mimiuzay7956
zekamızın evrimi ve diğer canlılarla kendimizi kaşılaştırırsak eğer
mimiuzay7956
doğa bir savaş halinde canlı türü diğerinden üstü olamaya çalışıyor ve geçirdiği bazı evrimsel özellikleri de bu sebepten kazanıyor.bir böceğin tıpkı yapraktan farksız görünmesi gibi bir savunmaya sahip olması örnektir. insanlar doğadaki diğer canlılardan ön beyni yani benliği ve genel anlamda zekası ile üstündür.bunun üzerine düşünecek olursak..
mimiuzay7956
gelecekte diğer canlılarda insanlarla başa çıkabilmek için zekalarını geliştirebilir mi ? yani gelecekte 'ne kadar güçlü olduğun değil ne kadar beynini kullandığın önemlidir aslan kardeş' diyebilir miyiz ?
mimiuzay7956
sorumun amacı şu ; zaten insanlık kendi içinde üstün olma savaşını veriyor ama henüz bize bir rakip yok peki ya olsaydı nasıl ve ne yönde gelişirdik ?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer yöntemlere oranla büyük üstünlüğü vardır.
Ama zeka tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor.
Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum.
Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği ve aynı saldırgan tavrın bir MAD (Mutually Assured Destruction, soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim.) caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak sorunda kalacağını düşünüyorum.
Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.* Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar.
(Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.)
Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı.
Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...)
* Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer silahlara oranla büyük üstünlüğü vardır.
Ama zeka, türün devamlılığı için tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor.
Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum.
Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği için ve aynı saldırgan tavrın bir MAD* caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak sorunda kalacağını düşünüyorum.
Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.**
Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar.
(Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.)
Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı.
Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...)
* (Mutually Assured Destruction=MAD), soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim. Aynı isimle çıkartılan ve Soğuk savaşı, taraflarıyla eleştiren dergi zamanla dünyanın (1970'ler) en çok okunan mizah dergisi oldu. (İkinci Rusların Krokodil, Üçüncü Türklerin Gırgır idi.)
* *Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bence Zeka, canlı için evrimsel bir silahtır. En az diş, pençe kadar öldürücüdür. Enerji verimliliği açısından ise, diğer silahlara oranla büyük üstünlüğü vardır.
Ama zeka, türün devamlılığı için tek başına yeterli değil gibi gözüküyor, Akılda (kalbin zekası) gerekiyor.
Eğer insanlığa rakip bir zeka olsaydı, şu anki hoyratlığı ve kabalığı ile doğaya yaklaşmaya cesaret edemez, aklını da geliştirirdi diye düşünüyorum.
Çünkü artık kaynakları tek başına tüketemeyeceği için ve aynı saldırgan tavrın bir MAD* caydırıcılığından dolayı, aklını da kullanmak zorunda kalacağını düşünüyorum.
Her ne kadar babam gelen kuşaklardan çok ümitli olmasa da, ben umutluyum.**
Doğaya ve yaşama karşı, (azalan kıt kaynaklardan dolayı belki de) bizden daha duyarlılar.
(Bir de kendi karamsarlıklarımızı ve karanlık korkularımızı aşılamaya çalışmasak, başarılı sonuçları daha hızlı alabilirler.)
Rakip bir zeka türü, aklı kullanma sürecini hızlandırırdı.
Sonuç: Akıl, hayata saygı duyar. Hayata saygı ise, gelişimdir. (Bence...)
* (Mutually Assured Destruction=MAD), soğuk savaş nükleer gerilim döneminde üretilmiş, tarafların birbirlerini yok ederken dolayısıyla kendilerini de yok etmesini içeren terim. Aynı isimle çıkartılan ve Soğuk savaşı, taraflarıyla eleştiren dergi zamanla dünyanın (1970'ler) en çok okunan mizah dergisi oldu. (İkinci Rusların Krokodil, Üçüncü Türklerin Gırgır idi.)
* *Çünkü son 3000 yıllık yazılı kayıtlara göre, (bazı Sümer tabletlerinden, Yunan anlatımlarına, çeşitli Çin mezar buluntulrından. efsanelerdeki anlatımlara) yaşlıların gençlere bakışı, gençlerinde hayata bakışı "pek değişmemiş". Herkes bir ara genç sonra yaşlı olduğuna göre bu doğal bir süreç. Bu nedenle "kuşaklar arası çatışma" tartışılmaya değer bir konu bile değil. Hep oldu, hep olacak.
hakan-k9304
Ben sadece hayvanların gelecekte zekileşeceğini düşünmüyorum. İnsanlarında Maalesef, zaman ile, ırklar olarak birbirlerinden farklılaşıp, farklı türler haline geleceğini de düşünüyorum.
Bu yüzden hayvanların zekileşmesi, insanların birbirlerinden farklılaşması kadar büyük bir olay değil sanırım.
Hem daha önce tarihte görüldüğü gibi; bazı ırklar ,yakınlarındaki ırklar kadar
iyi olmadıklarından dolayı, doğal olarak elenebiliyorlar.
-------------- İnsanın fiziksel gelişimi
Tek gelişimimiz sadece beynimizde olmuyor. İnsanlar boyut olarak sürekli gelişip güçleniyorlar. Yani eski atalarımız bize oranla daha küçüktü.
Biz ise daha büyüğüz. Bazı yaratılışçılar aksini iddia ediyor olabilirler.
