kemal-bay-hickimse7261
Tanecikli Uzay Teorisinde ki uzay parçacıklarının temelini süper sicim teorisinde farklı titreşerek farklı atom-altı parçacıklar oluşturan " sicimler " ile açıklayabilir miydik ? @Necmi Bey.
necmi-tufek7866
Sicimlerin plank boyutunda olduğu kabul ediliyor. Yani evrenin madde anlayışının en alt limitidir diyebiliriz. Kütleli parçacık yapılanması için gereklidirler. Temel taşıdırlar. (Tabii ki sicim teorisine göre)
Uzay parçacıklarının böyle bir işlevi yoktur. Plank boyutunun çok daha altında bir büyüklük seviyesindedirler. Uzay dokusunu oluştururlar. Enerji seviyeleri çok küçük olduğundan evrenin maddi yapılanmasıyla hiç bir ilişkileri olamaz. Çünkü ilişki kurabilecekleri bir alış-veriş kuantaları, elektrik potansiyelleri yoktur. Sadece kütleçekime tepki verirler. (Kütleli oldukları için) Tabii bir de basınç konusu var. Ne kadar küçük olurlarsa olsunlar enerji taşıdıkları için basınca karşı da tepki verirler.
Bu parçacıklar evren var olduktan, yani büyük patlamadan sonra yaratılamazlar. Evrenin enerjisi buna yetmez. Büyük patlamadan önce, en azından iki evren enerjisinin oluşturduğu basınç alanında enerjinin simetrisinin kırıldığı ilk fazda meydana gelmiş olmalıdırlar.
Tabii burada akla gelen bir soru daha olacaktır. Bu parçacıkların anti parçacıkları da üretilmiş olmalıdır. Onlara ne oldu?
İki ihtimal var:
Ya, bu parçacıkların anti parçacıkları da özdeştir. Yani foton gibi anti fotonlar da aynıdır ve özdeştir.
Ya da, tam tersi olarak bu parçacıklar her yönde iticidirler ve büyük patlamayı onlar sağlamış çok kısa bir zaman aralığında evrenin 28 sıfırlı bir katlanmayla şişmesini sağlamış olabilirler. Enerjinin ilk fazı böyle bir şey olmalıdır ki simetri kırılmaları ardı sıra devam etsin...Genleşme (patlama) için de bir neden olsun...
necmi-tufek7866
Daha iyi anlaşılması için ek;
Evrenin kütle yapılanması büyük patlama ve şişme sonrası sıcaklığın belli bir dereceye düşmesi sonucu oluşur. İlk anlardaki o yüksek ısıda kuarklar oluşsa bile anında antikuarklarla çarpışıp tekrar ışımaya dönüşürler. Işıma çok güçlü fotonlar içerir ve onlar da çarpışıp kuark-antikuark çiftleri oluştururlar. Bu döngü sırasında genleşme ve soğuma devam eder. Bu arada kuark-antikuark dengesi milyarda bir gibi küçük bir oranda kuark lehine değişir (kırılır). Evreni meydana getiren madde işte bu milyarda birlik simetri kırılmasından ortaya çıkmıştır.
Ama teorideki uzay parçacıkları böyle değildir.
Enerji, akdelik limitini aşıp tetiklendiğinde ilk olarak "uzay parçacıkları" meydana gelir. Çok küçük bir boyuttadırlar ve o ilk andan sonra ısı düşüp genleşme başladığı için tekrar yaratılmaları veya yok edilmeleri mümkün olmaz. Yani enerjinin yaratabileceği en küçük parçacıklardır ve bir daha yaratılamazlar. Ama çoğalırlar... Tabii ki yok da edilemezler. Ancak negatif basınç ortamı onları etkileyip yok edebilir.
Bu günkü kuarklar daha düşük sıcaklık seviyesinde yaratıldıkları için daha büyük boyuttadırlar. Uzay parçacıkları en azından iki evren enerji-sıcaklığının üretimidirler ve bu günkü kuarklardan çok daha küçük olmaları doğaldır, mantıklıdır. (Ama yine de teorinin en saçma yeri burasıdır derseniz bence de çok yanılmış olmazsınız.)
Bence, kütleçekim simetrisinin çekici kısmını oluştururlar. Yani "kütleli graviton" dersek çok yanılmış olmayız. Simetrinin itici kısmı da işte şişme, genleşme veya patlama olayını gerçekleştirmiştir dersek yine çok yanılmış olmayız diye düşünüyorum.
kemal-bay-hickimse7261
Uzay parçacıklarının gerçekten var olduğunu kanıtlayabilir miydik ? Eğer teorik olarak varlıklarına dair kanaat getirsekdik nasıl kanıtlardık varlıklarını ? Çünkü kuarklardan ve planck mesafesinden daha küçük 10 üzeri 0'lı bir küçüklük söz konusu ?
necmi-tufek7866
Zaten teorinin "teori" olmasının nedeni bu. Eğer kanıtlanabilecek bir şey olsaydı "yasa" olurdu. Ancak, açıklanabilecek ne varsa, evrende bilinmeyen her ne varsa bu "uzay parçacıkları" çözüm getiriyorsa;
Yani aslında "var olmaları" gerekiyor ve böylece her şey çözülebiliyorsa...
O zaman mutlaka var olmaları gerekir.
Onların varlığı doğrudan ispatlanamaz. Çünkü teknoloji şu sıralar ancak 17 sıfırlı küçüklük derecelerine inebiliyor. Plank mesafesine inmeleri için daha 15 ten fazla sıfırlı küçüklüğe inmeleri gerekiyor. Zaten bu bile mümkün değil. Çünkü enerji yeterli gelmiyor. Plank mesafesinin daha aşağısı bizim evrenimizin anlamlı bir tanımı olamıyor. Çünkü o küçüklüğü temsil edecek hiç bir parçacık veya enerji düzeyi "evrenin enerji anlayışı" bakımından anlam ifade etmiyor. Ve bir de üstelik biz oradan çok daha küçük bir yapılanmayı düşünmeye çalışıyoruz.
Ama söylediğim gibi, eğer "uzay parçacıklarını" var olarak kabul edersek, evrenin açıklanamayan hiç bir davranışı veya gizemi kalmıyor. Bu yüzden bu teori beni etkiledi.