kemal-bay-hickimse7261
Enerji nedir ? Zaman kristalleri nedir ? Enerji ve boyut arasındaki ilişkinin " kütle " ile olan ilişkisi nedir ?
necmi-tufek7866
Geçen günlerde "ışığı durdurduk" diye lanse edilen bir konu vardı. Zamanı durdurmak da yine aynı anlamdadır. Aynı konuyu eş anlamlı diğer açıdan tekrar etmiş oluyorlar bence.
Enerji; Evrendir, var olan her şeydir, varlıktır.
Enerji, üç boyutu birden kullandığı zaman kütle sahibidir. Çünkü ölçülebilir eni, boyu ve yüksekliği olan bir şey "kütle"dir.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Yukarıda boyut ve enerji ve kütle ilişkisi net olarak tanımlanmış.
ama "Zaman Kristali nedir?" Bilmiyorum.
"Enerji'nin muhteviyatı nedir?" Hiç bilmiyorum.
vide-supra1191
Tek bir fotonun uzay-zamanı bükmesi ve kütleçekimi oluşturması, fotonun boyutsal durumundan bağımsız olarak gerçekleşir. Ya da daha açık olarak hangi boyutun kullanıldığına göre ne derece uzay zamanın büküleceğini söyleyen bir eşitlik bulunmuyor yanlış bilmiyorsam eğer.
Enerji hangi durumlarda 3 boyutu kullanır ya da kullanmaz?
necmi-tufek7866
Enerji iki boyutlu olarak nitelendiği zaman kütlesizdir. Bu çok önemlidir. Çünkü evrenin tek söz sahibi olan kütleçekimi iki boyutlu varlıklara etki etmez. Yani iki boyutlu bir "şey" graviton üretmez ve etkilenmez.
Foton üç boyutludur. Kütlesiz olması onu iki boyutlu yapmaz. Fotonu iki boyutlu diğer oluşumlarla karıştırmamak gerekir. Fotonun kütle özelliği vardır.
Enerji kütle özelliği kazandığı zaman mutlaka üç boyutludur. İki boyutluyken kütleçekim dalgası yayımlamaz diye biliyorum.
omer-karanlik-profil5833
foton tek başına kütle çekimi oluşturmaz...
foton un ''c'' hızında gidebilmesinin nedenlerinden biri de uzay-zamanda çökme yapmamasıdır...
çökme yapsa ''c'' hızında gidemez...
kütleli bir cismin neden ışık hızına çıkamamasının nedenlerinden biride budur...
kütleli cismin uzay-zamanda yaptığı çökme onun ''c'' hızına ulaşmasını engeller bir nevi fren sistemi gibi...
enerji; evrendeki yegane tek güçtür...her şeyin sebebi ve sonucudur...
burtay hocamın dediği gibi enerji 3 uzamsal boyutta titreşirse kütle ortaya çıkar...
burtay hocam a da buradan şunu soruyorum boyutu ne oluşturur_?
benim düşünceme göre boyutları da enerjinin kendisi oluşturur...enerji eğer mevcut durumda iletimini sağlayamıyorsa bir yolunu bulup iletimine devam ediyor bunu nasıl yaptığı tam bir kara kutu...mesela mutlak sıfırda entropinin duracağı yönünde bir kanı var ama ben enerjinin bir şekilde mutlak sıfır durumunun üstesinden gelebileceğini düşünüyorum...
vide-supra1191
Yanılıyorsun, tek bir foton ya da bir ışık demeti kütleçekimi oluşturur, uzayzamanı büker. Uzayzamanı büken şeyin sadece kütle olduğunu düşünürseniz böyle yanılmanız normaldir.
vide-supra1191
Mutlak sıfır deneyleri yapıldı bu arada. Ve maddenin dalga benzeri davranışıyla alakalı olarak en düşük enerji durumunda dahi kuantum alanı ile olan etkileşimleri sebebiyle bir sıfır noktası enerjisine sahip olduğu görüldü. Sadece uzayı işgal etmesi bile bu enerjinin varlığı için yeterli yani.
vide-supra1191
Necmi bey sormamdaki amaç aslında karanlık profilin de dahil olduğu kısımdaki kafa karıştıran nokta aslında. Foton kutusu örneği ve tek bir fotonun davranışı ile ilgili yeni öğrendiğim bu durumu sürekli yazıyorum fırsat buldukça. Fakat fotonun 3 boyutlu olması noktasında ya da enejinin illa boyutlar dahil edilerek tanımlanması noktasını neyi değiştiriyor tam olarak anlayamadım.
