optimus1009
pikacu; patlamadan daha çok Güneş ışıması gibi o dediğin Güneş patlamaları.Ve bu patlamalar zaten güçlü elektro manyetik rüzgarlar/dalgalar oluşturur bildiğim kadarı ile.bence tersi yönde büyük bir ışıma olsa sadece Güneş değil Dünya bile rotasından çıkabilir.
olabilir burtay hocam.emdrive'nin çalışma prensibini pek bilmiyorum ama anlatılanlar bana mantıksız gelmiyor.böyle bişey yapmak lazım yoksa uzayda çok uzak yerlere seyehat hayal olur gibi.
optimus1009
yani burda yıldızlar arası seyehatin şimdilik hayal olduğunu söylemişler.bende onların yalancısıyım. : D
http://www.bilimgenc.tubitak.gov.tr/makale/yildizlararasi-seyahat
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Şu anki teknoloji ile yıldızlar arası seyahat gerçekten hayal. Ancak bunun ilk sebebi, hız teknolojinin yetersizliği değil, gidilecek mesafelerin çok uzun olması.
Hiç bir durumda ışık hızını geçemeyeceğimize göre, 200 ışık yılı uzaktaki komşu bir sisteme gitmek bile en az 200 yıldan fazla sürecek.
Bu tür yolculuklar ancak tek yönlü olursa, anlamlı olacak.
Filmlerde gördüğümüz, bir yerden bir başka yere günler içinde giden gemiler ise tamaman farklı bir fizik dalına hitap ediyor.
En güçlü itici motor, em drive mümkün olsa dahi, bu tür bir hizmeti veremez.
Bu tür yolculuklar için uzay dokusunda köprüler, tüneller açacak bir teknoloji lazım.
Em drive, başarılı olursa, komşu gezegenlere gitmeyi, güneş sisteminde gezinmeyi mümkün kılabilir en fazla..
optimus1009
driveyi yapmıstırlar bile belki. demiyorlardır.çünkü ; imkansız veya mantıksız birşey değil.sorun dediğiniz gibi uzak mesafeler...
yalnız anlamadığım uzay bir enerji denizi ise ;uzayı nasıl bükebiliriz ki?
sonuçta bir branda yüzeyi değil ki bükesin.onlar sadece ; basitce anlatmak için öyle gösteriyorlar.
yani hayal edemiyorum.hayal edilemeyen birşeyde olmaz heralde.zaten böyle bişey olacak olsa doğa kendi yapardı.örneği olurdu.fakat ne dünya ne de uzay da böyle bişey yok sanırım.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Suyun içinde yüzerken, elinizle suyu ittiğinizde, itilen bölümdeki su bükülüyor. (Çünkü o bölgenin enerji yoğunluğu diğer bölgelerden farklı.)
Bükülmeyi 2 boyutlu bir alan olarak değil, 3 boyutlu olarak düşünün.
Bir bakıma suda batan kurşun güllenin düşüş yönünde suyu bükmesi gibi.
Fark, kurşun güllenin bu hareketi doğrusal tek boyut üzerinde...
Kütlenin ki ise 3 uzamsal boyut birden üzerinde, (evrenin genişlemesi ile oluşan hareket bence bu ve bu yüzden uzay boşluğundaki durumu "serbest düşme" olarak tanımlıyoruz.)...
optimus1009
anladım biraz burtay hocam, sanırım sünger gibi.süngere bir ağırlık bıraktığımızda bükülüp diğer noktayla bir oluyor mesela.
uzay dokusu süngere göre daha elastik sanırım.bunun gibiyse olabilir.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Mantık olarak evet ama sünger akışkan değil, sadece esnek.
Düşen bir taşın bükmesine benzer. (Bu tek uzamsal boyut üzerinde unutmayın. Kütlleninki 3 uzamsal boyut birden esasen..)
https://www.grc.nasa.gov/www/k-12/airplane/Images/mix.gif
(Resim yataydır)
Ek bilgiler: https://www.karlsims.com/fluid-flow.html
optimus1009
sanırım bunu ben tam anlayamayacağım.
