Bilimsel anlamda aşk
Bilimsel anlamda aşk
Freud, “Aşk yoktur, libido vardır.” der. Genellikle de böyledir zaten. Montaingne de Denemeler’inde aşk için tıpkı Freud gibi düşünür (Bana göre) Peki ya sizce fiziksel bir açıklaması var mıdır? Ya da rüyanun
Rüya lar genellikle günlük verilerin işlenip, süzüldüğü, kataloglanıp işe yaramazların atıldığı, temizlik operasyonlarıdır. O yüzden, birbiri ile alakasız konular hakkında bile bağlantı kuran rüyalar görürsünüz.
Aslında beynin veri işleme yolu olduğu için, bazen rüyalarımızda, bilinçli iken fark edemediğimiz bağlantıları ve sonuçları da görebiliriz.
Eskiden rüya ya yatanların bir kısmının gelecekten haber vermesi gibi. Aslında verileri değerlendirip, olası sonuçları görmüştür. Veya DNA 'nın sarmal yapısının keşfi gibi...
O bilgi hep oradadır ama bilinçli olarak doğru birleştiremediğiniz bir bilmece olduğu için sonucu göremezsiniz. Ama uyku haline, bilişsel kısımda dahil daha çok kaynak ayrılınca, çözüme ulaşmak mümkün oluyor.
Ama temel haliyle rüya, beynin gereksiz verilerde kurtulduğu, işe yarayanların da kataloglandığı bir süreçtir. Hafıze ile bu yüzden bağlantılıdır.
"Bütün zevklerimiz, mutluluğumuz, kahkahalarımız ve jestlerimiz ve acılarımız, kederlerimiz, ümitsizliklerimiz ve gözyaşlarımız beyinden ve yalnızca beyinden kaynaklanır." Hipokrat
Aşk da öyledir herhalde
Rüya'lar günlük verilerin incelenip, kataloglandığı ve gereksiz olanların atıldığı süreçlerdir.
Bilinçli halde iken beyin bir çok kaynağını anlık verilere kullanır. (Ses, koku, ısı, hareket, sindirim, hormonlar, vs.) Rüya esnasında buralara aktarılan özkaynakların bir kısmı daha veri değerlendirme ve ayıklama sürecine kullanılır.
O yüzden gün içinde aldığınız verilerle (ve düşündükleriniz dahil) gece çok tuhaf rüyalar görebilirsiniz. Rüyalar bir temizlik ve değerlendirme aracıdır bu çerçeve de..
Ama aynı zamanda bilinçli iken göremediğiniz verileri toplama ve düzenleme aracı olarak da iş yaparlar.
Bir çok bilimsel buluş, rüyalardaki çözümlerle ortaya çıkmıştır. Mesela DNA sarmalı...
Bazı insanlar, aldıkları verileri birleştirerek, "olası gelecek tahminleri"nde de bulunabilirler. Bu veriler bir tür kuantum işlemciden geçtiği için, şaşırtıcı derece etkin olabilir.
(İstiare'ye yatma gibi)
sonuçta rüya'lar beynin bilgi -data dermele, depolama ve gereksizleri ayıklama sürecidir. Bu nedenle, hafıza ile de bağlantılıdır.
Aşk...
İnsan dahil tüm canlılar için büyük bir gizemdir.
Tam bir hormonal çoşkuya ve değişime sebep olur. İnsanın dünya bakışını ve yaklaşımını değiştirir.
Sadece üreme amaçlı değildir aşk. O sadece en bilinen sonuçlarından biri...
Aşk, insan'a yaşadığını, var olduğunu maddi, manevi hissettirir.
Esasen canlının var olduğunun, yaşadığının ve başka canlılarla bağ oluşturduğunun kanıtıdır.
Temel olarak, iki varlık arasında bağ oluşturmaya yetecek ve sağlayacak uyum koşulları gerçekleştiğinde gözükür.