Teorik olarak yeterince ışığı tek bir noktaya odaklarsanız kugelblitz adında maddeden oluşmuş karadeliklerden hiç bir farkı olmayan bir karadelik bile oluşturabilirsiniz. Benim merak ettiğim nokta, (parçacıkların kendi kütlelerini bir kenara bırakırsak) maddenin enerji yoğunluğunun hangi durumdan ya da miktardan sonra farklılaşıp kütleye döndüğünüzü düşündüğünüz aslında. Bunu boyutları katmadan somut bir örnekle açıklamanın bir yolu var mı?
vide-supra1191
Necmi bey sormamdaki amaç aslında karanlık profilin de dahil olduğu kısımdaki kafa karıştıran nokta aslında. Foton kutusu örneği ve tek bir fotonun davranışı ile ilgili yeni öğrendiğim bu durumu sürekli yazıyorum fırsat buldukça. Fakat fotonun 3 boyutlu olması noktasında ya da enejinin illa boyutlar dahil edilerek tanımlanması noktasını neyi değiştiriyor tam olarak anlayamadım.
Teorik olarak yeterince ışığı tek bir noktaya odaklarsanız kugelblitz adında maddeden oluşmuş karadeliklerden hiç bir farkı olmayan bir karadelik bile oluşturabilirsiniz. Benim merak ettiğim nokta, (parçacıkların kendi kütlelerini bir kenara bırakırsak) maddenin enerji yoğunluğunun hangi durumdan ya da miktardan sonra farklılaşıp kütleye döndüğünüzü düşündüğünüz aslında.
Bunu boyutları katarak somut bir örnekle açıklamanın bir yolu var mı?
omer-karanlik-profil5833
@vide supra;
benim bildiğim(yanlış olabilir) foton daki enerjini çoğunu manyetik dalganın taşıdığı yönünde...
sadece tekil bir foton yani dalga özelliği olmayan bir fotonun uzay-zamanda çökme yapmadığını düşünüyorum.
kugelbiltz olayında işin sırrı fotonun parçacık özelliğinde değil dalga özelliğinde yatıyor...
necmi-tufek7866
Vide supra,
Bilim total bir şeydir. Tüm gezegende tüm eğitim kurumları ayağı yere sağlam basan bir eğitim vermek için çalışırlar. Siz bu bilim anlayışını gelişigüzel bir yerinden alıp, alternatif olarak üretilmiş ve zaten teorik olduğu için ispatı olmayan bir konuyu ortaya koyarsanız böyle sıkıntılı ve anlaşılmaz durumlar ortaya çıkar. Sadece sizin için söylemiyorum. Şimdi artık insanlar kitap okuyacaklarına internette dolaşmayı tercih ediyorlar. Orada gördükleri şeyleri doğru sanıyorlar. Ondan sonra da böyle anlaşmazlık durumları ortaya çıkıyor.
Bizim evrenimiz üç boyutlu bir evrendir. Farklı boyutta olduğu söylenen hiçbir şey bizim evrenimizde gerçek olamaz. "boyut" kavramını her şeye karıştırmamak gerekir.
Foton bizim evrenimizin bir malzemesidir ve doğal olarak üç boyutludur. Dalga özelliği olması onun boyutunu değiştirmez.
Tek boyutlu, iki boyutlu ya da çok boyutlu hiç bir şey bizim evrenimiz için gerçek değildir. Evreni açıklamak için kullanılabilirler, çok doğal ve gerekli. Ama onları gerçek dünyada kullanamayız. O zaman böyle farklı anlamlar ortaya çıkar kimse bir yere varamaz.
Maddenin enerji yoğunluğu her hangi bir miktardan sonra maddeye dönüşmez. Yani böyle bir ölçü yoktur. Bizim E=MC2 ölçüsüyle ortaya koyduğumuz maddeleşme miktarı hareket olmadığı zaman hiç bir işe yaramaz. Yani, önceden maddeleşmiş ve titreşimi olan üç boyutlu bir malzeme olmazsa siz istediğiniz kadar enerji ortaya dökün hiç bir iş yapmaz. İşte bu yüzden iki boyutlu bir oluşum kütle çekimini hissetmez ama foton hisseder. Çünkü daha önceden maddeleşmiştir ve bu evrenin malıdır.
vide-supra1191
Teorik bir konu olabilir ve gelişigüzel ortaya atılmış bile olabilir. Bunlar kısmen üslupla alakalı konulardır ve burda konusunun açılmasına gerek yoktur bence. İnsanlar arasında yaş farkı olabilir, bu olayları ele alırken nasıl yaklaştıklarını değiştirebilir belki fakat siz de hak verirsiniz, neyin doğru olduğu noktasında buluşmaları gerekir. Kitap okuyan da yanılabilir, internetten bakan da doğruyu bulabilir. Bilim dinamik olarak değişir, fikirler eskiyebilir.