şimdi; iki okyanus düşünüyorum da ; hint okyanusundan grip(okyanusu büküp) pasifikten(büyük okyanustan) bir noktadan nasıl çıkabilirim ki?
girdabımsı birşey olsa gene noktalar yaklasmayacak.yani denizi boş, molekülsüz düşünüyorum gene olmuyor.diğer noktayı kendimize mi çekeceğiz anlamadım ki?beni aşıyor :d
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Verdiğim linkler, kütlenin (akışkan) uzay dokusunu nasıl büktüğüne dair bir ikir vermek içindi...
"Bu tür yolculuklar için uzay dokusunda köprüler, tüneller açacak bir teknoloji lazım." kısmı ise, bir bakıma solucan deliklerini temsil ediyor.
Şimdi uzay dokusundaki en yüksek hız ışık hızı. Neden Limit? (Bu konudaki diğer soruya da cevap oluyor.)
Eğen uzay dokusu boş ise bu sınır anlamsız kalıyor.
Ama eğer usay-zaman dokusunun, enerji kaynaklı bir yapısı var ise durum değişiyor. Dalgalar. ki ışıkta dalgadır, bu dokudaki parçacıkların aldıkları kuvveti (enerjiyi) aktarma hızı ile bağımlıdır.
Yani bir enerji biriminin, titreşimiyle bunu bir sonrakine aktarma hızı...
En küçük enerji paketçiğinin, bir Planck uzunluğu bir alanda, 1 Planck zamanı titreştiğini ifade ettik. (Ben değil, bunu keşfeden Planck). Bu ışık hızına denktir.
Yani bir dalga sırasının, bir sonraki birime aktarılma hızı da en fazla bu kadar olabilir ki...Böyle zaten.
Aynı sesin, suda veya havada molekül titreşimleriyle dağılması gibi...İlkeler aynı, enstrümanlar farklı sadece...
İşte solucan delikleri, bu doku içinde açılan boşlukla. Orada enerji üniteleri yok sınırlayıcı...
Denizin içinde koşma ile denizin içindeki içi hava dolu bir tüp geçitte koşma arasındaki fark gibi...
(Tabi bu tüp geçitin çok ciddi bir su basıncına karşı durması gerektiği gibi, açılan solucan deliği içinde aynı zorluklar var.)
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Yoo...Sizi kesinlikle aşmıyor. Biraz hayal gücü ile desteklenmiş ilham daha lazım sadece...
Verdiğim linkler, kütlenin (akışkan) uzay dokusunu nasıl büktüğüne dair bir ikir vermek içindi...
"Bu tür yolculuklar için uzay dokusunda köprüler, tüneller açacak bir teknoloji lazım." kısmı ise, bir bakıma solucan deliklerini temsil ediyor.
Şimdi uzay dokusundaki en yüksek hız ışık hızı. Neden Limit? (Bu konudaki diğer soruya da cevap oluyor.)
Eğen uzay dokusu boş ise bu sınır anlamsız kalıyor.
Ama eğer uzay-zaman dokusunun, enerji kaynaklı bir yapısı var ise durum değişiyor. Dalgalar. ki ışıkta dalgadır, bu dokudaki parçacıkların aldıkları kuvveti (enerjiyi) aktarma hızı ile bağımlıdır.
Yani bir enerji biriminin, titreşimiyle bunu bir sonrakine aktarma hızı...
En küçük enerji paketçiğinin, bir Planck uzunluğu bir alanda, 1 Planck zamanı titreştiğini ifade ettik. (Ben değil, bunu keşfeden Planck). Bu ışık hızına denktir.
Yani bir dalga sırasının, bir sonraki birime aktarılma hızı da en fazla bu kadar olabilir ki...Böyle zaten.
Aynı sesin, suda veya havada molekül titreşimleriyle dağılması gibi...İlkeler aynı, enstrümanlar farklı sadece...
İşte solucan delikleri, bu doku içinde açılan boşlukla. Orada enerji üniteleri yok sınırlayıcı...
Denizin içinde koşma ile denizin içindeki içi hava dolu bir tüp geçitte koşma arasındaki fark gibi...
(Tabi bu tüp geçidin çok ciddi bir su basıncına karşı durması gerektiği gibi, açılan solucan deliği içinde aynı zorluklar var.)
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Yoo...Sizi kesinlikle aşmıyor. Biraz hayal gücü ile desteklenmiş ilham daha lazım sadece...
Verdiğim linkler, kütlenin (akışkan) uzay dokusunu nasıl büktüğüne dair bir fikir vermek içindi...
