kemal-bay-hickimse7261
Zaman genişlemesinin sebebi, bükülen uzay-zamanda daha uzun yol kateden foton mudur ? Yoksa aynı yolu ve aynı enerji yoğunluklarını farklı hızlarda kateden foton mudur ?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bilmem doğru mu hissediyorum ama, üstüme alındım biraz... :-)
a) Elbette evrenin genişlemesi ile uzay-zaman dokusunda bir gerilme oluyordur ama bunun zaman'ın akışına çok cüzi etkisi olacağını sanıyorum.
Çünkü, uzay-zaman dokusundaki genişleme ile artan mesafenin, foton üzerinde kızıla kaymadan daha fazla etkisi olması gerekirdi diye düşünüyorum. Oysa foton hızı sabit. Araya giren mesafe bu hızı değiştirmiyor.
Bu yaklaşım, klasik fizik açısından ele alıyor gibi konuyu. Oysa, aynı açıdan bakarsak, araya ek doku girdikçe, fotonun sadece kızıla kaydığını değil, "göreceli olarak" yavaşladığını da tespit etmemiz olası idi...(Aramızdaki mesafe "azalan oranda" artardı.)
Bu nedenle bükülen evrenle, artan yol sonucu, foton için daha uzun yol kat etmeye düşük olasılık veriyorum.
b) Aynı yolu, aynı enerji yoğunluklarında, hatta farklı enerji yoğunluklarında, fotonun hızının "direk düşmesini" , Einstein'ın ışık hızının sabit olduğu söylemiyle çelişeceğini düşünüyorum.
Yani, aynı zaman biriminde aynı mesafeyi yol alması şart fotonun.
( Ancak aynı ifade, zaman hakkında bir hüküm bildirmiyor. Fotonun durumuna göre değerlendiriliyor... Zaman ise göreceli olarak pasif konumda...)
c) Eğer fotona, hızına, dokudaki gerilmeye, bükülmeye; "dokunmadan" alternatif bir açıklama gerekirse, elimizde değiştirebileceğimiz tek unsur; "Zaman'ın kendisi" oluyor.
Ama Zaman scalar bir büyüklük olarak kabul edildiği sürece, bu soyut konumuyla bize bir çözüm önermiyor. Belirsizlik hakim oluyor.
(Önceki tartışmalarımızdan bildiğiniz gibi, bu konu da kendimce bir bakış açısı geliştirdim. Tekrarlamayacağım.)
Bu bakış altında, Zaman dalgaya, Zaman akışı-algısı da bu dalgaların geçiş miktarına-adedine bağımlı olunca işler kolaylaşıyor. Çünkü dalgaların özelliklerini biliyoruz ve hızlarının değişmesinin içinde bulundukları ortama bağımlı olduğunu da biliyoruz. Dalgalar içinde bulundukları doğal ortamdan, farklı bir yoğunluktaki ortama girdiklerinde frekansları değişmese de, hız ve dalga boyu değişiyor. Buna kısaca "kırılma" diyoruz. Farklı ortama giren zaman dalgaları kırılıyor ve hızları değişiyor.
Bu değişimde zaman akışı, dalga sayısına göre gerçekleştiğinden, dalgalar farklı bir ortamdaki gözlemciye göre yavaşlamış-genişlemiş olsa da, aynı ortamdaki gözlemci bu genişlemeye uygun (oranlı) olarak "Zaman'ı ve Işık Hızını" tanımlıyor. Böylece "ışık hızı sabit kuralı" çiğnenmemiş, ama gözlemcinin konumuna göre göreceli oluyor.
(Eski bir paylaşımda, bu koşullar altında kızıla kaymayı da ele almıştım.Sayfada en altta; "Yoğun kütleye yaklaşan foton nasıl maviye kayıyor?" başlığı altında; http://evreneyenibirbakis.blogspot.com.tr/p/09isik.html )
Foton da zamandaki bu değişime ayak uyduruyor. Yani, zamana uyuyor.
omer-karanlik-profil5833
foton sörfçü...tahtası uzay....dalgası da zaman...
foton olayı kendisini zamanın akışına bırakmasıdır...zira burtay hocam bu konu hakkında size yazmıştım ama fazla irdeleme şansımız olmamıştı...bence şimdi tam zamanı gibi geliyor :)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Evet, Sayın Ömer ( Karanlık Profil );
Konu hakkında düşüncelerinizi paylaşmanız için uygun soru gibi bence de...
