furkan-tuncer6169
@Burtay Mutlu zaman hakkındaki fikirlerinizi okudum ve ilgimi çekti eğer hala geçerli ise size farklı bir bakış açısı önermek istiyorum.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Elbette alternatif bir bakış açısı önerebilirsiniz ama ...
Önerinizi sadece bir varsayıma değil, genel olarak tüm arkadaşlara yönelik fikir paylaşımı olarak yapmanız daha uygun olur.
furkan-tuncer6169
Aslında başka bir yerde de belirtmiştim ve sizin açıklamanızın özel görelilikle uyuştuğunu da gördüm ancak sizce de zaman kavramı her ne olursa olsun ışığın özelliklerinden bağımsız olamaması biraz garip değil midir?Aslında özel görelilikten hatta göreliliğin kendisinden anlayacağımız gibi bizim evrenimizde zaman kavramı ışık ile tanımlanmıştır.Çünkü sabit hızlı kabul edebildiğimiz şey ışıktır.Bir de şu vardır ki sonuçta ışığın olmadığı yerde de zaman akmaktadır o halde biradan en genel çıkarım şu olacaktır zaman hareketlerin birbirleri ile karşılaştırılması sonucu bizim için oluşan bir kavram ise o halde sorgulamamız gereken şey uzayımızın neden bu özelliklere sahip olduğudur,ya da hareket nedir bir de şu da gariptir evrende bulunan şeylerin belli fiziki kurallar etrafında etkileşime geçmeleriyle zaman kavramı oluşuyor o halde zamanı ayrı bir boyut olarak düşünmek mantıklımıdır yoksa zaman kavramı uzay boyutunun yansıması mıdır
kemal-bay-hickimse7261
Birincisi zaman kavramı sadece ışık ile tanımlanmamıştır. Zamanı sadece fotonun hareketi ya da hızı ile ölçemeyiz. Sizin için ışık, elektromanyetik dalga spektrumu'nun 400nm-700nm ( görünür ışık ) arasına tekabül eden milyonda birlik kısımdır. Fakat elektromanyetik dalga spektrumunun her frekans ve dalga boyunu taşıyan parçacıkları ve kuvvet taşıyıcılarını, zamana etkisi olmayan uzay-zaman enerjileri olarak düşünmek doğru olmaz. Diğer parçacıkların foton ile aynı hızda oluşu; zamanın foton için tanımlanmasının diğer tüm parçacık ve kuvvet taşıyıcıları için aynı olduğu anlamına gelmez. Foton, burtay bey'in bahsettiği zaman dalgaları üzerinde hareketen eden parçacıklardan sadece biridir. Bu zaman dalgalarının sadece fotonlar ile icra edileceği anlamına gelmez. Zaman diğer 3 uzay boyutu ile bir olup 4. uzay-zaman boyutunu oluşturur. Ne uzaysız zaman olur ne de zamansız uzay.
İkincisi zaman kavramı sadece uzay boyutunun hareketi sonucu ölçtüğümüz " periyodlar " dilimlerinin toplamı değildir. Zaman, düzensizliğin ve hareketin, uzayda ki karşılığının dolaylı somut karşılığıdır. Zamanı hissedemezsin, direkt olarak ölçemezsin ya da göremezsin. Çünkü bizler zamanın içinde değil zamanın yönünde ilerleyen uzay-zaman'nın varlıklarıyız. Bu yüzdendir ki; zamanın büyük patlama ile mi başladığını yoksa büyük patlamanın, ana evren tarafından tarafından var olan bir evrenin " başlangıcını mı ? temsil edip etmediğini bilemeyeceğiz. Büyük patlamanın aslında var olan " ana zamanda " gerçekleşen bir " an " olup olmadığını bilememek gibi bir durum sanırsam.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Ayrıntılarda bilgim artıkça, bazı konularda fikirlerimde de değişmeler oluyor.
Öncelikle, foton'un durumu hakkında. İlk başlarda fotonu Kemal Bey'in ifade ettiği gibi Zaman dalgaları üzerindeki sörfçüler gibi ele alıyordum.
Sonra bu fikrimi geliştirdim. Çünkü direk Zaman dalgaları üzerindeki sörfçü foton fikrinde bazı tutarsızlıklar çıkmaya başladı.
İlki fotonla taşınan enerjinin aktarımı oldu. İkincisi, belli dalga boylarındaki ışığın farklı enerji seviyelerindeki fotonları aktarması oldu. Üçüncüsü, elektromanyetik dalga yayılırken, genişleme ile enerji yoğunluğunu değiştirmesi ve fotonun değişmeyen durumu oldu. Son olarak ta Kütle Çekim dalgaları oldu. Foton ya da herhangi tanımlanabilen bir parçacık taşımayan (graviton taşıdıklarını da sanmıyorum.) Bu dalgaları nasıl tanımlayabilirdik?
Bu nedenle yaklaşımı derinleştirdim. Zaman dalgaları, evren dokusunu titreştiren ve ona akıcılık sağlayan "ana titreşim" olarak ele alıyorum.
