fizikadami9012
Nöronlar arası etkileşim kaç sn/km hızındadır? Söylemek istediğim şey insan vücudunun her yapısı, beyin,omurilik ve omurilik soğanına bağlı olduğu için bu soru ne kadar hızlıyız diye sorulabilir
fizikadami9012
Kısacası ne kadar hızlıyız zaten bunun ölçümü metabolizma hızımız olarak biliyoruz fakat metabolizmayıda kontrol eden sistem sinir sistemi olması nedeniyle nöronlar arası etkileşim kaç sn/km hızındadır olarak sordum.
fizikadami9012
fakat çağımızın modern tıbbı bitkisel hayatta yaşamaya olanak sağlamakta ve beyin ölümünde bile bizi hayatta tutmakta ve beyinin yaptığı hayati görevleri yapmakta. Bu yazdıklarım size saçma gelebilir ama kendimi yani düşüncemi ifade ettiğimi hissedemiyorum tekrar söyleyeyim eğer modern tıp buna olanak sağlıyor ise ve de bu makine nöronlar ile bağlantı kura biliyor ise (ki ben öyle bir şeyin mümkün olabileceğini düşünemiyorum) nöronların hızınıda ölçmüşüz ve makineyi öyle tasarlamışız demektir. Peki ölçmüşsek (ben araştırdım ama hiç bir veri bulamadım) herhangi bir veri varmı siz gördüyseniz benle paylaşın lütfen.
fizikadami9012
Nöronlardaki iletim hızı, o nöronlarla taşınan bilginin beyinde ne kadar hızlı algılanacağını da belirler. Bu yüzden ağrıyı yavaş hissederiz, ancak bir iğnenin batmasına birkaç milisaniye içerisinde tepki verebiliriz. Çünkü miyelinsiz nöronlar üzerinde sinyal iletimi saniyede 50 santimetre kadarken, miyelinli nöronlarda bu hız saniyede 120 metre kadardır. Yani miyelin kılıf, sinir iletimini 240 kat arttırmaktadır. İnsan vücudunun ortalama 1.7 metre olduğu düşünülürse, ayak parmaklarınızdan beyninize ulaşacak bir sinyal birkaç milisaniyede iletilebilir.
fizikadami9012
Nöronlardaki iletim hızı, o nöronlarla taşınan bilginin beyinde ne kadar hızlı algılanacağını da belirler. Bu yüzden ağrıyı yavaş hissederiz, ancak bir iğnenin batmasına birkaç milisaniye içerisinde tepki verebiliriz. Çünkü miyelinsiz nöronlar üzerinde sinyal iletimi saniyede 50 santimetre kadarken, miyelinli nöronlarda bu hız saniyede 120 metre kadardır. Yani miyelin kılıf, sinir iletimini 240 kat arttırmaktadır. İnsan vücudunun ortalama 1.7 metre olduğu düşünülürse, ayak parmaklarınızdan beyninize ulaşacak bir sinyal birkaç milisaniyede iletilebilir. sizce doğrumu
fizikadami9012
α Tipi Sinirler: Miyelinlidir. 13-20 µm çapa sahiptirler. Saniyede 80-120 metre hızla iletim yaparlar ve genellikle kas dışlarında bulunurlar.
γ Tipi Sinirler: Miyelinlidir. 5-8 µm çapa sahiptirler. Saniyede 4-24 metre hızla iletim yaparlar ve genellikle kas içlerinde bulunurlar.
Ancak vücudumuzda sadece motor sinirler bulunmaz. Farklı duyu organlarına ait sinir hücrelerini farklı tipler altında incelemek mümkündür:
Tip-Ia Sinirler: Miyelinlidir ve Erlanger-Gasser Kategorizasyon Sistemi'ne göre α tipi sinirdir. Dolayısıyla 13-20 µm çapa sahiptirler. Saniyede 80-120 metre hızla iletim yaparlar ve vücudun hareketlerine yönelik bilgileri iletirler. Bu tarz sinirlere proprioseptör denmektedir.
Tip-Ib Sinirler: Miyelinlidir ve Erlanger-Gasser Kategorizasyon Sistemi'ne göre α tipi sinirdir. Dolayısıyla 13-20 µm çapa sahiptirler. Saniyede 80-120 metre hızla iletim yaparlar ve kasların kasılma miktarına yönelik bilgileri iletirler. Bu tarz sinirler, golgi tendon organıyla birlikte çalışmaktadır.
