necmi-tufek7866
Çok basit bir argüman her şeyi çürütür. O da "zaman" kavramıdır. Uzay-zaman kavramı devamlı olarak esneyen bir yapıda yerine oturmaz. Esneyen uzay, zamanı da esnetmelidir. O zaman da evrenin her yerinde aynı akan bir zaman anlayışı olmaz.
Referans noktası diyorsunuz ama referans olabilecek bir malzeme, bir yapının nasıl bir şey olduğu ve hangi değerle başlayıp nasıl bir değerle biteceği hakkında bir şey söyleyemezsiniz.
Evrende referans olarak alınabilecek bir tek sabit vardır. "Kütleçekimi" Tüm yapı ona göre şekillenir. Bu uzayan uzay dokusunun kütleçekimle ilişkisini düzenleyebilirseniz o zaman sistemi de çözmüş olursunuz. (Yani, 14 milyar yıl önce ne değerdeydi? Şimdi hangi değerde? Bir 14 milyar yıl sonra hangi değerde olacak? Ya da 100 milyar yıl sonra?
Kızıla kayma olayı uzaktaki gözlenen galaksiler için periyodik ve aynı miktarda olsaydı sizin için bir dayanak olabilirdi. Ama kızıla kayma olayı keyfidir. Birbirine yakın galaksinin biri kızıla kayarken diğeri ters, yani maviye kayabilir. Bu konu genellenebilecek durumda değildir. Referans olamaz.
yasin-yasin9016
uzay ve zamanı var eden enerjidir. saf enerjiye kütle kazandırmakta tahminimce mümkün değildir
eğer evrendeki bilinen maddesel ve bilinmeyen diğer karanlık enerji türlerini tek bir atomun içine haps edip bingbangın şartlarını meydana getire bilirsek
ancak bu muazzamlıkta ki bir patlamanın şartlarında enerji hem maddeye hem uzay ve zaman dönüşecek
bu unu kepeği nişastayı tekrar buğdaya dönüştürüp yeniden değirmene götürüp işlemek demektir
ana madde olan hidrojeni i yeniden enerjiye dönüştürüp bu enerjiyi karanlık enerjiye yada tekrardan hidrojen atomuna yada uzay ve zamana dönüştürmenin koşuları yoktur.
bu koşular ancak binbangde ki muazzam patlamanın şartlarında mümkündür
yani her şey ilk formüle olduğu andaki döngüye göre işleyecek
eğer evrendeki enerji madde dengesi kaynağı bilinmeyen bir şekilde azalıyorsa bunun aksi bir teori ve modelleme de getirilebilir evrende maddeye dönüşen hidrojen enerjisinin sabit bir oranı var mı yok mu.?
Onu da bilmiyorum eğer bilinen enerji oranlarında kaynağı beli olmayan bir eksilme varsa sicimlerle yada enerjisel bağlarla uzayın kendi içindeki enerjiyi emmesi ve bunu zaman nehrine dönüştürmesi olasılığı da vardır buda ilk saydıklarımdan farklı bir teori ve modelleme gerektirir
2 konu uzayın bazı bölgelerinde yoğunluğunun azalması demişsiniz hakan bey uzayın ve zamanın tam olarak ne olduğunu bilmiyoruz neye göre bir azalma yada çoğalma var yada yok diye biliyoruz .?
Ama şunu kesine yakın bir şekilde diyebilirim genel uzay zamanı ilk zamanlardaki döngüsünde ki gibi akıp gidiyor uzayın belirli bölgelerinde zamanı böken kara delikler bile genel uzay zamanın akışı üzerine hiçbir etki etmiyor
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
@Hakan K, (Size yönelik cevabım, sıralamada yukarı gittiği için sildim. Çünkü hedefinden uzaklaşmış oldu.)
Bence, Hayır, kafamıza göre enerjiyi parçacığa çeviremeyiz.
Fotona zaten çevriliyor. İki taşı birbirine çarpın, ses dışında etrafa foton halinde ısı da yayılacaktır. Onu konu dışına bırakalım.
Uzay-zaman bir sistemdir ve kendileri direk enerji değildir.
