necmi-tufek7866
Bir madde parçasını devamlı olarak bölüp, parçalayarak sıfıra indirgeyebilir miyiz? “Yok” edebilir miyiz?
necmi-tufek7866
Takip ettiğim kadarıyla bu ve buna benzer sorular daha önce de sorulmuştu.
Klasik fizik açısından bu sorunun yanıtı yoktur. Sonu olmayan daha küçük ve daha da küçük parçalar elinizde hep kalacaktır. Hiçbir zaman sıfıra ulaşamazsınız. Elbette bunu matematik açısından söylemek gerekiyor. Çünkü maddenin (enerjinin) davranışı ölçek değişip, küçüldükçe farklılaşır. Öyle bir yere gelirsiniz ki elinizdeki madde parçacığını parçalamak için gerekli olan enerji tüm evrenin enerjisini ve hatta daha fazlasını kullanmanızı gerektirir ve tıkanır kalırsınız.
Kuantum fiziği açısından ise sorunun kendisi anlamını yitirir. Şöyle ki;
Kuantum fiziğinde enerjinin düşebileceği en düşük seviye sıfırın altındadır. Yani sıfır noktası enerjinin düşebileceği en düşük zemin değildir. Enerji sıfırın altına inip eksi (-) işaret alabilir. İşte bu kavram pek çok problemi çözer. Yani en anlaşılır tabirle anlatırsak, kuantum fiziği açısından “hiçlik, yokluk” diye bir şey yoktur. Sıfır içi boş bir kavram değil, içinde artı ve eksi unsurların potansiyelini barındıran bir rakamdır. Bu potansiyel istenildiğinde enerjiye dönüşebilir.
İlginizi çektiyse konuyu daha da açabiliriz.
Bu vesileyle, uzunca bir ayrılığın ardından tekrar bir arada olmaktan mutluyum. Tanışıp, yazıştığımız tüm arkadaşları sevgiyle selamlarım.
kemal-bay-hickimse7261
Öncelikle hoşgeldiniz . (: Ben yazıştıklarınız arasında değilim ama profilinizdeki her bilgiyi okudum , her tartışmayı inceledim . Tek yaptığım bu zaten .
Potansiyelden bahsederken , kuantum fiziğinde 0'ın sadece 0 olmadığını ve içinde potansiyeller olduğunu öğreneli çok olmadı . Bir maddeyi sonsuz küçüklüğe bölmek için yada temel bir parçacağı klasik anlamda '' yok '' edecek kadar sonsuz enerji veyahut evrenin enerji gerekiyor fakat ; LOT3 bizlere maddenin mutlak sıfıra yaklaştıkça fononun ( hareket , titreşme miktarının ) azacalığını vede entropisinin 0 ' a yaklaşacağını söyler .
Durağan dediğimiz her şeyin bir hareketi vardır bildiğiniz üzere , hareket varsa ( atomlar titreşiyorsa ) enerjide vardır , nükleer enerjiside vardır .
Demek istediğim vakum odasındaki atomları negatif basınç ile 0 Kelvinden daha fazla soğutsak ; o zaman maddeyi yok edebilir miydik ? Madde tam anlamıyla '' durduğunda '' ?
Maddenin 0 Kelvinde çılgın gibi davrandığı durumların az çok farkındayım . ( Süperiletkenler gibi )
Biraz saçma gelebilir ama , 0 Kelvinin altında bir maddeyi yok edip onu ortama enerji olarak salabilir miydik ? ( Nükleer fisyondan ve Nükleer füzyondan bahsedmiyorum ) (:
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Hocam...
Hoşgeldiniz :-))))
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Öncelikle konu hakkında bilgim çok yok. Varsayımlara dayalı fikirlerim var.
İlk olarak maddenin , madde olarak varoluşunun bir "limiti" olmalı. Bu limite yaklaşabiliriz ama ulaşamayız. Eğer bu limite ulaşırak, elimizdeki madde değildir artık. Başka bir şeydir. Daha doğrusu maddenin temel yapıtaşı olan enerjidir, diye düşünüyorum.