Tip-II Sinirler: Miyelinlidir ve Erlanger-Gasser Kategorizasyon Sistemi'ne göre Aβ tipi sinirdir. Bu sinirler 6-12 µm çapa sahiptirler. Saniyede 33-75 metre hızla iletim yaparlar ve kasların eksenlerine yönelik bilgileri iletirler. Aynı zamanda derimizdeki tüm mekanoreseptörler bu kategoridendir.
Tip-III Sinirler: İnce bir miyelin tabakasına sahiptirler ve Erlanger-Gasser Kategorizasyon Sistemi'ne göre Aδ tipi sinirdir. Bu sinirler 1-5 µm çapa sahiptirler. Saniyede 3-30 metre hızla iletim yaparlar. Dokunma ve basıncın hissedildiği bölgelerdeki açık sinir uçlarında bulunurlar. Ayrıca acı ve soğuğa duyarlı reseptörler de bu tiptedir.
Tip-IV Sinirler: Miyelinsizdirler ve Erlanger-Gasser Kategorizasyon Sistemi'ne göre C tipi sinirdir. Bu sinirler 0.2-1.5 µm çapa sahiptirler. Saniyede 0.5-2 metre hızla iletim yaparlar. Sıcaklık ve bazı acı reseptörleri bu tiptedir.
umit-toma9125
Bu konuda yaptığım deneylerden çıkan sonuçların ilgili kısımlarını paylaşabilirim. Elbette ne kadar işinize yarar ayrı konu.
umit-toma9125
Bu konuda yaptığım deneylerden çıkan sonuçların ilgili kısımlarını paylaşabilirim. Elbette ne kadar işinize yarar ayrı konu. Deneyin birisinde, deneklere bilgisayar ekranından çeşitli resimler gösterildi. Deneklerin, tepkileri ise sürekli gözlerini takip eden bir sistem üzerinden ölçüldü. Verilen tepkiler resim içeriğine bağlı olarak değişti. Örneğin, bir yılan resmi gösterildiğinde tepki süresi düşükken, bir aslan resmi gösterilince tepki süresi yükseldi. Tatil üzerine gösterilen içeriklerde ise tepki süresi tekrar düştü. İş üzerine görsellerde ise tepki süresi olabildiğince yüksekti. Bir diğer deneyde ise sorular soruldu tekrar. Bu deneyin amacı ise önceden oluşturulan sahte istatistiklerle deneğin cevap vermesiydi. Bu arada oluşturulan istatistik rastgele bir değer çeviriyordu. Ve ilginç bir şekilde yaklaşık bütün denekler istatistiği etkilediler. Ve son anlatacağım deney ise, beni de oldukça şaşırttı. Deneklere bilgisayarda pişti oyununu oynattık. Bilgisayarın atacağı kağıt, geriye kalan kağıt sayısının rastgele seçim versiyonuydu. Ve deneklerin bazıları sistemi tamamen etkiledi. Benden bu kadar tam verileri ve deneyin tam koşullarını yazmak oldukça uzun olacağı için özetledim. Umarım faydası olur.
fizikadami9012
Çok teşekkür ederim deniz bey. Fakat benim sorumda vücuddaki dopamin seviyesinin yani duyguların çoğalıp artmayacağı bir şekilde olması gerek eğer böyle bir çalışma yaptıysanız sonuçlarını çok merak ediyorum. Saolun.
umit-toma9125
Nörotransmitter yoğunluğunun artışıyla nöron hızları da artar. Bu artışı sürekli tutmak, nöron hızlarını da maksimum seviyelerde tutmak anlamına gelir. Ve bu yapılabilir mi? Soruyu doğru mu anladım? Bu arada Deniz değil Ümit :)
fizikadami9012
Çok özür dilerim ümit bey sizin dediğiniz şey aslında benim sorumun uzaktan yanıtı bu bakış açısı farklı aslında dediğiniz sanki çok sakin olan bir insana adrenalin vermek gibi (en son yazdığınız) aslında nörotransamitter yoğunluğunu açıklayabilirseniz sevinirim çünkü sizin kadar fazla deneyimim yok. Böylece sizle daha rahat tartışabilirim.