Enerjinin biçimlendiği alana uzay diyoruz. Onun akışkanlık kazanmasını sağlayan ve evrenin genişleme koordinatını veren olguya da zaman diyoruz.
Yani uzay-zaman da konu dışı...
Sadece temel parçacıklar. Kütleli olan temel parçacıklar konumuz olabilir.
Onları tekrar oluşturabilmek için şu an da içeriğini bilmediğimiz başka etkilerde olmalı. Bunların hepsini bilmeden yapamayız.
Enerjinin boyutlarının ne olduğu ve etkisinin ne olduğu, spin olayı, ısı, basınç, yoğunluk,hız, evrenin genişlemesi, zaman, entropi gibi olguların etkileri, vs. ilk aklıma gelenler...
Eğer kütle oluşumunu bir denklem sonucuna benzetirsek, yukarıda sıraladığım (ve aklıma bile gelmeyen ya da bilmediğim) bir çok değişkenin etkisini tanımlayacak bir formül yazmamız gerekiyor.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Yukarıdaki paylaşımları okumak çok güzel... Zihin açıcılar.
Yaklaşımların çoğu, evren dokusunu genişleten enerjiyi dokudan ayrı bir nedene bağlıyor gibi.
Lastik gibi sünüyor mu? Evet sünüyor, esniyor.
Parçacıklı mı, evet parçacıklı...
Galaksiler genel olarak birbirinden uzaklaşıyor mu? Evet, ayrılıyorlar.
Galaksilerin alanı ya da parçacıkları genişliyor mu? Hayır, genişlemiyor. Parçacıklar olağan boyutundalar.
Bazı galaksiler ise buna rağmen yaklaşıyor mu? (Andromeda gibi) Evet, yaklaşıyor.
Uzay esneyince, zamanda esniyor mu? Evet ama "Sanırım Evet", esniyor...
Hepsini birleştirmek gerekiyor...
Bana göre, evren genişleme kıyılarından başlayarak genişliyor ve ortalama genel ısı düşmesi ile bu saptanıyor. Yani evren soğuyor.
Bence, evren dokusu çok düşük yoğunluklu enerji paketçiklerinden oluşuyor. Bu paketçikler genişliyor. (Burada başka bir başlıkta da kullanmıştım ama soruyu bulamadım) Yani uzay boşluğundaki helyum dolu kauçuk balonlar gibiler. Bir arada iken, bireysel bazda uyguladıkları genişleme ile nasıl toplam işgal ettikleri alan genişliyorsa, evrende bu şekilde dokusundaki enerji (paketçikleri)nin daha geniş bir alanda titreşmesi ile genişliyor.
Toplam sonuç açışından bakarsak paketçik sayısı (toplam enerji miktarı) değişmiyor, korunuyor.
Genişleme esnasında dış kısımlarda oluşan sarsıntıların bir kısmı da iç dokuya yayılarak, gene bu paketçiklerin titreşmesini destekliyor/titreştiriyor.
Enerji korunurken bu şekilde genişleyen evrende, ortalama enerji yoğunluğu birim başına düşüyor. Yani uzuyor, esniyor ki bu da soğuma olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü birim alan ısısı -enerji potansiyeli düşüyor.
Kütle çekim kuvveti (akışkan içindeki yakın parçacıklar arası düşük basınç alanı) ile bazı kütleli-parçacıklar bir arada duruyor. Bunu genişlemeye rağmen galaksilerin genişlemiyor oluşundan anlıyoruz. Parçacıklı evren teorisindeki gibi galaksiler birbirinden uzaklaşıyor bu genişleme ile.
Ama bazı galaksiler ise yaklaşıyor.(?) Bunu da bazı galaksilerin aynı kütleçekim alanında olmalarına yorumluyorum. Yani ; a) Ya Andromeda galaksisi ile Samanyolu Galaksisi arasında bir yerlerde bir karadelik var. (2.5 milyon ışık yılı mesafe ortalarında)
b) Ya da Samanyolu galaksisinin kütleçekim alanı içinde bulunuyor, Andromeda Galaksisi...
