pyskophat2791
DİN İLE BİLİM ÇATIŞIR MI ? ÇATIŞMAZ MI ?
hic-kimseyle-tartismaz9132
http://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/24166/
https://www.fizikist.com/beyin-firtinasi/24013/
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bu kurumlar değil ama "taraftarları çatışır".
Taraftar olmayanlar için ise, ikisi de aynı anda mümkündür...
Bu bir dünyayı algılama ve yorumlama meselesidir.
Günümüzde ırkçılık ve buna dayalı milliyetçilik hem zayıf hem de ilkel bir gruplaşma-topluluklaşma yolu olmuştur.
Kültüre ve değerlere dayalı milliyetçilik öne çıkmaktadır. Aslında 90'lı yıllardan sonraki neo liberalizm ile devletlerin vatandaşın sosyal refah araçlarını aşamalı olarak kaldırması ve demokrasinin "istenen sonuca ulaşana kadar oylamaya devam" a dönüşmesi sonucu, günümüz insanın endişeleri ve korkuları geçmiştekine oranla çok daha fazla.
Bu nedenle, basit ırkçılıktan, kültür milliyetçiliğine, hemşerilikten, kültürel benzeşime, inançtan, inanmamaya, eğitimden , görgüye kadar bir çok kalem üzerinden, gruplaşma eğilimleri artıyor.
Siyasetin ve siyasetçi olmanın, sıradan vatandaş için, ilk yatırımı pahallı uğraş olması her türlü meclis içinde , vatandaşın kendisinin ve düşüncesinin temsil edildiğine inanırlığını azaltmış.
Böylece siyasete de inanç ve güven ciddi oranda aşınmış, hatta uluslararası ekonomik güçlerin , ulusal politikaları, devlete ve varlığına rağmen biçimlendirmesi bu güvensizliği körüklemiş durumda...
Böyle bir ortamda, din ve bilim , insanları aynı genel çatı arasında toplayabilecek ve diğerlerini ötekileştirebilecek çok önemli sosyal psikoloji silahına dönüşmüş durumda...
Çatışmalarda, aslında din ile bilimin uyumsuzluğundan değil, ( ki elbette aralarında fikir ve söz birliği yok ama ikisi de farklı açılardan, benzer "temel soruların" cevaplarını arıyorlar) bu enstrümanı kullananların çeşitli nedenlerle çatışmalarından çıkıyor...
Sorunuz daha en başta, bu çatışma-çatıştırtma eğiliminin izlerini taşıyor. Bu yüzden cevapladım.
Bu arada yazdıklarımı ülkemiz için düşünmeyiniz sadece, bu durum küresel bir salgın.
Bugün ABD seçimlerinden, Avrupa'daki değimlere ve toplumsal hareketle bir bakarsanız, bir çok ülkenin aynı yolda, kendi toplumsal yorumlarıyla yürüdüğünü görürsünüz.
Ülkemizdeki durumda bu dünyadaki eğilim değişimine uymuş durumda. Yani doğal akışında bir bakıma. Eski liberal ve 90'ların alternatifsiz neo liberal ekonomik sistemleri çöküyor sadece. Yerine ne gelecek kimse bilmiyor?
Tekerlekleri döndüğü sürece, aracı yürütmeye çalışıyorlar ama hedef neresi, bir bilen yok.
-------------------------------------------------------------------
(Sorunuzun bu açıdan da bir cevabı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? :-)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bu kurumlar değil ama "taraftarları çatışır".
Taraftar olmayanlar için ise, ikisi de aynı anda mümkündür...
Bu bir dünyayı algılama ve yorumlama meselesidir.
Günümüzde ırkçılık ve buna dayalı milliyetçilik hem zayıf hem de ilkel bir gruplaşma-topluluklaşma yolu olmuştur.
Kültüre ve değerlere dayalı milliyetçilik öne çıkmaktadır. Aslında 90'lı yıllardan sonraki neo liberalizm ile devletlerin vatandaşın sosyal refah araçlarını aşamalı olarak kaldırması ve demokrasinin "istenen sonuca ulaşana kadar oylamaya devam" a dönüşmesi sonucu, günümüz insanın endişeleri ve korkuları geçmiştekine oranla çok daha fazla.
Bu nedenle, basit ırkçılıktan, kültür milliyetçiliğine, hemşerilikten, kültürel benzeşime, inançtan, inanmamaya, eğitimden , görgüye kadar bir çok kalem üzerinden, gruplaşma eğilimleri artıyor.
