burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Yoğun Kütle Çekim alanlarından geçen foton niye gecikiyor ? Bu hareketi;
Uzay-Zaman bükülmesine mi uygun? Yoksa Zaman'ın Kırılmasına mı uygun?r
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/33515/ adresli konuya istinaden açılmıştır.
Burada ana sorun, Işığın farklı ortamlarda kırılma olgusunu zaten gözlemleyebildiğimiz için, bunun foton açısından zaman ve mesafe açısından değerlendirebiliriz.
Ama ortamın enerji yoğunluğundan dolayı oluşan gecikmeyi gözlemlediğimiz kırılma olayı açıklamıyor. Oysa, sadece yüksek kütle çekim alanlarında değil, yoğun elektrik veya manyetik alanlarda da ışık gecikiyor.
Kırılıyor mu? Bükülüyor mu? Sonuç aynı olsa da arkalarında yatan mekanizma farklı...
Bana göre;
Işık, ortamın kırılma indeksinden etkileniyor. Bu atomların elektronları tarafından absorbe edilmeleri ve geri yayımlanmaları ile alakalı olabilir.(?) (Işığın kırılması esnasındaki foton'un durumuna bakmak lazım)
Zaman ise sadece "ortamın enerji yoğunluğundan" etkilenip, kırılıyor.
Yoğun enerji alanından-kütle çekim alanından-elektromanyetik alandan geçen ışığın durumu; uzay-zamanın bükülmesinden dolayı daha uzun yol alması değil.
Kırılan Zaman Dalgalarının (EGD) hızının değişmesinden. Foton sadece, hareketinde bağımlı olduğu bu dalgalara uygun hareket ediyor.
(Not: Konunun mahiyeti dolayısıyla; hem şahsi düşüncelerinizi, hem de diğer fikre olan eleştirilerinizi ayrı ayrı ifade edebilirseniz, daha sağlıklı veri ve fikir toplarız gibi geliyor.)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/33515/ adresli konuya istinaden açılmıştır.
Burada ana sorun; Işığın farklı ortamlarda kırılma olgusunu zaten gözlemleyebilmemiz. Bu durumu foton açısından (zaman ve mesafe) değerlendirebiliriz oluşumuz.
Bu yüzden, "kırılma" değil, "bükülme" yaklaşımı hakim pozisyonda.
Ama ortamın enerji yoğunluğundan kaynaklanan farklı alanlardaki gecikmeleri de , uzuay-zamanın bükülmesi ile açıklamakta da zorlanıyoruz. Sadece yüksek kütle çekim alanlarında değil, yoğun elektrik veya manyetik alanlarda da ışık gecikiyor. Enerji yoğunluğu olan her alanda gecikiyor.
Bu durum gözlemlediğimiz, ışık kırılması olgusu ile de fazla ortak sebep öğesi barındırmıyor gibi...
Bu yüzden ışığın yüksek enerji alanlarında kırınıma maruz kaldığını da, doğal olarak düşünmedik.
Yine de bütün bunlara rağmen, "bir kırılma olayından dolayı ışığın geciktiğini-yavaşladığını düşünüyorum.
Bana göre;
Evet, foton, fiziksel ortamın kırılma indeksinden etkileniyor. (Bu atomların elektronları tarafından absorbe edilmeleri ve geri yayımlanmaları ile alakalı olabilir.(?) (Işığın kırılması esnasındaki foton'un durumuna bakmak lazım)
Işığın yoğun enerji alanlarından geçerken maruz kaldığı gecikme bu tür bir kırılmadan kaynaklamıyor.
Ama yinede bir kırılma var. Buna günlük dilimizde "Zaman Genleşmesi" de diyoruz.
Zaman (dalgası) ise sadece "ortamın enerji yoğunluğundan" etkilenip, kırılıyor.
Yani: yoğun enerji alanından-kütle çekim alanından-elektromanyetik alandan geçen ışığın durumu; uzay-zamanın bükülmesinden dolayı daha uzun yol alması değil.
Kırılan Zaman Dalgalarının (EGD) hızının değişmesinden. Foton sadece, hareketinde bağımlı olduğu bu dalgalara uygun hareket ediyor.
Kırılıyor mu? Bükülüyor mu? Sonuç aynı olsa da arkalarında yatan mekanizma farklı...
