kemal-bay-hickimse7261
Uyanık haldeki, uyku halindeki ve diğer beyin hastalıkları durumunda( epilepsi nöbetleri gibi ); insan zihninin ve beyninin entropi düzeyinin durumu üzerine.
kemal-bay-hickimse7261
https://futurism.com/new-study-links-human-consciousness-law-governs-universe/
kemal-bay-hickimse7261
Bilinç, canlılığın evrensel entropiyi arttırma şekillerinden ya da araçlarından biri. Belkide bilinç ,cansızlıktan canlılığa geçişin zihinsel kapasite ölçütüdür. Ne zaman bir şeye canlı deriz ? Enerjiyi değiş tokuş ettiğinde mi ya da enerjiyi depolayıp; bunu var olmasını sağlayacak fonksiyonlar için dağıttığında mı ? Ya da fotosentez yapan bir bitkinin bunu bilinçsiz yaptığı ile bir insanın bilinçli ( ? ) yemek yemesi arasında ki " bilinçlilik ölçütü " ya da "bilinçli sınırı " ?
Makale şunu diyor: " Bilinç, maksimum düzeyde bilgi değiş-dokuşu yapan bir sistemin yan etkisi olabilir. Diğer biz söz ile: " İnsan bilinci artan entropi ile ortaya çıkıyor. "
Beyinde entropi artması tam olarak nasıl olur ama ? EEG ile beynin farklı bilinç durumlarında ( uyanık, uykuda, uyku öncesi ve tam bilinçli ) farklı dalgalar yaydığını biliyoruz. Bu dalgalar, insan beyninde bilgi ve enerji değiş-dokuşu yapan nöronlardan kaynaklanıyor. Sonuçta ölüm dışında bö nöronlar hareketsiz kalmıyor, hep bir beyin aktivitesi söz konusu bilindiği üzere. Bilincin diğer kısmı vücudumuzun otonom sinir sistemi aracılığı ile " bizim bilincimiz " dışında vücudumuzu yönetiyor. Buda demek oluyor ki uyurken bile beyin entropisi belirli bir seviyede olmak zorunda. Belki beyin entropisi uyanık ve beta dalgaları yayan bir bilinç durumunda bir beyin için daha fazla olacaktır. Ama burada ki mantık nedir ? Uyanıkken daha fazla nöronun ve nöroglianın aktif bir şekilde bilgi ve enerji değiş-dokuşu yapıyor olması mı ? Ya da uyanıkken daha fazla soru ve düzensizlik yaratıyor oluşumuz mu ? Peki ya şuna ne demeli ? " Artan entropi ile ortaya çıkan insan bilinci; dış dünyada ki artan entropiyi azaltıyorsa ? Yani insan bilinci, dış dünyada ki entropiyi ya da kapalı, açık sistemlerde ki entropiyi azaltmak için kendi beyninde ki entropiyi arttırıyorsa ve bir şekilde bu takas entropinin artmasını sağlıyorsa ?
kemal-bay-hickimse7261
Konu sağlam ve heyecan verici fakat birinin bu konu hakkında ne taraftan tartışmaya girileceği hakkında bir yol göstermesi gerek.
necmi-tufek7866
Entropiyi düzensizliğin artması olarak tanımlıyorsak çok basit olarak iki kısımda incelemek gerekiyor sanırım.
1-Beynin kendisinin yani hücresel elemanlarının neron, sinaps, sinir (ne deniyorsa) düzenliliği mi? Değişik şekillerdeki bağlantılarının daha düzensiz mi yoksa düzenli hale gelmeleri mi?
2-Yoksa, beynin çalışması sonucu dış çevrede insan eliyle meydana gelen düzensizlik mi?
Ya da, birinin artması diğerinin azalması anlamına mı geliyor? Yani birinin düzenli hale gelmesi diğerinin düzensizliği demek oluyorsa ( ki, mantıklı olan budur) arada bir orantı kurulabilir mi? Yani insan beyninin çok düzenli bir hale gelmesi çevrenin mahvolması, tamamen düzensizleşmesi gibi bir yıkıma, sonuca yol açar mı?
vide-supra1191
Bu makalede ele alınan entropi yaklaşımı bilgi kuramı bazında değerlendirilmiş.
(informational entropy ya da Shannon entropy) Bu yüzden her ne kadar yaklaşımlar ortak bir mantık çerçevesinde kurulsa da bu makale dahilinde termodinamik değişkenleri düşünmenin bir faydası olmayacaktır. Yani beynin içerisinde dolanan bilginin aktarılma yolları neticesinde ortaya çıkan eylemlerin termodinamik yorumunu yapmak iki farklı kavramı karıştırmaya neden olabilir. İnsan beyni bilgiyi işleyebilmek için oldukça karmaşık durumda düzenlenmiş atomlardan oluşuyor ki görece oldukça düşük bir entropi durumunu belirtiyor bu. Fakat makale zaten bilinçli olduğu bilinen bir organizmanın farklı işleyiş durumlarının arasındaki bilinç farkına bakıyor gibi ki sadece bu yaklaşım bile bence çelişkili ve biraz acele ele alınmış bir yargı gibi.