(Bu bir feromonla verilen uygun DNA sinyali de olabilir, bir jest veya hareketle uyumlu olacağı güvencesi de olabilir. Ya da o kızı-erkeği düşündüğünüzde hissetmekten kaçamadığınız duygularda olabilir. Aslında binlerce sebebi vardır. )
Temel de iki tür aşk vardır. Bir tanesi, kısa süreli (insan için 4-5 yıllık) üreme yönündeki aşktır. Bu süre içindeki aşk daha çok en iyi genleri ve yeni doğan bireyin bakım süresinde gelişimini desteklemeyi amaçlar. Genelde başlangıçta biyolojiktir. Hormonlar geçince, aşk biter. Eğer bağlılık hormonları gelişmemiş ise bu sürede, genel de çiftler süre sonunda ayrılır. (Genellikle boşanmaların 5-7 yıl içinde olması, çocuğun yetişme yükünün de belli bir standarta oturduğu döneme denk gelmesinden kaynaklandığını iddia edenler var.)
Bağlılık hormonları ile uyum sağlanmış ise kişisel doyum sağlayan şekilde devam eder. Doyum sadece cinsel değil, ruhsal da olur. Bir dokunuş veya öpücüğün fiziksel değerine oranla, ruhsal anmalı çok yükselir.
Bu süre zarfında, kişilerin kendilerini ve karşılarındakini tanımaları sonucu karşı tarafla, "farklılıklar üzerinde uyum sağlama" görülebilir.
Günümüzde çiftler daha çok birbirini yıpratarak, karşısındaki değiştirmeye çalışsa da, başarılı-uzun süreli aşk için, karşındakini olduğu gibi kabul edip, gelişimini izlemek ve buna uyum sağlamak daha faydalıdır.
Çünkü hiç kimse, dünkü kişi ile aynı değildir. O yüzden aşkı, birbirlerinde bir çekim nedeni bulan kişilerin, ortak-işbirliği çalışması altında varlıklarını (ruhsal ve tensel) paylaşması olarak ele alabilirsiniz.
İkinci tür olanı ise, ilk türden etkiler ve izler taşısa da daha geniştir. İki kişi arasındaki derin arkadaşlık, gönüldaşlık, dostluk, yüksek sevgi ve saygı yanında kişiye güven içerir. Ruhsal doyum ön plandadır. Cinsellik olmayabilir. Önemli olan bir soyut bir kavrama olan tutkudur.
Bu içten bir dostluk tutkusu da olabilir, Yunus Emre'nin Hakk (C.C.) aşkından, "bilim aşkına", "sanat aşkına", kadar bir çok tür sayılabilir.
Burada kişinin kendi varlığından doyum alması ve bunu paylaşması ön plandadır.
Aşk...
İnsan dahil tüm canlılar için büyük bir gizemdir.
Tam bir hormonal çoşkuya ve değişime sebep olur. İnsanın dünya bakışını ve yaklaşımını değiştirir.
Sadece üreme amaçlı değildir aşk. O sadece en bilinen sonuçlarından biri...
Aşk, insan'a yaşadığını, var olduğunu maddi, manevi hissettirir.
Esasen canlının var olduğunun, yaşadığının ve başka canlılarla bağ oluşturduğunun kanıtıdır.
Temel olarak, iki varlık arasında bağ oluşturmaya yetecek ve sağlayacak uyum koşulları gerçekleştiğinde gözükür.
(Bu bir feromonla verilen uygun DNA sinyali de olabilir, bir jest veya hareketle uyumlu olacağı güvencesi de olabilir. Ya da o kızı-erkeği düşündüğünüzde hissetmekten kaçamadığınız duygularda olabilir. Aslında binlerce sebebi vardır. )
Temel de iki tür aşk vardır. Bir tanesi, kısa süreli (insan için 4-5 yıllık) üreme yönündeki aşktır. Bu süre içindeki aşk daha çok en iyi genleri ve yeni doğan bireyin bakım süresinde gelişimini desteklemeyi amaçlar. Genelde başlangıçta biyolojiktir. Hormonlar geçince, aşk biter. Eğer bağlılık hormonları gelişmemiş ise bu sürede, genel de çiftler süre sonunda ayrılır. (Genellikle boşanmaların 5-7 yıl içinde olması, çocuğun yetişme yükünün de belli bir standarta oturduğu döneme denk gelmesinden kaynaklandığını iddia edenler var.)
Bağlılık hormonları ile uyum sağlanmış ise kişisel doyum sağlayan şekilde devam eder. Doyum sadece cinsel değil, ruhsal da olur. Bir dokunuş veya öpücüğün fiziksel değerine oranla, ruhsal anlamı çok yükselir. Fiziksel birliktelikte doruk noktasına ulaşılabilinir.