(Samanyolu'nun 100 bin ışık yılı çapına göre) "a" şıkkı daha uygun bence.
Zaman esner mi bu doku genişleyince ? Hem evet, hem hayır...
Bence bizim için temel olan 1 Planck Zamanı, bu kıyılardan doğan titreşimlerin frekansına bağlı. Yani iki dalga arasındaki mesafe 1 Planck Mesafesi ve ışığın bu yolu aldığı süre 1 Planck zamanı.
Biz zaman algısını-süreyi, bu dalgaların geçiş sayısına göre saptıyoruz.
Bu çerçeve de bu dalgaların doğuşu sonrasında; farklı yoğunlukta hareket eden dalgalar gibi davranacaklardır. Frekansları değişmeyecek ama hızları değişecek yani...
Sonuç, bizim evrenimiz dışındaki bir gözlemci bizlerin doğal "özel göreliliğe" maruz kaldığımızı saptarken, biz hiç bir şeyin farkında olamayız... Bize sabit gelir.
necmi-tufek7866
Burtay Bey,
Size, enerji paketçiklerinin yapısıyla ilgili bir soru sormam gerekiyor.
Anlatımınızdan algıladığım kadarıyla; bahsettiğiniz enerji paketlerini bir baloncuk gibi tarif ediyorsunuz. Yani, dışında bir kabuğu, çeperi olan bir baloncuk gibi...Yanlış anlamıyorsam, bu durum sakınca yaratabilir.
Bence, enerji paketi tek bir noktacık gibi bir enerjidir ve çevresinde bir kabuk varmış gibi davranan parçacığın enerji duvarıdır. Diğer parçacıklarla ilişkisi yine bu enerji durumuyla bağlantılı bir kuvvet vasıtasıyla olmalıdır. Paketçikler yine akışkan olabilir ama bir dış zarları veya kabukları varmış gibi değil, enerji alanı varmış gibi düşünmek gerekir bence.
Sadece merak ettiğimden soruyorum. Anlatımınızdan öyle algılandığı için... Paketçiğe bir dış zar veya kabuk düşünürseniz bence sıkıntı olacaktır gibi geliyor. O kadar küçük bir boyutta bir dış malzeme olmaz bence.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Necmi bey,
Endişenizde haklısınız ve tanımınıza katılıyorum.
Konuyu anlatırken benzetme amacıyla kullandığım balon örneği sakıncalar içeriyor.
Enerji paketçiği ile ilgili verdiğiniz tanımı aynen kullanıp, üzerine bir kaç şey daha eklemek istiyorum. (Uzun olacak ama gene bu sitedeki görüşler(iniz)den de faydalandığım için, hoşunuza gidecektir sanırım.)
Küresel Enerji Paketçikleri (KEP) , dediğimiz gibi bir alan. (Hatta bizim açımızdan, sanırım 3 boyutlu bir küresel alan gibi ele alınabilir.)
Enerjinin en küçük olan birimi (bence çok uygun bir niteleme olmuş) "tek bir noktacık gibi"...
Bu noktacık (bana göre) "her yöne titreşerek" ya da bir bulutumsu alanı tarayarak- oluşturarak
bir bakıma bir kalp gibi atıyor. (Yani bir balonun iç basıncının inmesi-çıkması gibi ama çok hızlı.)
Bu şekilde sahip olduğu alanın dış sınırlarını tanımlıyor.
Enerji noktacığını en küçük "ısı" birimi olarak eşdeğerli ele alınca; ısının eğilimi, yayılım şekli, çevresiyle olan ilişkisi ve buna göre oluşmuş olan termodinamik kanunları , bu noktacığı ve paketçik halindeki durumlarını tanımlamakta faydalı oluyor.
Sizinle sanırım farklı ele aldığımız esas konu "tekillik kavramı".
Bence, bu " tek bir noktacık" ile bu sahip olduğu alan, evren açısından aynı nitelikte. Yani tekiller.
Çünkü tekilliği, boyutsuzluk olarak algılıyorum.
Boyutu ise enerjinin titreşim vektörü ile sahip olduğu alan.