"Bu tür yolculuklar için uzay dokusunda köprüler, tüneller açacak bir teknoloji lazım." kısmı ise, bir bakıma solucan deliklerini temsil ediyor.
Şimdi uzay dokusundaki en yüksek hız ışık hızı. Neden Limit? (Bu konudaki diğer soruya da cevap oluyor.)
Eğen uzay dokusu boş ise bu sınır anlamsız kalıyor.
Ama eğer uzay-zaman dokusunun, enerji kaynaklı bir yapısı var ise durum değişiyor. Dalgalar, ki ışıkta dalgadır, bu dokuyu oluşturan ünitelerin aldıkları kuvveti (enerjiyi) aktarma hızı ile bağımlıdır.
Yani bir enerji biriminin, titreşimiyle bunu bir sonrakine aktarma hızı...
En küçük enerji paketçiğinin, bir Planck uzunluğu bir alanda, 1 Planck zamanı titreştiğini ifade ettik. (Ben değil, bunu keşfeden Planck). Bu ışık hızına (aslında C sabitine) denktir.
Yani bir dalga sırasının, bir sonraki birime aktarılma hızı da en fazla bu kadar olabilir ki...Böyle zaten.
Sanki sesin, suda veya havada molekül titreşimleriyle dağılmasına benzer...İlkeler aynı, enstrümanlar farklı sadece...
İşte solucan delikleri, bu doku içinde açılan boşlukla. Orada enerji üniteleri yok sınırlayıcı...
Denizin içinde koşma ile denizin içindeki içi hava dolu bir tüp geçitte koşma arasındaki fark gibi...
(Tabi bu tüp geçidin çok ciddi bir su basıncına karşı durması gerektiği gibi, açılan solucan deliği içinde aynı zorluklar var.)
optimus1009
şimdi,burtay hocam ; anlamadığım şey:bizle arasında 200 ışık yılı mesafe olan bir yıldızın bu aradaki mesafesi/uzaklığı uzayı bükmekle nasıl küçülüyor.
yani bükene kadarda 200 yıl geçmez mi?
warp drive, solucan delikleri vs. baktım da pek anlayamadım.
https://youtu.be/0Lr0TujAucI
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Anlamamanız normal. Çünkü bildiğimiz fizik ile bunu tam açıklayamıyoruz zaten.
Sadece varsayım üretiyoruz.
Bu varsayımlardan biri tutarsa işte... Olan ve eklenen açıklamaların bir kısmını ben de anlamıyorum. :-) :-) :-)
Şimdi klasik anlatım açısından ele alalım.
solucan delikleri ancak planck düzeylerinde mümkün. Çünkü Uzay-zaman dokusunun basıncı daha büyüklerine izin vermiyor. Açık tutabilmek için özel koşullar ve çok fazla enerji lazım çökmesine karşı durabilmesi için. Bir tek karadeliklerin iç yüzeyi o da teorik olarak, solucan deliklerinin duvarı ile benzer yapıda, ama o da özel bir koşul ve karadelikteki enerjiden besleniyor.
O yüzden doğal solucan delikleri sadece planck düzeylerinde olabilir olursa, o da geçici... Ama bilim kurgu filmlerindeki gibi bir solucan deliği açabildiğimizi varsayalım.
Örnekleri muhakkak görmüşsünüzdür.
Düz kağıdı ikiye katlayıp, içinden bir kalemle delik açarlar, böylece kağıda göre bu iki delik arası 200 birim iken, uygulama ile 3-4 birime düşer.
Teorik olarak doğru. Ama burada önemli nokta, Bu delik ortamında artık kağıt ile ilişkili bir doku yoktur. Yani kağıdın dışındaki bir ortam içindedir.
Evrenin de bu şekilde eğimli olduğunu ve bu eğimli (çember yayı) alanda yol almak 200 yıl üstü iken, eğer bir delik ile (çember kirişi) açılırsa, bu yol çok daha kısalacak" şeklinde düşünülüyor.
Bence ise, evet evrenin eğiminden dolayı bir miktar fiziksel mesafe kısalabilir ama bunun önemi yok. Önemli olan, bu alanda bildiğimiz uzay-zaman ilişkisi ve Zaman anlayışının olmayışı.