Konunun alternatif açılarla ele alınması bence de çok güzel olur.
omer-karanlik-profil5833
Başlayalım o zaman :)
C=0 ve t=299.792.458 metre/saniye olarak düşündünüz mü...yada düşündük mü... Kütle çekim alanlarının dışında...
Ya da zamanı t doğrusal çizgisi yerine x y ve z nin alanı olarak düşündük mü...
Sabah devam edecem çok geç oldu uyumam lazım
omer-karanlik-profil5833
kusura bakmayın mevsimlik bir rahatsızlık geçiriyorum bir de yoğun tempoda üstüne eklenince halsiz kaldık... ama devam edecem...
boran-kadir4569
'Bu nedenle bükülen evrenle, artan yol sonucu, foton için daha uzun yol kat etmeye düşük olasılık veriyorum'.
kızıla kaymak zaten bu demek, (daha uzun yol katmesi)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Boran Kadir sayesinde konuyu tekrar gözden geçirince, eksiklerim olduğunu gördüm. Teşekkürler.
Eğer uzaklaşan kaynaktan (kaynağın uzaklaşması ya da aradaki uzay-zaman mesafesinin artması) gelen fotonun kızıla kayması ise konu, Doppler Etkisi, kızıla kaymasının nedeni. Bu konuda tartışılacak bir şey yok.
Ama eğer kütle çekim alanlarına yaklaşan -yanından geçen fotonun kızıla kayması ise konu , durum farklı.
Bunu da Doppler Etkisi'ne benzetmek için; bükülen uzay sonucu yolun uzaması ile açıklanması bana doğru gibi gelmiyor.
Sonuçlar aynı olsa da mekanizmaların farklı olduğunu düşünüyorum. (Verdiğim linkte, yaklaşımımı ortaya koydum.)
Kütle çekim alanında; fotonun kızıla kaymasının, Zaman'ın genişlemesinden dolayı olduğunu düşünüyorum.
Evrenin bükülmesine gelince, bu eğimin evrenin şeklinden kaynaklandığını, (varlığı ciddi tartışmalı EGD dalgalarımın (dıştan içe doğru yayılan) eğiminden kaynaklandığını düşünüyorum.
Ama bunun, fotonun yolunu artırdığını-uzattığını düşünmüyorum. Kütleleşen enerji alanlarının eğimini veriyor. Onlara 2 boyutludan, 3 boyutluya dönüşmelerinde yardımcı oluyor.
Bence;
"Zaman genişlemesinin sebebi, bükülen uzay-zamanda daha uzun yol kateden foton mudur ?"
-Hayır, enerji alanlarının (her tür) yoğunluğunun artmasıdır.
"Yoksa aynı yolu ve aynı enerji yoğunluklarını farklı hızlarda kateden foton mudur ?"
- Hayır, fotonun hızı, içinde bulunduğu ortamın "Zaman akış hızına-süreye" göre sabittir.
Fotonun hızı değişmiyor. Her EGD dalgası aralığını, "kendisine göre" aynı sürede aşıyor. EGD aralıkları da en küçük mesafe de olduğundan,1 Planck Mesafesi, dalga genliğinin değişmiş olması, fotonu ilgilendirmiyor.
(Hangi hızda olursanız olun, zaman ne kadar genleşmiş olursa olsun, aynı ortamdaki her gözlemci için "1 Planck aralığı ve zamanı" evrensel (aynı) değerde olacaktır. Ki ışık hızının gözlemciye göre sabit olması ile uyumlu olsun.)