(Burada sizin daha önce, "boyutlarla ilgili olarak 1 yerine 2 veya 2 yerine 3 boyutlu algılama" şeklinde olan yaklaşımınıza çok benzer şekilde en başta tanımladığım bu bize göre 3 boyutlu küresel alanı, boyutsuz tekil olarak da ele alıyorum.)
Şöyle ki; eğer boyut enerjinin titreşiminin vektörel alanı ise, enerjinin hiç titreşmemesi durumuna tekillik diyoruz.
Bu durumda iken "enerji noktacığının" çevresi ile olan ilişkisi eşit ve homojendir. Her yöne eşittir.
Enerji noktacığının titreşim ile paketçik haline dönüşmesi durumunda bile, paketçiğin etrafı ile olan ilişkisi eşit mesafeli ve homojendir.
Yani nokta olarak aynı durumda olacak şekilde daha büyük bir nokta olmuştur, sadece...
Bir bakıma sonsuz boyutlu olmak ile hiç boyutlu olmamak aynı şey gibi. Tekillik oluyor.
Bu mantıksız olmamalı çünkü evrenimiz bu döngülerle sonsuzluk-tekillik dengesini kuruyor gibi.
Özellikle "negatif enerji" konulu değerlendirmeler(imiz)den sonra.
Boyut kavramı, bu enerji noktacığının -paketçiğinin titreşim-hareket yönlerinden bir ya da bir kaçı baskın ve diğerlerinden farklı olunca söz konusu oluyor.
Bu da sanırım hareket-ivme esnasına mümkün olup, ortaya çıkıyor.
İşte bu nedenle de bu dokuyu oluşturan paketçiklerin genişlemesine rağmen, bizim açımızdan hala tekil olduklarını düşünüyorum.
Büyük patlama öncesi veya karadelik içi tekillikten fakları, onlar sıkıştırılmış. Belki de hiç alan kalmamış iken (negatif enerji potansiyeli var iken), dokuyu oluşturanlar bu negatiflikten sağlanan potansiyeli kullanmış, nötr hallerinde (mutlak sıfırda) olabilirler...
Boyut konusunda bir diğer nokta da; bu paketçikler açısından boyut bir anlam içermemeli. Çünkü bizim bildiğimiz boyutlar, bunların bir araya gelerek oluşturduğu hem doku, hem de kütleli parçacıklar açısından önemli oluyor.
Yani "tek bir su molekülü için", içinde bulunduğu gölün hangi durumda olduğu ne kadar önemliyse, boyutlarda paketçikler için o kadar önemli olabilir.
Su kaynamış, donmuş, dalgalı fark etmez, molekülü sadece enerji düzeyindeki (titreşim) alanı ilgilendirir.
necmi-tufek7866
Burtay Bey, selamlar...
Karanlık Profilin her ikimizin de önerdiği en küçük enerji durumunun aynı değerde olması gerektiği, yani aynı şeyden bahsediyor olduğumuzu söylediğini hatırladım.
En küçük enerji paketi ne olursa olsun ortak özellikler taşımak zorunda. Karadelik gibi bir tekillik olmamak zorunda. Çünkü o zaman açılması veya ortama enerji aktarması mümkün olmaz. Negatif enerji potansiyeli (%50) olmalı ki bu sayede nötr halde ve "tam" mutlak sıfırda bulunabilmeli...
Ve, bu özellikler son tahlilde çok minik bir rakam (kara enerjinin, yani uzayın kendisinin sahip olduğu kadar küçük bir rakam "-120 sıfırlı gibi bir rakam" olmak durumunda. Bu rakamda bir enerji değeri uzayın en küçük biriminin (yani parçacıklı teorinin parçacığının) değeridir... Bu parçacığın bir spini ve momentum (titreşim) değeri olmalı elbette. "Spin değeri" diğer parçacıklarla etkileşmesi açısından önemli ve elektrik yükü taşımayacağı için tam sayı spinli (1-2-0) gibi olmalı. 1 olmaz çünkü o zaman bozonik özellik gösterir. (0) olursa diğer (kendisi gibi) parçacıklara karşı duyarsız olur. Yani seçeceğiniz iki spin durumu var. Benim seçtiğim spin (2). Her yönde çekici ve diğer tüm parçacıklar da aynı çekiş gücünde olduğunda tüm evren için hem denge ve sabitlik, hem de diğer (daha yüksek) enerji için bir hareket alanı (parçacıklar arasındaki boşluk sayesinde) mümkün olacaktır. Spin (0) durumu Higgs bozonunun spin değeri olarak düşünülüyor. Yani kendisi gibi olanlara duyarsız ama diğer tüm (yarım buçuklu spin lere) mutlak etkili... Bu sayede kütle verme durumu olabiliyor.
