vide-supra1191
Hareketin (hızın), zamanı iki boyutlu ya da çok boyutlu ele aldığımızda bu vektörü oluşturan boyutlardan biri olabilme ihtimali hakkında ne düşünüyorsunuz?
vide-supra1191
Aynı şekilde kütleçekiminin uzayzaman üzerindeki etkisi düşünüldüğünde hareketle beraber zamanı etkileyen bu kuvvetlerin bileşke vektörün parçaları olma ihtimali mantıklı bir yaklaşım mıdır?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Bence, Evet! ve yüzbin kere EVET ! mantıklı bir yaklaşımdır.
Sadece "zaman" ile "hız" arasındaki ilişki zıt. Üstelik aynı oranlı değil. Yani biri "genişlerken" ("artarken" yazmıyorum, dikkat), diğeri aynı oranlı daralmıyor. Aralarındaki oran Lorentz eğrisi oluşturuyor.
Bunun nedenini enerjinin yükselip, azaldığı uzamsal boyutlardaki dağılımına bağlıyorum.
Zaman, uzamsal boyutların bileşke vektörüyle aynı doğrultuda. Ancak "hız" ile uzamsal boyutlardan biri, zamanın bu doğrultusuna yaklaşıyor. Bu boyut daralırken, diğer uzamsal boyutlar genişliyor, daha doğrusu darlaşan boyuttaki, enerji, bu sabit boyutlara kaçıp, onları daha geniş bir düzlemde titreştirmeye çalışıyor, titreştiriyor.
Ama fikrim, bilimsel olabilecek kadar hesaplamalara ve deneylere maruz kalmadı. Bu nedenle, bilimsel kaynaklara dayalı olan değerlendirmelere, bilgilere ve bunlara dayalı görüşlere de bakmak lazım.
Mevcut literatür'de hız ile zaman arasında böyle "karşılıklı zıt (opposite, reverse)" bir ilişki öngörülmemiş bildiğim kadarı ile... Aralarındaki ilişkinin sürekliliğinden dolayı"Hız", "zaman"ın bağımlı bir türevi olarak ele alınmış. Ancak bu bakışların hepsi, Sicim teorisinden öncesine dayanıyor.(Fikrim sicim teorisinden ilham almıştır. Yani "Hız" 5nci boyutu temsil ediyor. Enerjinin titreştiği, yol aldığı alan olarak...)
necmi-tufek7866
Vide supra,
"zamanı iki boyutlu, ya da çok boyutlu ele aldığımızda" derken nasıl bir şey düşünüyorsunuz?. Cümle yanlış değilse, zamanı, kişiliği, ölçülebilir bir niceliği olan bir şey olarak görüyorsunuz demektir. Eğer zamanın kendi başına bir varlığı, niceliği varsa, öncelikle bunu ortaya koymak gerekmez mi? Dolaylı olarak ölçülen bir şeyin mutlaka varlık olması gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
"İki boyutlı ya da çok boyutlu" derken bu boyutları nasıl saptıyorsunuz? Bunların birinin "zaman" olduğunu söylüyorsunuz sanırım ama bir şeyi gözden kaçırıyorsunuz. Evrenimizdeki açık üç boyut tamamen aynı niteliktedir. "En" olsun, "boy" olsun, "yükseklik" olsun hepsi aynı açılımın yönleridir. Eğer zamanı boyut olarak almak istiyorsanız, hepsini birden düşünmeniz gerekir. Birisi ayrıca "zaman" olmaz. Hepsi aynı değerdedir. Ve bu yüzden tüm fiziklerin ve fizikçilerin kabul ettiği şekilde değerlendirilir. Yani zaman "dördüncü" boyuttur...
Zaman dördüncü boyuttur ama diğer üç boyut olmadığı zaman kendisi de yoktur. Yani "zaman" ayrı bir kişilik, nicelik değildir. Üç boyutun ölçülmesi dolayısıyla işlev kazanan sanal bir varlıktır.
Kütleçekimi konusunda bileşke vektör sadece kütledir.
Bu kütle ister hızdan dolayı yüklenen enerjinin "kütleye çevrimi" olsun, isterse direk kütlenin kendisi olsun hiç bir şey değişmez. Tek vektör kütledir veya enerjinin kütle karşılığıdır.
"Diye düşünüyorum"
necmi-tufek7866
Burtay Bey,
Evrenimizdeki uzamsal boyutlarla, sicim teorisindeki boyut anlayışını karıştırıyorsunuz gibi geliyor bana.
Ayrıca, sicim teorisindeki boyutlar da bizim uzamsal boyutlardan farklı değildir. Sadece, çok küçük boyutta açılan diğer üçlü uzamsal boyutlardır. Yani evreni katmanlar halinde düşünürseniz, birinci katman da bizim üç boyutumuz varsa, diğer katmanlarda da aynı şekilde üçerli uzamsal boyutlar şeklindedir diye düşünüyorum.
