burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Sizce Dünya'ya, insanlığa nasıl bir gelecek bırakıyoruz?
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Gelecek, olasılıklardan dolayı bir bilinmez gibi gözükse de insanlığın ve dünyanın şu anki durumuna bakarak, elimizdeki bilgilerle bir tasvir çizebiliriz.
Size göre
Cevre sorunları açısından
Ülkeler açısından ekonomik ve siyasi ilişkiler açısından
Uluslararası işbirliği örgütleri açısından
Medya- iletişim ve bilgi paylaşımı açısından
Yönetim sistemleri ve polika açısından
Yükselen ve düşen ekonomik- siyasi güçler açısından
Bilim ve teknolojideki gelişmeler ve bunların insanlığa etkileri açısından
İnsanlığı nasıl bir gelecek bekliyor olabilir?
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Özetle; üretim yapısı ile yönetim yapısı arasında doğrudan ilişki olduğunu düşünüyorum.
Şimdi dünya ciddi çevre sorunları arasında, 3 farklı üretim dönemini yaşıyor. Gelişmiş ülkeler bilgi çağının sürdürülebilir ekonomisine geçiş yaparken, gelişmekte olanlan endüstri çağının tüketime dayalı büyüme ekonomisi modeli içindeler.
Gelişmemiş olan bölge pek kalmadı ama onların endüstri öncesi kapalı-kendine yeteril ekonomik modelleri de, gelişmekte olanlarda iç çatışmalar olarak kendisini gösteriyor. Ülkenin bir yanında endüstri döneminin bakışları ve felsefeleri hakimken, diğer yanında hala tarımsal yapının adet ve geleneklerine dayalı bakışlar ve değerlerin çatışması gibi...
İnsanlığın bu geçiş dönemi uzun ve sancılı olacak. Ancak bu dönemin bitmesi ile acılardan derslerde çıkartılacağını umarak, iyi bir gelecek umuyorum.
Konuyu yerel bazda değil de, sadece genel ve tüm dünya ya yönelik ele alabilirseniz. Daha sağlıklı olur.
Mesela; Şirket yapılarının değişeceğini düşünüyorum. Daha önce de değinmiştim.
İnsanların kâr amacıyla değil, kendilerini ve ideallerini gerçekleştirmek için bir araya gelip, şirketleşeceklerini düşünüyorum. Bu şirketlerde çalışanlar aynı zamanda hissedar olacak ve yönetim tarzı da şirket içi demokrasiye uygun olacak.
Kooperatifleşmeyi andırıyor olabilir. Ama daha çok Çin'in bölge halkının malı olan ve bölge halkına iş-gelir sağlamak amacıyla kurulan (the Township and Village Enterprises TVE) İlçe ve Köy işletmeleri modelinin gelişmişi...
Bu tür şirketlerin yaygınlaşması, üretimden, yönetim sistemlerini bir çok şeyi değiştirecektir.
kemal-bay-hickimse7261
Ben en çok 100 ya da 50 sene sonra hayvani içgüdülerimizin ne kadar farklı olacağını düşünüyorum.
burtay-mutlu-shibumi-tr6061
Keşke içgüdüleri ile hareket ettiğini düşündüğümüz hayvanlar kadar olsak. Hem doğayla uyumlular, hem ihtiyaçlarından fazlasını asla öldürmüyor ve stoklamıyorlar. İçleri dışları bir.
Ne olduklarını, nasıl tepki vereceklerini biliyoruz. Bencillikleri sadece ihtiyaçları ile sınırlı.
Sevgileri de, nefretleri de koşulsuz. Var olanla yetinmesini, biliyorlar.
Ve an'ı yaşamaktan öte bir kaygıları yok...
Temelde insanın hayvani olarak adlandırdığı içgüdülerin çoğu, uzun vadeli hesaplarına göre kendi çıkarları için olumlu pozisyon oluşturma çabasından öte değil. Bencil ve açgözlü.
O yüzden bence, onların değişmesi pek olumlu olmaz . Zaten çok değişmiş durumda.
Yüceltilmiş, hümanizma, eşitlik, adalet gibi değerlerin bile kelime anlamları dışında geçerlilikleri kalmamış bir dünyadayız.
İnsana has sayılan "merhamet", empati kaybıyla başabaş gidiyor.
Temel içgüdülerimiz değişmez. Hayatta kalmak ve gen aktarmak ise değişmese de , doğa tarafından törpüleniyor gibi...
Bilim ve teknoloji ile imkanlar arttıkça, insanlığın da gelişeceği düşüncesine katılmıyorum. İnsanı geliştiren şey, sıkıntıları ve hatalarıdır. Bunları çözme ihtiyacı da gelişmeyi tetikleyen şey. Ve bunları da yaşamaya başladı, insanlık.