Nöronların aynı fazda titreşip titreşmediklerine bakarak aralarında bağlantı/bilgi atarımı olup olmadığına bakmaları sayesinde asıl kıyaslamayı yapmışlar. (Bu konuda en ufak bir fikrim bile yok o yüzden gerçekten bu yöntemin doğru yorumlandığını varsayıyorum.) ve sonuç olarak beyin ağı içerisindeki etkileşimlerin en fazla olasılıkta düzenlendiği anın normal uyanık durum olduğu sonucuna varmışlar. Kısaca beyinden alınabilecek anlık bilginin en yüksek değerde olduğu an uyanık durum diyebiliriz.
Basit bir yaklaşımla nöronları ya da dalga fazlarını gruplayıp A, B, C, D şeklinde tanımlasınlar. Uyuku durumunda A'nın, epilepsi nöbetinde B nin, normal durumda ise hepsinin dahil olduğunu düşünürsek shannon formülü ile entropi değeri en yüksek uyanık durumda çıkmakta. (Basit bir olasılık ve log hesabı var) Bu ne anlama geliyor dersek uyanık haldeki beynin -bu arkadaşların belirlediği nöron dalgaları ya da fazları çerçevesinde- işlediği bilgiyi öğrenmek için sorulması gereken minimum evet/hayır soru miktarının diğer durumlardan daha fazla olduğu anlamına geliyor. Fakat bu yorum bilincin temelinden ziyade beyinde nasıl bir durumda aktif olduğunu açıklayabilir gibi. Yani ne bilincin temelde hangi etkileşimlerle oluştuğunu ne de bu etkileşimlerin - varsa eğer- minimum miktarını belirtiyor.
Eğer bu nöron fazı güvenilir bir yargı metodu ise bilinç dediğimiz farkındalık düzeyi çevre ile olan etkileşiminin belirli bir hıza ve niceliğe ulaştığı anda aktif oluyor olabilir. Çevredeki bilgiyi gerekli organlar ile alabilen ve bunu yeterince hızlı işleyebilen canlılar bir anda bu karmaşa içerisinde bir yerleri olduğu fikrine kapılıyor olabilir. Aynı yöntemle lsd alan birirnin beynini incelerler ve entropisini daha yüksek bulurlarsa sonuç oldukça düşündürücü olurdu heralde.
necmi-tufek7866
Ben Kemal Bey'in yazısı üzerine fikir beyan etmiştim. Yani makaleyi okumamıştım. Zaten bu tür yayınlara hiç bakmıyorum. Kemal Bey bu tür makaleleri gündeme getirmeyi seviyor. Ama bence bunlar gerçek amacını gizleyen spekülatif makaleler.
Neyse, okuduktan sonra "entropi" tanımını neye göre ve nasıl yaptıkları konusu çok tatmin edici değil gibi geldi. İnsan beyninin entropisi nöron aktivetesi ile ölçülüyorsa onların entropi anlayışı tamamen farklı bir kavram haline gelir.
Ama asıl ana fikir "bilincin ortaya çıkması entropi sayesinde mümkün olmuştur" düşüncesi sanırım. Bu da çok muğlak bir ifade bence. Zaten evrendeki her şeyin ortaya çıkması entropi yüzündendir. Ama olayı iyi tahlil etmek gerekir. Sıcaklık ve enerji değişimleri amino asit gibi bir molekül meydana getirebilir. Ama ondan sonra bu moleküllerin özel görevli hücreler haline gelip insan gibi bir yapı oluşturmaları için düzensizlik değil "düzen" gerekir. Yani enerjiyi kendileri için kullanabilen, kendi kopyalarını üretebilen ve bunun için de çevredeki düzensizliği arttırmak pahasına kendisini daha düzenli hale getiren bir mekanizmadır bu.
Belki konudan farklı bir yargı gibi görünüyor ama benim düşüncem şöyleydi;
"İnsan beyni evrenin entropisini arttırarak kendisini daha düzenli bir duruma getiriyor derken. bunun milyonlarca yıllık bir çalışma olduğunu, beynin bu günkü durumunun edindiği tecrübeler sayesinde mümkün olduğunu, buna her türlü nükleer denemelerin fisyonun, füzyonun ve daha da ileri gidip antimadde gibi çok daha tehlikeli enerjilerin kullanımının da dahil olduğunu söylemek istemiştim. İşte bu bağlamda insan beyninin tamamen düzenli bir hale geldiği, her şeyi çözebilecek bir duruma geldiği aşamanın da çevre veya evrenin yok olması anlamına gelebileceğini düşünmüştüm."