Yani, sicimlerin iki boyutlu olduklarının düşünülmesi ayrı bir şeydir, bizim evrenimizdeki boyutlar ayrı bir şeydir. Bizim evrenimizde "tek boyut" "iki boyut" "üç boyut" olarak sınıflanan boyutlar değil, sadece açılmış olan "en" "boy" "yükseklik" boyutları vardır. Zaman da bunları anlamlandırsın diye "dördüncü" boyut kabul edilmiştir.
Söylemeye çalıştığım; evrenimizde iki boyutlu bir yapı yoktur. (Gizlenmiş, korunuyor olması gerekir)
"Korunuyor" derken, maddeyi meydana getiren bir alt yapı olsa bile kuarklar gibi evrenin ortamına direkt katılım yapamaz, hesaplanamaz. Yani kendi vektörü, "Plank boyutu üstü enerji yapılanması
vektörel anlayışı" içinde bir yapısal niceliktir bence...
Sicim teorisi de artık rüzgarını kaybetmiş bir teoridir. Çok fazla bağlanmasanız iyi olur bence.
kemal-bay-hickimse7261
En, boy ve yükseklik boyutları " neyin " açılmış halidir ? Uzay dediğimiz şeyin mi ?
necmi-tufek7866
Enerjinin kendisine hareket alanı sağlamak için gereken açıklığı meydana getirmesidir. Olayı kendi teorik bakış açıma getirmek istemiyorum ama zaten fizik camiası uzayın tanecikli bir yapı olması gerektiğini düşünüyor. İşte bu taneciklerin aralarındaki açıklık hem boyutları anlamlandırıyor, hem de evrenin devinimi sağlanmış oluyor.
En, boy, yükseklik gibi kavramlar ayrı birer boyut gibi algılanıyor ama aslında aynı açıklığın yönlü uzamları oluyorlar sadece. Yani, "boy" dediğiniz şey, diğer uzamın eni olabiliyor ya da yüksekliği...
morgan-frei5424
Ozellikle kutlecekimi ele alalim.Uzayzamani da bukuyor, guzel.
Peki bu bukulen 4 boyutlu uzayzaman, 5 boyutlu birseyi de bukmekte midir ?
Bu bukulen uzayzaman, adini bilmedigimiz 5.boyut kavraminin bir vektorun birlesenlerinden biri midir ?(sorunun bir ust boyut versiyonu)
Bunun bir yerde durmasi gerekir.Ki kissisel fikrim, zamanin 4.boyut olmasinin yaninda, skaler oldugunu kabul etmemiz gerektigidir.
omer-karanlik-profil5833
şimdi yazılanları okuyorumda biraz gergin bir ortam var gibi....
foton için hız limiti ''c'' fotona ne kadar enerji yüklerseniz yükleyin ''c'' bilimsel veriler bu yönde...
ve bu ''c'' hızı sabit yani bir fotonu daha yoğun bir ortama aldığınızda mesela saf su içinde fotonun hızı ''c'' nin altına düşer...burada artk foton için sabit hız durumu yoktur...yani siz saf su içinde saniyede 150.000 km hızla gittiğinde saf su içerisinde ki fotonun hızını sabit göremezsiniz...
buradaki soru hızın sınırını ve dolayısıyla göreleliği belirleyen uzay-zamanı oluşturan yapının kendisi midir...
kütle çekimsel tekilliklere doğru hareket eden uzay-zamanı oluşturan yapı olay ufkunu geçtikten sonra ışıktan daha hızlı bir şekilde tekilliğe doğru hareket eder...
o zaman şöyle bir soru daha sormamız lazım ''c'' sınırı sadece ve sadece 3 boyutlu kütleli yapılar için mi geçerlidir_?
yoksa 2 boyutlu bilmediğimiz farklı yapıların ''c'' limitinin çok çok üstünde bir hıza mı sahip_?
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
En başta "Zaman", "ölçülebilir bir "niceliği" olan bir şey" dir.
Fizikçilerin büyük çoğunluğunun parçacık temelli yaklaşımı ise onları belli bir noktadan ileri götürmüyor. Parçacık görünümü, bir sonuçtur. Bir enerji biriminin titreşim sonucu oluşturduğu bir alandır. Bu titreşim alanlarının 3 boyutlu olması, bu alanı bize parçacık olarak tanıtıyor. Hepsi bu.