Yani düşünmek gereken çok fazla ayrıntı ve bir o kadar da evrene ve yasalara mutlaka uygun olmak durumu var. Başka bir düşünme şekli zaten anlamsızdır bence...
En küçük enerji paketi sadece kendi değeri kadar olan enerji durumuyla etkileşir. (Genişleme enerjisi, basınç) Daha yüksek enerjiler için etkisizdir. Yani aslında sadece genişleme basıncının enerji değeri onu etkileyebilir. Diğer tüm enerji durumları onun için çok fazladır ve etkileşmez. Sistem aslında kendiliğinden kendi dengesini söylüyor bize...
"Boyut" konusunu aslında iyice bir düşünmek gerekiyor. Daha önce söyledim sanıyorum. Enerji tek bir boyutta olduğu zaman tekillik içeriyor. Yani yukarıdaki en küçük durum haricinde...Biz buna boyutsuz durum bile diyebiliriz. Ama bir momentum (titreşim) söz konusu olduğunda ise boyutlar gerekli oluyor. Sizin düşünceniz dışında ben bu boyutların titreşen enerji için aynı anlamda olduğunu söylemek istiyorum. Yani enerji titreştiği zaman 1 boyutta veya 2 boyutta veya 3 boyutta gibi bir ayrım yapmıyor. Her hangi bir boyutta titreşmesi zaten tüm üç boyutu da kullanması anlamına geliyor. Yani bence boyut kavramı iyice düşünülmesi gereken bir kavram... (Bunu daha sonra ele almalıyız bence)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Necmi Bey Merhaba, Yazınızı tekrarlayarak okuyorum.
Esas cevabı sonra yazarım ama (heyecan verici bulduğum) "-120 sıfırlı gibi bir rakam" olmak durumunda. Bu rakamda bir enerji değeri uzayın en küçük biriminin (yani parçacıklı teorinin parçacığının) değeridir... " tümcesi özellikle "enerji noktacığı" kavramı ile çok yüksek bir anlam kazandı ...
omer-karanlik-profil5833
bensiz astrofizik ha nasıl kaçırmışım bu konuyu :)
@necmi hocam;
parçacıklı uzay teorisinde bahsettiğiniz eksi değerli enerji ve evreni oluşturan artı değerli enerji üzerine...
evrenin sınırı yoksa_? şöyle söyleyeyim + enerji değerindeki evrenin sınırı - enerjiyse okyanusuysa
yada tek bir kafes değilde iç içe geçmiş 2 kafes ise...
necmi-tufek7866
Teorinin kendisi zaten bazı şeyleri öngörüyor, söylüyor.
Her şey enerjinin eksi değerlerde de bulunabileceği üzerine kurulu. Bunu kabul ettikten sonra yapıyı oluşturmak çok zor değil. Elbette evren + değerdeyse dış evren - değerde olur. Bunların arasındaki geçiş parçacığı elbette nötr olmalı ve + ve - değerleri bünyesinde bulundurmalıdır.