Kütle, zaman gibi maddenin en küçük yapı taşları için başlangıçta yokken bunların birleşmesi sırasında sonradan ortaya çıkan bir toplamın sonucudur. Emergent özelliktir (türkçesini bilmiyorum) Yani tuzun tuzlu olması fakat sodyum ya da klorün bu özelliğe sahip olmaması gibi. O yüzden popüler foton kutusu ve hatta kugelblitz örneği, enerjinin önceden maddeleşmiş ya da titreşen bir malzemeye ihtiyaç duymadan kütleçekimi ve kütle özelliklerinin geldiği yeri inceler ve açıklar. Bu zaten bilimsel olarak maddenin sahip olduğu kütlenin nereden geldiğini higgs alanı ile açıklayan güncel bir yorumdur.
Hareket elbette temel özelliktir yani bir fotondan bahsederken ben sabit olduğunu düşünmüyorum. Bunun temel sebebi de zaten bu hareketin momentum-enerji tensörüne sahip olmasıdır. Bu yüzden sistem içerisindeki toplam enerji işlemlere dahil edilebilir ve e=mc2 yazılabilir.
necmi-tufek7866
Vide supra,
Sözlerim şahsınıza yönelik değildi. Maksadını aştıysa sizin sözlerinizi de hak etmişim demektir. Ortalıkta pek çok kirli veya yönlendirilmiş bilgi var. Benim tüm çabam doğru olanı paylaşmak. Başka bir şey değil.
Evrenimizdeki her şey büyük patlamanın etkisiyle kütle sahibi olmuştur. Yani kütle özelliği en baştan verilmiştir bence. Yani titreşimin kökeni "başlangıçtır" "Emergent" dediğiniz bu olsa gerek. Foton kullanıyorsanız başlangıçtan beri kütle sahibidir. Enerji diyorsanız, hangi görünümde olursa olsun evrenin malzemesidir ve baştan konmuş bir değerdir. Bu yüzden enerji korunur ve evrenin enerji içeriği değişmez.
Şimdi "titreşen malzemeye ihtiyaç duymadan kütleçekimi ve kütle özelliklerinin geldiği yer" derken ne demek istiyorsunuz? Titreşmeyen malzeme nerede var?
Higgs alanı da zaten "higgs bozonu" denilen parçacıklardan oluşmuştur ve onların da kökeni yine büyük patlamadır. (spinlerinin sıfır olması titreşmedikleri anlamına gelmez)
Yani sonuçta aynı şeyleri farklı şekillerde söyleyince kavram kargaşası oluyor ve sanki farklı bir şeyden bahsedip tartışıyormuşuz gibi oluyor. Ya da ben yorulmuşumdur, biraz dinlenmeye ihtiyacım vardır.
Sevgiler, saygılar...
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Merhaba, herkese
"Yanılıyorsun, tek bir foton ya da bir ışık demeti kütleçekimi oluşturur, uzayzamanı büker. Uzayzamanı büken şeyin sadece kütle olduğunu düşünürseniz böyle yanılmanız normaldir. "
kısmından devam edersek.
Uzayı büken şeyin kütle olmadığını ve kütleçekimi diye bir kuvvetin olmadığını düşünüyorum.
Eğer fotonların kütlesi olduğunu varsayarsak, durgun foton (ki hiç görülmemiştir) kütlesi olması gerekir. (Zaman yavaşlatma deneylerindeki fotonda, hala ışık hızında yol alıyor kendince)
Eğer tek bir foton ya da ışın demeti uzayı büküyorsa, bunu kanıtlamak kolay. Lazer ışınları ile deneyler yapılabilir.
Ama büken asla kütle değildir. ENERJİDİR. Kütle sadece yoğunlaşmış, enerjidir. Başka bir şey değil.
Foton normal uzay-zaman dokusundaki bükülmeleri takip eder ve karanlık profile hak vererek, kütlesi olmadığı için bu dokuya batmadığından, elektromanyetik dalgalarla aynı hızda taşınabilmektedir.