Çünkü, onların inancında ilk insanların doğada hayatta kalabilmesi için çok büyük olmaları gerekiyor. Bu yüzden kulaktan kulağa ''Eski insanlar daha büyükmüş!'' gibi bir söylenti geçirmeye çalışıyorlar.
Tabi bunun gerçek olmadıgını fosiller yolu ile bilebiliyoruz.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Burada ufak bir eklemem var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum.
Beyin'in vücuda göre büyüklüğü daha önemli diye biliyorum.
İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa vücuduna yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu.
İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var.
3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması...
Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki tür çeşitliğini korudukları saptanmış...
Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirlerken (avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...)
Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Burada ufak bir itirazım var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum.
"Beyin'in vücuda göre oranı" daha önemli diye biliyorum.
İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa kimi organlarına yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu.
İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. (Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var.) Önemli olan yüzey alanı/kütle oranı...
3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması...
Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki genetik çeşitliklerini korudukları saptanmış... İnsanlar adaya gelene kadar yaşamışlar en azından...
Av ve avcı koşulları da belirleyici bir başka etken. Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirliyor. (Avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...)
Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. Ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Burada ufak bir eklemem var. Gövde büyüklüğü ile zeka arasında bir korelasyon yok diye biliyorum."Beyin'in vücuda göre oranı" daha önemli diye biliyorum.
İkinci olarak gövde büyüklüğünü etkileyen etmenler farklıdır. Mesafe atmosferdeki oksijen yoğunluğu. Dinozorlar çağı dediğimiz dönemlerde atmosferdeki oksijen miktarı yoğunluğu günümüzdekinden fazlaydı. Bu şekilde kalp ile pompalanan kanda taşınan oksijen çok geniş kütlelere yeterli oluyor, yükseklere çıkabiliyordu. Yani Brontozoru günümüzde yetiştirseniz, çok daha küçük olmak zorunda. Yoksa kimi organlarına yeterince oksijen alamaz, beynine (ki yükseklikleri 20 metre civarı) pompalanan kan yetersiz olurdu.
İkinci bir etmen ise , atmosfer sıcaklığı... Kuzeye gittikçe ısı kaybını azaltmak için yüzey alanı azaltılırken, vücut hacmi artırılır. Böylece ısı kaybı minimuma indirilir. Kuzeyde bu yüzden iri ve yuvarlak vücut yapıları gelişimi olur. (Yani Vikingler, savaşçı oldukları için değil, kuzeyde yaşadıkları için iriydiler. Burada tam tersi İnuit-insan-Eskimolar da deri altı vücut yağı eşit dağıtımıyla beraber gene silindirik ama daha küçük bir vücut yapısı geliştirmişler. Çünkü vücut büyüklüğünü belirleyen 3ncü etmen in etkisi var.) Önemli olan yüzey alanı/kütle oranı...
3ncü etmen ise yiyecek kaynaklarının yeterliliği... Eğer yeterince yiyecek yok ise, türlerin (genetik) devamı için küçülmeler söz konusu. Çünkü tür sağlılığını korumak için birey sayısını ve genetik çeşitliliği korumak zorundalar. Ama yetersiz yiyecek kaynaklarının da paylaşılması...
Yaklaşık 12-15 bin yıl evvel deniz seviyeleri düşük iken İskoçya adalarında yaşayan Mamutların bazıları, suların yükselmesi ile adada mahsur kalmışlar. Daha sonra bunların cüceleşerek adadaki genetik çeşitliklerini korudukları saptanmış... İnsanlar adaya gelene kadar yaşamışlar en azından...
Av ve avcı koşulları da belirleyici bir başka etken. Güvenlik ve saldırılamazlık ihtiyaçları da gövde büyüklüğünü belirliyor. (Avlar büyüdükçe, avcılar da irileşmiş. Çünkü irileşen avları avlamak daha zor...)
Günümüzde insanlar irileşiyor doğru. Ama bunun nedeni evrimsel değil. Daha dengeli ve sağlıklı beslenme imkanları ile hastalıklara karşı geliştirilen teknikler ve tedavilerle daha az hasar alınması ana etken.
hakan-k9304
Burtay Mutlu,
Bu onuda tamamen haklısınız.
Günümüzde yiyecek bulma sıkıntısı pek yaşanmadığından insanlar (genetik olarak) büyüyebiliyor.
Ama kıtlık olsaydı; yeterli enerji sağlanmadığı için genetik olarak daha küçük, yani daha az enerjiye ihtiyaç duyan canlılar neslini koruyabilicekti.
hakan-k9304
Burtay Mutlu,
Bu konuda tamamen haklısınız.
Günümüzde yiyecek bulma sıkıntısı pek yaşanmadığından insanlar (genetik olarak) büyüyebiliyor.
Ama kıtlık olsaydı; yeterli enerji sağlanmadığı için genetik olarak daha küçük, yani daha az enerjiye ihtiyaç duyan canlılar neslini koruyabilicekti.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Hakan Bey,
Bu açıdan yaklaşımınızı destekleyen canlı bir toplumsal örnek var. Üstelik genetik etkiyle olamayacak kadar da hızlı bir değişim söz konusu: Çinliler.
Son yüzyıl içinde,(özellikle 1980 sonrası kuşaklar) beslenme şartlarındaki gelişme ve buna dayalı kalori tüketim artışı ile ortalama boy artışı 30 santimi geçmiş diye hatırlıyorum.