Aslında buradan, Einstein'ın postulasına alternatif üretiyoruz. :-): Planck Mesafesi ve Planck Zamanı ,"gözlemcileri için" aynıdır. Sabittir. Değişmez.
venividi7017
c denince neden akla bir tek ışık yada foton geliyor ? c her türlü kütlesiz parçacığın dahada önemlisi nedenselliğin hızıdır.
boran-kadir4569
"Kütle çekim alanında; fotonun kızıla kaymasının, Zaman'ın genişlemesinden dolayı olduğunu düşünüyorum"
Bu görüşünüz mükemmel
Bence en genel doğru olanda tam işaret ettiğiniz bu teori, bu yaklaşımı genelleştirirsek, evrenin genişlemesine gerek kalmaz.
Kütleye yakın yerden geçen ışığın kızıla kaymasında olduğu gibi bütün evrende genişleyen evren yerine yavaşlayan-genişleyen bir zaman da aynı sonucu verecektir
Hubblenin kızıla kayma gözleminin illa gök cisimlerinin bizden uzaklaşıyor olması şeklinde açıklamaya çalışmak basit dopler bilgileriyle hubble verilerini özdeşleştirmek olmuş, Einstein genişleme yerine kendi görelilik teorisiyle bunu öne sürebilirdi
Bu hipotez evrenin neyin içinde olduğunu bilmediğimiz ve sürekli neyin arttığını bilmediğimiz bir bilinmezler modeline uyarak genişleyip durmasından çok daha makul
Zamanın beynel minel yavaşlıyor olması demek kutsal kitaplarda ve kadim öğretilerdeki göklerin dürülüyor olmasınada uygun
kemal-bay-hickimse7261
@Venidi
Nedenselliğin hızı da ne demek ?
@Boran
Zaman genişlemesi ile kutsal kitaplarda yazan şeyleri hangi mantığa dayanarak bağdaştırdınız ?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
@Boran, ne yazılanlara ne de açıklananlara yaklaşmamışsınız. Yorumlarınız çok farklı mecralarda. Pek anladığımıda söyleyemem. Anladığım kadarı da yüzeysel noktalarda kalmış. Belki gerçek bir fizikçi anlayabilir sizi.
(Daha yeni tanıştık, hızlı ve gösterişli bir girişle görüşlerinizi paylaşıyorsunuz ama açıkçası, geçmiş yazışmalara dahil olmadığınız ve takip etmediğiniz için oluşuyor sanırım bu kopukluk.)
Fizik konusunda teori üretmekten daha ileri gidecek kadar bilgim yok.
Meslek olarak fizikçi olmadığım için ve bu işe sırf zevk aldığımdan eğildiğimden, tüm bilgi eksikliğime rağmen, çok büyük bir avantajım da var: Fizikçilerin olmaz deyip, kesip attığı veya artık sorgulamadığı şeyleri tekrar ele alıp, farklı açılardan sorgulayabiliyorum. Düşüncelerimi sınırlayan kurallar, "olmazlar" çok daha az.
Varsayımımda; Evrenin genişlemesi, zamanın varoluşundan kütlenin oluşumuna kadar her şey de etkin ve rolü var. Durgun bir evren, (genişlemeyen ya da daralmayan , dalga üretmeyeceği için) Zaman'ın olmadığı bir evrendir.
Kendi içinde tutarlı gözüken bir varsayım olsa da, temelinde günümüz bilim dünyasınca olmadığı kabul edilen (ether- esir gibi) kavramlara ihtiyaç duyuyor. Üstelik bu doku süper akışkan yapıda.
Bu nedenle mükemmel bir görüş olmaktan çok uzaklar. Yine de bu şartlar altında eleştirilip, açıklarının bulunmasına da ihtiyacı var.
Eğer bir gün bu kavramın yeri doldurulursa çok işe yarayabilir.