Bu süre zarfında, kişilerin kendilerini ve karşılarındakini tanımaları sonucu karşı tarafla, "farklılıklar üzerinde uyum sağlama" görülebilir.
Günümüzde çiftler daha çok birbirini yıpratarak, karşısındaki değiştirmeye çalışsa da, başarılı-uzun süreli aşk için, karşındakini olduğu gibi kabul edip, gelişimini izlemek ve buna uyum sağlamak daha faydalıdır.
Çünkü hiç kimse, dünkü kişi ile aynı değildir. O yüzden aşkı, birbirlerinde bir çekim nedeni bulan kişilerin, ortak-işbirliği çalışması altında varlıklarını (ruhsal ve tensel) paylaşması olarak ele alabilirsiniz.
İkinci tür olanı ise, ilk türden etkiler ve izler taşısa da daha geniştir. İki kişi arasındaki derin arkadaşlık, gönüldaşlık, dostluk, yüksek sevgi ve saygı yanında kişiye güven içerir. Ruhsal doyum ön plandadır. Cinsellik olmayabilir. Önemli olan bir soyut bir kavrama olan tutkudur.
Bu içten bir dostluk tutkusu da olabilir, Yunus Emre'nin Hakk (C.C.) aşkından, "bilim aşkına", "sanat aşkına", kadar bir çok tür sayılabilir.
Burada kişinin kendi varlığından doyum alması ve bunu paylaşması ön plandadır.
Aşk boştur.Bu yalnızca insanoğlunun isteği ve o hayvanlaşan pis duygularının güzel bir şekilde ifade edilmeye çalışılmasıdır. Aşkta Budur işte.İnsanların hayvanlaşan nefislerinin isteğine güzel bir ad bulmaya çalışmaları.Nikola Tesla’nın dediği gibi : “Bilim adamlarının evlenmeye vakti yoktur.” Aşk mantığa aykırıdır.Aklı durdurur.Önemli olan her ne kadar canilik ya da aşırı disiplinli şekilde gözükse de mantık ve bilimdir.Bunun dışındaki bütün duygular anlamsızdır ve aptalcadır.Eğer kalbinizi kullanırsanız beyninizi unutursunuz.Önemli olan beyinin dediğidir.İstediği kadar acımasızca olsa da.Tabi mantık bana duyguyu biraz olsa da delirmemek için ya da başka bir şey için kullanmamı söylüyorsa onu yaparım.Ancak bunun dışındaki bütün mesele insanların nefsidir.
Cinsellik pislik degildir, canliligin bir gercegidir.
Aseksuel insanlar asik olup evleniyorlar.
Bahcemde besledigim bazi kediler , guvercinler resmen ciftl oludturuyor, digerleriyle birlikte olmuyorlar.
Aski pislik gostermeyin.
Bir kadının saçının açmasının gerçek sebebi yani asıl sebebi nefisi değilmidir?
“...Benim Tanrı hakkındaki tek düşüncem Evren’in nasıl bu kadar muhteşem yaratılmış olmasıdır(hakikatin aşkıdır)” . Albert Einstein . “Hakikat olağanüstüdür.” . Richard Feynman
Yani hakikat (Tanrı) dışında bir aşk yoktur.Hem neden ölene aşık olunur ki ? Ölümlümlüye , geçiciye, aşık olmak yerine neden insanlar ölümsüze ,Tanrı’ya , aşık olmuyorlar. İşte bu aşk gerçek aşıktır.Bu Feynmanın sözlerindeki gibi Hakikat aşkıdır.Yani Fiziktir.Ya da diğer dallarıdır.
Tanrı var da nerde tanrı kesin bir cevabı bence hiç kimse bilmiyor
Aşki gidip şeksqirden dinleyin o fazlasıyla anlatıyor
Aşkı gidiq şekspir den dinleyin o fazlasıyla anlatıyor
Kim demiş bilim adamları evlenmiyor einstein ve hawking iki kadınla evlendi
Tanrı’nın varlığı kesindir.İnsanlığın aptallığı gibi.
Feynmanında sekse düşkün olduğunu söylüyorlar
Aslında Feynman biraz sapık.