aydan-uyanik3279
evrenin genislemesi durduktan sonra coken ve buzusen evrende zaman geriye dogrumu akar ?
onur-cem-dag8483
zaman kvarmaını buna göre sınırlayamayız öncelikkle zaman görecelidir dünyada zaman farklı başka gezegenlerde ise dünyaya göre farklı hızda akar bunun çekim kuvvetleri dönüş eksenleri karadelikler gibi birçok etkenleri vardır eğer evren genişliyorsa ki bunun gibi evrenin gözlemleyemediğimiz kısımlarındaki aşırı gezegen yoğunluğundan küçüldüğünü big bang ten önceki halini alacağını sonra tekrar aynı şekilde patlayıp oluşacağı gibi sonsuz döngünün içinde olduğumuzu düşünenlerde bulunmaktadır. var olduğumuz maddesel evrende zamanın evrenin genişlemesi yada daralmasına göre değişeceğini bilemem ama bence zaman göreceli ve farklı etkilerin bulunduğu yerlerde farklı akar evrenin ilerleyişiyle değilde mesela dünyamız veya kara deliğin yanında bulunan bir gezegendeki zamanları kıyaslamak gibi akar
hakan-k9304
Bana Göre Evet.Ve Benim Gibi Düşünen Bir Sürü İnsan Var.
Bence Evren Tekrardan Kütleçekim Sayesinde Tek Bir Noktaya Doğru Çöküp Tamamen Enerjiye Dönüşücek Ve Tekrardan Big Bang Oluşucak.
Ama Bazılarına Göre Sonsuza Dek Devam Edicek Ve Yaşanmaz Bir Hal Alıcak.
aydan-uyanik3279
Evrenin asiri gezegen yogunlugundan kuculdugu yani evrenin kuculdugu kesin olarak ispatlanmadi degilmi onur bey ?
hasan-er5197
Eğer evren bir zaman sonra büzüşecekse de bunun sonucunda entropinin bozulacağını sanmıyorum. Dolayısıyla entropi şimdi olduğu gibi sürekli artacak ve zaman geriye doğru hareket etmeyecektir. Yanlış olabilir ama ben böyle düşündüm.
yasin-yasin9016
Evrenin genişlemesinin durması varsayımlardan biridir.
Bu varsayımı dogŕu kabul etsek bile sona dair farkli onlarca teori sıralaya biliriz .
Evren uzay zaman aynı şeydir kanimca
Eğer genişleme durarsa sistem bozulmus olur ve ortada geriye doğru akan bir zamanda olmaya bilir
necmi-tufek7866
Aydan arkadaşım,
Bu konulardaki takıntıdan artık kurtulun lütfen. Kim ne söylerse söylesin hiç bir şekilde zaman geriye akmaz. Ya da zamanda geri gidilmez.
Şimdi size anlaşılır şekilde anlatmaya çalışayım.
Bir koşucunuz var ve bir yöne doğru koşuyor. Filme çekiyorsunuz ve sonra filmi durdurup geriye sararken izliyorsunuz. Şimdi bu izlediğiniz görüntüde zaman geriye doğru akmaktadır.
Peki, evreni de böyle durdurup geriye doğru sarmasını nasıl sağlayacaksınız da zaman geriye aksın? Evren eğer bir gün tekrar büzülecekse de o zaman sizin koşucunuz yönünü değiştirmiş ve geldiği yöne doğru ama yüzü dönük olarak koşmaya devam edecektir. Yani geri geri yürümeyecektir. Yani sonuçta "Evren büzüşürken zaman geriye doğru akmaz."
Ben sizin endişe ettiğiniz bu ve diğer konuda kesinlikle kefilim ki "endişeniz tamamen yersizdir" lütfen artık rahatlayın. (Emin olmadığım hiç bir şeye kefil olmam.)
onur-cem-dag8483
evet yazmış olduklarım teoriler den biri eski sümerlilerin inanç sistemi buydu evrenin sonsuz bir döngü içinde olduğu
onur-cem-dag8483
çok pardon sümer değil hinduizm dini
onur-cem-dag8483
kozomojik yönden bilim ile en benzer varolış hindu dininin kabuludur.O nalara göre evren sürekli bir varoluş içindedir; oluşum şu anki bulununduğumuz süreç ve sonra tekrar oluşu.