Venividi'nin "nedenselliği hızı" terimi de mükemmel olmuş bence. C sadece foton için değil, kütlenin oluşumunda da etkin rolde. Einstein'ın bir sözünde belirttiği gibi, Aslında her şey ışık hızında hareket ediyor.
boran-kadir4569
Üzgünüz, bu içeriği görüntülerken bir hatayla karşılaştık. Kullanıcı iseniz, lütfen daha sonra tekrar deneyin. Yöneticiyseniz, daha fazla bilgi için Flarum günlük dosyalarınıza bakın.
boran-kadir4569
Benim kafamda ki evren fikrinde, (özellikle yüzeysel olan fikirlerime göre) evren genişlemiyor, başlangıçtaki haline dönüyor
kuramın merkezinde zaman var.
dini ve geleneksel literatürden çok faydalanıyorum
kimseye rahatsızlık vermek istemem,
burdaki fikirler özellikle mevcut bilimin kayıtları içine sıkışıp hapsolmadığı için (Burtay beyin avantaj olarak belirttiği gibi) ve çekinmeden utanmadan yazılabildiği için gerçek ilham kaynakları olabilecek bir ortam hazırlamış gibisiniz, beğendim yani
sonuna kadar eleştirebilirsiniz, bu sadece düşünce ufkumu hareketlendirir.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın Boran Kadir, hemen bir düzeltme yapayım: yüzeysel olan şahsi fikirleriniz değil, bizim fikirlerimizi ele alış şekliniz. Belki "yüzeysel olarak tanımladığınızı" düşündüklerim altında yatan gerekçeleri ve gerçekleri , "gerçek bir fizikçi" anlayabilir. Ama ben o düzeyde değilim.
Byram Tekin'in 4 sayfalık kısa (bence harika) bir makalesi var internette; "Özel Göreliliğin Doğuşu". Bu satırlar ondan...
..."1889’da George FitzGerald Science dergisine sadece bir paragraf tutan bir “makalesinde” belirtir ve bunun için gerekli olan varsayımı yazar: “ Eter içinden geçen nesnelerin boyları hızlarının ışık hızına oranlarının karesi ile azalır...” Daha sonra Lorentz (1892) ve Einstein ( 1905), FitzGerald gibi, hızlı giden cisimlerin küçülmeleri gerektiği teorik öngörüsünde bulunurlar. Günümüzde bu küçülme-büzülme “Lorentz-FitzGerald büzülmesi” olarak adlandırılmaktadır. "...
Yani; Einstein'e atfettiğimiz bir çok düşüncenin ve yaklaşımın kökleri çok daha eskiye gidebiliyor.
Sonuç olarak, hareket eden nesnenin "hareket doğrultusundaki uzamsal boyutu" kısalıyor.
Ve "hareket", her zaman 3 uzamsal (x,y,z) boyuttan biri üzerinde oluyor.
Bu hareketin sonucu, doğrulanmış ve tartışılmayan kısım bu. Ama nedenleri ve gerekçeleri için, herkes bilimle çatışmadan ve verileri kullanarak başka bir açıklama üretebilir. Açıklamalar sınanırlar. Sonuç belli olduğu için, sonuca bakarak , yol'un doğru olduğunu söyleyemeyiz.
Bunun yerine, bu açıklamanın, diğer saptanmış olan sonuçlara göre açıklanmış açıklamalarla ne kadar uyumlu olduğu, birbirini tamamladığına bakılır.
Mesela, Görelilik ile Kuantum teorileri arasındaki uyuşmazlık, birbirlerine net uygulanamıyor ve farklı açılardan olayı ele almaları nedeniyle, ikisinden birinin veya hatta ikisinin birden bazı konularda eksik kaldığını, düşük olasılıkta olsa, yanlış çıkarımlara da sahip olduklarını gösteriyor.
Böyle bir durumda, belki de sizin yaklaşımınız, mihmandar olup yol gösterebilir. Bu yüzden hafife alınamaz.
Ama diğer verilerle ne kadar uyuşuyor yaklaşımınız, buna bakmalıyız. Bunu tek bir kişi yapamayacağı için; bu ortam ve buradaki arkadaşlar da büyük bir zenginlik. Dilerim sizde faydalanırsınız.
Dini gelenek, bazı konularda aynı sonucu üretmiş olsa bile, bilimsel geleneğe uygulanmasında ciddi zorlukları ve işe duyguları katmış olmasından dolayı ciddi sakıncaları olan bir durum bence.
