burtay-mutlu-shibumi-tr1695
@Morgan Frei, sanırım "prime time" sorusu bu son yazdığınızda...(?) :-)
Öncelikle o ilk nedenin ne veya nasıl olduğunu bilmiyorum. "Fikir yürütmek de istemiyorum!"
O andan sonrası ile devam etmek daha uygun geliyor bana.
Bir yazıda 2-3 yıl oldu sanırım, evrenin büyük patlama aşamasına girmesi için 16 kg altın kütlesi eşdeğeri kadar enerji gerektiği yazıyordu. Doğruluğunu net olarak hatırlayamıyorum şu an ama... Evrendeki toplam kütleye oranla çok düşük bir miktar idi.
Geçenlerde burada da ele aldığımız, mikrodalgada ısıtılmış ya da basınç altında aşırı soğutulmuş saf su moleküllülerinin durumu vardı. (Bir tanesini buldum: https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/28606/ ) Ana ortak özellikleri", aşırı ısınma ya da soğuma durumuna rağmen, moleküller içerdikleri potansiyeli gizli tutuyor ve su bize sakin, durgun olarak gözüküyordu.
Bunun ana sebebi, tüm su moleküllerinin enerji seviyesinin eşdeğer olmasından kaynaklanıyordu.
Yani su kabı tamamen homojen olarak dolduruyordu üstelik sadece molekül sayısı olarak değil, her molekülün enerji seviyesi açısından da...
Bu yüzden de moleküller, olabilecek en düzenli yapılarını muhafaza ediyorlardı. Suyun bu durumunu bir sistem kabul edersek, ortama yapılacak ufak bir etki; bir toz tanesi veya bir ufak dokunuş veya farklı ısıda bir damla su küçük bir noktada dengeyi bozuyor ve bu bozukluk zincirleme olarak tüm sisteme yayılıyordu. Su kaynıyor ya da donuyordu...
"Arkadaşların sayesinde ısındığım" negatif enerji-ısı kavramı sayesinde (Çok teşekkür ederim), tablo bana biraz daha tutarlı geldi.
Varsayımın temelinin ilk maddesi, enerjinin çok küçük parçacıklardan oluştuğunu kabul etmeye dayanıyor. Bu aynı zamanda doğadaki her yerde gördüğümüz yapıya da uygun. Küçük minik parçacıkların birleşmesinden oluşmamış (bildiğim) tek bir şey yok doğada...
Aslında negati enerji kavramına direnmemim ana nedeni; zihin olarak -273.15 derecenin altı için sınırlanmış olmasıydı. Bu düzeyin altını hiç düşünmemiştim. Bakışım dardı. (Hala da dar ama çaktırmamaya çalışıyorum.)
Negatif enerjinin, pozitiften daha yüksek potansiyele sahip olmasını, yukarıda açıkladığım kauçuk baloncuk örneğinin çeşitli homojen durumları gibi algıladım.
Bu şekilde sıkışmış ve durgun pozisyondaki enerji paketçikleri (bence) basınca en dayanıklı doğal şekil olan küre şeklinde olmalıydı. Bu şekilde ancak homojen bir yoğunluk sağlanabiliyordu. (Elbette küplerden ya da başka bir simetrik çok genden oluşan bir yapıda mümkündü. Ama bu sefer köşegenler ile yan kenarlar arasındaki mesafe farklılıklarının birim enerji paketçiğinin etrafındaki ile olan ilişkisini dengesiz kılabilirdi. Yine de benimki sadece varsayım...)
Kürenin bir başka özelliği ise bir yığın küreyi sıkıştırdığımızda aralarındaki boşlukların birbiriyle olan açısal ilişkileri. Bu simetri açısından çok önemli bir avantajdı.
( http://3.bp.blogspot.com/-8tW7X2VSjsA/VRFgirxPyZI/AAAAAAAAAOE/PmsO_Y0v2VU/s1600/1503_3d_release_2.jpg ve http://2.bp.blogspot.com/-ILY93SOskcA/VRFgioeJ9xI/AAAAAAAAAOI/x4P_nczduWA/s1600/1503_3d_release_1.jpg ) Bu şekilde ele alınca her bir küreyi, 12 eşdeğer küre sarıyordu.
İşte o basit etki. Bu kürelerden birinin etrafı ile kurduğu dengenin bozulmasına yol açıyor. Belki biraz fazla enerji yükleniyor, titreşimi artıyor, diğerlerini itiyor ya da belki biraz enerjisi düşüyor, daralıyor, diğerlerine yer açılıyor.
Gerisi zincirleme reaksiyon olarak dalgalanma olarak yayılıyor..
Gene başlangıca dönersek, kürenin diğer kürelerle olan ilişkisinde, aradaki boşlukların açısı ise 90'a dereceği tamamlıyor. Yani bir kürenin etrafında 6 tane eş değerli boşluk var.
