almira-gur3934
ışık hızı neden geçilemez?
saybir3606
Aslında geçilebilir
saybir3606
şöyle ki bunun için önce sonsuz bir enerjinin ya da boyutunun olmaması gerekiyor bizim açımızdan maddesel olarak ikisi de mümkün olmadığı için Işık hızını geçemiyoruz oysa foton Evren’imize baktığımızda oldukça yavaş bir parçacık
ahmet-yilmaz2230
Zamanın akışı şu formüle göre değişir:
t = 1 / √(1 - v²/c²)
Yani v hızı arttıkça zamanın akışı yavaşlar. v=c olduğunda zaman durduğu için ışık hızı geçilemez.
rick-sanchez2523
Uzayzaman ve Kütle yüzünden.
Ancak bu ilkenin etrafından dönülebilir örneğin solucan delikleri veya warp sürücüleri sayesinde ışık hızı dolaylı yoldan aşılabilir solucan delikleri için varsayimsal negatif kutleli madde gerekiyor bu maddeyle solucan deliği yapılabilir negatif madde davranışları gösteren bir süper akışkan gözlemlenmişti belkide farklı bir yol vardır örneğin yüksek titreşimli(çok yüksek frekanslı) elektromanyetik alanlarda maddenin gösterdiği davranışlar ne olabilir? Süper akışkan bir madde aşırı yüksek frekanslı elektromanyetik alanlarda belki Uzay zaman ile bütünleşik bir davranış gösterebilir buda ışık hızının aşılması problemine çözüm olabilir
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Bir kılıçbalığı suda yüzen en hızlı canlılardan biridir. Ama onun için bile bir sınır vardır.
Işık hızının bir sınır olmasının nedeni de benzer... Ama mekanizma biraz farklı.
Sorunun cevabını çeşitli şekillerde defalarca verdik. Sadece ben değil, bir çok arkadaşta farklı açılardan konuyu ele aldı... Cevabı vermeyeceğim. ama düşünmeniz ve sonucu bulmanız için doneler vereceğim.
Işık hızını aşmaya yönelik önerilerin hepsi, henüz teori... Yani sadece teorik olarak aşılabileceği sanılıyor. Ne bir solucan deliği, ne bir warp motoru ne de negatif kütleli madde var.
Bunların bir kısmı, bence, bilim-kurgu dünyasının ortaya koyduğu safsatalar.
Solucan deliği ancak Planck ölçeklerinde düşünülüyor, çünkü böyle bir alanı stabil tutmak için gereken enerji (hani şu negatif enerji) çok fazla. Aslında enerjinini negatifi bile olmaz. Potansiyeli fazla olan ile az olan alanlar var sadece... Aralarındaki fark pozitif veya negatif...
Zaman'ın yavaşlaması ise tamamen bir algı hatası... Evet, zaman genleşiyor. (Akışı gözleyenen göre çok yavaşlıyor ama) Bu hareket eden nesne'nin evrende işgal ettiği alandaki varlığı için geçerli.
Yani nesnenin hızı, azalmıyor, durmuyor. Bu bir engel, sebep sayılamaz. Başka bir dille;
"Zaman algısı değişiyor sadece, oysa dışındaki evrene göre hareket ediyor. Kendisine göre zaten durağan."
Bu yüzden açıklamadaki bu yaklaşımda yeterli değil.
Elimizde açıklamada kullanılabilinecek iki temel veri var.
1) Hız artıkça, daha da hızlanmak (ivmelenmek) için, çok daha fazlası gerekiyor ve limiti ışık hızı olmak üzere ivmelendikçe bu ihtiyaç geometrik olarak artıyor.
2) Hız, ivme, eylemsizlik, relativistik kütle, zaman genişlemesi (aslında doğru tanım; genişleme, yavaşlama değil. Yavaşlama; göreli olarak değerlendirmenin açıklaması), uzamsal boyut daralması ve ışık hızı sınırı, aynı olgunun farklı derecelerdeki sonucu: Hareketin...
Önce hareket kavramını doğru açıdan ele almak gerekiyor. Sonra da hızın ve ivmelenmenin altında yatan sebepleri (Çünkü bizler sadece sonuçları biliyor ve değerlendiriyoruz. Bu sonuçlandan, sebeplara ulaşmaya çalışıyoruz.) bulmak lazım.