Yol gösterici olmaktan ziyade, yol kesici olabilir.
Bu uyuşmazlık, aralarındaki bir çatışmadan değil (insanlar ne kadar çatıştırırsa çatıştırsın), tamamen farklı konular olmalarından kaynaklanıyor. Dini gelenekleri, bilimin toplum psikolojisi, düzen ve yönetim, bir arada huzurlu yaşama gibi sosyal konularda ciddi anlamda ele almak gerekir.
Ama aynı yöntemleri doğal bilimlere uygulamak, iktisat kurallarını ve teorilerini, kimya ya uygulamak gibi bir şey olur. (Her ikisi de sayılardan, formüllerden, fonksiyonlardan, denge noktalarından filan faydalanıyor ama...)
Ki dini gelenek bu konuda, çok fazla bilmişi , bir bileni, yol göstericisi olan bir alan. Doğal bilimler ise "tek bir sonuca", geçerliliği sınanmış ve herkesin kullandığı tek yöntem üzerinden gidiyor.
Bu kadar katı ve kesin yol ve yöntemler izleyince, bu alanda çalışan kişilerin bakış açılarıda bu yolda disipline oluyor. Bu disiplinin dışına çıkmaları zor, hatta kimi zaman düşünülmesi imkansız oluyor.
Benim gibi, özenen (özenti) fizikçiler u disipline sahip olmadığımız için, farklı yaklaşımlar üretebiliyoruz.
Sonuç: biz bolca varsayım üretiriz, eleştiriliriz ya da doğrulanırız. Gerçek bilimciler, bunlardan işe yarayanları alır kullanır. Geliştirir: Bilgi üretir.
Benim için, kendime seçtiğim ve zevk aldığım işlev bu.
("Kütle" konusuna diğer yazıda değineceğim.)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Şimdi diğer konudaki soruya geri dönelim.
Önce momentum konusundan başlayalım.
Elimizde bir kilogramlık bir kütle olsun. Bunu uzay boşluğunda, 10 kilogram kuvvet ile uzay boşluğuna fırlatalım.
Kütlemizin atom sayısı, parçacık sayısı değişmediği halde, bir milyon yıl sonra da olsa, hedefe çarptığında 10 kilogram kuvvet ile etki edecektir. Momentumun korunumu gereği bunu kabul ediyorsunuzdur. Diğer değişle, 1 kilogramlık kütle, 10 kilogramlık kuvvet gösterecek kadar bir enerji taşımıştır.
Buradaki soru şu, atom sayısı dahi değişmediğine göre, bu enerji nerede ve ne şekilde korunmuştur? Hem de bir milyon yıl boyunca... (Buna farklı bir cevap üretmiş olsamnda konu dışı...)
Buradaki asıl konu: kütlenin bir enerji aktarım aracı, taşıyıcısı olduğudur.
Hareket verilen kütlenin moemntumu artmıştır. Yani atom/parçacık sayısı değişmediğine göre, "enerji yoğunluğu" artmıştır.
Şimdi ikinci noktaya geçelim. Uzay gemimiz (önceki 1000 km çok yavaştı) saniyede 100.000 km hızda olsun.
1) Uzay gemisi bu hareketten dolayı, hızıyla oranlı olarak bir momentum sahibi olur mu?
( Evet, olur...)
2) Uzay gemisinin içindeki her şey, sorudaki mermi çekirdeği dahil, dolaylı yoldan da olsa, bu hızdan kaynaklanmış bir momentumları olur mu, olmaz mı? (Evet, olur...)
3) Uzay gemisinin içi , aynı referans sistemi olduğundan geminin içinde sabit hareketsiz duran bir nesne, geminin içindeki bir başka nesneye göre hareketsiz midir? (Evet, hareketsizdir.)
4) Bu durumda, gözlemleyen birinci nesne için, durduğu gözlemlenen ikinci nesnenin hiç bir momentumu yoktur, değil mi? (Evet, hareketsiz olduğu için yoktur.)
5) Ama durduğu gözlemlenen nesnenin, uzay gemisinin hızından dolayı yüklendiği ve taşıdığı ek bir enerji daha var mıdır üzerinde? (Evet, vardır.)