Siyasetin ve siyasetçi olmanın, sıradan vatandaş için, ilk yatırımı pahallı uğraş olması her türlü meclis içinde , vatandaşın kendisinin ve düşüncesinin temsil edildiğine inanırlığını azaltmış.
Böylece siyasete de inanç ve güven ciddi oranda aşınmış, hatta uluslararası ekonomik güçlerin , ulusal politikaları, devlete ve varlığına rağmen biçimlendirmesi bu güvensizliği körüklemiş durumda...
Böyle bir ortamda, din ve bilim , insanları aynı genel çatı arasında toplayabilecek ve diğerlerini ötekileştirebilecek çok önemli sosyal psikoloji silahına dönüşmüş durumda...
Çatışmalarda, aslında din ile bilimin uyumsuzluğundan değil, ( ki elbette aralarında fikir ve söz birliği yok ama ikisi de farklı açılardan, benzer "temel soruların" cevaplarını arıyorlar) bu enstrümanı kullananların çeşitli nedenlerle çatışmalarından çıkıyor...
Sorunuz daha en başta, bu çatışma-çatıştırtma eğiliminin izlerini taşıyor. Bu yüzden cevapladım.
Bu arada yazdıklarımı ülkemiz için düşünmeyiniz sadece, bu durum küresel bir salgın.
Bugün ABD seçimlerinden, Avrupa'daki değimlere ve toplumsal hareketle bir bakarsanız, bir çok ülkenin aynı yolda, kendi toplumsal yorumlarıyla yürüdüğünü görürsünüz.
Ülkemizdeki durumda bu dünyadaki eğilim değişimine uymuş durumda. Yani doğal akışında bir bakıma. Eski liberal ve 90'ların alternatifsiz neo liberal ekonomik sistemleri çöküyor sadece. Yerine ne gelecek kimse bilmiyor?
Tekerlekleri döndüğü sürece, aracı yürütmeye çalışıyorlar ama hedef neresi, bir bilen yok.
-------------------------------------------------------------------
(Sorunuzun bu açıdan da bir cevabı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? :-)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bu kurumlar değil ama "taraftarları çatışır".
Taraftar olmayanlar için ise, ikisi de aynı anda mümkündür...
hakan-k9304
Çatışmasaydı dinci kişiler yüzlerle yalan kanıtlar sunmazdı.
Mantık ile çeliştiği için boş vaatler ile interneti kirletiyorlar.
venividi7017
din ve bilim çatışmıyor olsa inanmak, iman etmek gibi kavramlar var olmazdı.
venividi7017
din ve bilim çatışmıyor olsa inanmak, iman etmek gibi kavramlar var olmazdı.
venividi7017
çatışmıyor olsa inanmak, iman etmek gibi kavramlara baş vurulmazdı.
kabuto6141
Biri zamanın da şöyle demişti. ''Matematiğin henüz açıklayamadığı durumu felsefe açıklamaya çalışır.'' Birisi nesneldir birisi özneldir. Sen öznel olan durumu nesnelleştirmeye gayret edersen bir nevi din oluşturmaya gayret etmiş olursun. Fakat nesnellik kendi mevkinde öznellik de kendi mevkinde olunca ortaya sanat çıkıyor. Birisi bilimsel sanat diğeri felsefi sanat. İkisini bu şekilde ayırdığımız da ortaya apayrı iki durum çıkıyor. Bu da demek oluyor ki aynı bakış açısıyla biri diğerine yaklaşamaz. Yaklaştığında ise o o şey olmaktan çıkmıştır. Başka bir şeye evrilmiştir. Onun adına ne din ne de bilim denir. Herkes kendi kategorisin de olmalıdır. Buradan bu yorumu çıkartıyorum. İkisi de bir birine karışmamalıdır. Çünkü: Bakış açıları farklıdır. Umarım düşündüklerimi aktara bilmişimdir.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bu bir dünyayı algılama ve yorumlama meselesidir.
Günümüzde ırkçılık ve buna dayalı milliyetçilik hem zayıf hem de ilkel bir gruplaşma-topluluklaşma yolu olmuştur.
Kültüre ve değerlere dayalı milliyetçilik öne çıkmaktadır. Aslında 90'lı yıllardan sonraki neo liberalizm ile devletlerin vatandaşın sosyal refah araçlarını aşamalı olarak kaldırması ve demokrasinin "istenen sonuca ulaşana kadar oylamaya devam" a dönüşmesi sonucu, günümüz insanın endişeleri ve korkuları geçmiştekine oranla çok daha fazla.
