kabuto6141
Bir insandan başka bir insana aktarılan kanı düşünün. Sonra da o taşınan DNA yı düşünün başka bir insanın bedenine girince ne oluyor o DNA ya?
kemal-bay-hickimse7261
Önümüzdeki hafta genetik mühendisliği dersi veren bir öğretmenden dolaylı olarak cevap alacağım bu soru için. Önceden kendi kendime sorduğum bir soru ile bağlantılı olduğu için dikkatimi çekti. Cevabını öğrenince yazacağım.
kabuto6141
Tahminimce İnsan türünden bahsettiğimiz için şöyle düşündüm. Kanı alan da insan kanı veren de insan. Arh+ kanından örneklersek Arh+ kanı olan insanların kanını oluşturan DNA kod dizilimleri aynı ve sadece o kısımları aktif olsa gerek. Diğer konularda(mesela deriyi veya gözü oluşturacak kodların pasif veya kapalı olduğunu düşünüyorum) Ama bu sadece benim mantığım. Bilgilendirmenizi bekleyeceğim... Teşekkürler.
kemal-bay-hickimse7261
Bende en başta şöyle düşündüm. Genetik metaryel eşey üreme hücreleri olan sperm ve yumurta ile aktarılır. 23 kromozom sperm ve 23 kormozom yumartadan 46 kromozoma sahip bir birey meydana geliyor bilindiği gibi. Bu eşey üreme hücreleri hariç trilyonlarca hücremizde 46 kromozom var ve bu kromozomlar nükleusun çekirdeğinde bulunuyor. İlk izlenim olarak DNA'ların karışması durumu; DNA'nın molekülel yapıda oluşu ve kendini onarma mekanizmalarınca ters. Ama iki durum var ki tüm sorunun seyrini değiştirebilir. Soru, Genetik bir değişiklik mi yoksa Kalıtsal bir değişiklik mi söz konusu olur diye sorulsaydı o zaman gerçekten işler farklı bir hal alırdı. Eminim kısa ve mantıklı bir açıklaması vardım. Mutlaka bilgi edindiğimde, bilgilendireceğim.
bilimsel-bilgi4493
o giren DNA'ya karşı bir savaş veriyor olabiliriz. Yani belki de bizim kanımızda ki hücreler her neyse işte biyoloji hakkında çok bilgim yok. O DNA'yı yeniden düzenliyor olabilir.
bilimsel-bilgi4493
O giren DNA'ya karşı bir savaş veriyor olabiliriz. Yani belki de bizim kanımızda ki hücreler her neyse işte biyoloji hakkında çok bilgim yok. O DNA'yı yeniden düzenliyor olabilir. Sadece bir varsayım.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Kan hücreleri için özel bir bilgim yok ama bir zamanlar bir yazı okumuştum.
Pasifik okyanusundaki yerlilerin atalarında görülen "beri beri " hastalığını incelerken ileri sürülmüştü diye hatırlıyorum.
Yamyamlık sonucu yenilen kurbanın bazı genlerinin, virüsler vasıtasıyla yiyen kişilerin hücrelerine taşınıp monte edildiğine dair.
Hazmetme esnasında çoğu genetik materyal bozulduğu için, sanırım RNA kodları virülerce daha rahat korunup, taşınabiliyordu...
Aklımda kalan kırıntı bu kadar internette bu yönde bir kaynak göremedim. Safsata da olabilir ama bazı yönleri (özellikle virülerin işlevi ve türler arası gen aktarımı konusu) tutarlı idi...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Kan hücreleri için özel bir bilgim yok ama bir zamanlar bir yazı okumuştum.
Pasifik okyanusundaki yerlilerin atalarında görülen "beri beri " hastalığını incelerken ileri sürülmüştü diye hatırlıyorum.
Yamyamlık sonucu yenilen kurbanın bazı genlerinin, virüsler vasıtasıyla yiyen kişilerin hücrelerine taşınıp monte edildiğine dair.
Hazmetme esnasında çoğu genetik materyal bozulduğu için, sanırım RNA kodları virüslerce daha rahat korunup, taşınabiliyordu...
Aklımda kalan kırıntı bu kadar internette bu yönde bir kaynak göremedim. Safsata da olabilir ama bazı yönleri (özellikle virüslerin işlevi ve türler arası gen aktarımı konusu) tutarlı idi...