8.6 milyar yıl hindu dininde evrenin yaşamıdır biz şu anda bu yaşın yarısındayız büyük patlama ile başlar ama bilimin şu an kabul ettiği gibi genişlemeye gitmez henüz bilinmeyen evrende eğer gerçekten bizlmediğimiz keşfetmediğimiz yerlerle beraber aşırı madde yoğunluğu varsa onların kütle çekiminden tekrar bir araya gelir ve büyük patlamadan önceki halini alır,yüksek kütleçekimsel birleşme oluşur ve sonra tekrar anti madde madde çarpışmalarından büyük patlama meydana gelir.
(bu hindu dininin evrenin oluşumu hakkındaki görüşünün bilimsel yorumlaması)
bilim evrenin büyük patlamadan sonra sürekli genişleme içinde olduğunu savunuyor. ne yazıkki henüz bilimin daha cevap bulamadığığı şeylerden biri...
onur-cem-dag8483
kozomojik yönden bilim ile en benzer varolış hindu dininin kabuludur.O nalara göre evren sürekli bir varoluş içindedir; oluşum şu anki bulununduğumuz süreç ve sonra tekrar oluşu.
8.6 milyar yıl hindu dininde evrenin yaşamıdır biz şu anda bu yaşın yarısındayız büyük patlama ile başlar ama bilimin şu an kabul ettiği gibi genişlemeye gitmez henüz bilinmeyen evrende eğer gerçekten bizlmediğimiz keşfetmediğimiz yerlerle beraber aşırı madde yoğunluğu varsa onların kütle çekiminden tekrar bir araya gelir ve büyük patlamadan önceki halini alır,yüksek kütleçekimsel birleşme oluşur ve sonra tekrar anti madde madde çarpışmalarından büyük patlama meydana gelir.
(bu hindu dininin evrenin oluşumu hakkındaki görüşünün bilimsel yorumlaması)
bilim evrenin büyük patlamadan sonra sürekli genişleme içinde olduğunu savunuyor. ne yazıkki henüz bilimin daha cevap bulamadığığı şeylerden biri...
onur-cem-dag8483
bu yazmış olduğum bir makale bu konu ile ilgili
kozomojik yönden bilim ile en benzer varolış hindu dininin kabuludur.O nalara göre evren sürekli bir varoluş içindedir; oluşum şu anki bulununduğumuz süreç ve sonra tekrar oluşu.
8.6 milyar yıl hindu dininde evrenin yaşamıdır biz şu anda bu yaşın yarısındayız büyük patlama ile başlar ama bilimin şu an kabul ettiği gibi genişlemeye gitmez henüz bilinmeyen evrende eğer gerçekten bizlmediğimiz keşfetmediğimiz yerlerle beraber aşırı madde yoğunluğu varsa onların kütle çekiminden tekrar bir araya gelir ve büyük patlamadan önceki halini alır,yüksek kütleçekimsel birleşme oluşur ve sonra tekrar anti madde madde çarpışmalarından büyük patlama meydana gelir.
(bu hindu dininin evrenin oluşumu hakkındaki görüşünün bilimsel yorumlaması)
bilim evrenin büyük patlamadan sonra sürekli genişleme içinde olduğunu savunuyor. ne yazıkki henüz bilimin daha cevap bulamadığığı şeylerden biri...
onur-cem-dag8483
bu yazmış olduğum bir makale bu konu ile ilgili
kozomojik yönden bilim ile en benzer varolış hindu dininin kabuludur.O nalara göre evren sürekli bir varoluş içindedir; oluşum şu anki bulununduğumuz süreç ve sonra tekrar oluşu.