Su benzetmesi ile; su moleküllerini zaman titreştiriyor. Moleküllerin titreşim düzeyleri akışkanlığı belirliyor. Tüm evren dokusunu bir ortama (medium/ether) çeviriyor.
Ama yalın (fotonsuz) elektromanyetik dalgalarda, kütle çekim dalgaları da birbirlerine benzer aynı şeyler. Suyun (içinde veya) yüzeyinde " bir etki" ile oluşturulmuş basit dalgalanmalar sadece.
Suya atılan taşın çıkardığı dalgalar gibi.
Foton işte bu dalgalar üzerinde sörf yapıyor. Atılan taşın momentumu, nasıl oluşan bozulmanın (dalganın) frekansını ve genliğini belirliyorsa, burada da durum aynı.
Böylece oluşan her farklı dalga boyundaki dalga ile farklı frekanstaki fotonları taşımak mümkün. Aralarında uyum yok ise taşıyamaz. (Mor ötesi dalga boyu ile kızıl ve ötesi frekanslardaki fotonların taşınmaması gibi)
Kütle çekim dalgaları da benzer şekilde bir yapıda.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Işık hızının üst sınır oluşu, ışığa olan bağımlılığından kaynaklanmıyor.
Planck Ölçeklerinin izin verdiği en üst sınır olmasından kaynaklanıyor.
Bence Zaman, 1 Planck Mesafe/Zaman periyodundaki dalgalardan ibaret.
Madde -kütle oluşumunda, atom altı frekans ve dalga boylarında bu ölçeklere ve bunların katsayılarına olan bağımlılık ta bu yüzden.
Atom çekirdeği titreşiyor. Titreşimi ile oluşan genlik alanlarıma Planck değerlerine bağımlı. (Elektronlarda buna göre bu alana yerleşiyor).
Bunu benzetme ile şöyle düşünün. Basınç gibi her yönde birden olmak koşuluyla, bir odanın tam ortasına konmuş kristal bir küreyi ultra frekanstaki (tek dalga boyu) ile bombardıman ettiğiniz de, kristalden yansıyan dalgaların dalga boyu ve frekansı kaynağa bağımlı olmaz mı?
elbette olur. (Hatta bazıları çok güzel matematiksel fonksiyon grafikleri de (su- toz- kum ile ) oluşturuyor. İnternette videoları var)
Zaman’ın 4ncü boyut özelliği de bu “bir Planck dalga boyundan” kaynaklanıyor. Bu bir Planck mesafesi, tanımlanabilen bir enerji titreşimi için gerekli yeterli en küçük mesafe. (Ve en düşük enerji seviyesinde bir fotonun oluşumu için).
(Enerjinin titreşerek sicim olması ve bunlardan kütleye dönüşüm, sicim yaklaşımında daha ayrıntılı ele alınıyor)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Sorduğunuz , uzayımızın neden bu özelliklere sahip olduğunun başka bir (soyut) anlamı yoksa sanırım fikrimi açıklamış oluyorum.
Gördüğünüz gibi ışık sadece uygun bir deney gözlem aracı.
furkan-tuncer6169
Genel olarak bir dalgalanma ya da titreşmeden bahsediyorsunuz fikir gerçekten güzel , ancak demek istediğim şudur yalnızca ışık demem yanıltıcı olmuş o yüzden artıık elektromanyetik dalga diyeyim.Öncelikle zaman bazı dalgalanmalar ve titreşimler sonucu ifadesini kullandığımızda sizce de gariplik oluşmaz mı söyle ki hareket yalnızca zamanın varlığıyla mümkün aslında bana göre zamanı var eden şey ancak birbilerinin sürekliliğini devam ettirdikleri için iki tanım da doğru söyleyeceğim şey şudur titreşimler ve dalgalanmalar zamanı oluşuruyorlarsa bahsettiğimiz dalagalanma ve titreşim hareketlerini sağlayacak yeni bir zaman mı vardır yani titreşimlerin oluşması için zamanın o titreşinlerden ya da dalgalardan önce de var olması gerekmez mi
furkan-tuncer6169
Biraz eksik ve hatalı yazmışım umarım anlayabilirsiniz
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Eksik veya hatalı demekten ziyade aynı kelimelere farklı kavramlar yükemiş durumdayız.
Sizin "dalga veya titreşim" kelimelerinden anladığınızla, benimki farklı gibi...
Öncelikle dalga, bir doku-ortam vasıtasıyla enerjinin aktarılmasıdır. Doku bölgesinde kalır. Dalganın genliğinde (amplitude) taşınan enerji ise bu dokudaki hareket ile ilerler.
İki dalga karşı karşıya geldikleri zaman enerji kaybetmeden birbirleri içinden geçer. Geçebilir. Ancak dalga boyları uyumlu ise ya da fazları, buna göre bazı noktalarda birbirlerini sönümleyebilir (yıkıcı) ya da birbirine eklenip daha yüksek tepe yapabilirler.
Dalgaların hızlarını etkileyen en önemli şeylerden biri de, ortamın akışkanlığıdır. Sonra akışkanın diğer özellikleri de gelir. Ortamın yoğunluğu ve akışkanlığı, dalganın en üst hızını daima sabitler.