(Not: Konunun mahiyeti dolayısıyla; hem şahsi düşüncelerinizi, hem de diğer fikre olan eleştirilerinizi ayrı ayrı ifade edebilirseniz, daha sağlıklı veri ve fikir toplarız gibi geliyor.)
kemal-bay-hickimse7261
Bence arkada yatan mekanizmaların farklı olmasında kesinlikle haklısınız. Bence bizim bu farklılıkları anlayamıyor ya da anlamlandıramıyor oluşumuzun sebebi; evrene ve evren içindeki zamanın akışına sadece elektromanyetik dalga taşıyıcısı olan " foton " gözünden bakıyor olmamız. Zaman genişlemesi, kütle çekimi, yüksek enerji yoğunluklarında fotonun hareketi gibi uzay-zaman olaylarını, referansımızı foton ve kütle çekimini alarak yapıyoruz. Zaman ve ışığın hızını ilişkilendirirken ve aralarında alaka kurarken bile referanslarımız " kütle çekimi, tekillikler ve fotonun hareketi ".
Ya evrene ve evren içindeki zamanın değişik akma hızına, uzay-zamanı kat etme süresine sadece foton ya da kütle çekimi gözünden bakmasak ? Ya diğer temel parçacıklar ve diğer tam bilinmeyen temel kuvvetler zaman boyutuna, fotondan ve kütle çekiminden daha farklı ve özgün etki ediyorsa ?
omer-karanlik-profil5833
olaya foton açısından değil de foton un yol aldığı zemin ( uzay-zaman ) üzerinden bakarsak sanırım daha sağlıklı sonuçlar elde edebiliriz...
kemal-bay-hickimse7261
@Ömer senin dediğin yoldan bakarsak bu gecikmeye; her parçacık için ya da her temel kuvvet için uzay-zamanı defalarca tanımlamamız gerekmez miydi ? Örneğin sen uzay-zamanın, fotona ya da diğer temel parçacıklara karşı nasıl direnç gösterdiği ya da nasıl büküldüğü konusunda uzay zaman'ı onlarca kez tanımlaman gerekecek. Fakat diğer taraftan benim dediğim şey ise şu; zaten temel sabitleri olan ( planck sabiti, ışık hızı, hubble sabiti ? ) bir uzay-zamanı referans alıp; diğer parçacıkların bu ortak zeminde verdikleri değişik tepkileri tanımlamam gerekecek. Senin önerinde uzay-zamanı ve onu oluşturan enerji'yi tanımlamak gerekecek ki enerji,şuana kadar tatmin edici bir şekilde ne teorik ne deneysel kanıtlanmamıştır. Fakat benim önerimde bahsettiğim gibi temel parçacıkların " fiziksel kimliklerini ( spin-kütle-kuark sayısı-vs) " kolayca hadron çarpıştırıcılarında elde edebiliriz ve bu parçacıkların fiziksel kimlikleri; onları bulundukları evrende nereye ait oldukları, ne zaman bozundukları, hangi standart modele ait oldukları ve en önemlisi o uzay-zamana nasıl tepki verdikleri hakkında eminim yol gösterici bir etkisi olacaktır. Cümle devrik ve yanlış olmuş olabilir fakat eminim demek istediği anladın sen zaten. Fikrim bu ve kendi aklım ile bunun mantıklı geldiğine karar verdim. Senin önerin de bir akıl yürütmenin sonucu ve elbette farklı bir akıl yürütme ve özgün oluşu bu beyin fırtınasını sıcak tutan yegane şeylerden.
omer-karanlik-profil5833
@Kemal;
aynen dediğiniz gibi her bir durum için uzay-zamanı farklı değerlendirmek gerekiyor...tıpkı zamanında @Burtay Hocam ile @Necmi Hocam ın Uzay-Zaman hakkındaki görüşleri gibi...@Burtay hocam süper akışkan bir uzay-zamanı ele alırken @Necmi Hocam da planck boyutlarından daha küçük boyutlardaki uzay parçacıkları tarafından ele almıştı...bana sorduklarında ise benim cevabım ''hem ikisi hem de ikisi değil'' olmuştu :)
yukarıda bahsettiğiniz temel sabitler dışında temel parçacıklarda olan özellikler tamamen dünyanın kütle çekim alanı içerisindeyken alınmış değerler...
mesela proton un kütlesi dünyada 938,3 MeV/c^2 iken...mars ta belki daha farklı bir sonuç çıkacak...ya da spinler farklı bir kütle çekim alanı altındayken daha farklı değerler çıkacak...