8.6 milyar yıl hindu dininde evrenin yaşamıdır biz şu anda bu yaşın yarısındayız büyük patlama ile başlar ama bilimin şu an kabul ettiği gibi genişlemeye gitmez henüz bilinmeyen evrende eğer gerçekten bizlmediğimiz keşfetmediğimiz yerlerle beraber aşırı madde yoğunluğu varsa onların kütle çekiminden tekrar bir araya gelir ve büyük patlamadan önceki halini alır,yüksek kütleçekimsel birleşme oluşur ve sonra tekrar anti madde madde çarpışmalarından büyük patlama meydana gelir.
(bu hindu dininin evrenin oluşumu hakkındaki görüşünün bilimsel yorumlaması)
bilim evrenin büyük patlamadan sonra sürekli genişleme içinde olduğunu savunuyor. ne yazıkki henüz bilimin daha cevap bulamadığığı şeylerden biri...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Fantastik ve bilinmez varsayımlara dayalı yaklaşımları çöpe atıp, durumu değerlendirirsek; elimizdeki net gerçek verilere bakmamız lazım.Ondan sonra bunlara dayanarak, bunlarla uyumlu varsayımlar üretebiliriz.
Mesela, evrenin kabak çiçeği gibi açılıp kapanması efsanesinin bilimsel bir temeli yoktur. Zaten öyle olsa bile, her yeni evren bir öncekinden tamamen farklı olacağı için, birbirini takip eden evrenler sırasıda olmaz.
Tavuk buğdayı yer, yumurta yapar, kalanı dışkı olarak atar. Yumurtadan civciv çıkar, buğdayı yer, dışkı olarak atar. Bu dışkı-gübrelerin zenginleştirdiği topraktan buğday çıkar. Tavuklar bunları yer, yumurta yapar, civciv olur... Bu döngüdür.
Ama yetişen ve yenen her buğdayın ve tavuk olan her civcivin, bir öncek ile aynı olduğunu iddia eden döngü ise saçmalıktır.
Elimizde ne var?
1) Evren genişliyor...
2) Evrenin madde ve enerji olarak bir içeriği vardır.
3) Evrenin işleyişinden yol çıkarak tanımlanmış bir çok kanunumuz (yani hangi koşullarda, hangi durumlar yaşanırsa, sonucun ne olacağını kesin bir dille açıklayan bildirimler) var.
4) Zaman yek yönlü...
5) Entropi tek yönlü...
6) Matematikte zaman ters işaretli olabiliyor.
7) Bu durumda bile entropinin yönü değişmiyor.
8) Zaman ile Zaman Algısı - Süre aynı şeyler değil.
9) Zaman algısı-Süre, üç boyutlu kütleleşmiş nesneler için geçerli
10) Zaman algısı olmayan nesneler, mesela foton, için "süre" kavramı yoktur. Sadece bir zaman" AN"ı vardır.
Şimdi bu çerçevede bunlara dayanarak ve bunlarla uyumlu bir varsayım üretebiliriz.
1) Evrenin bir enerji yoğunluğu vardır. Arka plan ışıması, olan bu yoğunluk evrende ortalama 3-4 Kelvin derecesi düzeyinde ısı varlığını işaret eder.
2) Isının olduğu her ortamda basınç vardır.
3) Basınç içeren ortamlar, kendilerini saran ortamın basıncına göre peki verirler. Eğer dış ortam basıncı daha düşük ise bu ortamda genişlerler.
4) İç ortam basıncı ile dış ortam basıncı dengelenene kadar genişleme sürer.
5) Dengelenme noktasında, eğer kapalı ortam ise genişleme, sistem stabil-sabit kalır.
Eğer açık sistem ise, diğer ortam içinde dağılır, eriyip nüfuz eder.
Buradan evrenin genişlemesinin tek yönlü olacağını ve açık ya da kapalı olmasına göre iki sonuçtan birinin gerçekleşeceğini çıkartıyoruz.