Peki, varsa bilmiyorum ama deney sonucu bir lazer demeti, uzayı bükmüş ise, bu fotonların momentumlarındaki enerjiden dolayı bile değildir. Bu onları taşıyan elektromanyetik dalgalanın taşıdığı - aktardığı enerjiden dolayı olmalıdır, bence...
Yani buradan katıldığım bir yaklaşımadan faydalanarak, enerji ancak hareket halindeyse, uzay-zaman'ı büker de diyebilirim.
Mutlak sıfırla ilgili deneyleri derinlemesine bilmiyrum. ama bu haddede soğutulan parçacıkların dalga özelliğine dönüşmelerinden de ciddi bir ders çıkarmak gerektiği kanaatindeyim, bu arada...
Foton kutusundaki deneyi düşünürsek, foton taşıdığı momentum enerjisi ile bir tür alan oluşturuyor. Bu kutunun kabının foton geçirmez ve enerjisini absorbe etmez olduğunu varsayarsak, foton burada kendisine ait bir titreşim alanı oluşturuyordur.
İşte bu titreşim alanının hareketi, bildiğimiz uzay-zaman tarafından bir kütle imiş (aslında kütleli algılamanın temeli de aynı mantık sadece alanlar çok küçük) gibi tespit ediliyor.
Fotonun kaç boyutu oldğu konusundaki tartışmalara girmiyorum. Benim için önemli olan iki harekete sahip olması. Bir tanesi elektromanyetik dalgalara karşı "sıfır" dirençli hareketi. Ki surf yapmasına olanak sağlıyor. İkincisi bu hareket yönüne dik olarak yaptığı titreşim ki bu da momentumunundaki enerji sağlıyor.
Eğer karanlık profilin belirttiği gibi, fotonun enerjisinin çoğu manyetik alanda ise, (bu konuda bilgim yok, onunkine dayanıyorum) bu hareket yönüyle dik açıdan momentum taşımasını da açıklar.
Karanlık profilin sorusuna gelince, boyutu, ortak tanım olarak "titreşimin vektörü" şeklinde ele alırsak. Boyutun oluşması için , bir "hareketin" olması gerektiğinin şart olduğunu görüyoruz. Hareket yok ise, o bir olasılıktır ve biz onu kıvrık, kıvrılmış boyut olarak tanımlıyoruz. Ya da hareket alanı çok ama çok dar ise, onu çok küçük boyutlardan bir olarakta ele alabiliriz.
Neyse, eğer harekete bağlıyorsak, bunun anlamı hareketin içinde gerçekleşeceği bir "mesafenin" olması gerektiğini de öngörememiz gerekir. Böylece, elimizde bir hareket yönü- vektörü ve alanı olur.
Ben titreşim diyorum, başka biri başka bir kavram. Ama hepside harekete ve bu hareketin gerçekleşeceği alanlara muhtaç.
Şimdi elimizde bir mesafe -hareket alanı olduğuna göre, tüm parçacıkların aynı yönlü vektörlerini toplarsak; x,y,z sonuçlarını bulabiliriz. Bu bir kütlenin uzay-zamandaki ebatlarını da gösterebilir.
Ya da bir hareketin varcağı noktanın koordinatlarını da... Kullanımına göre değişir.
Buradan bir boyut tanımının yapılması için, titreşen bir enerji, bir titreşim alanı ya da bir titreşim hareketi, bu titreşime ait bir yön vektörü, bu hareketin gerçekleşmesini sağlayacak bir mesafe temel ihtiyaçlardan gözüküyor.
Titreşim vektörü olan ve üst üst toplayabildiklerimiz, somut, uzamsal boyutlar olarak karşımıza çıkıyor.
Hareketin sadece bir titreşim alanında (Planck Mesafesinde) lduğu ve bittiği vektörlerin toplamı ise, soyut boyutularda (boyutumsu da olabilir) zaman gibi (ve bence "hız") görüyoruz.
Hareketin olmadığı olası vektörlere ait boyutlarıda, kapalı olarak tanımlıyoruz.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Merhaba, herkese
"Yanılıyorsun, tek bir foton ya da bir ışık demeti kütle çekimi oluşturur, uzay zamanı büker. Uzay zamanı büken şeyin sadece kütle olduğunu düşünürseniz böyle yanılmanız normaldir. "
kısmından devam edersek.