Sebep hareket ise, hareketin farklı hızlarda, farklı mekanizmalara sahip olması ise mantıklı değil.
Ne hareket eden nesne değişiyor, ne içinde bulunduğu eylem.
Değişen sadece sisteme aktarılan enerji sebebiyle "Hız."
Tümünde, ışık hızının limit olmasının arkasında da aynı mekanizma olmalı.
O zaman bu nızın aşılabilmesi için, daha uyguyanabilir varsayımlar tartışılabilir.
Ama işin doğrusu, kütle için bu hız sınırı ivmelenme ile asla aşılamaz. Çünkü mekanizma buna imkan vermiyor.
almira-gur3934
sayın saybır evrenin genişleme hızından mı bahsediyor acaba eğer kastettiği buysa ışık hızı ile evrenin genişleme hızını kıyaslamak anlamsız olmaz mı
ahmet-yilmaz2230
Hız, birim zamanda katedilen mesafedir. Formülü şudur:
v = x/t
Bu tanımı unutmadan düşünmeliyiz. Evrenin GENİŞLEME HIZI ile ışık hızını karşılaştırmak anlamsız.
Kütle ışık hızına çıkamaz, enerji ise ışık hızında gider ancak geçemez. Yani foton da ışık hızını geçemez. Işık hızında giden enerji için zaman akmaz. Gözlemci için zaman akıyor olabilir ancak ışığın kendisi için zaman akmaz. Zaman görelidir.
Dünyadaki x1 y1 z1 noktasından t1 zamanında hareket edip Aydaki x2 y2 z2 noktasına t2 zamanında vardığımızı düşünelim. Hız formülüne göre hızımızı t2-t1 zamanına göre hesaplarız. Işığın kendisi için zaman akmaz, t2=t1 olur. Yani ışığın kendisi için hızı sonsuzdur. Bu nedenle ışığın hızı gözlemciye göre değişmez. Kendisine göre sonsuz hızda gider, diğer "tüm" gözlemcilere göre c hızında gider.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Ahmet Yılmaz'ın, "Kütle ışık hızına çıkamaz, enerji ise ışık hızında gider ancak geçemez." cümlesi önemli... Ancak ufak bir eksik var, enerji ışık hızının altına da inemez. İnebilseydi, momentum yerine kütlesi olurdu...
Burada şu soru aklıma geliyor. Bir taşa çekiçle vurduğumuzda, çekiç ile aktarılan enerji hangi hızda gidiyor?
Diğer cümlesi de doğru ama ufak bir ekleme lazım. "Evrenin GENİŞLEME HIZI ile ışık hızını karşılaştırmak anlamsız."
Bizler içinde olduğmuzu düşündüğümüz balon evrenin yüzeyindeyiz. Eğer balon sabit hızda genişlerse, bu genişleme yarıçap üzerinden olur. Buna karşılık, balon yüzeyindeki iki nokta arası mesafe artan oran şeklinde artar. Yani bir süre sonra iki nokta arası mesafe, balonun genişleme hızını geçer. (Denemek için bir çemberin çap'ını genişletirken, yay uzunluklarını hesaplayıp, oranları karşılaştırın.)
Bu, kimi uzak galaksilerin birbirinden ışık hızını aşacak şekilde uzaklaşmasına tutarlı bir öneridir.
Eğer evren ışık hızında genişliyorsa, ki bence öyle, evren dokusu olan yüzey alanındiki mesafeler arası artış oranı, artacaktır. İvmeli artacaktır ama oranlı olarak.
ahmet-yilmaz2230
Sayın Burtay Mutlu, enerji ışık hızının altına inebilir. Hatta ışığı durdurdular:
https://youtu.be/-8Nj2uTZc10
morgan4658
Burtay Bey , ya balon sabit hizda genislemiyorsa?
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Morgan, eğer yüzeydeki noktalar arasındaki mesafede düzenli bir ivme artışı var ise sabit hız olmalı. (yarıçapın karesi hikayesi)
Ama mesafede ivmeli artış düzensiz ise, sabit hız diyemeyiz. O zaman sorgu da haklısınız. En son 72 değil 67 km/sn hızlık bir ivmeden söz ediliyordu. (Rakamları yanlış hatırlıyor olabilirim.)