Evrenimizde Zaman'ı dalgasal olarak kabul edince, bu bölgede artık dalgaların hükmü kalmıyor.
Tamamen nesnenin kendisini koruduğu bir alan içinde, farklı bir zaman yapısı olmalı. Çünkü Zaman aynı zamanda bu dalgasal yapısı ile, kütlenin bütünlüğünü ve sürekliliğini de sağlıyor.
Eğer bildiğimiz zaman dokusu çıkarsak, kütlenin yapısının tamamen enerji birimlerine kadar dağılması gerekir diye düşünüyorum. Bir bakıma karadeliğe düşen kütlenin dağılıp, tekilleşmesi gibi... Karadelikte kütlenin bilgisi, karadeliğin 2 boyutlu zar yapısına kaydolurken (Hawking) , solucan deliklerinde bu bilgi ayrı bir alanda korunmalı. (Bir enerji alanı şeklinde ve içinde)
Neyse, teorik solucan deliği içinde bildiğimiz zaman olmadığı için, yapılan yolculuğun süresi de yolcu için çok farklı olacaktır. Belki anlık, belki bir kaç yıl. İçinde bulunduğu alanın özelliklerine bağlı.
Normal uzay-zaman, evren için ise 200 yıldan daha kısa sürecektir ama bu kısmını (ne kadar?) tahmin edemiyorum.
Çünkü her durumda yolcu, denizin içindeki tüp geçitte koşacağı için, hızı ve tünelin uzunluğuna göre bu süre değişecektir..
Warp Drive, yani uzay dokusunu bir halı gibi sıkıştırarak toplanan enerji ile fırlamayı öngören yaklaşıma katılmıyorum. Arkasında uzayı genişletecek, önünde ise sıkıştıracak. Tamam önündeki uzay-zaman'ı sıkıştırdığı zaman, "dışarıdan bakan bir gözlemci için" aradaki fiziksel mesafe kısalmış gözüküyor ama, her durumda o sıkışmış alandaki uzayı da aşması gerekecek.
Bu konuda çok teori ve varsayım var ama ana sorunu aşamıyoruz.
Işık hızına yaklaştıkça, ivme için verilen enerji artıyor ve relavistik kütle de aynı şekilde artıyor. Bu kısır döngü sonsuza kadar gidiyor.
Warp drive'lar mesafeyi bu şekilde aşamaz. Çünkü her durumda mevcut uzay-zaman dokusu içindeler. Ve bu doku, yani özel görelilik, buna izin vermiyor.
En fazla bir karadelik üretirler.
Verdiğiniz örnek videosu ile bir çok konuda çelişiyorum. (Evrenin genişleme hızı, ilk doku şekli, vs.)
Üstelik kullandığı yaklaşımlar şu an güncel ve kabul gören bilimciler ve onların yaklaşımlardan destek alıyor.
Bu yüzden tek tavsiyem, en basit ve sade olanı görmeye çalışmanız.
Evren homojen, tekdüze ve özdeş enerjiden oluştu. Hareket ise evrenin oluşumu ile anlamlandı.
Yani hareketin temel ilkeleri, bu kadar karışık ve çok şarta bağlı olmamalı. Basit olmalı bence...
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Anlamamanız normal. Çünkü bildiğimiz fizik ile bunu tam açıklayamıyoruz zaten.
Sadece varsayım üretiyoruz.
Bu varsayımlardan biri tutarsa işte... Olan ve eklenen açıklamaların bir kısmını ben de anlamıyorum. :-) :-) :-)
Şimdi klasik anlatım açısından ele alalım.
solucan delikleri ancak planck düzeylerinde mümkün. Çünkü Uzay-zaman dokusunun basıncı daha büyüklerine izin vermiyor. Açık tutabilmek için özel koşullar ve çok fazla enerji lazım çökmesine karşı durabilmesi için. Bir tek karadeliklerin iç yüzeyi o da teorik olarak, solucan deliklerinin duvarı ile benzer yapıda, ama o da özel bir koşul ve karadelikteki enerjiden besleniyor.
O yüzden doğal solucan delikleri sadece planck düzeylerinde olabilir olursa, o da geçici... Ama bilim kurgu filmlerindeki gibi bir solucan deliği açabildiğimizi varsayalım.
Örnekleri muhakkak görmüşsünüzdür.