Sistemin geri kalanı çeşitli şekillerde düzenlenebilir. Daha doğrusu mümkün olan deneysel sonuçlar olabilirse onun üzerine çalışma yapılabilir. Şimdilik teori çalıştığımız için sisteme uygun her şey düşünülebilir. Yani her şey mümkün...Düşünceye sınır yok.
venividi7017
Burtay Bey negatif enerjiden kasıt anti maddenin sahip olduğu enerji mi? Varsayalım ki birer tane antiproton ve pozitrondan antihidrojen atomları olsun bide bunları füzyona uğrattık diyelim elde antihelyum ve negatif enerji elde edicez gibi bişeymi bu kafamda yanlış canlandıysa kısa bir tanım yazabilirmisiniz ?
venividi7017
Burtay Bey negatif enerjiden kasıt anti maddenin sahip olduğu enerji mi? Varsayalım ki birer tane antiproton ve pozitrondan antihidrojen atomları olsun bide bunları füzyona uğrattık diyelim antihelyum ve negatif enerji elde edicez gibi bişeymi bu kafamda yanlış canlandıysa özet geçebilirmisiniz ?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın @venividi, adlında negatif enerji kavramı benim için ithal bir bilgi. Forumdaki diğer arkadaşların kullanmasıyla farkettim. Konuya dikkatim daha önce arkadaşlar anmış olmasına rağmen ( https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/30398/) ile başladı. Bu olguyu en iyi kullanan da şimdilik Necmi Tüfek bey...
Bu enerji, anti maddenin sahip olduğu türden bir anti enerji değil. Enerji her durumda enerjidir.
Ama negatif enerji, sahip olunan bir potansiyeli anlatıyor.
Bir bakıma "enerji kavramına canlılık" da veriyor.
Anladığım kadarı ile ; Mutlak soğuk değer durumundaki enerjininin ( maddenin yoğunlaşmış enerji olduğunu düşünüyoruz. Buna göre de mutlak soğuk durumunda madde, kütleli halinden çıkıp, plazma, dalgavari bir yapıya dönüşmesi lazım ki, hacmi sıfırlansın.
Bu nedenle mutlak değer ulaşılamaz limit idi...) bir doğal titreşim alanı olduğunu düşünüyoruz.
Bu değer evrenimizde doğal koşullarda olabilecek en küçük durumun sınırı. (Mutlak sıfır)
Ancak ya daha da sıkıştırılırsa ? (Mutlak sıfır altına düşerse...)
Bilimciler bu duruma düşmüş enerjinin (artık madde demek zor) sahip olduğu enerji potansiyelinin, aynı şekilde aşırı derece enerji yüklenmiş plazma hali ile aynı-benzer olacağını farketmişler. Hatta daha fazlaymış.
Mantık şu sanırım; -5'den ==> 0'a ulaşmak için=5 birim potansiyel enerji + 0 tekillikten ==> 0 plazma için X birim enerji (bu kısmı tamamen varsayım) + 0 plazmadan ==> 4 kelvine ulaşmak için ( evrenin yaklaşık ortalama sıcaklığı) 4 birim enerji. = Toplam ( 5+x+4 =(9 birim + x) xenerji potansiyeli var)
Yani enerjinin evrendeki doğal mutlak ısı da olabileceği halinden de daha küçük bir yapıda olacağı hali gibi...
Oysa evrendeki en soğutulmuş maddeyi tekrar aynı duruma getirmek için enerji verilse, çok daha az enerji kullanımı olacak.
Enerji; iş yapabilme kapasitesine sahip olduğu için, bu aşırı soğuk madde'nin durumuna negatif enerji diyorum.
Bu kavramın avantajı: Büyük patlama esnasında ve öncesindeki durumu anlamamızda yardımcı olabilir. Ayrıca çoklu evrenler var ise, (Necmi Bey'in ifade ettiği) bu evrenler negatif enerji denizinde (daha küçük enerji noktacıklarından oluşmuş) , enerji pkaetçikleri (bildiğimiz, pozitif) baloncuklar olabilir.
Bu arada hazır yazmış iken;
@Necmi Tüfek, Necmi Bey, "-120 sıfırlı gibi bir rakam" olgusunu ve gerekeçelerini biraz açabnilir misiniz?
Mümkün olan en küçük enerji noktacığının bu kadar küçük olabileceği nasıl ileri sürülmüş?
