necmi-tufek7866
Çarpışan karadeliklerin ürettiği dalgalar sönümlenir mi, bir gün geri döner mi?
necmi-tufek7866
Yakın bir zaman önce iki karadelik çarpıştı ve bunun şok dalgalarını bilim adamları saptadılar. Bunlar çok güçlü kütle çekim dalgaları ve bir an için dünyanın tüm kütlesini sarsıp gitti. Yani bir an için tüm kütleli yapıların dengesini yerinden oynattı. Şimdi hala yollarına devam ediyor olmalılar.
Acaba geri dönerler mi? O zaman evrenimizin sonlu bir yer olduğunu anlarız. Hatta boyutunu bile kesinlikle öğrenmiş oluruz. Ama tabii bunun için çok uzun zaman beklemek zorunda kalacağız.
Bir diğer ihtimal, bu güçlü dalgalar evrenin dış çeperlerine çarptığında ne olur? Geri mi döner, yoksa evrenin dış çeperini mi büyütür?
Ya da evrenin bir sonuna varamadan dağılıp, sönümlenir mi?
morgan-frei5424
Bir fikir uretiyim.Bir kisminin karadeliklerce emildigi, mantiken emilimin gerisindeki kisimlar cok dusuk miktarda bukulur.Gravity dalgalari dairesel oldugu icin, egilim, her karadelikte disa kayma yaratir ve belki de paralellige ve nihayet dis bukeylige gelip , enerjisi dusmus , capi azalmis olarak icine dogru cekilen dairelere doner.merkezde tekrar disa yayilir, ta ki enerjisi sonene, islem baska karadeliklerde loop yaratana kadar.
omer-karanlik-profil5833
@necmi hocam bahsettiğiniz konu ile ilgili benzer bir konuyu burtay hocam ile mailleştiğimizde ele almıştık...dış cepere bi miktar enerji bırakarak geri yansır..çeperin aldıgı enerji sınırı ileriye doğru taşır...geri dönen dalga yolda başka dalgalar ile karşılaşıp yine enerji kaybedebilir veya kazanabilir...
necmi-tufek7866
Karanlık profil,
Çok mantıklı, çok olası bir şey düşünmüşsünüz. Zaten evrenin kapalı olduğunu düşünüyoruz birlikte. Yalnız, bu durum ayrıcalıklı bir durum. Bunlar alelade dalgalar değil. Kütleçekim dalgaları. Evrenin dış çeperi dediğiniz malzeme nasıl bir şey? Yani evrenin kapalılığını sağlayan nasıl bir şey? Bu konuda nasıl düşünüyorsunuz? Bunu merak ediyorum.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
:-)
Alliance (Karanlık profil) çok üretken ve esnek fikirlere sahip. Çoğu zaman beni aşan sonuçlara ulaşıyor.
Evrenin çeperi için, bir zar sicim olma ihtimalini yüksek görüyoruz... Sicimler enerji ile beslenip , sonsuza kadar (tabiri caizse) genişleyebildikleri için, bu konuda uygunlar.
Aslında bu daha çok boşluktaki su moleküllerinin, bir araya gelerek oluşturduğu damlanın yüzey gerilimini sağlayan yapıya benziyor. So molekülleri arasındaki bağ bu gerilim katsayısını belirliyor.
Bu kapalı zar sicim içinde benzer bir bağ olabilir. Enerji paketçiklerinden oluşan ve iç yapıdan kaynaklanan yoğunluğa ve basınca göre bir bağ oluşturan.
Bu yaklaşımın zayıf noktası, dış ortamın nasıl olduğunu bilemeyişimiz. Belki sizin negaitf enerji kuantum deniziniz buna bir cevap üretebilir.
Atmosferde olsun, uzayda olsun daha düşük yoğunluk ortamında çevrilen su molekülleri, varlıklarını bu şekilde koruyorlar... Ama hiçlik (varsayımda) ortamında, dağılmasını umarken, dağılmaması bu (evrenin dışını) sorgulamaya itiyor.
kemal-bay-hickimse7261
Tepe noktları diğer karadelik dalgalarının ki ile denk gelenler belki yansır ; Çukur noktaları denk gelenler ise yok olur belki .