Sicim teorisi, modası geçtiği için değil, anlaşılması güç ve deneye tabii olmayan sonuçlar ortaya koyduğu için, popularitesini kaybediyor. Ama sunduğu mantık, bakış açısı ve en önemlisi matematiksel sonuçları geçerliliğini ve bilime olan katkısını sürdürüyor. (Sicim teorisini iyi bildiğimi ve anladığımı söyleyemem ama anladıklarım bile katkıda bulunuyor.)
Bu açıdan tanecikler arasındaki açıklık tanımlamasına benzese de, bu açıklıkların, içerdiği enerji düzeyine rağmen sabit kalmasını gerektiriyor. Oysa, alan yaklaşımında, titreşim alanı değişken.
Evrenimizdeki 2 boyutlu yapılara örnek elektromanyetik yapılardır. Bunlar hareketli (bize göre). Gene 2 boyutlu olan ama etki alanı 3 boyutlu olduğu için bu şekilde tanımadığımız karadeliklerde 2 boyutlu yapılar... 3 boyutlu görünümü, uzay-zaman dokusunda oluşturdukları çökmeden kazanıyorlar.
En, boy, yükseklik enerjinin titreşim yaptığı alanlardır. Sınırlıdırlar çünkü içerilen enerji miktarına bağımlıdırlar. Bizim fiziksel olarak varlıklarını tanımladığımız özellikler ise, sayısız parçacığın bu titreşim vektörlerinin aynı yönde üst üste gelmesi yani birleşmesi ile oluşurlar.
Eğer bu yapıya daha fazla enerji katarsanız, bu boyutlar artar. Yani ya madde ekleyeceksiniz ya da momentum.
Zaman ve boyutlar arasındaki ilişkiye gelince, Zaman'ın ölçülebilir niteliği bir dalga serisinin, enerji paketçiğininin titreşimini desteklemesidir.
3 uzamsal boyutun sürekli aynı şekilde varlığını koruması için, aynı enerji düzeyinde titreşmesi gerekiyor. Bu yüzden her parçacıcığın bir titreşimi olmalı.
Ama bildiğim kadarı ile titreşim, enerji tüketen bir eylemdir. Çünkü her titreşim ile çevreye (evrene) bir miktar kuvvet aktarılıyor.
Oysa bildiğimiz parçacıklar, var oluşlarından beri titreşiyorlar. Bu kadar süre boyunca, aynı titreşimi sağlayacak bu enerjiyi nerden sağlıyorlar?
Eğer parçacık iseler, sihirli bir güçleri sayesinde, hiç yoktan enerji üretmeleri bulmalılar.
İkinci olasılık ise, başka bir kaynağın düzenli ve sürekli enerji aktarması olacaktır. İşte "Zaman" bunu sağlıyor.
Zaman algısına neden olan dalgalanmanın taşıdığı ve aktardığı enerji, parçacık adı verilen enerji alanının 3 boyutunu aynı düzeyde tutacak şekilde besliyor.
Burada iki nokta var. Aslında tüm parçacık adı verilen bu alanlar, gerçekte 2 boyutlu gibi...
Ve 3 uzamsal boyut arasındaki açı 120 derece. Bir düzlemde titreşiyorlar.
Ancak devreye zaman girince, bunların hepsini birden 90 derecede vuruyor. Tam da bileşke noktalarından. (Zaten farkı noktalardan veya açılardan gelen dalgalanım aynı etkiye sebep olmuyor. )
Bu düzleme, bu noktadan uygulanan enerji , bu alanı büküyor. Dalganın enerjisi hepsine eşit dağıldığı için, bu üç uzamsal vektörün bileşke noktasında kalıyor. Sabitleniyor. Bu durumda iken, 3 uzamsal boyut arasındaki açı 90'ar derece... Daha önce emin değildim ama artık eminim, zaman ile olan açıları da 135 derece (-45).
3 boyutlu duruma kavuşan bu yapı, ivmelenmediği sürece bu pozisyonda sabit kalıyor. Ancak ivmelendiği zaman, bu ivmelendirme, enerjinin aktarıldığı vektör üzerinden oluyor. Yani 3 uzamsal boyutun biri üzerinden. Bu nesnenin "zaman " ile yaptığı doğal açıyı bozmaya zorluyor.
Böylece, hız ile sağlanan ivme, zaman ile aynı doğrultuya doğru yaklaşıyor.
Bu sefer de bu yöndeki uzamsal boyutu açık tutan enerjinin durumu değişiyor. Sıkışıyor.
Bir bakıma bir balonu, bir yerden sıkıştırınca, diğer sıkışmayan noktalardan genişlemesi gibi.
Bu boyutların yapısı, titreşim alanları genişleyince, uzay-zaman dokusu ile olan etkileşimleride değişiyor.
Aslında bu yazdıklarım, vektörler ve alanlar üzerinde , özel göreliliğin boyutlar açısından ele alınmasıydı.