Bu nedenle, basit ırkçılıktan, kültür milliyetçiliğine, hemşerilikten, kültürel benzeşime, inançtan, inanmamaya, eğitimden , görgüye kadar bir çok kalem üzerinden, gruplaşma eğilimleri artıyor.
Siyasetin ve siyasetçi olmanın, sıradan vatandaş için, ilk yatırımı pahallı uğraş olması her türlü meclis içinde , vatandaşın kendisinin ve düşüncesinin temsil edildiğine inanırlığını azaltmış.
Böylece siyasete de inanç ve güven ciddi oranda aşınmış, hatta uluslararası ekonomik güçlerin , ulusal politikaları, devlete ve varlığına rağmen biçimlendirmesi bu güvensizliği körüklemiş durumda...
Böyle bir ortamda, din ve bilim , insanları aynı genel çatı arasında toplayabilecek ve diğerlerini ötekileştirebilecek çok önemli sosyal psikoloji silahına dönüşmüş durumda...
Çatışmalarda, aslında din ile bilimin uyumsuzluğundan değil, ( ki elbette aralarında fikir ve söz birliği yok ama ikisi de farklı açılardan, benzer "temel soruların" cevaplarını arıyorlar) bu enstrümanı kullananların çeşitli nedenlerle çatışmalarından çıkıyor...
Sorunuz daha en başta, bu çatışma-çatıştırtma eğiliminin izlerini taşıyor. Bu yüzden cevapladım.
Bu arada yazdıklarımı ülkemiz için düşünmeyiniz sadece, bu durum küresel bir salgın.
Bugün ABD seçimlerinden, Avrupa'daki değimlere ve toplumsal hareketle bir bakarsanız, bir çok ülkenin aynı yolda, kendi toplumsal yorumlarıyla yürüdüğünü görürsünüz.
Ülkemizdeki durumda bu dünyadaki eğilim değişimine uymuş durumda. Yani doğal akışında bir bakıma. Eski liberal ve 90'ların alternatifsiz neo liberal ekonomik sistemleri çöküyor sadece. Yerine ne gelecek kimse bilmiyor?
Tekerlekleri döndüğü sürece, aracı yürütmeye çalışıyorlar ama hedef neresi, bir bilen yok.
-------------------------------------------------------------------
(Sorunuzun bu açıdan da bir cevabı olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz? :-)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
http://gunumuz-gelecegimiz.blogspot.com.tr/2017/10/din-ile-bilim-catisir-mi.html
kemal-bay-hickimse7261
Din ile Bilim çatışmaz fakat dindar insanlar ve bilim insanları çatışır. Din Neden ? sorusuna cevap ararken Bilim Nasıl ? sorusuna cevap arar ve bu süreç boyunca birbirinin alanlarına girmedikleri sürece Din ve Bilim kurumları çatışmaz ya da tartışmaz. Çatışan şey Bilim'e ve Din'e yüklediğimiz görevler, anlamlar ve tabi ki zorunluluklar.
zed2222
Cevap vermek için girdim Burtay mutlu acıklamış zaten.
vide-supra1191
İnanç ile mantık aynı kulvarı paylaşmaz. Bu yüzden bu iki olgunun mümkün olduğu kadar birbirlerinden ayrı tutulması gerekmektedir. Bu yüzden sorunuza evet ya da hayır şeklinde verilen cevaplar da bence havada kalmaktadır.
ekrem-kilic1612
Ben de bunun üzerine bir konu açmak için soru gönderdim. burada şimdiden bir kaç cevabımı bulmuş oldum. bir de şöyle bir sorum vardı, bildiğiniz bir dini karakterin bilim adına kabul edilmiş eseri var mıdır ? buna kanıt sunmuş kimse var mıdır ? hatta hepsinden öncesi hiç bu gibi bir kitap okudunuz mu önerebileceğiniz ??? lütfen cevaplarsanız sevinirim ...
sadik-korkmaz8618
şuan bir din çıkarsam ve tamamiyle bilim ile paralel ilerleyen ve onları destekleyen yazılarım olsa çatışmaz.
sadik-korkmaz8618
şuan bir din çıkarsam ve tamamiyle bilim ile paralel ilerleyen ve onları destekleyen yazılarım olsa çatışmaz.