6) Genişleyen ortamlarda genişleme esnasında genişleme yönünde harcanan kuvvetin bir kısmı tepki olarak genişleyen ortama yayılır. Bu yayılma genelde dalgasaldır. Ancak kuvvetin aktarımı için bir "ortam" gereklidir.
Varsayım olarak;
7) Eğer yoğunlaşarak maddeleri oluşturan enerji, bu şekilde bir ortam oluşturuyor ise, direk kendisi de bir ortam oluşturuyor olabilir. Eğer öyle ise, evrenin ortalama enerji yoğunluğu en uygun adaydır.
(Bu varsayımdan türetilmiş olarak)
8) Her genişleme aşamasında, mevcut ortam ile yeni genişlenilen-işgal edilen alan arasındaki basınç farkılılıklarından dolayı, evren içine bir miktar enerji dalgalarla yollanıyor olmalı.
9) Bu durumda evrenin dışından içeriye doğru, tek yönlü, bir enerji hareketi vardır.
Çünkü dalgaları oluşturan doku çok hareket etmez, onların taşıdığı enerji aktarılır sadece, aynı kural burada da geçerli olmalı.
10) Eğer hareket var ise artık buna bağımlı olarak bir tanım daha olabilir. Bu da zaman'dır.
11) Zaman ;aktarılan enerjinin bir dalga tepesinden bir sonraki dalga tepesine kadar ulaşmasından doğar. Enerjinin bu hareketi tamamlaması-döngüye baştan başlaması- bize en küçük zaman birimimiz olan-Planck zamanını
verir. Işığın bu sürede aldığı mesafe de (iki dalga tepesi arası) en küçük uzunluk birimimizdir. Planck Mesafesi...
12) Bu durumda, bu dalgalarla aynı hızda hareket eden nesneler için sadece bir an olacaktır. Ama süre, zaman algısı olmayacaktır.
13) Süre, zaman algısı oluşması için, bu dalgaların kaç tanesini aştığımızı saymamız yeterlidir.
Mesela "10 üzeri 40 civarı dalga" geçtiğinde, nesne için "1 saniye süre" tanımlanmış olacaktır.
14) Görecelilik ise, bu dalgaların çeşitli (enerji yoğunluğundaki) ortamlardaki geçiş hızının, geçen dalga sayısının, birbirine göre farklı olmasından başka bir şey değildir.
15) Evrenin genişlemesinden doğması ve içe doğru yönelmesinden dolayı "tek yönlüdür".
16) Eğer bu dalgaların hızını (ışık hızını) geçme yolunu bulursanız ve geçmiş sürelerde sizi geçmiş dalgalara ulaşabilirseniz, matematiksel olarak zamanda geriye gitmiş, çünkü o andaki dalgayı yakalmış olursunuz. Ama fiziksel olarak mekan tamamen değişmiştir ve entropide etkilenmemiştir.
Buradan zaman'ın sadece tek yönlü olduğunu ve "zaman algısını, süreyi", entropi ile uyumlu olarak geriye sarma imkanımızın olmadığı da anlaşılıyor.
Sorunuza gelince, bu bakış altında, olmayacak ama, olurda evren küçülürse, Küççülme esnasındaki kıyulardaki basınç farklılıklarında kaynaklanan dalgalar gene aynı şekilde etki edecek.
Gene içeri doğru tek yönlü ilerleyecek. Zaman ile Zaman Algısı-Süre gene aynı şekilde olacak, yönü değişmeyecek.
Entrpinin de yönü değişmeyecek.
Sonuçta zaman da geriye sarma gibi bir şey olmayacak.
Bu yaklaşımım en açık ve net anlatımlarından biridir.
Eğer başka birilerininde zaman, zaman algısı-süre ve evrenin genişlemesi hakkında fikirleri var ise, bunu mümkün olduğunca az varsayıma dayandurup, mevcut gözlem ve verilerle bağdaştıracak şekilde ortaya koyması lazım.