Sonuçta, her saniye genişleme 67 km/s artan bir hıza sahip gibi...
Sayın Ahmet Yılmaz, lazerle aşırı soğutulmuş sodyum atomu ortamından geçen fotonun hızı düşüyor. Bu şaşırtıcı değil. Ama müthiş başarılı bir deney.
Ortamdaki atomun bu şekilde soğumuş olmasını, varsayımsal olarak, aynı ortamda Zaman dalgalarının da kırılarak çok yavaşladığını iddia edebiliriz. Bu şekilde foton, Zaman'ın mevcut durumuna itaat ediyor olur.
Burada ana soru şu bence, mevcut fizikte söylendiği gibi foton madde-burada sodyum atomu- madde tarafından absorbe edilip, sonra aynı delga boyunda tekrar mı ışıma ile salınıyor.
Yoksa atomdaki hiç bir parçacık ile etkilieşmeye girmeden, aralarıdan mı geçiyor?
Doğru cevabı bilmiyorum.
Eski bir tartışma da bir arkadaş, saydam ortamlardaki kırılma için, özet olarak fotonun soğurulup, giriş açısıyla tekrar atom tarafından salındığını, böylece hızının düştüğünün belirtmişti.
Çünkü hiç bir etkileşime girmese, bu sefer boşluktaki hızını koruması gerektiğini ifade etmişti...
Fotonun bir kristale girdiği zaman bir atom altı parçacık (ağırlıkla elektron) ile çarpışmaması anormal olur bence...
Eh... Soğuk ortamda elektronun soğurma ve serbest bırakma süreleri de farklı olmalı... Enerji seviyesi farklı çünkü..
Bu yüzden yapılan deney değerli ama farklı bakış açılarından da ele alınmalı ki; tespit edilen bu durum neyi anlatıyor ? anlayalım.
Şimdi hala ışığın hızının yavaşladığını/durduğunu düşünebilir miyiz? Şartlar özel ve deney tekrarlanabilir sağlamlıkta...Yavaşlayan şey soğurma/serbest bırakma hızı da olabilir.
Ya da benim varsayım gibi Zaman dalgalarının aşırı kırılması...
Çünkü fotonun ortamda hiç bir şey ile etkileşime girmeden yavaşlamasını açıklayacak bir teori yok.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Morgan, eğer yüzeydeki noktalar arasındaki mesafede düzenli bir ivme artışı var ise sabit hız olmalı. (Yarıçapın karesi hikayesi, 4.π.r2)
Ama mesafede ivmeli artış düzensiz ise, sabit hız diyemeyiz. O zaman sorgu da haklısınız.
En son 72 değil 67 km/sn hızlık bir ivmeden söz ediliyordu. (Rakamları yanlış hatırlıyor olabilirim.)
Sonuçta, her saniye genişleme 67 km/s artan bir hıza sahip gibi...
Sayın Ahmet Yılmaz, lazerle aşırı soğutulmuş sodyum atomu ortamından geçen fotonun hızı düşüyor. Bu şaşırtıcı değil. Ama müthiş başarılı bir deney.
Ortamdaki atomun bu şekilde soğumuş olmasını, varsayımsal olarak, aynı ortamda Zaman dalgalarının da kırılarak çok yavaşladığını iddia edebiliriz. Bu şekilde foton, Zaman'ın mevcut durumuna itaat ediyor olur.
Burada ana soru şu bence; mevcut fizikte söylendiği gibi foton madde-burada sodyum atomu- madde tarafından absorbe edilip, sonra aynı dalga boyunda tekrar ışıma ile mi salınıyor. Yoksa atomdaki hiç bir parçacık ile etkileşmeye girmeden, aralarından mı geçiyor?
Doğru cevabı bilmiyorum.
Eski bir tartışma da bir arkadaş, saydam ortamlardaki kırılma için, özet olarak; fotonun soğurulup, giriş açısıyla tekrar atom tarafından salındığını, böylece hızının düştüğünün belirtmişti.
Çünkü hiç bir etkileşime girmese, bu sefer boşluktaki hızını koruması gerektiğini, ifade etmişti...