6) Bu durumda uzay gemisinin dışına göre, hareketli ve momentum sahibi olan bu parçacık, uzay gemisinin içinde göre hareketsiz ve moemntumsuzdur. Ama üzerindeki (uzay gemisin hareketinden dolayı eklenmiş) enerji yoğunluğuda onun doğal bir parçasıdır.
Yani uzay gemisinin dışına göre göreceli olan kütlesi, uzay gemisinin içine göre, eylemsizlik kütlesidir.
Eğer bu geminin içinde, bu nesneye hareket verirseniz, uzay gemisinin iç koşullarına göre tüm hesaplar yapılır.
..........................................
Buraya kadar eğer bir itirazınız olmadığını varsayıyorum.
.........................................
Şimdi evrenin genişlediğini, hem de artan oranlı hızla genişlediğini biliyoruz. Evrenin içindeki tüm nesnelerde, evrene göre 3 boyutlu koordinatlarını değiştirmeden, sadece Zaman boyutu üzerinde hareket ederken, bu genişlemeye ayak uyduruyorlar. ( Parçacıkların, gezegenlerin, yıldızların doğal yörünge hareketleri göz ardı edilmiştir. Sanki her şey donmuş gibi de düşünebilirsiniz. Ya da 3 boyut üzerinde izleyecekleri yolu, ek bir sistem olarak tanımlayıp, uzay-zamanda 3 boyutlu koordinatlarını sabitleyebilirsiniz. Aynı sonuca çıkıyorlar.)
Yani evrendeki her şey, evrenin "genişleme yönünde" bir harekete sahip. Tüm bu hareketin olduğu alan ve yön , hız ; içindeki her şey için ortak olduğundan, tüm nesneler aynı referans sisteminde (ek hareket edip bunu bozmadıkları sürece)...
Yani bize göre hareketsiz gözüken bir çok nesne, aslında hareketli ama aynı referansta olduğumuzdan farkedemiyoruz. ölçümleyemiyoruz.
---------------
Son soru: O zaman, evrenin genişlemesinden dolayı kazandığımız momentum nerede?
Bence, bunu; "eylemsizlik kütlesi" olarak tanımlıyoruz. Hepsi bu...
Yaklaşımım temel anlamda, bu yönde... Hoş geldiniz.
boran-kadir4569
Sayın Burtay Mutlu,
Bilimsel konular üzerinde yazışıyor olmak, bana ayrı bir mutluluk verdi, ayrıca sitenin dizaynı bana unutulmuş bir hatırayı, mektuplaşmayı hatırlattı.
kütle konusunda aynı terminolojiyi kullandığımıza emin olmalıyız.
neden gerçek bilimci siz olmayasınız, varsayımlarınızı matematiğe dökmek, varsayım oluşturmakdan daha zor şeyler değil,
siz ve teorisyenler, daha doğrusu zihnini kullanma becerisindeki kişiler öne atılmayacak olursa, gerçek bilimciler kim olabilir?
bilim disiplini, bilimsel düşünceyi kalıplara sokmuş olduğu bir gerçek, belkide bizim şansımız batının bu kalıpları aşamayacak olması, bunu ifade ederken sizde bir kalıp dayatmasında bulunuyorsunuz. dini, geleneksel görüşlerin fizikle uyumluluğu konusuna kafa yoran birileri pektabi çıkabilir. günümüzün bilimsel yaklaşımı, bu tarz eğmilimleri ilkel köhnemiş eski kabul edebilir, buranın kısıt ve kayıt tanımayan fikri özgürlüğü aynı musamahasızlığı göstermemeli
dahası dinler, ki sadece islam değili, hırıstiyanlık, yahudilik, buda, kadim çin, metinleri bizim aradığımız sarulara cevap veren yer yüzündeki tek kaynak, kulak kabartmak ne kadar abes olabilir?
düşünsenize, bir günden kısa süre kaldıkları halde 300 sene mağarada kalan gençlerden,, bir günü 1000 yıla denk günlerden, anında uzak mesafeleri aşan tahtdan, göklerden, yaratılışdan, .... bahseden kadim bir kitap(en az bin yıldır, ayakta kalmış bir eseri) Tanrı kelamı olmasa bile incelerdim
bu konuda bilimsel şartlanmışlık ve ezbere tekerlemeler en azından benim için yersizdir.