fizikadami9012
Çok özür dilerim ümit bey sizin dediğiniz şey aslında benim sorumun uzaktan yanıtı bu bakış açısı farklı aslında dediğiniz sanki çok sakin olan bir insana adrenalin vermek gibi (en son yazdığınız) aslında nörotransmitter yoğunluğunu açıklayabilirseniz sevinirim çünkü sizin kadar fazla deneyimim yok. Böylece sizle daha rahat tartışabilirim.
umit-toma9125
Nörotransmitler nöronlar arası iletişimi sağlar. Tek görevleri iki nöron arasında ki kablo olmak değildir tabi. Uyarıcı ve sakinleştirici olarak iki grupta yer alırlar. Amin molükellerinden ve nöropeptitlerden oluşurlar. Vs vs teknik kısmını geçersek, temel de hepsi büyük bir kablo ağı gibi çalışır. Günümüz bilimi bu kısmı açıklar. Hatta bu büyük kablo ağında oluşan sorunları ve sonuçlarını (psikolojik bozukluklar) halen keşfetmektedir. Fakat asıl soru şudur. Bu ağı kullanan kim? Sonuçta öncelikle bir ver merkezi ve akabinde veriyi işleyecek işlem merkezi gerekir. Öncelikle veri merkezi nasıl çalışır? İşte o kısmı henüz muammadır. Buraya kadar yine sorunuza net bir yanıt gelmez. Sebebi ise bu büyük kablo ağından akan verinin net bir değeri olmayışıdır. Yukarıda nörotransmitlerin uyarıcı ve sakinleştirici etkisinden bahsetmiştim. Normal bir insanla, uyuşturulmuş bir insanın acı değerleri aynı olmaz. Aynı şekilde nöronlar arası iletişim hızları da aynı olmaz. Bu anlattıklarımın hepsi büyük bir kablo ağıdır. Ve dikkat ederseniz kablo ağı bile dinamik bir yapıya sahiptir. Bu kablo ağı, acıkmanızı, atıştırmanızı, alışkanlıklarınızı, acıyı, zevki vs bir çok duyguyu da ortaya çıkarabilir. Ve unutmayın hepsi ama hepsi hayatta kalmanız içindir. Tabi ki az önce söylediğim gibi bu kablo ağını asıl kullanan sistem henüz bilinmiyor.
fizikadami9012
internette araştırdım ve Nörotransmitlerlerin salgı olduğunu gördüm https://www.youtube.com/watch?v=lAO4EqrPCfs videonun linki bu doğrumudur?
gokhan-deveci2618
Sayın Toma,
Verdiğiniz bilgilerden sonra diyebilirim ki böceklerdeki nöronsal faaliyetin awsfswjjjs :-)
Fizikadamı'ndan alıntılıyorum: "...ayak parmaklarınızdan beyninize ulaşacak bir sinyal birkaç milisaniyede iletilebilir. sizce doğrumu..."
Tersinden soralım:
Bilginin beyinden ayak parmaklarına iletilmesi ne kadar sürer?
Örneğin, ayak parmaklarımızı oynatmak istediğimizde bunu beynimizle yapmaktayız.
Sadece ayak parmaklarımızı değil, herhangi bir uzuvumuzu oynatmak istediğimizde bunu beynimiz ile yapıyoruz.
Bu ne demek oluyor?
Beyin, ne yapmak istediğimizi bir şekilde anlıyor ve ilgili bölüme aynı nöron hattı üzerinden veri akışı gerçekleştiriliyor.
[Ne yapmak istediğimizi derken, biz kimiz? Yáni beyin, alınan kararların uygulamaya geçirilmesini sağlıyorsa, kararları kim alıyor?]
Eğer, uzuvlarımızın hareket etmesini sağlayan beynimiz ise beyinden uzuvların ilgili nöronlarına bilgi ne sürede iletiliyor?
Bir saniye, ayak parmağımı oynatmayı deneyeceğim.
Vay canına! Gerçekten çok hızlıydı...
Örneğin bilginin bir saniye içinde 10 cm hız ile iletildiğini varsayalım.
Ayaklarımı hareket ettirebilmem için 20 sániyeye yakın beklemem gerekirdi(?).