(Örnekleme amacıyla; Ses'in sudaki ve havadaki ve çeşitli maddelerdeki hızının sabit kalışına bakın...)
Ortam akışkanlığının verdiği bu üst limiti aşmak çoğu zaman zordur.
Bir nesnenin, akışkan olabilmesi için ise, çok küçük parçacıklardan oluşması lazım. Bu parçacıklar arasında da bağ zayıf olmalı. Yani, akışkanın birimleri birbirinden bağımsız eş güdümsüz harekete de sahip olmalılar.
Yani diğer deyişle titreşmeliler. Titreşim de bir dalga türüdür diyelim. Belli bir alanda tekrarlanarak yapılan bir hareket.
Bu titreşim hızı ne keder yüksek ise, dokunun akışkanlığı da o derece yüksek olur. Bu da nesnelere koyacağı üst limit hızı yükseltir.
Evren, bence, düşük yoğunluklu bir enerji dokusuna sahip. (Maddelere göre)... Bu doku parçacıkları sadece sınırlı ve belli yönlerde titreştiği zaman, boyut sahibi nesneler olup, saptanabilir hale geliyorlar.
Ama hiç bir yöne titreşmediklerinde veya her yöne birden titreştiklerinde saptanamıyorlar diye düşünüyorum.
Evrenin genişleme kıyılarındaki basınç farklarından doğan titreşimler, evrene zaman dalgaları olarak yayılırken, bu dokuyu yani enerjiyi titreştiriyor. Evren dokusu akışkanlaşıyor ya da mevcut akışkanlığı artıyor.
Daha eski paylaşımlarda bu konudaki varsayım paylaşımlarını görebilirsiniz.
Bu arada bunların hepsi birer varsayım. Bunu unutmayın.
furkan-tuncer6169
Bana göre ise zaman hareketler bütünü ve elektromanyetik dalgaların hareketleri bu kavramı bizim için tanımlar size soracağım şu zamanın hareketler bütünü olarak düşünülmesi sizin için neden yanlıştır sonuçta yeni bir varsayım oluşturmuşsunuz bu kavram için.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
(Fiziğe bakışı kıt ve sığ birisi konuya eksi puan vermiş.) Zaman'a bakışımızda da genel olarak aynı dar görüşlülüğümüz var.
Özel görelilikten önce eter evrendeki açıklamalara referansı idi. Özel görelilik; ışık hızının sınırlanmasında eter kavramını kullanırken, aynı teorinin ikinci kısmı olan harekette ise "etere gerek yok" diyerek eteri terk etti. Morleyson ve arkadaşı Eter"in varlığını kanıtlamaya çalışırken ise onun etkisiz, "yok" olduğunu gördüler.
Böylece, fizik açıklamalarında göreli hareketten başka referans alınabilecek bir şey kalmadı.
Şu anki fizikte bu bakış üzerinde dallandı, budaklandı.
Hareketin göreliliğinde ve genel olarak zaman tanımında, zaman yardımcı bir değişken rolünde. Bazen bir çarpan, bazen bir bölen, bazen kare...
Yaptığım "hareket yerine", temel baz- referans alınabilecek bir "Dalgasal Zaman" tanımlamak. Bu Zamana göre; hareketi, göreli hareketi ve göreli zaman'ı açıklamak mümkün.
"Zamanın hareketler bütünü" tanımı yanlış değil. Kendi koşullarında doğru ve yeterli. Yanlış demek, Newton çekim kanunlarına "işe yaramaz" demek gibi bir şey. Oysa Nasa hala kullanıyor.
Kısaca kullanım alanları ve bakış açısı farkı var.
(Daha sonra çift yarık deneyine özel göreliliğe uyarlarken (sonuçlarım yarım, daha bitmedi.) Lorentz dönüşümlerinde, en önemli olanın: hareketlinin Zaman-konum eşdeğerlilik grafiklerinin, sabit olana uyarlamak olduğunu gördüm. En önemlisi Zaman dönüşümleriydi.)
furkan-tuncer6169
Bahsettiğim tanım benim varsayımlarım için yalnızca bir başlangıç niteliğinde zaten fark ettiyseniz burada herhangi bir açıklama yok zaman hareketler bütünü ancak neden ya da hareket nedir sorularına cevap yok ancak benim en çok merak ettiğim şey her şeyin kendisinden daha küçük olandan oluşmuş olması mümkünmüdür sorusuydu aslında doğru adım atabilmek için varsayımlardan kaçınıyorum.Cevap verdiğiniz için teşekkürler.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Burada bir noktayı daha vurgulamak faydalı olacak gibi... Bence "Hareket" ile "Zaman" arasında zıt yönlü boyut ilişkisi var. Yani "Hareket" de bir boyut olabilir.
Hareket, Zaman yavaşladıkça, açılan bir boyut gibi geliyor bana.
Yani 5nci boyut.
Biri açılırken. diğeri kapanıyor. Kütle Durağan halde iken, Zaman en yüksek konumunda, hareket ise kapalı-kıvrık...
Hareket ile Zaman yavaşlıyor.
Bunu de göz önüne almanız faydalı olabilir.