İtme ve bu itmeden daha düşük kuvvetde itme gibi iki farklı kuvvet değerinin bileşkesi mümkün gibi geliyor bana...
Kara enerji konusunda fikrim net. Akışkan dinamiğinin doğal bir sonucu sadece. Nesneler arası mesafe kritik mesafe altındaysa, aradaki basınç düşüyor, nesneler birbirine yaklaşıyor, kritik mesafe üstündeyse, aynı basınç bu sefer ayırıyor.
İkisi de aynı malzemenin, duruma göre farklı sonuçları... Ekstra'dan, "karanlık enerji" diye bir şeye gerek yok bu durumda...
optimus1009
evt.bu konuda da biraz kafa karışıklığım var.dönen bir cisim, her ne olursa gezegen veya topaç farketmez.atomik ölçüde sadece cisim dönmüyor içinde ki tüm parçacıklar dönüyor.cismin dönerken bu parçacıkların da dönme etkisiyle bir çekim de olusturabileceğini düşünüyorum saçma mı sizce?
kütle büyük olunca çekilen nesne küçük olunca bu etki gözlemlenebiliyor sanırım.
mesela ay dünya üstün de olsa savrulmaz mı?
biz ise savrulmuyoruz çünkü kütlemiz aya göre az.bu düşünce saçma mı sizce?
kusura bakmayın çok soru soruyorum ama saçmada olsa sormadan olmuyor xD
merak
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Saçma değil. Sorgulamak hatalı değil.
Ama bildiğimiz fizikte, bir nesne çok hızlı dönerse parçacıklarına ayrılıp dağılıyor. Santrifüj makinelerindeki gibi...
Ama çekim oluşturmaları (nasıl? ve niçin?= kafama yatmıyor. O yüzden olumsuz cevap veriyorum.
Ay da dünyaya bir miktar savuruyor doğal olarak. Ele ele tutuşan farklı kütledeki iki çocuğun birbirleri etrafında dönerken, ellerini bırakmaları gibi... Her biri, toplam açısal momentumdan, kendi kütlesi kadar pay alacak. Yani, her ikisi de savrulur.
Küçük nesnelerin etrafında da düşük basınç alanı oluşuyor. Ama kütlesi (içerdiği toplam enerji paketçiği -kuanta miktarı ) ile orantılı... Daha düşük. Zaten Newton kütleçekim formülünde bu ortaya konmuş durumda.
optimus1009
peki. baska bir soru daha sorayım aklıma takılan.mesela;proton ile notronu bir arada tutan çekim kuvveti ne?güçlü nükleer kuvvet midir?
bunda kütle çekiminin etkisi de varmı?
yani bir proton bir notron kütle çekimi ile birbirini çeker mi?atom çekirdeğini bir arada tutan çekim? güçlü nükleer kuvvet mi?
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Bilimsel olan açıklamayı biliyorsunuz. Güçlü kuvveti ve bağları...
Ama benim açıklamam farklı (kitapta anlattım)...
Varsayımımda aynı kaynak, (Dalgasal) Zaman, kütle çekimine de, diğer kuvvetlerin oluşumuna da etki ediyor.
Temelinde, eğimi olan bir dalganın ilerledikçe, birim başına uyguladığı kuvvetin artması yani odaklanması yatıyor. Quantum ölçeklerine yaklaştıkça, birim alan başına uygulanan kuvvet artıyor.
Bir bakıma ucu sıkılan su hortum içindeki basıncın artması ile suyun hızının da artması gibi...Basınç o kadar düşüyor ki mikro ölçekte...
---000---
Gerçekte ise bilim dünyasınca daha net bir cevap aranıyor.
optimus1009
evt.haklısınız nihayetinde bunlar titresim/dalga orayı es geçmişim bak.o zaman bakıs açımızı bu yönde değiştirmemiz gerekecek.ben bunlara(elektrın,notron,proton) bilye gibi, sert madde gözüyle bakıyordum titresim olduklarını unutmusum.sonuçta, enerji ; madde olarak gözüküyor fakat; özünde yine enerji.
akıskanlar üzerinden gitmek lazım olaya sanırım.dalganın kıyıdaki nesleri çekmesi gibi.yanılıyor muyum sizce?