(Tespit değildir ama güçlü bir varsayım olmasa kullanmazdınız.)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sayın @venividi, adlında negatif enerji kavramı benim için ithal bir bilgi. Forumdaki diğer arkadaşların kullanmasıyla fark ettim. Konuya dikkatim daha önce arkadaşlar anmış olmasına rağmen ( https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/30398/) ile başladı. Bu olguyu en iyi kullanan da şimdilik Necmi Tüfek bey...
Bu enerji, anti maddenin sahip olduğu türden bir anti enerji değil. Enerji her durumda enerjidir.
Ama negatif enerji, sahip olunan bir potansiyeli anlatıyor.
Bir bakıma "enerji kavramına canlılık" da veriyor.
Anladığım kadarı ile ; Mutlak soğuk değer durumundaki enerjinin ( maddenin yoğunlaşmış enerji olduğunu düşünüyoruz. Buna göre de mutlak soğuk durumunda madde, kütleli halinden çıkıp, plazma, dalgavari bir yapıya dönüşmesi lazım ki, hacmi sıfırlansın.
Bu nedenle mutlak değer ulaşılamaz limit idi...) bir doğal titreşim alanı olduğunu düşünüyoruz.
Bu değer evrenimizde doğal koşullarda olabilecek en küçük durumun sınırı. (Mutlak sıfır)
Ancak ya daha da sıkıştırılırsa ? (Mutlak sıfır altına düşerse...)
Bilimciler bu duruma düşmüş enerjinin (artık madde demek zor) sahip olduğu enerji potansiyelinin, aynı şekilde aşırı derece enerji yüklenmiş plazma hali ile aynı-benzer olacağını fark etmişler. Hatta daha fazlaymış.
Mantık şu sanırım; -5'den ==> 0'a ulaşmak için=5 birim potansiyel enerji + 0 tekillikten ==> 0 plazma için X birim enerji (bu kısmı tamamen varsayım) + 0 plazmadan ==> 4 Kelvin ulaşmak için ( evrenin yaklaşık ortalama sıcaklığı) 4 birim enerji. = Toplam [ 5+x+4 =(9 birim + x) enerji potansiyeli var]
Yani enerjinin evrendeki doğal mutlak ısı da olabileceği halinden de daha küçük bir yapıda olacağı hali gibi...
Oysa evrendeki en soğutulmuş maddeyi tekrar aynı duruma getirmek için enerji verilse, çok daha az enerji kullanımı olacak.
Enerji; birim zamanda iş yapabilme kapasitesini gösterdiği için, bu gücü-potansiyeli bulunduran bu aşırı soğuk durumdaki maddenin, negatif enerji durumunda olduğunu anlıyorum.
Bu kavramın avantajı: Büyük patlama esnasında ve öncesindeki durumu anlamamızda yardımcı olabilir. Ayrıca çoklu evrenler var ise, (Necmi Bey'in ifade ettiği) bu evrenler negatif enerji denizinde (daha küçük enerji noktacıklarından oluşmuş) , enerji paketçikleri (bildiğimiz, pozitif) baloncuklar olabilir.
Bu arada hazır yazmış iken;
@Necmi Tüfek, Necmi Bey, "-120 sıfırlı gibi bir rakam" olgusunu ve gerekçelerini biraz açabilir misiniz?
Mümkün olan en küçük enerji noktacığının bu kadar küçük olabileceği nasıl ileri sürülmüş?
(Tespit değildir şüphesiz ama güçlü bir varsayım olmasa kullanmazdınız.)
necmi-tufek7866
Bu 120 sıfırlı rakam kara enerjinin değeri olarak hem Brian Green hem de Krauss tarafından kullanıldı sanıyorum.
Mantığım şöyle;
Kara enerji uzayı meydana getiren en küçük parçacık olmalı.
Çünkü genişleme enerjisi kara enerji olarak uzayı genişletirken bu 120 sıfırlı (birim uzay başına) rakam genişleme oranı veya miktarıyla uyumlu. Yani bu rakam mantıklı ve genişleme olayını açıklayabilen bir rakam.
Eğer kara enerji uzayın ta kendisi ise, yani uzayı meydana getiren malzemenin kendisi ise, o zaman bu bir parçacık olmalı ve değeri de -120 sıfırlı bir rakam olmalıdır.