kemal-bay-hickimse7261
Acaba o dalgaların enerjileri uzay-zamanda ilerledikçe azalıyor mudur ? Yada bu dalgalar bir karadeliğin olay ufku sınırına gelse ne olurdu acaba ? Yada birbiri ile çarıpışan karadeliklerden doğan dalgalanmalar karşılaştığında ne olurdu ? Tepe noktaları denk gelen kütleçekimsel alan oluşturur muydu ? Yada ya çukur noktaları denk gelenlere ne olurdu ? Peki bir süpernova anında bu dalgalanmalara ne olurdu ?
necmi-tufek7866
Burtay Bey,
Tüm evrenin sicimlerden meydana geldiğini (Sicim teorisyenleri gibi) düşünmek belki daha mantıklı oluyor bu durumda. O zaman bir dış zara ihtiyaç kalmazdı. Aslında bu dış zarın nasıl meydana geldiğini açıklamak sizi zorlamazdı. (Bu konuda da bir teoriniz olmalı sanırım.)
Evrenin kapalı olduğunu ben de düşünüyorum ama hangi enerji seviyesinde olması gerektiği aslında biliniyor. Evreni genişleten kara enerjinin değeri 10^-123 olarak veya o civarlarda olması gerektiği, bu rakamın mutlaka bu küçüklükte olması gerektiği kabul edilmiş. Bu değer biraz daha büyük olsa evren baş döndürücü bir hızla genişlerdi.
Söylemek istediğim, bu dış koruma yukarıdaki rakama kadar olan bir iç basınç sağlamalıdır. Bu rakamı aşan enerji fazlalığı veya iç basınç genişlemeye neden olmalıdır. Yani evren yukarıdaki rakamı aşan bir iç basınç oluştuğunda genişlemelidir. Eğer evrenin dışında bir zar olmuş olsa direnci çok çok fazla olacaktır gibi geliyor bana. Evrenin genişlemesini ciddi oranda yavaşlatırdı.
Yani bence bir dış çeper yada zar düşüncesi uygulamada, hesaplamada tutarsızlıklar yaratır.
Şu kütleçekim dalgalarına gelirsek; Bu olay çok sık olabilecek bir olay değil. Bu dalgalar ne kadar dağılıp, enerji kaybetmeden yol alabilir tahmin etmek zor. Geriye dönmeleri için bir dış çepere ihtiyaç olmayabilir. Evrenimiz çok büyük aslında. Bu dalgalar evrenin genel kütleçekimi yüzünden evrenin dışına doğru değil, bir eğri çizerek evrenin içinde dolaşma eğilimine girebilirler. Yani bu da bir fikir. Morgan Frei anlaşılması zor bir üslupla yazıyor ama sanırım bu duruma değinmiş.
Son olarak; yüzey geriliminin mutlak sıfırda nasıl davranacağı hakkında bir çalışma yaptınız mı? Bence bu da önemli.
morgan-frei5424
Necmi Bey , iphone5 gibi eski ve kucuk ekran bir cihaz ile , kisa surede bu kadar oluyor.Kafamdakileri ayrintili sekilde izahi icin is seyahatimin bitmesi gerekiyor. O da yarin basliyor.
necmi-tufek7866
İşlerinizde başarılar dilerim.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Perfection (Nobody)'un yaklaşımına katılıyorum. Bu dalgaların merkezden yayılan dalgalar gibi artan mesafe ile yayılma ile birim alana düşen enerjileri azalıyor olmalı.
Çapışan dalgalara gelince, dalganın aslında kendi başlarına bir anlamları yok. DDalga dediğimiz şey, bir enerji-kuvvet aktarımı. Bir dokunun kullanılarak, enerjinin aktarılması-taşınması.
Sorunun kaynağında, uzay için vakum kavramını kabul ederken- bu hiçliğin, eterin olmayışına rağmen, gene de higgs alanı olsun, enerji alanı olsun bir dokuya da ihtiyaç duymamız.
Sonuçta, saptayamıyor olsakta bir enerji yoğunluğundan oluşan bir doku var. Adı, yapısı ne olursa olsun. Dalgalar bu dokuda aktarılıyor.
İki dalga bir araya geldiğinide, yerine göre, buralarda enerji yoğunlaşması oluyor olmalı.
Ancak bu enerjinin vektörlerine göre, uzay-zaman dokusu ancak belli şartlarda tepki veriyor olmalı. Yabi her keşişme noktasında değil, ancak belli açılarda ve yoğunluktan sonra sanal parçacıklar oluşuyor olmalı.