Varsayımımda, enerjinin çeşitli şekillerde ve nedenlerle, titreşmesi sonucu uzay içinde bir alan işgal ettiğini ve bizim bu alanı, bir bütün olarak, madde- (temel) parçacık- titreşen sicim biçiminde algıladığımızı, tanımladığımızı düşünüyorum.
Daha önceki bir yazışmada, matematik açısından, 0 (sıfır)'ın bir denge noktası olduğunu belirtmiştim. Yani "yokluk-hiçlik" kavramının içinde dengedeki potansiyelleri barındırdığı yöndeki yaklaşımlarınıza katılıyorum.
0 kelvin maddenin, madde olarak bu limite yakınlaşabileceği en alt seviye gibi gözüküyor. Bunun altına inince, madde özelliği kalmadığı için, salt-saf enerji formu kalıyor bence.
Çünkü enerjinin maddeleşebilmesi için, dışarıdan sürekli ve düzenli ek bir kuvvete tabii olması gerektiğini düşünüyorum.
Sanırım ayrıldığımız noktada burada başlıyor. Maddenin varlığının içsel değil (spin dahil), dışsal nedenlerle biçimlendiğini düşünüyorum. (Basite indirgenmiş bir açıklama ile; milyarlarca yıldır, sürekli titreşip hareket eden ve enerji harcayan bir parçacığın, bu kadar süre boyunca enerji- titreşim seviyesinin hiç değişmeden kalması, tutarlı gelmiyor. Titreşime harcadığı enerjinin kaynağı başka bir şey olmalı bence...) Bu yüzden Perfection'un yaklaşımı da tutarlı geliyor bana.
devrimci-hareket4888
Bir madde parçasını sürekli olarak böldüğümüzde, son kısımda , anlık var olan-yok olan- parçacıklara ulaşamayacağımızı ve artık daha fazla bölemeyeceğimizi düşünüyorum. Yokluktan kastım, titreşen ve artık bölemeyeceğimiz parçacıklar.
devrimci-hareket4888
Bir madde parçasını sürekli olarak böldüğümüzde, son kısımda , anlık var olan-yok olan- parçacıklara ulaşacağımızı ve artık daha fazla bölemeyeceğimizi düşünüyorum. Yokluktan kastım, titreşen ve artık bölemeyeceğimiz parçacıklar.
omer-karanlik-profil5833
necmi hocam hoşgeldiniz...
teoride planck birimlerine kadar bu yapılabilir...ama planck birimleri sonrası fiziği tanımlayabileceğimiz bir fizik modelimiz yok....
ali-yildirim3403
''madde olarak varoluşunun bir "limiti" olmalı''
farklı bir düşünce acaba öylemi beni düşüncelere sevketti.
sürekli bölündüğünde parçacık bing bang -tanrı parçacığı gibi konular geçti aklımdam .
can1623
bu şekilde yok edebileceğimizi sanmıyorum, bence fraktal yapıya sahip olmak bildiğimiz anlamdan var olmanın koşullarından biri. makrodan mikroya, mikrodan kuantuma işin doğası değişse de her türlü ölçekte maddenin devamlılığını sürdüreceğini düşünüyorum.
ozhan-topaloglu1761
Demokratik bu sorunun cevabını ararken, nekadar bölersek bölelim bir noktada bölünemez hale gelir demiş ve buna bölünemez anlamına gelen atom demiştir. Bölmek derken, onu oluşturan daha küçük parçalara ayırmak diye düşünürsek ve sorunla mevcut bilgileri birleştirecek olursak; bilinen her parçacığın daha küçük birimlerin birleşiminden oluştuğu düşünülmektedir. Buna ölçülemeyecek kadar küçük olanlarda dahil. Ve ölçemediğimiz (gözlemleyemediğimiz) parçalar daha ne kadar parçalanır tahmin etmekten öteye geçemeyiz.