Elbette herkes fikir yürütecek. Ama yürütülen fikirlerin, elle tutulabilir verilerlede uyuşması lazım. Yoksa burada birbirimize halk efsaneleri anlatıp, buna dayalı bilimsellikten uzak bencelerden başka bir şey üretemeyiz.
Hiç birimizde bir şey kazanamaz. Anlayamaz. Benzer fikirde olanlar birbirini artılar sadece.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Fantastik ve bilinmez varsayımlara dayalı yaklaşımları çöpe atıp, durumu değerlendirirsek; elimizdeki net gerçek verilere bakmamız lazım.Ondan sonra bunlara dayanarak, bunlarla uyumlu varsayımlar üretebiliriz.
Mesela, evrenin kabak çiçeği gibi açılıp- kapanması efsanesinin bilimsel bir temeli yoktur. Zaten öyle olsa bile, her yeni evren bir öncekinden tamamen farklı olacağı için, birbirini takip eden evrenler sırası da olmaz. Her evren niteliği ve içeriği ile yep yeni bir evrendir. Bir önceki evrenle temel yapıtaşları haricinden ortak hiç bir yanı yoktur. Bu yüzden öbürünün devamı değildir.
Tavuk buğdayı yer, yumurta yapar, kalanı dışkı olarak atar. Yumurtadan civciv çıkar, buğdayı yer, dışkı olarak atar. Bu dışkı-gübrelerin zenginleştirdiği topraktan buğday çıkar. Tavuklar bunları yer, yumurta yapar, civciv olur... Bu döngüdür.
Ama yetişen ve yenen her buğdayın ve tavuk olan her civcivin, bir öncek ile aynı olduğunu iddia eden döngü ise saçmalıktır.
Bu "güneşimizin, ondan önce aynı yerde bulunan ve patlayarak içeriğini saçan daha önceki yıldızın devamıdır" demek gibi bir şey. Evet, o yıldızdan saçılanlarla gezegenler ve güneşimiz oluştu. Bu doğru. Ama aynı maddeleri kullanıyorlar diye, o yıldızın devamı mı sayacağız?
Ya da aldığınız besinlerdeki moleküller ve atomlar, milyarlarca yıldır varlar. Ve başka canlıların yapılarında da bulundular... Bu yüzden onların devamı mı olacak, yeni canlılar? Gibi, gibi...
Elimizde ne var?
1) Evren genişliyor...
2) Evrenin madde ve enerji olarak bir içeriği vardır.
3) Evrenin işleyişinden yol çıkarak tanımlanmış bir çok kanunumuz (yani hangi koşullarda, hangi durumlar yaşanırsa, sonucun ne olacağını kesin bir dille açıklayan bildirimler) var.
4) Zaman yek yönlü...
5) Entropi tek yönlü...
6) Matematikte zaman ters işaretli olabiliyor.
7) Bu durumda bile entropinin yönü değişmiyor.
8) Zaman ile Zaman Algısı - Süre aynı şeyler değil.
9) Zaman algısı-Süre, üç boyutlu kütleleşmiş nesneler için geçerli
10) Zaman algısı olmayan nesneler, mesela foton, için "Süre" kavramı yoktur. Sadece bir zaman" AN"ı vardır.
Şimdi bu çerçevede bunlara dayanarak ve bunlarla uyumlu bir varsayım üretebiliriz.
1) Evrenin bir enerji yoğunluğu vardır. Arka plan ışıması, olan bu yoğunluk evrende ortalama 3-4 Kelvin derecesi düzeyinde ısı varlığını işaret eder.
2) Isının olduğu her ortamda basınç vardır.
3) Basınç içeren ortamlar, kendilerini saran ortamın basıncına göre peki verirler. Eğer dış ortam basıncı daha düşük ise bu ortamda genişlerler.
4) İç ortam basıncı ile dış ortam basıncı dengelenene kadar genişleme sürer.
5) Dengelenme noktasında, eğer kapalı ortam ise genişleme, sistem stabil-sabit kalır.
Eğer açık sistem ise, diğer ortam içinde dağılır, eriyip nüfuz eder.