Parçacık camiası bu şekilde düşünemez. Çünkü parçacık yaklaşımı, belli bir aşamadan daha ileri düşünmelerini engelliyor. Çünkü parçacıkların bile hala cevaplanmamış çok sorusu var.
Esnek değiller.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
@karanlık profil, Şöyle düşünün, bütün evren "en düşük olarak" saf su yoğunluğunda olsaydı ama bütün evren, C için ne derdik?
C hızı üst limittir. Bunun üstünde bir hız ister tek boyutlu titreşsin (foton) , ister iki boyutlu olsun (elektromanyetik dalgalar) , ister 3 boyutlu (kütle) olsun en üst hızdır.
C bir sınır değildir. Limittir. Engelleyici değil, mümkün olandır.
Bu hızda hareket etmek 1 ve 2 boyutlular için mümkündür. Bu da evrenin dokusundan dolayıdır.
Bu hızın üzerine geçmeleri demek, tekilleşip, evren dokusuna dahil olmaları, yani bize göre "yok-hiç" olmalarıdır.
hic-kimseyle-tartismaz9132
Delilik sınırı mı, yoksa? Bilemiyorum. Bu kadar sade olamaz, olmamalı.
necmi-tufek7866
Cahille tartışmaz,
Öyle güzel bir şey söylediniz ki, her şeyi açıklıyor aslında.
Burtay bey elinden geldiği kadar karmaşık, içinden çıkılmaz bir yapı kurup, içinde bocalamayı seçmiş ama aslında zaten her şey basit olmalı. Evren basit olmalı, bu basitliği görmek için ara sıra Einstein gibi süper zekalar gerekiyor. Ancak onun gibiler söylediği zaman her şeyin aslında ne kadar sade ve basit olduğunu anlıyoruz.
Evet... Evren aslında çok basit yasalarla işliyor. Bazen farkına varıyoruz, bazen "hadi canım, o kadar basit olamaz" diyoruz. Ama aslında evren alabildiğine basit, sade ve pratik bir yapı. Anlayıncaya kadar çok çabalıyoruz, olmadık senaryolar peşinde koşuyoruz. Matematiğin derinliklerinde çıkar yol arıyoruz.
"Kim milyoner olmak ister." yarışmasında bir milyonluk soru gibi... Bu kadar kolay olamaz, mutlaka şaşırtmaca vardır diye cevap vermeye cesaret edilemeyen soru gibi.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Övüldük mü, dövüldük mü anlamadım... :-) (?)
necmi-tufek7866
Bir amaç için çalışan, enerji sarf eden her insan övgüye layıktır. Sonuçta gerçek bir tane.
Gidilen yollar ne kadar çok ve çeşitli olursa, varılan sonuç o kadar net ve anlaşılır olur.
Foton bile olası tüm yolları kullanıyor ama sadece bir tek noktada bulunabiliyor.
Yani, sizi dövmeye kıyamayız. Teorik bir alanda, tüm fikirler olası yollardan biridir. Hangisinin gerçeği açıkladığını anlamak için daha çok zaman ve emek gerekecek.
Çalışmaya devam...
Sizi seviyoruz.
vide-supra1191
Aklımda soruyu sormamı sağlayan ve bir açıdan bana mantıklı gelen pek çok düşünce bulunmasına rağmen bunları derleyip tam olarak ne anlama geldiklerini belirtebileceğimi sanmıyorum. Muhtemelen boyumdan büyük bir soru olduğunu bildiğimden dolayı sizin için mantıklı olup olmadığını ya da ne ifade ettiğini öğrenmek istedim.
Fakat genel olarak anladığım kadarıyla bilimsel bir bakış açısı olarak zamanın da kendi içinde boyutları olabileceği fikri, zamanın 4. boyut olarak kabul görmesiyle çelişen bir yapıda değil.(Tüm fizikçilerin zamanın 4. boyut olması gerektiği fikrine kesin katıldıklarını düşünmüyorum zira bilim bu şekilde konuları ele almamalı) En azından bu fikrin mantıksız olmadığı konusunda ikna olmuş bulunmaktayım. Galiba önemli olan nokta ise şu an için hiç bir gelişme ya da bulgu zamanın da kendi içinde boyutları olması gerektiği yönünde bir düşünce geliştirmeyi gerektirmiyor. Sebebi ise muhtemelen teoride zamanın çoklu yönlerini içeren bir denklemi gerçek gözlemlerle birleştirebilmenin neredeyse imkansız olması.
boran-kadir4569
Güzel tartışma
boran-kadir4569
Güzel tartışma
Zamanın boyutu var
boran-kadir4569
Güzel tartışma
Zamanın boyutları var
boran-kadir4569
Tesbit edebileceğimiz 2 boyutu var