ozhan-topaloglu1761
Demokritos bu sorunun cevabını ararken, nekadar bölersek bölelim bir noktada bölünemez hale gelir demiş ve buna bölünemez anlamına gelen atom demiştir. Bölmek derken, onu oluşturan daha küçük parçalara ayırmak diye düşünürsek ve sorunla mevcut bilgileri birleştirecek olursak; bilinen her parçacığın daha küçük birimlerin birleşiminden oluştuğu düşünülmektedir. Buna ölçülemeyecek kadar küçük olanlarda dahil. Ve ölçemediğimiz (gözlemleyemediğimiz) parçalar daha ne kadar parçalanır tahmin etmekten öteye geçemeyiz.
vide-supra1191
Necmi bey merhaba. İki quarkı ayırmaya çalıştığınızda aralarındaki güçlü kuvveti barındıran gluon alanı büyümekte ve birbirlerini daha çok çekmekteler. Yani aralarındaki gerçek vakum alanını oluşturmak için çok fazla enerjiye ihtiyaç var fakat bir süreden sonra bu ayırma sonsuz enerji gerektirmemekte. Biriken potansitel enerji bir süre sonra ayrı bir kuark-anti kuark grubunu yani büyük olasılıkla mezonları oluşturmakta. Matematiksel olarak bunun, orantılı şekilde sonsuza giden bir enerji yerine daha karışık ve dinamik bir denklemin parçaları gibi düşünmenin daha doğru olduğu fikrindeyim. Evet daha derine muhtemelen gidecek bilim insanları ve belki de temel parçacıkların şekle veya cisme değil çok farklı tek boyutlu bir yapıda oldukları ortaya çıkacak kim bilir. Ama kendi açımdan sadece en küçüğe ve sonsuza giden bir enerji döngüsünden ziyade farklı yaklaşımların (boyut gibi) ileride kabul göreceğini düşünüyorum. Sonuçta genel olarak bir şeylere sonlu ya da sonsuz sınır belirlemek genellikle yanılmanın ilk aşaması olabiliyor.
necmi-tufek7866
Cevaplar ve iltifatlar için teşekkür ederim. Herkese tek tek cevap vermek isterdim ama gereksiz yer ve zaman kaybı olacak sanırım.
Benim anlatmak istediğim şey şuydu;
"Eğer imkan bulup en küçük parçacığı ikiye bölebilseydik elimizde iki adet eksi işaretli "sanal" parçacık kalırdı."
Yukarıda söylediğim gibi, enerji için "sıfır" noktası" yani "yok oluş" diye bir şey yoktur. Artı değerden eksi değere geçebilir. Eksi işaretli rakamlarla işlem yaparsanız da artı işaret alırlar. Yani tekrar bölmeye devam etmek isterseniz sanal parçacık küçülmez, büyür.
Bu durumun bize bir şey anlatması gerekiyor diye düşündüm.
Evrenimizin dışında sanırım eksi değerde sanal parçacık veya eksi işaretli kuantum okyanusu var. Bu okyanusta zaman zaman meydana gelen dalgalanmalar bizimki gibi evrenleri meydana getiriyor olmalı. Zaten bu konuda teoriler var. Yeni bir şey söylemiş olmuyorum ama olayın mekaniğini anlamak bence önemliydi.
origin1690
Evet m.krauss'un kitabında bu okyanusun iyi bir betimlemesini okumuştum. Ancak "Eğer imkan bulup en küçük parçacığı ikiye bölebilseydik elimizde iki adet eksi işaretli "sanal" parçacık kalırdı." derken yeterli imkana sahip olduğumuz zaman böyle bir limite sahip parçacık elde edeceğimizi nasıl biliyoruz ? bahis edilen kuantum dalgalanmalarındaki birbirini yok eden pozitif negatif parçacıklar bile daha küçük örüntülerden oluşmuş olamaz mı ?