Buradan evrenin genişlemesinin tek yönlü olacağını ve açık ya da kapalı olmasına göre iki sonuçtan birinin gerçekleşeceğini çıkartıyoruz.
6) Genişleyen ortamlarda genişleme esnasında genişleme yönünde harcanan kuvvetin bir kısmı tepki olarak genişleyen ortama yayılır. Bu yayılma genelde dalgasaldır. Ancak kuvvetin aktarımı için bir "ortam" gereklidir.
Varsayım olarak;
7) Eğer yoğunlaşarak maddeleri oluşturan enerji, bu şekilde bir ortam oluşturuyor ise, direk kendisi de bir ortam oluşturuyor olabilir. Eğer öyle ise, evrenin ortalama enerji yoğunluğu en uygun adaydır.
(Bu varsayımdan türetilmiş olarak)
8) Her genişleme aşamasında, mevcut ortam ile yeni genişlenilen-işgal edilen alan arasındaki basınç farkılılıklarından dolayı, evren içine bir miktar enerji dalgalarla yollanıyor olmalı.
9) Bu durumda evrenin dışından içeriye doğru, tek yönlü, bir enerji hareketi vardır.
Çünkü dalgaları oluşturan doku çok hareket etmez, onların taşıdığı enerji aktarılır sadece, aynı kural burada da geçerli olmalı.
10) Eğer hareket var ise artık buna bağımlı olarak bir tanım daha olabilir. Bu da "Zaman"dır.
11) Zaman ;aktarılan enerjinin bir dalga tepesinden bir sonraki dalga tepesine kadar ulaşmasından doğar. Enerjinin bu hareketi tamamlaması-döngüye baştan başlaması- bize en küçük zaman birimimiz olan-Planck zamanını verir. Işığın tam bir döngü hareket esnasında aldığı mesafe de (iki dalga tepesi arası) en küçük uzunluk birimimizdir. Planck Mesafesi...
12) Bu durumda, bu dalgalarla aynı hızda hareket eden nesneler için sadece "bir an" olacaktır. Ama Süre; Zaman Algısı olmayacaktır.
13) "Süre, zaman algısı" oluşması için, bu dalgaların kaç tanesini aştığımızı saymamız yeterlidir.
Mesela "10 üzeri 40 civarı dalga" geçtiğinde, nesne için "1 saniye süre" tanımlanmış olacaktır.
14) Görecelilik ise, bu dalgaların çeşitli (enerji yoğunluğundaki) ortamlardaki geçiş hızının, geçen dalga sayısının, birbirine göre farklı olmasından başka bir şey değildir.
15) Evrenin genişlemesinden doğması ve içe doğru yönelmesinden dolayı "tek yönlüdür".
16) Eğer bu dalgaların hızını (ışık hızını) geçme yolunu bulursanız ve eskiden sizi geçmiş dalgalara ulaşabilirseniz; matematiksel olarak "zamanda geriye gitmiş", çünkü "o geçmiş an"daki dalgayı yakalamış olursunuz. Ama fiziksel olarak mekan tamamen değişmiştir ve entropide etkilenmemiştir.
Buradan zaman'ın sadece tek yönlü olduğunu ve "zaman algısını, süreyi", entropi ile uyumlu olarak geriye sarma imkanımızın olmadığı da anlaşılıyor.
Sorunuza gelince, bu bakış altında, (olmayacak ama) olurda evren küçülürse: Küçülme esnasındaki kıyılardaki basınç farklılıklarından kaynaklanan dalgalar gene aynı şekilde etki edecek.
"Zaman" gene içeri doğru, tek yönlü ilerleyecek. "Zaman" ile "Zaman Algısı-Süre" gene aynı şekilde olacak, yönü değişmeyecek.
Entropinin de yönü değişmeyecek.
Sonuçta, "zaman da geriye sarma" gibi bir şey olmayacak.
Bu yaklaşımımın en açık ve net anlatımlarından biridir.