Kalıcı parçacıklar evrenin başlangıcında bir sefer oluşmuş ve bu durumu koruyor gibiler.
Geçici de olsa sanal parçacık bir kere oluştu mu, bunun bir kütle çekim etkisi de olmalı.
Daha sonra parçacık bozulup, enerji formuna döndüğü zaman bile bu kütleli durumdaki etkisi devam ediyor olmalı.
Karanlık maddeyi bu yüzden, galaksiler arasındaki dalgaların kuantum kaynaşmalarının ürünü olarak ele alıyorum.
Evrenin dış zar'ı için sadece sicim yapısını anlatan varsayımlara dayanıyorum. Daha derinlemesine bir birikimim yok. Akışkanların yüzey gerilimi ve mutlak sıfırdaki durumu içinde bir birikimim yok.
Aslında böyle bir duvarın nasıl olması gerektiğine dair de net bir görüm yok. Sicim işin kolayı. Uyumlu ve esnek.
Ama şunu sormak durumunda kalıyorum. Eğer uzay boşluğunda 200 derecelik bir ortamda bir bardak kaynar suyu, bir noktada boşluğa bıraksam, buharlaşan su moleküllerinin durumunu nasıl tanımlardım?
Su molekülleri kesin olarak merkezden eşit olarak ve her yöne eşit dağılacaklardı. Tüm ortamı eşit oranda su molekülü ile doldurana kadar bu hareketlerine devam edeceklerdir.
Bu hareketleri esnasında, daha fetedilmemiş uzay bölgeleri ile su molekülü içeren bölgelerin ilişkisi nasıl olurdu?
Su moleküllerini bir zar içinde mi genişliyor olarak kabul etmek daha iyi, yoksa başka türlü mü?
Eğer başka türlü ise, su molekülü içeren ve içermeyen alanlar arasındaki o ince sınırı nasıl tanımlardım?
Bu sorulara cevabım olmadığı için, bu kapalılığı sağlayan yapı hakkında şimdilik yetersiz varsayımlarım var.
Eğer dediğiniz gibi negaitf bir enerji alanı olursa, bu ayrımı netleştirecek ve kesinleştirecek, üstelik biçimlendirecek bir yapı daha mümkün olurdu belki de... Umudum bu.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Necmi Bey,
Sanırım kafamızdaki sorunun cevabı Nimbostratus ve Kumulus bulutlarının oluşumunda yatıyor.
Bulutlar hangi şartlarda bir araya oluşuyorlar, bu halde duruyorlar ve dağılıyorlar ?
Bulut daha yoğun su molekülü içerdiği halde, niye atmosfere hemen dağılma-yayılma-genişleme eğilimi göstermiyor? Ya da bu genişlemeyi hangi kurallar sınırlıyor? gibi...
Eğer doğadaki fraktal tekrarlar konusunda haklıysam, ışık tutatabilir.
omer-karanlik-profil5833
@necmi hocam burtay hocam ile konuştuğumuz dalga konusu kütle çekim dalgaları değilde EGD(evrensel genişleme dalgası) dalgaları konusunda konuşmuştuk...
bu dalgalara sınıra ulaştığında enerjisinin bir kısmı ile sınırı ileriye taşıyor, sınır ileri taşındığında uzay parçacıkları arasında bir etkiye sebep oluyor ve uzay parçacıklarını birbirlerine bağlayan bağı zorluyor...uzay parçacıkları bu bağı koparmamak için kendi enerjilerinden tekrar bir uzay parçacığı oluşturuyorlar...
bu durumda kendi enerjilerinden oluşturduğu uzay parçacıkları yüzünden evren genişledikçe evrenin enerji yoğunluğunun azalması gerekmez mi_?
necmi-tufek7866
Anlıyorum Karanlık Profil. Dalgaların adı ne olursa olsun genel olarak "basınç" üretmeleri önemli olduğu için gerekliler. Ancak bunların enerji seviyesi konusu problem oluyor. 10^-123 değerindeki uzay parçacığının enerji seviyesi ne ise ancak o kadar bir dirençle karşı koyar. Yani geri dönecek olan dalgalar çok düşük enerji düzeyinde olur. Fazla enerji uzayı büyütür. Bunu söylemek istiyorum. Eğer dış bir bariyer olursa direnç bu seviyeyi çok aşar.
Yani evreni sıkıp stres yaratmamak gerekir.