Düz kağıdı ikiye katlayıp, içinden bir kalemle delik açarlar, böylece kağıda göre bu iki delik arası 200 birim iken, uygulama ile 3-4 birime düşer.
Teorik olarak doğru. Ama burada önemli nokta, Bu delik ortamında artık kağıt ile ilişkili bir doku yoktur. Yani kağıdın dışındaki bir ortam içindedir.
Evrenin de bu şekilde eğimli olduğunu ve bu eğimli (çember yayı) alanda yol almak 200 yıl üstü iken, eğer bir delik ile (çember kirişi) açılırsa, bu yol çok daha kısalacak" şeklinde düşünülüyor.
Bence ise, evet evrenin eğiminden dolayı bir miktar fiziksel mesafe kısalabilir ama bunun önemi yok. Önemli olan, bu alanda bildiğimiz uzay-zaman ilişkisi ve Zaman anlayışının olmayışı.
Evrenimizde Zaman'ı dalgasal olarak kabul edince, bu bölgede artık dalgaların hükmü kalmıyor.
Tamamen nesnenin kendisini koruduğu bir alan içinde, farklı bir zaman yapısı olmalı. Çünkü Zaman aynı zamanda bu dalgasal yapısı ile, kütlenin bütünlüğünü ve sürekliliğini de sağlıyor.
Eğer bildiğimiz Zaman'ı evren dokusundan çıkarsak, kütlenin yapısının tamamen enerji birimlerine kadar, tekilleşecek şekilde dağılması gerekir diye düşünüyorum. Bir bakıma karadeliğe düşen kütlenin dağılıp, tekilleşmesi gibi... Karadelikte kütlenin bilgisi, karadeliğin 2 boyutlu zar yapısına kaydolurken (Hawking) , solucan deliklerinde bu bilgi ayrı bir alanda korunmalı. (Bir enerji alanı şeklinde ve içinde)
Neyse, teorik solucan deliği içinde bildiğimiz zaman olmadığı için, yapılan yolculuğun süresi de yolcu için çok farklı olacaktır. Belki anlık, belki bir kaç yıl. İçinde bulunduğu alanın özelliklerine bağlı.
Normal uzay-zaman, evren için ise 200 yıldan daha kısa sürecektir ama bu kısmını (ne kadar?) tahmin edemiyorum.
Çünkü her durumda yolcu, denizin içindeki tüp geçitte koşacağı için, hızı ve tünelin uzunluğuna göre bu süre değişecektir..
Warp Drive, yani uzay dokusunu bir halı gibi sıkıştırarak toplanan enerji ile fırlamayı öngören yaklaşıma katılmıyorum. Arkasında uzayı genişletecek, önünde ise sıkıştıracak. Tamam önündeki uzay-zaman'ı sıkıştırdığı zaman, "dışarıdan bakan bir gözlemci için" aradaki fiziksel mesafe kısalmış gözüküyor ama, her durumda o sıkışmış alandaki uzayı da aşması gerekecek.
Bu konuda çok teori ve varsayım var ama ana sorunu aşamıyoruz.
Işık hızına yaklaştıkça, ivme için verilen enerji artıyor ve relavistik kütle de aynı şekilde artıyor. Bu kısır döngü sonsuza kadar gidiyor.
Warp drive'lar mesafeyi bu şekilde aşamaz. Çünkü her durumda mevcut uzay-zaman dokusu içindeler. Ve bu doku, yani özel görelilik, buna izin vermiyor.
En fazla bir karadelik üretirler.
Verdiğiniz örnek videosu ile bir çok konuda çelişiyorum. (Evrenin genişleme hızı, ilk doku şekli, vs.)
Üstelik kullandığı yaklaşımlar şu an güncel ve kabul gören bilimciler ve onların yaklaşımlardan destek alıyor.
Bu yüzden tek tavsiyem, en basit ve sade olanı görmeye çalışmanız.
Evren homojen, tekdüze ve özdeş enerjiden oluştu. Hareket ise evrenin oluşumu ile anlamlandı.
Yani hareketin temel ilkeleri, bu kadar karışık ve çok şarta bağlı olmamalı. Basit olmalı bence...
optimus1009
tesekkürler.biraz arastırayım bu mevzuyu sonra yine münazara ederiz.