Bunu |x, -x|,|y, -y |, |z, -z | olarak değerlendirdim. Yani enerji paketçiklerinin titreşebildiği sınırlı alanlar.
Homojen bir sistemde bir tek noktadan başlayan bir zincirleme reaksiyonun da simetrik olması gerekir. Ama öyle olmadığı ortada... Bir yerlerde bir şekilde bu zincirleme reaksiyonun gelişiminde simetrisinin bir şekilde kırılması gerekiyor.
Kürenin doğal şekli buna imkan tanıyor. İki boyutlu olarak, bilardo oyuncuları bunu daha iyi kavrayacaktır.
Zincirleme reaksiyon genişledikçe, birbirini iten, çarpan kürelerin yüklendiği enerji miktarları değişiyor. Bazılarında Finobocci sayı oranlarında kuvvet artışı olurken (bu konuda çalışmak kafa yedirici olduğu için girmedim), bazılarında azalıyor. Bu da her topa eşit miktarda etki aktarılmadığı için, zincirleme reaksiyonda simetri kırılması oluyor.
Bunu parçacık oluşumu açısından ele alırsak, başlangıçta normalde hiç görülmemiş büyüklükte kütleye sahip geçici temel parçacıklar oluşmuş olmalı.
Ayrıca bazı çarpışan kürelerin, birbirlerine aktardıkları kuvvetlerin artışı ile ilk kütleli parçacıklarında bu şekilde ortaya çıktığını düşünüyorum.
Şimdi sorunuza dönersem:
Mekan bizim üç boyut üzerinden tanımladığımız bir kavram.
Eğer boyutu en, boy, yükseklik ile alan ya da hacme sahip olarak tanımlarsak, en azından ben, işin içinden çıkamayız.
Bunun yerine bu yüzden, "boyutu"; enerjinin titreşim yaptığı alan, titreşim vektörü olarak ele aldık. Titreşim yaptığı sürece, o alan işgal edilmiş olacağından, bize ölçülebilir bir değer sağlayacaktır.
Bu nedenle, ilk başta bizim anladığımız ya da tanımladığımız şekilde bir mekan yoktu. en fazla karadeliğin içindeki tekilleşmiş enerjinin mekanı gibi bir ortam olabilirdi.
Nasıl hareket geçti sorusunu, ilk başta yazdığım gibi yorumsuz bırakıyorum.
Özel Şartlardan kastım, enerji paketçikleri üstüne yüklenen ek enerji miktarlarının farklılaşıp, simetrinin kırılması ve bazı enerji paketçiklerinin (hatta) birleşip, ilk temel parçacıkları oluşturması...
Tabii burada önemli olan şu, enerji paketçiklerini katı bir nesne gibi değil, bir alan olarak değerlendirmek. Bazı alanlar, özellikle titreşimleri uyumlu olanlar birleşebilir ki birleşmiş ve bildiğimiz kütle'ye temel olmuş.
(Gene uzun oldu ama kusuruma bakmayın. E mi? )
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Önceki de salt "burtay mutlu" idi. Ama bir durumu protesto etmek için hesabımı sildim. Sorduğum sorular yok artık. Ama verdiğim cevaplar, başka soruların içinde zaman zaman çıkıyor. :-(
Bunların bir kısmını http://burtaym.blogspot.com.tr/2014/05/fizikist-sitesindeki-yorumlarm.html adresinde (seçtiklerimi ) yedeklemiştim. Bir kısmıda http://burtaym.blogspot.com.tr/p/sorular-cevaplar.html adresinde...
Ama bunları kendime not -kayıt olsun diye hazırladığımdan, (bazen bir konuda eskiden nasıl düşündüğümü, düşüncemi ne kadar ilerletebildiğimi ve belki unuttuklarımı görmek için) düzensizler. Yorucu olabilirler.
==========================
Hipotezim iki parçadan oluşuyor. İlki
http://burtaym.blogspot.com.tr/p/blog-page_82.html adresinde... Buradaki bakış açımla yurt içi ve dışı sitelerle yazışıp, (bolca eleştiriyi done olarak topladıktan sonra ) http://evreneyenibirbakis.blogspot.com.tr adresindeki ikincisi var.
Bunun Türkçe ve İngilizce versiyonları aynı temel (özet) konuları anlatıyor. Her ana konu sayfasının altındaki linklerden o ilgili konuyla bağlantılı çeşitli paylaşımlardan notlar var.
Bu notlarda sorulara göre konuyu daha ayrıntılı ele almaya çalışıyorum.
Toplama ve yazma zevk aldığım için yapıyorum. O yüzden çok fazla estetik görsel rahatlığı (tasarım) kaygısı yok.
Amacım her bir konuda akla gelen tüm ayrıntıları bu sayfalarda toplamak. Ancak bazen konular çatışıyor. O zaman ağırlığına göre hangi kategoriye sokacağımı değiştirebiliyorum...
Hayal kırıklığınız, eski id'mi bulamamasaksa, buna değmez.
Sorunuza cevap alamamasak ise,