Bu küçüklükte bir enerji paketi olur mu?
Bu parçacıklar aynı zamanda benim kullandığım "uzay parçacıkları" anlamına geliyorlar. Şimdiye kadar kimsenin düşünmemiş olması sanıyorum çok fazla küçük olmaları ve yaratılabilmeleri için evrenin enerjisinin yetmeyecek olması. Ama benim düşünceme göre, evreni meydana getirmek için toplanmış olan enerji de aslında evrenin enerjisinin en az iki katı olmalıydı ve bu şekilde bir yüksek enerji potansiyeli birikimi ilk anda atılan "ter" gibi bu en küçük parçacığı üretmiş olabilir.
Benim teorim ve mantığım bu...
Bu parçacıklara genişleme enerjisinin en küçük birimde etki ettiğini ve bu yüzden bu parçacıkların çoğaldığını düşünüyorum ve bu da tam olarak evrenin genişleme enerjisinin bu parçacıklara çevrildiği anlamına geliyor. Bu durumda evrenin enerjisinin korunumu da kendiliğinden sağlanmış oluyor. Çünkü evren en küçük enerji açısından kapalı bir sistem olmak zorunda. Bu en küçük enerji açısından kapalı olmak evrenin iç basıncının da bu değerde olabilmesi anlamına geliyor. Eğer evren açık bir sistem olsaydı bir iç basıncı olmazdı ve sanırım o zaman konuşmamız mümkün olmazdı...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Necmi Bey ve Karanlık Profil teşekkür ederim.
Çok faydalı oldu düşünce ve yaklaşımlarınız.
120 sıfırlı kısmı hariç, enerji nokacığı ve paketçiği ayrımı da berrak bir hal aldı.
Bu soru çok faydalı oldu... Teşekkürler @ Hakan K
hakan-k9304
Karanlık Enerji Uzay Zaman Parçacıgı ise Çekim Kuvvetini Nasıl Açıklıyorsunuz?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bu soru hangimize? :-) İkimizin yaklaşımı da birbirinden biraz farklı...
Bana göre "karanlık enerji" diye özel bir enerji yok. (Pozitif evrende) Enerji, enerjidir. Kütleçekim kuvveti de, galaksileri birbirinden ayıran kuvvet de evren'in süper akışkan dokusunun, akışkan mekaniğine dayanan bir doğal sonucu sadece.
Yani ikiside aynı durumun sonucu.
Genişleme ile doku hareket ediyor. Dokudaki parçacıklar hareket ediyor.
Parçacıkların arasındaki mesafeye göre, birbirlerine ya yaklaşıyorlar. Ya da uzaklaşıyorlar.
Necmi bey ile ortak noktamız, Uzay-Zaman parçacığı'nın bir enerji noktacığı ya da paketçiği (bana göre) olması.
Kütle çekim kuvveti ile ilgili düşüncelerimi https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/30806/ adresinde henüz tekrarladım.
Necmi Bey'în yaklaşımı, günümüz fiziği ile daha uyumlu. Bu yazıları görürse, o da bir kaç satır ekler sanırım.
necmi-tufek7866
Uzay parçacıkları sadece kütleçekimini hissederler. Başka hiç bir kuvvetle ilişkileri olmaz. Aslında gravitonlara çok benzer parçacıklardır. Tek farkları kütleli olmalarıdır.
Güçlü çekimi olan bir yerdeki uzay parçacıkları bu gücü paylaşırlar. Bu yüzden bir galaksinin yakın çevresine kadar hissedilir bir kütleçekim gücünü paylaşırlar. Bu durum karanlık madenin de bu uzay parçacıkları anlamına geldiğini gösterir. Yani uzayı meydana getiren parçacıklar hem kara enerjiyi hem de karanlık maddeyi temsil ediyorlar bence.
hakan-k9304
Doğru mu ?;
Anladım Karanlık Enerji=Uzay Zaman Parçacıgı
Ve Yoğun Oldugu Yerlerde Kütleçekim Etkisi Yaratıyor