şurasıda ihmal edilmemeli, zihnimizin, düşünce, hayal dünyamızın derinliklerinde, deryalarında denk geleceğimiz gerçeklerle alakalı şeylerin tuhaf bir şekilde kadim öğretilerdekilerle tutarlı olduğuna da şahit olabiliriz.
benim şahsen dinlere ve kutsal metinlere önyargım çokdan kırıldı, başlangıç noktam dini bir öğreti olmuyor sıklıkla, bazen bir konu hakkında hangi düşünce şeklinin daha makul olabileceğine kararsız kalabiliriz, Yaratıcı düşüncenin o konu hakkındaki görüşüde fikir verebilir, bunu uzattım galiba
kuramlarınız için tamamını inceleyebileceğim bir yazıya henüz denk gelmedim, asıl niyetim buydu
boran-kadir4569
düşünce deneyiniz ile ilgili;
baştan düşüncemi belirteyim; vardığınız sonuç sarsıcı
10 kg kütle katettiği mesafe boyunca ve zaman boyunca enerji kaybına uğramamıştır, katettiği mesafe ve geçen zaman enerjisinden ve momentumundan çalmamıştır, eksiltmemiştir.
(bir yerden bir yere yer değiştirmek için bir şeyler değişmiş olmalı, aksi takdirde yer değiştirdiğimiz nasıl bileceğiz? şeklinde de düşünülebilir mi?)
hipoteziniz; bir dinamik enerji olmalı ve bu kütleye eklenmeli şeklinde mi?, aradığımız sürekli enerji kaynağı genişleyen evren mi?
hareketin devamlılığını sağlayan genişleyen evren mi
yoksa kütleyi oluşturan genişleyen evren mi?, yani evren genişlemese eylemsizlik kütlesi olmaz mıydı?
"uzay gemisinin içinde göre hareketsiz ve moemntumsuzdur"
"Yani uzay gemisinin dışına göre göreceli olan kütlesi, uzay gemisinin içine göre, eylemsizlik kütlesidir".
mesala bizde iç içe çok sayıda böyle katmanlar içersinde bulunuyoruz, dünyayla birlikte hareket ediyoruz, güneşle birlikte hareket ediyoruz, güneşin birlikte hareket ettiği daha üst bir sistemele .... belki böyle onlarcası var yani sıradan bir hareketimizde momentumumuz ölçülenin binlerce katı olabilir
1. varmamız gereken nokta, durağan şeylerde aslında hareket halindedir mi olamalı, yoksa daha kolay bir yönteme ulaştırabileceğinden hareket halindekilerde aslında duruyor, başka bir düzlemde eylemsizdir mi olmalı (10 kg lık uzayda hareket eden kütle kapalı bir kutuda hareket ediyor olsaydı, kutuya göre durgundu,
2.son önermenizin önemli olduğunu farkeder gibiyim, ama tam anlamadım, evrenin genişlemesinin normal ölçeğe etkisi çok çok küçük olmalı nasıl eylemsizlik kütlesi oluşturuyor, evren ivmelenerek artan hızda genişliyor, bunun kütle üzerine etkisini artan veya azalan kütle ölçümü şeklinde görmüyoruz?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın Boran Kadir;
Bu sitedeki yazılarım çoğu zaman, belli bir konuya dönük olduğu için, geneli hakkında fikir edinmek çok zor olur.
Ya eski tartışmalarımızı da okuyacaksınız ya da geçmişten takip etmiş-katılmış olacaksınız. Bu ikiside zor veya imkansız. Aslında gerekli de değil. Çünkü bazen yeni bir arkadaşın bir sorusu, koşullanmış bilinçlerimize ışık da olabiliyor.
Yaklaşımımı ana hatları ile https://evreneyenibirbakis.blogspot.com.tr/ adresinde toplamıştım.
