venividi7017
Neden sadece belli frekanslardaki ışıkları görebiliriz. Bunun biyolojik anlamı nedir ?
kemal-bay-hickimse7261
İnsanlar ve diğer canlılar ortak bir evrim anlayışı ile evrimleşmişlerdir. Gerçekliği her zaman olduğu gibi değil de, algımızın sınırları içerisinde görmeye meyilliyizdir. Elektromanyetik ışık tayfının 400nm ve 700 nm arasını algılarız çünkü bu ışıklara tepki verecek koni hücrelere, pigmentlere ve devamını geldiğimde yazacağım.
yelkan-kafkas8785
Spektrumun 400 nm ve 700 nm aralığı insanın yaşamını sürdürebilmesi için yeterli oluğundan evrim insan gözünü bu şekilde yapılandırmıştır. Eğer daha düşük tayfları örneğin morötesi ışınları görmek bizler için hayati bir öneme sahip olsaydı, şuan morötesi ışınları da görüyor olurduk.
venividi7017
Güneş'in altında evrimleşen gözlerimizin onun en şiddetle yaydığı frekansları görüyor olması beklenen şey. Merak ettiğim daha çok görme işini yapan hücrelerin yapısal olarak 400 nm ve 700 nm ile ne alakası olduğu. Sanırım Bay Hiçkimse bu konuda bilgi sahibi şimdiden teşekkürler.
kemal-bay-hickimse7261
Açıkcası neden insan görünür ışığın dalga boyunu algılayacak şekilde evrimleşmiş bilmiyorum. Fakat gözün diğer canlılarda evrimine bir göz atacak olursak; her zaman o canlının bulunduğu ortama göre ve amacına göre evrimleştiğini görüyoruz. Evrimsel detaylı bir açıklaması olduğundan emini fakat o açıklamayı tam bilmiyorum o yüzden ilerisine gitmeyeceğim.
Ve diğer yanda görme işini göz, kornea, fotoreseptörler, pigmentler, alıcılar yapmaz. Göz değil beyin görür. Gözler diğer duyu organlarımız gibi gerçekliğe açılan " alıcılardır " . Bildiğiniz üzere göz fotonu yakalar, belirli hücreler bunu elektro kimyasal sinyallere çevirip optik sinirlere aktarır. Daha sonra bu sinyaller görsel korteksin merkez lob'u olan oksipital lob da bu sinyaller ile renkler, görüntüler oluşur.
wolf-larsen7466
Koni hücrelerinin kırmızı yeşil mavi olmasının nedeninin çürümüş et, sebze gibi yiyecekleri tespit etmek olduğu düşünülüyor.
Ancak örneğin kızılötesi ışık bizim görme tayfımızda olsaydı hastalıkları (insan hatta makinelerdeki) tespit edebilirdik.
Ya da radyo-mikro dalgalarla görseydik Venüs gibi atmosferi çok yoğun olan gezegenlerin yüzeyini görebilme şansımız olurdu.
Bu açıdan baktığımızda sebze-et çürüklerini tanımlama hipotezi biraz ışık tayfını ıskalamışız gibi geliyor bana.