Örneğin, gözlerimiz, fotonlar aracılığıyla gelen bilgiyi kırıp, nöron hattı üzerinden beynimize iletiyorlar ve biz fotonlar gözümüze çarptığında değil, bilgisi nöronlar üzerinden beyine ulaştıktan sonra ve bilginin beyin tarafından gerektiği kadar dönüştürülüp, gerektiği kadar işlendikten sonra ancak görüyoruz(?).
Foton ile gelen bilgi, beynimizi bir saniye içinde 1 cm hız ile iletilseydi, baktığımız yerde bir görüntü alamazdık ve görüntünün yavaş yavaş oluştuğuna mı şáhit olurduk?
Pardon, gözümüzle değil, beynimizle gördüğümüz sonucu mu çıkıyor?
(!)
umit-toma9125
Sayın Deveci öncelikle karıncaların nöron faaliyetleri deyip geçmeyin :))) Evet en çok sorulan soru beynimizle mi görüyoruz olur her zaman. Ve bunun arkasından şu soru gelir. Beynin bulunduğu yer karanlık sessiz bir yer. Hayatında ışık almamış bir bölüm nasıl olur da ışığı bilir? Sonuçta hepsi hepsi bir sinyal.
gokhan-deveci2618
:-) Toma,
"Hepsi hepsi bir sinyâl."
Bir nöronun aksonundan, diğer bir nöronun dentritine elektriksel sinyâller ile iletilen bilgiler...
Bu impulselar ile taşınan bilgiler beyine geliyor, beyin bu bilgileri işliyor ve dönüştürüyor ve bu bilgileri bir yere mi yansıtıyor yoksa?
Çünkü orası gerçekten karanlık olmalı(!).
umit-toma9125
En delice deneylerimden birisini anlatayım. (karınca hikayesine benziyor). Uyku halindeyken gerçek dünya da zaman nasıl akar diye merak ettim. (Tabi ki uyku ve rüya üzerine çalışmalarım on iki yıldır sürüyor.) rüya halinde geçen bir yıllık süre uyku halinde sadece üç saatlik zaman dilimi oldu. Delice olabilir katılıyorum. Fakat on iki yıldır böyle bir delilikle bir çok keşfim oldu.
gokhan-deveci2618
Bu postunun sorduğum soru ve konu ile ilgisi pek görünmüyor gibi olsada konu önemli...
Dr. B. Klen ve Dr. Micheal Newton var hipnoz yoluyla buna benzer sonuçlara ulaşan...
Seninde bu sonuca varmanı sağlayacak tek yöntem hipnoz...
"3 saatin 1 yıla karşılık gelmesi."
Kaç denek üzerinden bu sonuca varıldı?
Yáni uykuda zaman, dünya zamánına göre 2880 kat daha hızlı geçiyor(?).
Buna benzer bir alıntı blogumda mevcut...
umit-toma9125
Yaklaşık olarak 30 denek üzerinde bu sonuç görüldü. Sorduğun soruyla alakalı olduğu için yazdım. Bunların hiç birisi birbirinden ayrı konular değil. Aksine hepsi bir bütünün parçası. Diğer sorun hipnozla alakalı olan kısma gelince, adına hipnoz diyelim rüya diyelim böyle bir durum var. Hatta sadece uyku halinde değil uyanıkken bile etki gösterebiliyor. Oldukça fazla kez tekrar etmiş bir örneği verebilirim. Karşıda ki kişiye yazılı veya sözlü benzetim yoluyla, bir çiçeğin kokusu, uzayın soğuğu, güneşin ısısı, yıllar önce oynanan bir futbol maçının sesleri ve heyecanı vs. Duyguları aktarabiliyorum. Ki bunları zaten çoğumuz bir film seyrederken, oyun oynarken yapabiliyor. Sadece geliştirmek gerekliydi. Asıl soru sanırım ortaya çıkıyor. Evrenle tek temasımız beynimizdir. Ve bu teması yorumlarken ise bilgi ve tecrübemizi yani hafızamızı kullanırız. İşte sorunun muamma kısmı burası. İster enerji, ister madde, ister uzay, ister zaman. Hepsi ama hepsi bu muamma içinde başlıyor. Kutsal kitaplar bu konudan "isimlerin öğretilmesi" olarak bahseder.