yukarıdaki konu içinse; ışık her zaman doğrusal yol izlemeye mecbur...şöyle bir örnekle anlatayım isterseniz...bir nehir düşünün...bu nehirin yolu uzay-zaman içerisindeki su da ışık...doğrusal bir şekilde akar iken %30 eğimle akmaya başladı...şimdi biz burada eğimlenen su mudur yoksa nehirin yolu mudur diye sorarsak cevabımız nehirin yolu eğimlenmiştir deriz...su da bu eğimli yolu takip etmiştir...ya da aynı hızla akan ve aynı uzunluktaki 2 nehir...birinde hiç dalga yok ama diğeri bayağı dalgalı...bir kano dalgasızdan 50 sn ile bitişe geldi...lakin dalgalı nehirde olan kano ise 65 sn de bitişe geldi...bir yavaşlama söz konusu değil hızlarında halbuki sadece diğerinin aştığı dalga sayısı fazla...
işte ışık ile uzay-zaman arasındaki ilişki de buna benzer...
mesela @burtay hocamla bir konu da fikir alışverişi yaparken kütlenin uzay-zamanı nasıl büktüğünü konuşmuştuk...ve kütle dışında uzay-zamanı başka ne bükebilir diye de bir soru sormuştuk kendimize...em dalgaları (elektro manyetik) cevabını verdiğimizde ise em dalgalarının uzay-zamanı nasıl büktüğünü sormuştuk kendimize...kütle için cevabımız var gibiydi :) kütlenin uzay-zamana yaptığı basınç ile büktüğünü söylemiştik...lakin em dalgaları için bir fikir gelmemişti aklımıza...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Ömer ve Kemal Bey'lerin yazışmalarını zevkle okuyorum. :-) Tekrarlı okudukça, soru işaretleri canlanıyor zihnimde...
Farklı kütle çekim alan değeri altında sonuçların farklı olabileceği sorgulanmaya değer bir yaklaşım gibi. Eğer öyle ise, bize bir çok kapı açar.
EM alanın nasıl büktüğü konusunda hala net fikrim yok. Ama bir ek sorum var.
İster bükülme olsun, ister kırılma...
Genel geçerli bükülme açısından ele alırsak; hiçlik-hiç bir şey bükülemez-eğrilemez. Çünkü bu eyleme maruz kalacak "bir şey (?)" de yoktur.
Ama bükülme oluyorsa, bükülen ve ışığın aldığı yolun uzamasını sağlayan "şey" ne ?
Yani, uzay-zaman dokusunun bir muhteviyatı var mı, yoksa salt vakum-boşluk mu?
Bu konudaki yaklaşımlarınız nasıl ?
omer-karanlik-profil5833
uzay-zamanın dokusunun değişken olacağını düşünüyorum açıkçası...
mesela hercules-corona borealis büyük duvarı gözlemlenebilir evrenin yaklaşık 10 da 1 ini oluşturuyor..birde çoban süper boşluğu var yarı çapı 250 milyon ışık yılı olan....duvarda uzay-zamanın kütleden dolayı aşırı enerji yoğunluğundan tanecikli bir yapıda olabilir...boşlukta ise sadece tek tük galaksi olduğundan oradaki uzay-zaman düşük yoğunluktaki enerji olabilir...
size bir kez daha bu örneği vermiştim...Evrenin her yerde aynı hızda genişlemediği konusundaydı...EGD nin karşılaştığı dirence göre genişleme hızının değiştiğiydi...aslında hız aynı sadece genişletmeye çalıştığı çok fazla şey var orada :) tıpkı ışığın yoğun ortamdaki hızı ile daha az yoğun ortamdaki hızı gibi :)
murat-kaya6889
zamanın kısalması zaten uzay-zamanın bükülmesidir .
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın Murat Kaya, hüküm yerine açıklama işimize daha yarayacaktır.
Şimdi; A ve B noktası arasını 100 birim diyelim. (Yaklaşık 500 bin km)
Işık normalde, uzay boşluğunda da bu mesafeyi 100 salisede de kat ediyor diyelim.