Evren genişledikçe birim başına düşen yoğunluk azalır elbette. Ama zaten sistem bu şekilde bir geri besleme sayesinde varlığını stabil tutuyor olmalı...
necmi-tufek7866
Burtay Bey,
Dünyanın atmosferi içindeki etkileşimler, kimyasal bağlar farklı bir şey, uzayın ısısı farklı bir şey bence. ayrıca dünyanın manyetik alan eğrileri kimyasal bağ yönelimlerini etkiler, yönlendirir. Bunu uzayda sağlamak mümkün olmayabilir.
Uzay ortamındaki ısı derecesi her türlü kimyasal bağlanmayı engeller gibi geliyor bana. Eğer öyle olmasaydı uzayın çıplak bir bölgesinden su buharı olduğunu gösteren veriler almamız gerekirdi. Su buharı olduğunu ancak venüsün atmosferi içinden saptayabiliyorlar. Boş uzayda su buharı veya su molekülü diye bir oluşum o şartlarda (ısıda) mümkün olmamalı.
Negatif bir dış evren dokusu evrenden dışarıya yayılacak enerjiyi anında absorbe eder. Bu yüzden uzayı meydana getiren parçacıklar (nötr) yani enerjinin eksi ve artı değerlerinin tam ortasında olmalı ve gelen enerjiyi tamamen kendisi emip çoğalmalı ve dış evrenle hiç bir şekilde etkileşmemeli... Böyle bakınca bana mantıklı geliyor.
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Necmi bey,
Tekrar merhaba...
Su buharı ya da bulut konularında önemli olan; "temel ilkeler" ... Uzay boşluğu ve ısı koşulları, su moleküllerinin hareketini engelleyecek hiç bir etmen düşünülmemesi için eklendi. (Kütle çekim, rüzgar, ısı farkı, vs. dahil)
Koşullara ve nesnelere göre farklı ürünler çıkarsa da, temel ilkeler benzer olmalı, diye düşünüyorum.
Görceli olarak atmosfer yoğunluğu, bulut yoğunluğundan daha düşük. Su moleküllerini bir arada durmaya iten ne? Ancak güçlü bir rüzgarlarla ya da ısı alıp molekül hareketliliği artarsa dağılıyorlar.
Evrenimizde, çevresine göre farklı yoğunlukta bir akışkan. Bulut gibi. Evrenimizin bir iç basıncı ve genişlemesi var. Bu durumda, evrendeki enerjiyi bir arada tutan yapı da benzer ilkeden faydalanıyor olabilir.
Negatif dış ortamın etkisi ile oluşan nötr bir duvar çok makul bir fikir. Tutunabilirim hatta. ama Negatif enerji kısmını destekledikten sonra.
Ancak evren dışı negatif enerji var ise, evren çeperinin iki taraftan gelen enerji ile sürekli beslenmesi ve nötr enerji olarak sağlamlaşması , bu durumda da iç basınca gittikçe artan bir direnç göstermesi gerekmez mi?
necmi-tufek7866
Sorduğunuz için teşekkür ederim. Kuramı anlatmak için bir vesile olur. Umarım daha dikkatli incelersiniz.
Benim tanımladığım uzay parçacıkları ilk doğanlar... Yani enerjinin ilk fazı. Bu yüzden en yüksek enerji düzeyi ile (sıcaklık) en düşük (eksi) sıcaklığın (enerjinin) tam ortasında doğmuş parçacıklar. Yani aslında onlar için ideal ortam sıfır enerji ve sıcaklık düzeyi. Bunu seviyorlar çünkü varoldukları ortam bu. Ama bu düzey kararlı ve sabit bir düzey değildir. Tam denge noktası devamlı olarak stabil kalamaz. Eksi ve artı değerler arasında salınımlar yapar. İşte bu yüzden evrenin dış çeperinde eksi ve artı enerjinin salınımlar yapabileceği ve yeni parçacıkların fazla enerjiden doğabileceği oldukça geniş bir "yeşil hat" olmalı bence. Bu hat ta eksi ve artı unsurlar sıfır enerji civarında bir koruma duvarı gibi davranabilirler.
Tüm evrenin bu parçacıklardan meydana geldiğini düşünüyorum. Evrenin içindekiler artı enerji düzeyinde bulunuyorlar ama aslında sıfıra ulaşmak gibi bir eğilimleri var. Entropi de zaten aynı şeyi yapıyor.