50 ya da 100 sene sonra nasıl bir dünya düşünüyorsunuz anlatın, ben de size değişecek içdülerimizi söyleyeyim.
kadir7171
Bir kitapta okumuştum DNA evrimleşmeden önce DNA nın görevlerini yapan başka hücreler vardır. DNA evrimleştikten sonra daha üstün olduğu için önceki hücreleri yerinden etmiştir. Benim tahminim , DNA günümüzde kendisini kopyalamak için bugün nasıl bizi kullanıyor ise gelecekte artık bizim gibi karbon temelli canlıları kullanmayıp daha işlevsel bir çoğalma mekanizmasına geçiş yapıcak. Bu yapay zeka olabilir belki de Homo Machine olabilir. Tabi bu benim hayal gücüm ile sınırlı hiç bir kaynağa dayanmayıp sadece bazı tahminlerde bulundum.
omer-karanlik-profil5833
ben bir gelecek bırakabileceğimizi sanmıyorum açıkçası...
mükemmel bir gezegeni el birliği ile tüketme aşamasına geldik...biraz saçma gelecek ama en az 1000 yıl boyunca insanlık gezegende olmazsa belki gezegen kendine resetleyebilir...
şimdi anlıyorum bilim-kurgu filmlerinde yapay zekaların neden insanlığa saldırdığını...
hakediyoruz çünkü...tüm canlı türleri öleceğine gezegene ve yaşama zarar verenler ayıklansa yeter.
açıkçası gelecek için hiçbir umudum yok...nükleer bir kıyamet sonra ortalık sakinleşir...
kutsal-bilge1490
Buradan eğitim sistemimizin acınası hali ortaya çıkıyor...
Verilen eğitim, gençleriı yaşayacakları gelecek ile ilgili öngörülerde bulunmasına yetmiyor.
Öngörü de bulunamadıkları içinde her şeyi belirsizlikle kabulleniyorlar. Bu da onları karamsar ve umutsuz yapıyor. Kendi tutkularına, duygularına ve benliklerine sığınmış - kapanmış, bencilleşen ama bencilleşmenin nimetlerinden değil sadece zararlı kısmından etkilenen bir kuşak ortaya çıkartıyor.
Eğitim sistemimizin, gerçekçi bir şekilde önümüzdeki 30-50 yıl arası olası gelişmeleri öngörmelerini sağlayacak şekilde olması lazım.
Böylece yetişen kuşaklar, ona göre ihtiyaç duyulacak alanları görüp ona uygun politikalar, projeler geliştirebilsinler.
Batı'nın avantajı bu. Bizimkine göre light sayılacak eğitim sonrasında bile, gençlerin makul bir gelecek vizyonları var.
Biz de ise toplumun 3 günden ötesini düşünmesi riskli görülüyor gibi... Hayal etme ile öngörü de bulunmayı karıştırıyoruz.
Örneğin, Ziraat mühendisi olsam, kürsel ısınma nedeniyle düşen yağış rejimini göz önüne alıp, günümüz sudan, Kendya, Etiyopya gibi ülkelerdeki tahıl türlerini evcilleştirmeye (Anadolu'ya uyumlu hale getirmeye) başlardım.
Gelecek vizyonu olmayan ve nasıl vizyon üreteceğini de bilmeyen bir toplum yetiştiriyoruz.
kutsal-bilge1490
Buradan eğitim sistemimizin acınası hali ortaya çıkıyor...
Verilen eğitim, gençleri yaşayacakları gelecek ile ilgili öngörülerde bulunmasına yetmiyor.
Öngörü de bulunamadıkları içinde her şeyi belirsizlikle kabulleniyorlar. Bu da onları karamsar ve umutsuz yapıyor. Kendi tutkularına, duygularına ve benliklerine sığınmış - kapanmış, bencilleşen ama bencilleşmenin nimetlerinden değil sadece zararlı kısmından etkilenen bir kuşak ortaya çıkartıyor.
Eğitim sistemimizin, gerçekçi bir şekilde önümüzdeki 30-50 yıl arası olası gelişmeleri öngörmelerini sağlayacak şekilde olması lazım.
Böylece yetişen kuşaklar, ona göre ihtiyaç duyulacak alanları görüp ona uygun politikalar, projeler geliştirebilsinler.
Batı'nın avantajı bu. Bizimkine göre light sayılacak eğitim sonrasında bile, gençlerin makul bir gelecek vizyonları var.
Biz de ise toplumun 3 günden ötesini düşünmesi riskli görülüyor gibi... Hayal etme ile öngörü de bulunmayı karıştırıyoruz.
Örneğin, Ziraat mühendisi olsam, küresel ısınma nedeniyle düşen yağış rejimini göz önüne alıp, günümüz sudan, Kenya, Etiyopya gibi ülkelerdeki tahıl türlerini evcilleştirmeye (Anadolu'ya uyumlu hale getirmeye) başlardım.
Gelecek vizyonu olmayan ve nasıl vizyon üreteceğini de bilmeyen bir toplum yetiştiriyoruz.