Fotonun bir kristale girdiği zaman bir atom altı parçacık (ağırlıkla elektron) ile çarpışmaması anormal olur bence...
Eh... Soğuk ortamda elektronun soğurma ve serbest bırakma süreleri de farklı olmalı... Enerji seviyesi farklı çünkü..
Bu yüzden yapılan deney değerli ama farklı bakış açılarından da ele alınmalı ki; tespit edilen bu durum neyi anlatıyor ? Anlayalım.
Şimdi hala ışığın hızının yavaşladığını/durduğunu düşünebilir miyiz?
Şartlar özel ve deney tekrarlanabilir sağlamlıkta...
Yavaşlayan şey soğurma/serbest bırakma hızı da olabilir.
Ya da benim varsayım gibi Zaman dalgalarının (bu sefer) aşırı kırılması...
Çünkü fotonun, ortamda hiç bir şey ile etkileşime girmeden yavaşlamasını (kırılma) açıklayacak bir teori yok.
morgan4658
Hubble sabitinin Hubble degiskeni olmasi gerektigi savi da yok degil aa aslinda benim orusunuze karsit oldugum durum var.
Nicin merkezcil bir olusumda, sismenin tek bor noktadan aldiginiz, (tabbi ki siz de cok iyi biliyorsunuz), genisleme her noktada olusuyor.Yani bu anlamda genisleme "isik hzizinda" da degil.Toplamda isik hizini gecse de, genisleme hizi vektorel olmadigi icin, parsel olcusunde ve "degisken" olmasindan dolayi, evet isik hizindan yuksek, ama sanki bizim "hiz" tanimindan farkli.
morgan4658
Hubble sabitinin Hubble degiskeni olmasi gerektigi savi da yok degil maa aslinda benim gorusunuze karsit oldugum durum var.
Nicin merkezcil bir olusumda, sismenin tek bir noktadan aldiginiz, (tabii ki siz de cok iyi biliyorsunuz), genisleme her noktada olusuyor.Yani bu anlamda genisleme "isik hizinda" da degil.Toplamda isik hizini gecse de, genisleme hizi "bagil"oldugu icin, parsel olcusunde ve "degisken" olmasindan dolayi, evet isik hizindan yuksek, ama sanki bizim "hiz" tanimindan farkli.
morgan4658
Hubble sabitinin Hubble degiskeni olmasi gerektigi savi da yok degil ama aslinda benim gorusunuze karsit oldugum durum var.
Nicin merkezcil bir olusummus gibi , sismeyi tek br noktadan aldiginiz, (tabii ki siz de cok iyi biliyorsunuz), genisleme her noktada olusuyor.Yani bu anlamda genisleme "isik hizinda" da degil.Toplamda isik hizini gecse de, genisleme hizi , sanki bizim "hiz" tanimindan farkli.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Morgan, bilerek ya da farketmeyerek, Hologram evren yaklaşımını gündeme getiriyorsunuz. Karşıt görüş olarak düşünemiyorum sizin sorunuzu, hala aynı yönde... Bakış açısı farklı sadece...
Evet, evren her noktada genişliyor. Ve evet bu genişleme hızı bu şekilde bizim tanımımızdan farklı...
Niye tek nokta? Evrendeki tüm enerjinin, büyük patlama öncesi tek bir noktaya sıkışmış olduğunu düşünmüyorum çünkü. Tam tersi, uzay dediğimiz ve sonsuz olarak tanımladığımız tüm alanı her yönde dolduruyor.
Bu alan ister 2 boyutlu olsun, ister 3 boyutlu olsun fark etmiyor. Örnekleme de iki boyutlu ise durgun su yüzeyi, 3 boyutlu ise içinde bir yerler olarak düşünüyorum.
3 boyutlu olarak. bir enerji denizi içindeki bir nokta da, bir etkinin sonucu olarak, bu noktada olağandan fazla enerji sonucu simetri kırılması başladığını düşünüyorum.
Simetrinin kırılması, bir dalga gibi yayılıyor. Bunu aynen su altı bombasından çıkan şok dalgasının yayılması gibi düşünüyorum.