Uzayı büken şeyin kütle olmadığını ve kütle çekimi diye bir kuvvetin olmadığını düşünüyorum.
Eğer fotonların kütlesi olduğunu varsayarsak, durgun foton (ki hiç görülmemiştir) kütlesi olması gerekir. (Zaman yavaşlatma deneylerindeki fotonda, hala ışık hızında yol alıyor kendince)
Eğer tek bir foton ya da ışın demeti uzayı büküyorsa, bunu kanıtlamak kolay. Lazer ışınları ile deneyler yapılabilir.
Ama büken asla kütle değildir. ENERJİDİR. Kütle sadece yoğunlaşmış, enerjidir. Başka bir şey değil.
Foton normal uzay-zaman dokusundaki bükülmeleri takip eder ve karanlık profile hak vererek, kütlesi olmadığı için bu dokuya batmadığından, elektromanyetik dalgalarla aynı hızda taşınabilmektedir.
Peki, varsa bilmiyorum ama deney sonucu bir lazer demeti, uzayı bükmüş ise, bu fotonların momentumlarındaki enerjiden dolayı bile değildir. Bu onları taşıyan elektromanyetik dalgalanın taşıdığı - aktardığı enerjiden dolayı olmalıdır, bence...
Yani buradan katıldığım bir yaklaşımdan faydalanarak, enerji ancak hareket halindeyse, uzay-zaman'ı büker de diyebilirim.
Mutlak sıfırla ilgili deneyleri derinlemesine bilmiyorum. ama bu haddede soğutulan parçacıkların dalga özelliğine dönüşmelerinden de ciddi bir ders çıkarmak gerektiği kanaatindeyim, bu arada...
Foton kutusundaki deneyi düşünürsek, foton taşıdığı momentum enerjisi ile bir tür alan oluşturuyor. Bu kutunun kabının foton geçirmez ve enerjisini absorbe etmez olduğunu varsayarsak, foton burada kendisine ait bir titreşim alanı oluşturuyordur.
İşte bu titreşim alanının hareketi, bildiğimiz uzay-zaman tarafından bir kütle imiş (aslında kütleli algılamanın temeli de aynı mantık sadece alanlar çok küçük) gibi tespit ediliyor.
Fotonun kaç boyutu olduğu konusundaki tartışmalara girmiyorum. Benim için önemli olan iki harekete sahip olması. Bir tanesi elektromanyetik dalgalara karşı "sıfır" dirençli hareketi. Ki sörf yapmasına olanak sağlıyor. İkincisi bu hareket yönüne dik olarak yaptığı titreşim ki bu da momentumunundaki enerji sağlıyor.
Eğer karanlık profilin belirttiği gibi, fotonun enerjisinin çoğu manyetik alanda ise, (bu konuda bilgim yok, onunkine dayanıyorum) bu hareket yönüyle dik açıdan momentum taşımasını da açıklar.
Karanlık profilin sorusuna gelince, boyutu, ortak tanım olarak "titreşimin vektörü" şeklinde ele alırsak. Boyutun oluşması için , bir "hareketin" olması gerektiğinin şart olduğunu görüyoruz. Hareket yok ise, o bir olasılıktır ve biz onu kıvrık, kıvrılmış boyut olarak tanımlıyoruz. Ya da hareket alanı çok ama çok dar ise, onu çok küçük boyutlardan bir olarak ta ele alabiliriz.
Neyse, eğer harekete bağlıyorsak, bunun anlamı hareketin içinde gerçekleşeceği bir "mesafenin" olması gerektiğini de öngörmemiz gerekir. Böylece, elimizde bir hareket yönü- vektörü ve alanı olur.
Ben titreşim diyorum, başka biri başka bir kavram. Ama hepside harekete ve bu hareketin gerçekleşeceği alanlara muhtaç.
Şimdi elimizde bir mesafe -hareket alanı olduğuna göre, tüm parçacıkların aynı yönlü vektörlerini toplarsak; x,y,z sonuçlarını bulabiliriz. Bu bir kütlenin uzay-zamandaki ebatlarını da gösterebilir.
Ya da bir hareketin varacağı noktanın koordinatlarını da... Kullanımına göre değişir.
Buradan bir boyut tanımının yapılması için, titreşen bir enerji, bir titreşim alanı ya da bir titreşim hareketi, bu titreşime ait bir yön vektörü, bu hareketin gerçekleşmesini sağlayacak bir mesafe temel ihtiyaçlardan gözüküyor.