kabuto6141
Eğer DNA göz oluşturmak istiyorsa,gözün oluşması için dizilmiş bazların (Adenin,Timin,Guanin,vs..) aktif olması gerekiyor. İnsan vücudunun bütün hücrelerin de kendi bilgilerini taşıyan aynı DNA var. (Bazı istisnai durumlar hariç mitokondri gibi) Yani sonuç olarak iki bölge var. Birincisi aktif olan bölge ikincisi ise aktif olmayan bölge. Konunun bununla ilgili olduğunu düşünüyorum. Benim mantığım bu yönde. Mesela gözü yaralanmış ve bu yara yüzünden alınmış bir insanın DNA sında o gözü oluşturan bilgiler duruyorken neden tekrar yerine yeni gözü oluşturamıyor. Bana kalırsa burada bu gözü oluşturan genlerin diziliminin aktif durumdan pasif duruma geçtiği görülüyor ve aktif olan DNA gen diziliminin pasif duruma geçmesi bana kalırsa iki gözün oluşumu tamamen bittikten sonra oluyor. Eğer devam etseydi belki de 3. göz veya 4. göz oluşturacaktı. Bilmiyorum benim düşüncelerim bu konuda böyle. Bir şey bir gen dizilimini aktif durumdan pasif duruma aynı şekilde pasif durumdan da aktif duruma getiriyor. Asıl merak ettiğim kısımda açıkçası orasıdır. Kan örneğine gelince de; insandan insana aktarım var zaten aynı kan gurubundasın aynı kanı aynı bileşenlerle üretiyorsun. Kanın yapımında bir sıkıntı yok. Ama bazı duygu değişikliği gözlenmiş vakalar var. Katilden kan alıp kendini kısa sürede katil gibi nefreti,hiddeti yükselen olmuş. Bu vaka bana şunu düşündürüyor. Kanı aldığı katilden gelen DNA da ki gen dizilimi katil olmayan insana aktarıldığında hücrelere gen diziliminde ki nedenden ötürü vücudun gerekli hormon mekanizmalarını uyaran bir madde salgılatıyor olabilir. Ve kısa süreli olduğu için bu aktif olan gen diziliminin katil olmayan insan da bazı salgılanan moleküller ya da başka bir şey sayesinde o katil hissini veren hormonların salgılatmayı durdurması için o DNA yı aktif durumdan pasif duruma geçirmiş olabilir. (katil gibi nefretli,hiddetli hissetmesini sağlayan moleküllerdir hormondan kastım) Biraz karışık oldu umarım düşündüklerimi aktarabilmişimdir. Dediğim gibi bunlar sadece benim teorilerim. Bu konu ile ilgili bütün bilgilere açığım. Şimdiden Teşekkürler...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Katilden alınan akn örneği ilginç.
Ama insanların tutum ve davranışlarının önemli bir kısmının genetik değil, ortam ve uyaran bazlı olarak salgılanan hormon ve diğer salgılar sonucu olduğunu düşünüyorum.
Üzerine efsaneler yazılan, insanları ölüme sürükleyen, şairleri delirten "aşk" bile kanda 4 yıl kalıyor. (Boşanma ile sonuçlanan aşk evliliklerinin ortalama süresine bakın. ) Bu süre zarfında alışkanlık ve bağımlılık hormonları yetersiz kalırsa, çiftler biribirnden hızla uzaklaşıyor. Bu hormonların kanı doldurması ise çiftler arası ilişkinin nasıl gerçekleştiğine bağlı...
Yani bence, katilin kanındaki bazı hormonlar, alıcını ruh durumunu geçici olarak değiştirmiş olmalı. Geçici olmayan var ise , bu da bazı kapalı hormonların açılıp salgılanmasını başlattığı içindir bence...
Mesela mükemmel, cesur askerler içinde, özel içeçecekler çok araştırılan bir konu.
Veya suçların işlenme şekilne bakarsak, madde etkisinde iken çok daha fazla ve yıkıcı olduğu görülüyor.
Ancak savaş ve vahşet ortamında, özellikle dönüş sonrası sendrom yaşıyanlara bakıldığında, bu durumlarından genel olarak , sürekli savaş ortamında olma sonucu düzene kavuşan bazı hormon ve salgıların, bu yeni denge durumunu normal kabul etmesi ve kayıplarının, dengesizliğe yol açtığı görülüyor.
Yani adam o kadar şiddet ve tehdit altında kalıyor ki, dünya bakışını o ortama uyduracak ve hayatta kalacak şekilde duygu durum düzenleyici hormonları değişiyor.
Sivil hayata dönünce bu sefer bu ortama uyumda zorluk yaşıyorlar.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
"Katilden alınan kan" örneği durumu ilginç.
Ama insanların tutum ve davranışlarının önemli bir kısmının genetik değil, ortam ve uyaran bazlı olarak salgılanan hormon ve diğer salgılar sonucu olduğunu düşünüyorum.
Üzerine efsaneler yazılan, insanları ölüme sürükleyen, şairleri delirten "aşk" bile kanda 4 yıl kalıyor. (Boşanma ile sonuçlanan aşk evliliklerinin ortalama süresine bakın. ) Bu süre zarfında alışkanlık ve bağımlılık hormonları yetersiz kalırsa, çiftler biribirnden hızla uzaklaşıyor. Bu hormonların kanı doldurması ise çiftler arası ilişkinin nasıl gerçekleştiğine bağlı...