Şok dalgası bu noktadan başlayarak simetrik ve 3 boyutlu olarak dağılır. Geçtiği alanlardaki durgun birimleri de hareketlendirir. Şok dalgasının henüz ulaşmadığı alandaki yapı ile geçtiği alan arasında enerji yoğunluğu farkı olur. İçteki birimler daha enerjiktir.
Bu kırılma öncesindeki birimlerin, çok sıkışık olduklarını sanıyorum. Çünkü bu şekilde az bir etki kuvveti ile sahip oldukları potansiyel de açığa cıkacaktır. Bunu da titreşim (ısı) olarak tespit ederiz.
Eğer titreşimsiz ünitelerin durumunu (titreşimsiz= tekil, her yöne doğru aynı=simetrik ve özdeş birimlerden oluştuklarını= homojen) düşünürsek, şok dalgasının geçmesi ile bu birimlerin harekete geçtiğini ve hatta bazılarının birleşerek (kütle), diğerlerine var olmaları için daha geniş titreşim alanı sağladıklarını bile düşünebiliriz.
Her durumda (2 veya 3 boyutlu) bu şok etkisi bir noktadan başlamalı ve yayılımının bir yarıçapı olmalı.
Zaman, bu yarıçapı bize veriyor. 13,7-14 milyar ışık yılı...
Ancak burada sizin sorunuza olan konu başlıyor. Biz-kütle bu şok alanının daha önceden geçtiği iç bölgede değiliz. O iç bölgeye ulaşım ya da gözlem şansımız yok. Bu şok dalgasının 2 boyutlu genişleme yüzeyindeyiz.
Yani balonun içinde değil, yüzeyindeyiz. Bilim hala iç mi yoksa dış mı olduğunu tartışıyor.
Eğer bu şekilde ise, bizler aslında bu iki boyutlu (zar) yüzey üzerindeki, 2 boyutlu varlıklar oluruz. Üç boyutlu algımıza ve varlığımıza sebep olacak tek şey ise Zaman üzerindeki (bu iki boyutlu yapımıza dik) hareketimiz olabilir.
Bu hız doğal olarak varlığımızda olduğu için (her kütle aslında ışık hızında hareket ediyor), bu boyut üzerindeki hızı kıyaslayabileceğimiz hiç bir başka hız ya da nesne olmaz. Yani Zaman açısından hepimizi durgun iken aynı referans çerçevesindeyiz. Göreceli olarak tespit yapamıyoruz...
Bu noktadan sonrası için ise daha uçuk varsayımlar(ım) var sadece.
Mesela, eğer evrenin 2 boyutlu zar yüzeyindeki 2 boyutlu alanlar olarak, genişleme ile 3 boyutlu varlık kazanıyorsak, geçmiş ve gelecek diye bilgi içeren alanlar olmamalı.
Varlık sadece, şimdi anında var olup, etki-değişim imkanına sahip demektir. ...gibi...
Ama metafizik çağrıştırdığı için bu kısma girmek istemiyorum.
Basitleştirirsek, balonun yüzeyindeki genişleme, balon zarının her noktasında olur. (Bilinen) Her yöne doğru olur. Ama yüzeyden, yarıçaptaki genişleme gönülümüz, tespit edilemez. Oysa genişleme, bir zamanlar o içte kalmış tespit edilemeyen bir alanda, bir merkezden başlamıştı...
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Not: 3 boyutlu yayılan şok dalgasının kendisi 2 boyutlu bir yüzey alanıdır. (Küre gibi)
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sayın Morgan, bilerek ya da farketmeyerek, Hologram evren yaklaşımını gündeme getiriyorsunuz. Karşıt görüş olarak düşünemiyorum sizin sorunuzu, hala aynı yönde... Bakış açısı farklı sadece...
Evet, evren her noktada genişliyor. Ve evet bu genişleme hızı bu şekilde bizim tanımımızdan farklı...
Niye tek nokta? Evrendeki tüm enerjinin, büyük patlama öncesi tek bir noktaya sıkışmış olduğunu düşünmüyorum çünkü. Tam tersi, uzay dediğimiz ve sonsuz olarak tanımladığımız tüm alanı her yönde dolduruyor.