Titreşim vektörü olan ve üst üst toplayabildiklerimiz, somut, uzamsal boyutlar olarak karşımıza çıkıyor.
Hareketin sadece bir titreşim alanında (Planck Mesafesinde) olduğu ve bittiği vektörlerin toplamı ise, soyut boyutlular (boyutumsu da olabilir) zaman gibi (ve bence "hız") görüyoruz.
Hareketin olmadığı olası vektörlere ait boyutları da, kapalı olarak tanımlıyoruz.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Devam- "Teorik olarak yeterince ışığı tek bir noktaya odaklarsanız kugelblitz adında maddeden oluşmuş karadeliklerden hiç bir farkı olmayan bir karadelik bile oluşturabilirsiniz."
Eğer odaklama yapıyorsanız, o noktaya odakladığınız fotonları taşıyan elektromanyetik dalgaların enerjisi + fotonların momentumlarındaki enerjidir.
Bu yüzden mümkün.
Titreşmeyen bir malzeme bilmiyorum. Eğer mutlak sıfıra inerse, görünen titreşimini kaybeden kütle parçacıkları bile dalga özelliğine kavuşup, gene bir titreşim alanı koruyorlarsa, titreşim (kaynağı konusundaki farklı yaklaşımlara rağmen) yok ise, kütleli parçacıkta yok demektir.
Fotonda titreşiyor olmalı. Aksi halde momentumu olamaz, taşıyamaz... Çünkü momentumun bileşenlerinden biri hareket diğeri olan kütle yerine enerji var denklemde sadece. Kütle de yoğun enerji olduğuna göre, denklem değişmiyor.
Not: Bu arada madde parçalanması veya birleşmesi sırasında açığa çıkan enerji aklınıza gelebilir. Bu o parçacıkları bir arada düzenli ve dengeli tutan kuvvetlerin, dengelerinin değişmesi sonucu, yeni sistem(ler)e dönüşürken açığa bırakılan enerjiler.
Güç, hiç bir şeyde gereksiz enerji kullanmaz. Her sistemi mümkün olan en düşük, minimum enerjiyle, maksiumum verim alacak şekilde ayarlamış.
Bu şekilde sistemler sürekli çok hassas bir dengede, kaosun kıyısındadırlar. Çünkü enerjiyi en verimli şekilde kullanmak tüm sistemlerin yapısında. Parçacıkları birleştirdiğimizde veya ayrıdığımızda (füzyon, fizyon) yeni sistem(lerin) dengesi için gereksiz olan enerjiler serbest kalıyor sadece.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Devam- "Teorik olarak yeterince ışığı tek bir noktaya odaklarsanız kugelblitz adında maddeden oluşmuş karadeliklerden hiç bir farkı olmayan bir karadelik bile oluşturabilirsiniz."
Eğer odaklama yapıyorsanız, o noktaya odakladığınız fotonları taşıyan elektromanyetik dalgaların enerjisi + fotonların momentumlarındaki enerjidir.
Bu yüzden mümkün.
Titreşmeyen bir malzeme bilmiyorum. Eğer mutlak sıfıra inerse, görünen titreşimini kaybeden kütle parçacıkları bile dalga özelliğine kavuşup, gene bir titreşim alanı koruyorlarsa, titreşim (kaynağı konusundaki farklı yaklaşımlara rağmen) yok ise, kütleli parçacıkta yok demektir.
Fotonda titreşiyor olmalı. Aksi halde momentumu olamaz, taşıyamaz... Çünkü momentumun bileşenlerinden biri hareket diğeri olan kütle yerine enerji var denklemde sadece. Kütle de yoğun enerji olduğuna göre, denklem değişmiyor.
Not: Bu arada madde parçalanması veya birleşmesi sırasında açığa çıkan enerji aklınıza gelebilir. Bu o parçacıkları bir arada düzenli ve dengeli tutan kuvvetlerin, dengelerinin değişmesi sonucu, yeni sistem(ler)e dönüşürken açığa bırakılan enerjiler.
Güç, hiç bir şeyde gereksiz enerji kullanmaz. Her sistemi mümkün olan en düşük, minimum enerjiyle, maksiumum verim alacak şekilde ayarlamış.
Bu şekilde sistemler sürekli çok hassas bir dengede, kaosun kıyısındadırlar. Çünkü enerjiyi en verimli şekilde kullanmak tüm sistemlerin yapısında. Parçacıkları birleştirdiğimizde veya ayrıdığımızda (füzyon, fizyon) yeni sistem(lerin) dengesi için gereksiz olan enerjiler serbest kalıyor sadece.