Ancak bu bölgede yoğun bir kütleçekim kuvveti veye bir enerji alanı var ise, bu alan dışında 3ncü bir yerden sporcu kronometresi ile ölçtüğümüzde, ışığın A noktasından, B noktasına varma süresinin, bölgedeki enerji yoğunluğu şiddetine bağlı olarak, 100 salisenin üstünde olduğunu (mesela, 101,102,103, ...vb) ölçüyoruz.
Bölgedeki gözlemci ışık hızının değişmediğini görüyor. (Biz bölgede olmadığımız için ışığın bu hareketini göremiyoruz. Sadece başlangıç ve bitiş sonuçlarını alabiliyoruz.)
Bunu da uzay- zamanın bükülmesi, sonucu alınan yolun uzaması olarak tanımlıyoruz. Yakın zamanda Veni vidi'nin hatırlattığı (https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/33515/ ), Origin'in hazırladığı (https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/32567/ ) temsili resimdeki gibi (https://ibb.co/kFsSNF ) olduğu (yaklaşık olarak) düşünülüyor.
Bu durumda "uzay-zaman bükülmesi" ile zamanın "kısalması" kavramını ayrıntılandırmanız, tamamen farklı bir yaklaşım olduğundan bizim için çok faydalı olacaktır.
kemal-bay-hickimse7261
@Burtay bey beyniniz bilgiyi işlemede ve analiz etmede çok başarılı. Böyle bir sentez yeteneği sanırsam beynin sürekli bilgi ile ve sentezleme ile meşgul olması sonucu ortaya çıkmış. Son parağrafınız %90 tatmin edici ama o %10'lık tatminsizlik kafamıza sorular getiriyor. Tüm bu bahsettiğimiz uzay-zaman olayları yolun kısalması ile ya da yoğun enerji alanları ile açıklanmayacak kadar fazla. Elbette okurken tamamen kafama yatıyor ama kafamda hala sorular var bu uzay-zaman olayları hakkında.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Kemal Bey öncelikle iltifat için teşekkür ederim. Kendimi, belirttiğiniz şekilde hiç düşünmesem de (hala bir çok konuda yeni öğrenenim), okumak hoş... Buradaki, sizde dahil bir çok arkadaşın beyinlerinin çalışma şekline, imrenerek yaklaşmaya çalışıyorum. Hepsi bu...
Konuya dönersek, uzay'ın bükülmesi konusunda; Murat Bey'e "bükülmeden, ne kast edildiğini anlatmaya çalıştım." Verdiği hüküm-yorum çok alakasız bir noktadan konuyu ele alıyor gibiydi çünkü.
Diğer yandan bükülme konusunda ikna olmuş değilim. Bana kalırsa, bükülmeden ziyade, kırılma daha güçlü...
Kırılan tek şey, Zamanın Akış Hızı... Geri kalan her şey buna uygun davranıyor olmalı.
Bükülmede mantıklı ama, bükülme için bir şey'in (burada, Şey: uzay-zaman dokusu, kuvvet tarafından oluşturulan gerilim tensörleri vasıtasıyla) itilmesi veya çekilmesi gerekiyor.
Bu beni aşıyor ve kafamda canlandıramıyorum. Oysa aynı yaklaşım, Uzay'ı boşluk-vakum, hiç birşey olarak ele alıyor. Dokuda, hiç bir şey yok ise, bükülme nasıl oluyor?
Ve evrenin her tarafına yayılmış olan bu ortak eğimin sebebi ne? Ki Solucan Deliklerini olası kılıyor.
Yani anlayacağınız, benimde cevapsız sorularım var.
TANIM: Tensörler, vektör, skaler büyüklükler ve diğer tensörler arasındaki doğrusal ilişkileri tanımlayan geometrik nesnelerdir.
mehmet-ali8832
Arkadaşlar, kütle çekim alanından geçen fotonun gecikmesinin sebebi kütle çekim alanında zamanın yavaşlamasından dolayıdır. Zamanın daha yavaş aktığı bir yerde foton normal hızında hareket etmesi demek, fotonun c hızından daha hızlı hareket etmesi demektir ki bu mümkün değil. Örneğin ışık uzay boşluğunda, dünya yüzeyinde olduğundan daha hızlı yol alır. Bunun sebebi dünyanın kütle çekimi sebebiyle zamanın dünya üzerinde çok az daha yavaş akmasındandır. Burada bir yanlış anlaşılma olmasın. Her ölçümde c hızı sabittir. Uzay boşluğunda c hızını ölçtüğümüz cihaz ile dünya üzerinde ölçüm yaptığımızda zamanın yavaşlaması sebebiyle ichazın çalışma hızı da yavaşlayacaktır. Dolayısı ile ışık hızını ölçtüğümüzde değer yine değişmez.