Bu alan ister 2 boyutlu olsun, ister 3 boyutlu olsun fark etmiyor. Örnekleme de iki boyutlu ise durgun su yüzeyini, 3 boyutlu ise içinde bir yerleri düşünüyorum.
3 boyutlu olarak. Bir enerji denizi içindeki bir noktadan, bir etkinin sonucu olarak, olağandan fazla enerji sonucu simetri kırılması başladığını düşünüyorum.
Simetrinin kırılması, bir dalga gibi yayılıyor. Bunu aynen su altı bombasından çıkan şok dalgasının yayılması gibi düşünüyorum. (3 boyutlu yayılan şok dalgasının kendisi 2 boyutlu bir yüzey alanıdır.)
Şok dalgası bu noktadan başlayarak simetrik ve 3 boyutlu olarak dağılır. Geçtiği alanlardaki durgun birimleri de hareketlendirir. Şok dalgasının henüz ulaşmadığı alandaki yapı ile geçtiği alan arasında enerji yoğunluğu farkı olur. İçteki birimler daha enerjiktir.
Bu kırılma öncesindeki birimlerin, çok sıkışık olduklarını sanıyorum. Çünkü bu şekilde az bir etki kuvveti ile sahip oldukları potansiyel de açığa cıkacaktır. Bunu da titreşim (ısı) olarak tespit ederiz.
Eğer titreşimsiz ünitelerin durumunu (titreşimsiz= tekil, her yöne doğru aynı=simetrik ve özdeş birimlerden oluştuklarını= homojen) düşünürsek, şok dalgasının geçmesi ile bu birimlerin harekete geçtiğini ve hatta bazılarının birleşerek (kütle), diğerlerine var olmaları için daha geniş titreşim alanı sağladıklarını bile düşünebiliriz.
Her durumda (2 veya 3 boyutlu) bu şok etkisi bir noktadan başlamalı ve yayılımının bir yarıçapı olmalı.
Zaman, bu yarıçapı bize veriyor. 13,7-14 milyar ışık yılı...
Ancak burada sizin sorunuza olan konu başlıyor. Biz-kütle bu şok alanının daha önceden geçtiği iç bölgede değiliz. O iç bölgeye ulaşım ya da gözlem şansımız yok. Bu şok dalgasının 2 boyutlu genişleme yüzeyindeyiz.
Yani balonun içinde değil, yüzeyindeyiz. Bilim hala iç mi yoksa dış mı olduğunu tartışıyor.
Eğer bu şekilde ise, bizler aslında bu iki boyutlu (zar) yüzey üzerindeki, 2 boyutlu varlıklar oluruz. Üç boyutlu algımıza ve varlığımıza sebep olacak tek şey ise, Zaman üzerindeki (bu iki boyutlu yapımıza dik) hareketimiz olabilir.
Bu hız doğal olarak varlığımızda olduğu için (her kütle aslında ışık hızında hareket ediyor), bu boyut üzerindeki hızı kıyaslayabileceğimiz hiç bir başka hız ya da nesne olmaz. Yani Zaman açısından hepimizi durgun iken aynı referans çerçevesindeyiz. Göreceli olarak tespit yapamıyoruz...
Bu noktadan sonrası için ise daha uçuk varsayımlar(ım) var sadece.
Mesela, eğer evrenin 2 boyutlu zar yüzeyindeki 2 boyutlu alanlar olarak, genişleme ile 3 boyutlu varlık kazanıyorsak, geçmiş ve gelecek diye bilgi içeren alanlar olmamalı.
Varlık sadece, şimdi anında var olup, etki-değişim imkanına sahip demektir. ...gibi...
Ama metafizik çağrıştırdığı için bu kısma girmek istemiyorum.
Basitleştirirsek, balonun yüzeyindeki genişleme, balon zarının her noktasında olur. (Bilinen) Her yöne doğru olur. Ama yüzeyden, yarıçaptaki genişleme görülemez, tespit edilemez. Oysa genişleme, bir zamanlar o içte kalmış tespit edilemeyen bir alanda, bir merkezden başlamıştı...
morgan4658
Ancak tek nokta dusuncesi, uzay zaman cizgilerinin pararlelligi ile kesismiyor mu ? Oysa evreninj duz oldugu kesin.