Biraz karamsar oldu ama insan beyni hakkında düşünürken onun sadece bir anlık aktivitesini göz önüne alıp onun üzerinden yargıya varmak benimkinden pek farklı bir düşünce değildir bence...
kemal-bay-hickimse7261
Evet Necmi Bey, gerçekten acınası ve küçük hayatımdan zaman bulup spekülatif makaleler yayınlamak gibi bir hobim olduğunu söylemeyi unutmuşum. Gerçekten...
vide-supra1191
Gerçek amaçları nedir Necmi Bey?
necmi-tufek7866
Gerçek amacın gizlenmesi derken;
Dünya biliminin ulaştığı bir yer var. Ama bizim ülkemizde bu bilim anlayışını takip ve tahlil edebilecek bilim adamları, üniversiteler, bilim kurumları yok gibi bir şey. Varsa da zaten ülke bazındaki kültür anlayışı yüzünden yaptıkları çalışmaları duyuramıyor, anlatamıyor olmalılar.
İşte biz bilimsel olarak onların düzeyini yakalayamadığımız için yapılan bu tür yayınların ne için, ne amaçla yapıldığını anlayamayız demek istiyorum. O yüzden gerçek amaç bize gizli kalır.
Şimdi biz bu tür makaleleri yeterli bilgimiz yokken tartışmaya açarsak hiç olmayacak düzeylerde yanlış anlaşılmalara sebep oluruz demek istiyorum. Çekincem bu yüzdendir. Ama aramızda bunları anlayıp, bize de lisanı münasiple anlatabilecek arkadaşlar varsa elbette minnettar oluruz. Beyin benim araştırma alanım değil. Ama entropi, fizik işin içine girince söyleyecek sözümüz olabiliyor. Ama yine de yanlış anlayıp, yanlış değerlendirme yapıyorsak o zaman yine lisanı münasiple siz bize doğrusunu anlatabilirsiniz. Bundan da minnettar oluruz.
Kemal Bey, duygusallığı bir kenara bırakıp iyi bildiğiniz bu konuda bizi bilgilendirir, aydınlatırsanız en azından kendi adıma teşekkür ederim. Söylediğiniz gibi konu ilginç...
kemal-bay-hickimse7261
Necmi Bey, evet benim ya da bir başkasının bu makalenin ve yapılan deneyin asıl amacını anlatabilecek üst düzey bilgisi, lisanı olmayabilir. Belki olan vardır elbette. Ama bu belirli
bir seviyede anlama, değerlendirme yetimiz, yetilerimiz yok demek değil ki. İlginç ve anlayamadığımız ve anlamak isteyeceğimiz şeyler olunca ben şahsen başlık açıyorum ve farkındaysanız buraya işi düşmedikçe gelip farklı konulardan sorular soran kullanıcı sayısı bir elin parmağını geçmez. O yüzden bu konularda hiç fikrimiz olmamasındansa en azından doğruya yakın bir fikrimizin olması daha iyi diye düşünüyorum.
necmi-tufek7866
Kemal Bey,
Kötü bir niyetim yoktu ki. Gereksiz yere alınganlık gösteriyorsunuz. Zaten benim amacım da farklı değil. Farkındaysanız elimden geldiği kadar katılımcı olmaya çalışıyorum. Ayrıca bu tür konuları ele alıp makalenin yönlendirmesine bakmadan kendi aramızda tahlil edebiliriz diye düşünüyorum. Siz de aynı şeyi söylüyorsunuz. Anlama değerlendirme yetimiz vardır belki. Ama nedense her söylenilen şeyi negatif algılama gibi bir anlayış geldi yerleşti buraya. Bu yüzden de asıl tartışılması gereken konu ikinci planda kalıyor hep. Yani karşıdaki kişinin yazdığında bir çelişki, bir yanlışlık bulup ortaya çıkarmak amacı mı edindik biz? Tabii o zaman kullanıcı sayısı çok az olur. Buradakiler birbirlerine saygı göstermezler, her fırsatta yanlışları kişinin yüzüne vurmayı amaç edinirlerse takip eden, katılmak isteyen kişiler çekinmez mi? Bence hiç kimse böyle bir ortama girmek istemez.
Barış yoksa savaşın bir sonucu olmaz, sadece tükeniş olur...
kemal-bay-hickimse7261
Kimin değil de " neyin " doğru olduğunu tartışmanın daha doğru olduğu aşikar fakat insan duygularının ve hislerinin bilimsel araştırmalarda ki rolünü de göz ardı etmemek gerek. https://www.ted.com/talks/ilona_stengel_the_role_of_human_emotions_in_science_and_research
Ben bu platform ile ilk buluştuğumda bahsettiğiniz şeyi farkettim. Kişilerin dediklerini yorumlarken bilimsel gerçeklerden çok duygusal düşünceleri temel almak bilimi ikinci planda bırakıyor.