Foton kutusu ile ilgili başka sorgular:
https://physics.stackexchange.com/questions/137316/photons-inside-a-box
https://physics.stackexchange.com/questions/10612/explain-how-or-if-a-box-full-of-photons-would-weigh-more-due-to-massless-photo
ÖZETLE; Fotonların momentumlarında yatıyor cevap.
Eğer bu açıdan bakarsak, en temel parçacıkların içinde de gene kütlesiz enerji paketçiklerinin titreşimi var.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bir eksik vardı, şimdi hatırladım. "Benim merak ettiğim nokta, (parçacıkların kendi kütlelerini bir kenara bırakırsak) maddenin enerji yoğunluğunun hangi durumdan ya da miktardan sonra farklılaşıp kütleye döndüğünüzü düşündüğünüz aslında. " sorusu...
Evrenimizdeki tüm kütleleşmiş parçacığın tüm toplam enerji varlığına oranı "onbinde onaltı" diye hatırlıyorum. Rakam yaklaşık ve hatalı olabilir ama %1 bile etmiyor diye hatırlıyorum.
Üstelik enerjiden maddeye dönüşüm de bir daha tekrarlamıyor. Yani sanal parçacıkların anlık varlık ve yoklukları haricinde , kalıcı bir madde oluşumu yok. Üstüne üstlük, bol miktarda madde hala yıldızlarda enerjiye dönüşüyor.
Bu kadar küçük orandaki madde için ilk aklıma gelen, çalkantılı bir fırtınadan sonra, deniz yüzeyinde kalan köpükler kadar hükmümüz ve geçerliliğimiz (kütleli-madde olarak) olduğu...
Kütlenin oluşması için özel şartların gerektiği ve Necmi Bey'in de ifade ettiği gibi, sadece başlangıçta bunun mümkün olduğunu anlıyoruz.
Buradan çıkartacağımız ilk şart. Çok büyük bir enerji miktarının ancak çok azının kütleleşebileceği...
İkincisi; bu oluşan kütlenin varlığını sürdürmesi için gerekli koşulların evrenimizde şu an olmadığı (ki sanal parçacıklar bunun kanıtı)
Üçüncüsü; Çok yüksek basınç ve sıcaklık altında, çok büyük kuvvetlerin kendi aralarında kurduğu bir denge sistemi olduğu. Bu şekilde, bu dengeleri bozduğumuz zaman açığa enerji çıkıyor. (Nükleer rekasiyonlarda)
Dördüncüsü; bu kütleleşen enerjinin kendi içinde çok dengeli ve birbirini nötrleyen sistemler oluşturdukları. Yani knedi içlerindeki dengelerden dolayı, kararlılıklarını sürdürebiliyorlar.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bir eksik vardı, şimdi hatırladım. "Benim merak ettiğim nokta, (parçacıkların kendi kütlelerini bir kenara bırakırsak) maddenin enerji yoğunluğunun hangi durumdan ya da miktardan sonra farklılaşıp kütleye döndüğünüzü düşündüğünüz aslında. " sorusu...
Evrenimizdeki tüm kütleleşmiş parçacığın tüm toplam enerji varlığına oranı "onbinde onaltı" diye hatırlıyorum. Rakam yaklaşık ve hatalı olabilir ama %1 bile etmiyor diye hatırlıyorum.
Üstelik enerjiden maddeye dönüşüm de bir daha tekrarlamıyor. Yani sanal parçacıkların anlık varlık ve yoklukları haricinde , kalıcı bir madde oluşumu yok. Üstüne üstlük, bol miktarda madde hala yıldızlarda enerjiye dönüşüyor.
Bu kadar küçük orandaki madde için ilk aklıma gelen, çalkantılı bir fırtınadan sonra, deniz yüzeyinde kalan köpükler kadar hükmümüz ve geçerliliğimiz (kütleli-madde olarak) olduğu...
Kütlenin oluşması için özel şartların gerektiği ve Necmi Bey'in de ifade ettiği gibi, sadece başlangıçta bunun mümkün olduğunu anlıyoruz.
Buradan çıkartacağımız ilk şart. Çok büyük bir enerji miktarının ancak çok azının kütleleşebileceği...