Yani bence, katilin kanındaki bazı hormonlar, alıcını ruh durumunu geçici olarak değiştirmiş olmalı. Geçici olmayan var ise , bu da bazı kapalı hormonların açılıp salgılanmasını başlattığı içindir bence...
Mesela mükemmel, cesur askerler içinde, özel içeçecekler çok araştırılan bir konu.
Veya suçların işlenme şekilne bakarsak, madde etkisinde iken çok daha fazla ve yıkıcı olduğu görülüyor.
Ancak savaş ve vahşet ortamında, özellikle dönüş sonrası sendrom yaşıyanlara bakıldığında, bu durumlarından genel olarak , sürekli savaş ortamında olma sonucu düzene kavuşan bazı hormon ve salgıların, bu yeni denge durumunu normal kabul etmesi ve kayıplarının, dengesizliğe yol açtığı görülüyor.
Yani adam o kadar şiddet ve tehdit altında kalıyor ki, dünya bakışını o ortama uyduracak ve hayatta kalacak şekilde duygu durum düzenleyici hormonları değişiyor.
Sivil hayata dönünce bu sefer bu ortama uyumda zorluk yaşıyorlar.
kabuto6141
Şöyle demeliyim o katilin insan görmesi veya kendisini öfkelendirip hiddetlendirecek ses tonuna maruz kalması veya mimiksel olarak da bir dürtü ile karşılaşması yetiyor. Hiddet ve öfkeyi salgılayan hormonların salgılanmasına. Yani hormonların salgılanması için kesinlikle bir dürtü şart. Benim söylemeye çalıştığım ise bu dürtüler olsa bile Gen de ki şifreleri pasif hale getirmek ve hormonun o dürtülere rağmen bile hormonu salgılamasını önlemek. Yani sırf bu yüzden aktarılan kandaki DNA nın hormon salgılatan gen dizilim durumunu aktif durumdan pasif duruma geçiş nedenleri ve bunun neden belli bir süre sonra olduğunu merak ediyorum. Böyle bir durum varsa neden diye sorguluyorum. Genin aktif durumdan pasif duruma geçmesini sağlayacak olan madde ne dir? Onun tanımı nedir ? Ben o maddeyi merak ediyorum. Bilgilere açığım yorumlara açığım Teşekkürler... :)
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Eğer dediğiniz gibi tek bir etken olsa bilimciler, özellikle askeri teknoloji geliştirenleri çoktan bulurdu. Ya da maddi durumu iyi olanlar, ısmarlama bebeklere başlardı.
Büyük ihtimalle hormonlar kokteylidir. Ve bir sıralaması vardır.
Genlerin açılıp kapanmasını sadece bu açıdan ele almayın. Mesela kuzey iklime çıkan insanların çocukları bir kaç kuşak sonra, bu iklime daha uygun fiziksel yapıyla doğuyorlar. Yani genlerde bir şeyler açılıyor ve kuşaklar uyum sağlamaya başlıyor. Ama bu genlerde gözükmüyor.
Ya RNA'dan ya da fosfat dizilimlerinde saklı olabilir.
(Mitokondri, yumurta hücresinden geldiği için, anneden kıza geçiyor. Büyük ihtimalle milyonlarca yıl önce fagositoz sırasında bünyeye alınmış ve sonra simbiyotik yaşamaya başlamış bir bakteri ardılı olma ihtimali yüksek. Kadınların soyağacını tespitte çok işe yarıyor. )
kabuto6141
Evet bende öyle düşündüğümü söylemeye çalışıyorum sadece o şekilde düşünüp örneklendirdim. Bu konu da pek bir bilgimin olmadığını tekrar söylüyorum. :) Bütün bilgilere ve görüşlere açığım. Tekrar teşekkürler...
bfnzyk9638
Mikrokimera oluyor.
muzaffer-erdem5978
Alınan kan aile dışı birinden ise problem çıkma olasılığı %15-20
Ama aile içi kan nakli ise ; bu oran % 45-60 arasında ve ben babamı bu şekilde yapılan bir kan naklinden (Kız kardeşimden alınan AB-Rh) kanın Graft Wersust Host denen çok ciddi bir bağışıklık sistemi hastalığı ve bu hastalığın bilinen dünyadaki 7. ölüm vakası olarak kaybettik.Daha sonra şov yamak için hastanelerin organ nakli ameliyatlarında da bir iki benzer ölüm vakası oldu.
Bur da asıl sıkıntı alınan kan ile mevcut kanın % 50 aynı genleri taşıması sonunda normalde yabancı genlerde olmayan uyuşumun bağışıklık sistemini devre dışı bırakıp bünyeyi savunmasız bırakıp tüm sistemin alınan kan yada kan ürünlerinde ki o bünyede olmayan antikorlar tarafından deformasyon edilmesi neticesinde son derece feci bir ölüm.
O sebeple kan ararken asla kendi akrabalarınıza kan vermeyin.