Eğer başka birilerinin de zaman, zaman algısı-süre ve evrenin genişlemesi hakkında fikirleri var ise, bunu mümkün olduğunca az varsayıma dayandırıp, mevcut gözlem ve verilerle bağdaştıracak şekilde ortaya koyması lazım. (Son günlerde "bence"leyip, "bilme" yerine "bilinmeze inancı" öne alan varsayımlar arttığı için, onlara yöneliktir bu yazdığım.)
Elbette herkes fikir yürütecek. Ama yürütülen fikirlerin, elle tutulabilir verilerle de uyuşması lazım. Yoksa burada birbirimize halk efsaneleri anlatıp, bilimsellikten uzak 'bence'lerden başka bir şey üretemeyiz.
Hiç birimizde bir şey kazanamaz. Anlayamaz. Kavrayamaz. Benzer fikirde olanlar birbirini "artı"lar sadece.
hakan-k9304
Burtay Bey
Benim anlatmak istediğim zamanın geriye akması değil.
Kütleçekim in evrenin genişlemenden daha fazla kuvvet uygulayıp
uzun bir sürede maddeyi bir yerde toplaması.
Bu Kadar yoğun bir ortamda ki kütleçekim kuvveti uzay zamanı bile enerjiye dönüştürüp enerji harici evrende hiç bir şey bırakmayacaktır.
Benim bahsettiğimde zamanın geriye akması değildir.
Halk arasında anlatılırken yanlış akktarlmış olabilir.
En Basit Örneği İle : Bir Mıknatısı Bir Mıknatısdan Ayırıp Hafif İleri Attığınızda, Attıgınız Mıknatısın Geri Dönmesi Zamanın Geri Akması Değildir.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Hakan Bey, Cevabım sizden çok genel içeriğe ve yaklaşımlara yönelikti. Özellikle size yönelik cevap düşünmemiştim.
Kütle çekiminin, genişlemeyi etkilediği -yavaşlattığı dönem olan ilk 5 milyar yılda genişleme hızının (yanlış olabilir hatırladığım; 40 km/sn civarı imiş. Bu veriyi nasıl bulduklarını bilmiyorum. ) yavaş arttığını, bu süreden sonra hızlanarak arttığını (72 km/sn diye hatırlıyorum) belirtiyorlar.
Yani yeterince kütle bir araya gelirse, dediğiniz mümkün gibi.
Ama pratikte bu imkansız gibi duruyor. Evren de çok büyük. Kütleler birbirlerinden çok uzaklar. Aralarındaki kütleçekim kuvveti de çok zayıflamış durumda.
Bu nedenle, kütle çekimi etkisi ile evrenin tekrar büzülme olasılığı imkansız gibi bir olasılıkta görünüyor.
İkinci bir nokta (bu kısmı bence); kütlelerin evrenin genişlemesi ile birbirinden uzaklaşmalarına rağmen, kütleler birbirine yaklaşsa bile evrenin genişleme hareketi etkilenmeyebilir.
Evren küçülürse, kütleler birbirine yaklaşır ve dediğiniz olabilir. Ama kütleler arası mesafe küçülürse, evren için aynı koşul geçerli olmayabilir ("p ise q=1" ancak "q ise p (eşit değil) 1" )
Eğer yazdıklarınızı yanlış anlamış gibi gözüküyorsam, bunun içinde özür dilerim.
hakan-k9304
Burtay Bey, Yorumunuz İçin Teşekkür Ederim,
Haklısınız Bu İhtimal Çok Düşük
Ama Bunu Çok Uzun Vadede Düşündüğümüzde Kütleçikimin Yenmesi Gerekiyor.
Çünkü Evrendeki Enerji Sınırsız Değil.Bir Yerden Enerji Takviyesi Almıyoruz.(belli olmaz :)
Genişleme Enerjisi Bir Yerde Durmak Zorunda.
Çevredeki Kütleler Belki Uzayın Genişlemesine Katkı Sağlıyor Olabilir. (Uzayın Kendisine Dönüşerek E=mc^2)
Ama Merkezdeki Kütleler Tek Bir Yerde Toplanmalı.