İkincisi; bu oluşan kütlenin varlığını sürdürmesi için gerekli koşulların evrenimizde şu an olmadığı (ki sanal parçacıklar bunun kanıtı)
Üçüncüsü; Kütlenin çok yüksek basınç ve sıcaklık altında, çok büyük kuvvetlerin kendi aralarında kurduğu dengeli sistemi olduğu. Bu şekilde, bu dengeleri bozduğumuz zaman açığa enerji çıkıyor. (Nükleer reaksiyonlarda)
Dördüncüsü; bu kütleleşen enerjinin kendi içinde çok dengeli ve birbirini nötrleyen sistemler oluşturdukları. Yani kendi içlerindeki dengelerden dolayı, kararlılıklarını sürdürebiliyorlar.
Beşincisi; evrenimizdeki mevcut bazı koşulların bu sistemleri bir şekilde destekledikleri, korudukları...
Kendi bakışımdan nasıl yorumluyorum?
Bana göre, büyük patlama esnasında enerji paketçikleri arasında homojenlik ve harmoni bozulduğunda, bu eneji paketçikleri de titreşmeye başladı. Bu esnada çoğu paketçik yeterli alan olmadığı için, birbirini engelliyordu ama gene de açılan aralardan titreşim yapabilenler, kendi alanlarını genişlettiler.
Ancak koşullar değiştikçe, yani genişleme ile alan büyüyünce özellikle büyük şişme anında, bu kütleleşen parçacıkların büyük bir kısmı kütleli hallerini koruyamadılar. Daha küçük enerji içeriği ile daha küçük parçacıklar kaldı.
Kalan çoğunluk enerji paketçikleri ise bu hızla açılan alanlara itildiler. Bunlar için her yönden hareket alanı açıldığı için, diğer enerji paketçikleri ile yoğunlaşıp sistem kurmalarına gerek kalmadı. Sadece her yönden genişleyip, bir bakıma boyutsuz kaldılar. Bugünkü evrenin dokusunun "uzay kısmını" oluşturdular.
Ancak bunların genişlemesi esnasında ittikleri ve sistem kurmuş paketçikler, bu hareket sayesinde, doğal kapasitelerinin üstünde bir enerjiyi momentum olarak bünyelerine aldılar. Tabii bu oran çok düşük kaldı.
Bunu daha önce zihin deneyi olarak önerdiğim, içi hava dolu milyonlarca balonun sıkıştırıldığı kabın birden genişlemesi olarak düşünebilirsiniz. Bu durumda balonların hepsi genişlemek isteyecektir ama bir kısmı diğer bir kısmını iterken, ittiklerini aldıkları şekillerde kalmaya zorlayacaklardır.
Daha sonra bu kuvvetin yerini, ters yönlü bir dalgalanım hareketi olan "zaman" ile tamamlandığını düşünüyorum. Böylece bu paketçikler bir yandan genişleme ile ileri itilirken, bir yandan "zaman" dalgaları ile geriye doğru sıkıştırılıyorlar. Bu şekilde dengede kalıp kararlılıklarını sürdürmek için gerekli enerji sürekliliğini de kazanıyorlar.
İlk dönemlerde evrenin daha küçük olduğu zamanlarda, kütle çekimi nedeniyle evrenin genişlemesinin yavaş olduğu ancak 5 milyar yıldan sonra hızlanması ile ilgili bir durum sorgulanmıştı. Onun da bakışımdan nasıl ele alınacağına baktım.
Bana göre kütle çekimi denilen kuvvet, hareketli enerji yoğunluklarının, uzay-zaman dokusunda bu hareketleri ile oluşturdukları düşük basınç alanlarıdır.
İlk baştaki ortalama kütle-yoğun enerji zenginliği, bu düşük basınç alanlarının daha geniş alanlarda olmasına etki ettiğini sanıyorum. Yani birbirlerini tutuyorlardı.
Bunu şuna benzetiyorum. Av saçmaları ile suya ateş edildiği zaman, saçmalar hızları yüksek iken birbirlerine yakın duruyorlar. Aralarındaki düşük basınç alanı onları bu şekilde durmaya zorluyor. ancak ilerleyip, aralarındaki mesafe artıp, bu düşük basınç alanlarının kuvveti bunları bir arada tutmaya yetmeyince, ayrılmaya başlıyorlar.
Kısa bir süre sonrada düşüyorlar- duruyorlar.
Sebebin buna benzer bir yapıdan kaynaklandığını düşünüyorum. (Ama daha eksiğim var bu konuda.)