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Foton kutusu düşünce deneyi, ivmelenme ile momentumun nasıl oluştuğu hakkında fikir veriyor. Çünkü hareket tek uzamsal boyut üzerinde...
Ancak kütle oluşumu ve bunun korunumu konusunda fikir vermiyor.
Çünkü hareketin hem sürekliliği gerekiyor, hem de 3 uzamsal boyut üzerinde birden olması gerekiyor.
Hareketin göreliliğinden yola çıkarak, kütle oluşumu için, enerji alanının basit bir hareketine karşılık (evrenin genişleme hareketine uyum), sürekli ve düzenli bir ters yönde hareket ele alınca (Dalgasal Zaman) , bu iki sorunda çözüldü.
Fakat burada kütle oluşumu ile ortaya çıkan parçacık, aslen belirttiğiniz gibi titreşim yapan bir enerji alanından ibaret. Enerji birimi titreşiyor ve bu titreşim alanı bize net, 3 boyutlu, içine girilemez (katı) bir alan gibi gözüküyor. Bu alana parçacık diyoruz.
Tabii her enerji alanının titreşimi ve duruşu (Spin) , Zaman'a karşı aynı değil. Bu yüzden farklılaşma oluşuyor. Kütle değerleri de bu şekilde değişiyor.
(2 metre boyundaki bir tekneyi, dalgalara karşı dik, çarpraz ve yan duracak şekilde hareket ettirdiğinizi düşünün. Her birinde uyguladığınız itme kuvveti farklı olacaktır. Oysa teknenin işgal ettiği alan aynıdır.) (Sanırım Tesla, evrendeki cevapları bulmak için titreşimlere bakılmasını önerirken haklıymış.)
Eğer titreşim yapan ama spinleri farklı bu parçacıkları bir araya getirirseniz, titreşimleri ve duruşları birbirine uyumlu olan (birbirini tamamlayıp, alana göre en az direnci gösterecek yapıya kavuşana kadar) titreşimler (yıkıcı girişim ile) ve spinleri (dalgalara karşı duruş) ile dalgalara karşı en az direnç sağlayacak şekilde durmaya yöneleceklerdir.
Böylece parçacıklar arasındaki mesafe iyice azaldığından, bu bir bağ yapısına dönüşecektir, diye düşünüyorum.
Varsayımsal bir düşünce deneyi: Mesela, farklı büyüklükten ve şekillerdeki odun talaşından su da yüzen bir parçacıklar adası oluşturun. Ardından bunlara (rüzgar ile) bir itme ve karşı yönden (yüksek frekans) dalga verin (tercihen ses dalgası) ... Rüzgar ile ilerleyen yığın önce gruplara dağılacaktır. Ardından belli şekil ve boyuttaki parçacıkların, diğer parçacıklarla olan ilişkileri düzenlenip, düzenli bir yapı oluşturacaklardır.
Bu yapıları bozup, aynı şartları tekrar sağlayın büyük oranda aynı yapılar ortaya çıkacaktır. Çünkü işin temelinde , özünde, kuvvet vektörlerinin birleşimi var.
Eğer parçacık şekil ve sayısını azaltırsanız, mesela 12 tip. Bu sefer, her seferinde sonunda kararlı olan yapıların hep aynı düzen olduğunu göreceksiniz.
---000---
Dalgaların kıyıdaki nesneleri çekmesi de, belirttiğiniz gibi, akışkan mekaniği ile bağlantılı... (Küçük bir golf ile otobanda giderken, ters yönde gelen tır'ın yanınızdan geçmesi sırasında, arabanızın nasıl sarsıldığını düşünün. Aslında olay, iki araç arasındaki havanın, akışkan mekaniği yüzünden, araçların hızı sonucu basınç kaybetmesi ve arabanızın bu düşük basınç alanına, aksi yönden itilmesi...)
optimus1009
cevabınız için tesekkürler.şu an aklıma soracak başka bişey gelmiyor.tesla, evt.öyle bir sözü var.ne demek istemis pek anlamadım ama sanırım sizin söyledikleriniz ile ilişkili bir söz.