Bu Kadar Büyük Kütleye Sahip (muhtemelen) Kara Delik
Uzayın Kendisini Bükebilicek Kuvvete Sahip Olur.[Karadeliklerin Çekim Kuvveti Yüzünden Merkezde Saf Enerji Oldugunu Biliyoruz]*
Bu Şekilde Uzun Zamanda Tüm Uzay Bir Yere Toplanır Ve Tamamen Enerjiye Dönüşür.
Tekrardan Big Bang Olması İçin Bir Engel Olmaz Sanırsam.
Bununlada İlgili Görüş Sunabilicek Olan Herkese Şimdiden Teşekkürler.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Hakan Bey, Evet haklısınız. Genişleme enerjisi bir yerde durmak zorunda. Yazdığınız gibi eğer dışarıdan genişlemeyi destekleyecek takviye almıyorsak. Ve sanırım almıyoruz. Evren için enerji miktarı sabit gibi duruyor.
(Bu kısmı "bence") ikinci noktada da haklı gibisiniz. Kütleler enerjiye dönüşüp ("Zaman"sız) uzay dokusuna dahil olarak ve belkide evrenin genişlemesine katkıda bulunuyorlar. ( Evrenin enerji yoğunluğunun, dış ortamından daha yüksek kalmasını sağlayarak.)
Farklı olduğunu düşündüğüm kısımlara gelince; Evrensel gözlemlerimiz, tüm kütle ve karanlık madde kütlesinin galaksileri bir arada tutmaya çabalarken, bunların toplamlarının 3 katı bir bilinmeyen kuvvetin- karanlık enerji- bunları birbirinden ayırdığını gösteriyor.
Belirttiğiniz karadelik etrafı kütleçekimin güçlü olduğu alanlarda galaksiler olşuyor ve varlıklarını koruyorlar ama tüm evren için bu tür bir gözlem hiç yok.
Oysa evrenimiz aslında genç ve daha mesafeler kısa, yani böyle bir gargantua karadelik olsaydı tüm evreni etrafında toplayabilecek, bunun kanıtları milyarlarca yıl sonunda bize ulaşırdı.
O yüzden böyle bir olasılığı, bu şartlar altında göz ardı ediyoruz. Gözlem, kanıt, belirti dahi yok çünkü...
Eğer böyle bir gözlem olsaydı, tartışmaz, yazınızın altına ek-imza atardım.
--------------------0-------------------------
Diğer yandan sizin teorinizi kısmen destekleyen bir yaklaşım var. Hawking'in bilginin kaybolmazlığı ifadesine dayanan ve kütle bilgisinin, karadeliklere düştüğünde 2 boyutlu olarak karadelik (bizim 3 boyutlu algılamamıza göre "yanal") 2 boyutluda yüzey alanına dahil olması ile ilgili.
Buna göre evrenimiz, hologram bir evren sayılabilir. (Daha sonra hologram evren yaklaşımınıda çeşitlendirip, güzelleştirdiler). Tüm evren; gargantua bir karadeliğin, yüzey alanında... Zamanı gelince tüm madde buradan tekrar tekilleşip, yeni büyük patlamaya nüve olacak.
Ancak bu teorinin zayıf yanı ise, bu kadar devasa bir karadelikten ışık dahi dönmeyeceği için, baktığımız bir yerin muhakkak "salt karanlık", hiçlik-hiç bir şey olması gerektiği.
Yani evrenin bir tarafında, geri dönemeyen ışıklardan oluşan bir bölge görmemiz gerekirdi.
Aynı şekilde, böyle bir ortamı kapatan gökadalar var ise, bunların hareketliliğin de çok artması (yaklaştıkça hızlarının artması) ve birbirlerine yaklaşmaları gerekirdi.
Şimdilik bu yönde bir gözlem ve emare olmadığı için, bu varsayım tozlu raflarda ...