origin1690
Evet m.krauss'un kitabında bu okyanusun iyi bir betimlemesini okumuştum. Ancak "Eğer imkan bulup en küçük parçacığı ikiye bölebilseydik elimizde iki adet eksi işaretli "sanal" parçacık kalırdı." derken yeterli imkana sahip olduğumuz zaman böyle bir limite sahip parçacık elde edeceğimizi nasıl biliyoruz ? Bahis edilen kuantum dalgalanmalarındaki birbirini yok eden pozitif negatif parçacıklar bile daha küçük örüntülerden oluşmuş olamaz mı ?
necmi-tufek7866
Orijin
Zaten böyle bir şeyi yapamayız. Biz sadece senaryonun nasıl işlediğini anlamaya çalışıyoruz. Elbette "en küçük parçacık" derken aklımda bir parçacık var.
Uzayın kendisi acaba nasıl bir şey? diye düşündüm. Bahsettiğiniz kitapta evren meydana gelmeden önce "uzay"ın kendisinin meydana gelmesi gerektiği vurgulanır. Bunun üzerinde düşündüm.
Evrenimizin dışında "uzay" bile yok. Kuantum köpüğündeki dalgalanmaların yarattığı enerji birikimleri bir evren meydana getirecek düzeye geldiğinde ilk yaratılan parçacık "uzay" parçacıkları. Parçacık diyorum çünkü maddeleşen enerji tanecikli olmak zorundadır. İlk taneleşen de elbette uzayın kendisini meydana getiren parçacıklardır. Zaten evrenin üç boyutlu olmasını sağlayan da işte bu uzay parçacıklarıdır.
Benim aklımdaki parçacık "uzayın kendisini meydana getiren parçacık."
fizikist2253
Necmi Tüfek,HOŞGELDİNİZ:)) Değerli yazılarınızı tekrar okuyup yararlanacak olmak ne güzel.
necmi-tufek7866
Sizin isminizi görmek de çok güzel.
İltifat etmişsiniz, teşekkür ederim Gülcan YALÇIN
burtay-mutlu-shibumi-tr1695
Dalga hareketlerini gözlemlemek için kullandığım ripple tank applet java yazılımında gözlemlediğim bir durum vardı. Bir dalga oluştuğunda, 3 boyutlu gözleminde dalgaların oluşturduğu alanlar, iki yönlü olarak izlenebiliyordu. Böylece dalganın tepe ve dip noktalarını ve yoğunluklarını izlemek mümkündü.
Sınırları belirli bir alanda dalga oluşturduğumda, bir süre sonra dalgalar ve sınırlardan olan yansımaları dengeli bir kaynaşma ortamı oluşturuyordu. Yani aynı anda hem pozitif hem de negatif sayılabilecek ters yüzeyindeki, kaynaşmalar toplamda eşit yükseklikte idi.
Ancak kaynaşma devam ettikçe denge bozuluyordu. Yönlerden sadece bir tarafta, yoğunlaşma oluyordu. Yani pozitif ve negatif dengeli başladığı halde, bir süre sonra sadece ya pozitif ya da negatif bölgede kaynaşma - yükselme oluyordu...
Şartları değiştirdikçe (ortama yeni bir dalga ya da sınır=katı parçacık) kattıkça, sistem değişiyordu.
Bunun neden ve nasıl olduğunu bilemiyorum. Sadece anladığım, dalganın fonksiyonu çok fazla değişkenden etkileniyor ve sonuçta kaynaşma sadece belli bir yönde baskın kalıyor.
"...Artı değerden eksi değere geçebilir. Eksi işaretli rakamlarla işlem yaparsanız da artı işaret alırlar. Yani tekrar bölmeye devam etmek isterseniz sanal parçacık küçülmez, büyür. " kısımlı anlatımınız bana bu durumu çağrıştırdı.