Her konu sayfasının altında da "....ilgili ek düşünceler" kısmındaki link ile de
ilgili konuya değien, atıf yapan , daha ayrıntılı fikirlerimi sunduğum ve genellikle fizikist.com üzerinde yaptığımız tartışmaların toplu tekrarı var.
(Aslında ana amacım, kendime ayn konuyu bir daha ele aldığımda, daha önce neler eklemişim, çıkartmışım, geliştirmişim, diğer arkadaşlar ne katmış- eklemiş bunları derlemek ve toplu görmekti. Biraz düzensiz de olsa işe yararlar.)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın Boran Kadir,
Ben yazarken :-) eklediğiniz yeni kısımdaki sorulardan, konuyu ele aldığım açıyı gördüğünüzü fark ediyorum. Ki, sorularınızın içinde, kendi (önemli bir kısmında ben de hemfikirim) kendi cevaplarınızı da vermişsiniz.
Burada dikkatinizi çekmem gereken konu; "evrenin genişlemesinin yönü".. Bu yön bizim bildiğimiz ya da algıladığımız anlamda bir yön değil bence. Açıkçası ikame edecek kavramı ve cevabı da bilmiyorum.
Bildiğim, bu yönün; "her yöne birden", "üç uzamsal boyutu birden kapsayacak şekilde" bir yön olduğu. Ve bu açılardan "Zaman boyutumsusu" ile ortak özellikler taşıdığından, aralarında kesin bir ilişki olduğunu da düşünüyorum.
Evren genişlemesinin etkisinin çok düşük olduğunu, belki de hiç bir etkisi olmadığını düşünen ve gözardı eden bir fiziğimiz var. Düşünceniz yaygın bilimsel düşünce ile uyumlu.
Bence ise, her şey bir sebebe bağlanmış olduğundan, bu genişlemenin de sebep ve sonuçları olmalı.
Evren içindeki kütleli varlıkların hareketlerini, uzay gemisinin içindeki nesnelerin , uzay gemisine göre hareketleri olarak ele alabiliriz. İçerideki olaylar ve sonuçları, dışından bağımsızdır.
Uzay gemisin dışındaki koşullardan oluşan değerlerde, geminin içinde ne olursa olsun, kalıcı olmazlar.
Mermi çekirdeği, eninde sonunda duracktır. Gemi içindeki hareketen sağladığı tüm momentum enerjisini, sürtünmeye veya çarpmaya harcayacaktır. Ama durup düştüğü anda, uzay gemisinin hareketinden dolayı kazanmış olduğu, (zaten gemiye göre doğasında olduğu için) gene çekirdekte kalacaktır.
Biz de ona durağan diyeceğiz.
Artan ivmeyle genişlemeye gelince. Bu konuda okuduklarıma dayanarak yazıyorum. Genişleme olduğu ve bir hızı olduğu konusunda emin olmakla beraber, artan oranın ne olduğunu ve hızın nasıl, hangi oranlarda arttığını bilmiyorum.
Ama her durumda artan hızla da olsa, ölçüm yapacağımız diğer değerlerin, kıyaslama için, eski pozisyonlarında olmaları lazım... Oysa aynı referans sistemi içinde olacağımızdan, 1 kg, gemi içinde hep 1 kg olarak kalacaktır.
Sadece durağanlıktan çok hızlı bir harekete geçersek belki hissedebiliriz (savaş uçaklarındaki ivmelenme gibi) ama bilemiyorum. Artan oranlı ivmelenme ve etkileri konusunda yeterince bilgim yok. Belki evrene göre konumuzdan dolayı da farkedemeyeceğimiz bir oran olabilir. Bilmiyorum.
Metroda hızımız trenle uyumlu olarak arttığında (aslında trenin artış hızına ayak uydurduğumuzda) (veya yavaşlama) hızlanmanın başındaki durumlar haricinde, trenin (yavaşladığını veya) hızlandığını anlamamız, hissetmemiz de güç oluyor.
O yüzden bu konuda net ve doğru cevap veremem.