kemal-bay-hickimse7261
Mehmet ali biz zaten dediklerinizin farkındayız. Biz daha farklı şeyleri sorguluyoruz ve anlamlandırmaya çalışıyoruz.
kemal-bay-hickimse7261
Mesela biz kütleçekimi sebebiyle ya da yoğun enerji alanında ki fotonun ya da uzay-zamanın davranışı merak ediyoruz.
mehmet-ali8832
Evet bildiğiniz belli tebrik ederim
batikan-muratgul5666
Arkadaşlar beyler bayanlar ... Işığın geçm
batikan-muratgul5666
Arkadaşlar bakın bir ışık foton mesela güneş tutulmasında ay güneşle bizim yani dunyamizin arasina giriyor buda güneşin ayin kapladiginin azcik isinlari geliyor olmasi ve bir kac dakika veya saatin karanlikta geciriyor olmamiza ornektir gunes tutulmasi esnasinda gunesin arkasindaki ışıklarin güneşin etkisinde kalarak yani güneşin kutlesine yaklasarak kirildigini goruruz yaklasmasi muhtemel degil fakat o ışigin yani fotonun gunesin kutle cekimsel kuvvetine bakarak teleskop guzel bir teleskop yardimiyla bakarsan kesinlikle arkasindaki fotonlarin yildiz kaynaklarindan gelen fotonlarin bize kirilarak farkli acidan geldigini gorebiliriz gunes tutulmasi 4 ila 5 yilda bir olur einstein bunun icin bircok yardimci olabilcek uzay bilimciye ulasmak istemis biri donmus 1914 te 1.dunya savasi oldugundan dolayi yapamamislar ve birsonraki gunes tutulmasini beklemisler olanlar einsteinin dusundugu dogru cıkmış boyle adamlar varken bilim her 50 senede 150 yil ileri gider . Biz o arkadan gelen fotonlarin kırılmasina uzay zaman bukumu diyoruz yani kutle veya yercekiminin foton (ışıga) etkisi var ve onu ceker kızıllaştırabilir bunlarida muhtemel sayarsak misal veriyorum eger güneş yok olrsa aniden ışığıni sondururse dünya 8 dakika ışık görur ve yorungesinde devam eder 8 dakika sonrasinda ise yörungesinden paromatik olarak kutlecekimseli kaybederek gunes samanyolu sisteminden cikar dunyayla birlikte hepsi ayni sekilde 8 dakika sonrada isık olmaz yildizlarin parlakligiyla hareket ederiz sicaklik lar yok olr yani kolayca 4. Boyut evrenine gecmis oluruz ama kotu yani suan oyle birsey olursa ne yapacagimizi bilememek olur bu yuzden onceden herseyin kanaatina varip matematiksel bi isleme dokelim akla yatkin mantik cevaplsr yorumlar olsun ki bizde ona gore hareket edelim 2 2.5 yildir cifte yarik deneyiyle kutle cekimsel kuvvet ve elektromanyetizmayla ugrasiyorum yasim 15 .
hic-kimseyle-tartismaz9132
Sayın Batıkan Muratgül, 15 yaşındaki bir öğrencinin bu konularla ilgilnmesi gerçekten güzel ve umut verici...
Bir kaç konuyu daha ayrıntılı aktarırsanız seviniriz. Yalnınz yazarken imla kurallarına biraz daha dikkat ederseniz, yazınız daha anlaşılır olacak. Cümlenin nerede başladığını veya bittiğini anlamakta, neleri vurguladığınızı anlamakta biraz zorlandım.
İlk önce Einstein bu deneyi ne için ve neyi ispat için önermiş?
Güneşin arkasından gelen fotonlar sanırım başka yıldızlara ait olanlar. Onları gece- güneş yok iken- gözlemlediklerinden daha farklı olarak mı saptamışlar? Bu deneyi nasıl yapmışlar?
Sıcaklıklar yok olunca, 4ncü boyut evrenine geçeriz derken, bu 4ncü boyut evrenin özellikleri nedir?
Bu konularda bbilgi ve birazda fikrinizi paylaşırsanız, farklı bir bakış açısı ile düşüncelerimize katkımız olur.